Kentin Güneyinde Bulunan Türkmen Dağı'nın Bin 450 Metre Yüksekliğinde Yeryüzüne Çıkan Kaynak Suyu Kalabak, Eskişehir'de 1936 Yılından Beri İçme Suyu Olarak Tüketiliyor
Oktay Özden - Kentin güneyinde bulunan Türkmen Dağı'nın bin 450 metre yüksekliğinde yeryüzüne çıkan kaynak suyu Kalabak, Eskişehir'de 1936 yılından beri içme suyu olarak tüketiliyor. Eskişehir'de 77 yıl önce içme suyu olarak kullanılmaya başlanan ve bugüne kadar debisi değişmeyen Kalabak'ın, geçen yıl yaklaşık 20 milyon damacana, 5 milyon bardak, 9 milyon 115 bin pet şişeyle satışının gerçekleştiği bildirildi.
Yaklaşık 45 kilometre uzaklıktaki kaynağından isale hattıyla Seyitgazi Yolu'ndaki Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Dolum Tesisleri'ne taşınan Kalabak suyu, kaynağından saniyede 13 litre debiyle yıllardır değişmeden aynı düzeyde akıyor.
Satışının çok büyük kısmı damacanalarla şehir içinde gerçekleştirilen Kalabak, çeşitli ebatlarla pet şişe ve bardak üretiminin yanı sıra Eskişehir'in ilçelerine 12 litrelik, Ankara, Afyonkarahisar, Bilecik ve Isparta'ya da 19 litrelik damacanalarla gönderiliyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kalabak suyunun, bugüne kadar kimyasal yapısı ve debisi değişmeyen çok önemli, gerçek bir doğal kaynak olduğunu bildirdi.
Kalabak suyunun, şehrin tümüne yetmesi, 77 yıllık geçmişiyle Eskişehir'in simgesi ve önemli bir markası haline geldiğini belirten Büyükerşen, ''1936 yılında kalma yer yer kırılmış ve sağlıksız pik boruları kaldırarak isale hattını yenilediğimiz, ülkede ilk olarak ileri filtrasyon sistemi kurduğumuz Kalabak suyunun kıymetini, yapılan yatırımlarla gelinen noktada, sağlık yönünden alınan raporlar ortaya koymaktadır. Kalabak suyu, uluslararası standartlarda temiz ve sağlıklıdır. Türkiye'de pek çok kişi, Eskişehir denilince, gerek lezzeti gerekse sahip olduğu mineral değerleriyle kıymetli bir su olan Kalabak'tan söz eder. Hatta Eskişehir'e gelip Kalabak suyundan içenin, bir daha kentten ayrılamadığına bile rivayet edilir. Yurt dışında yaşayan Eskişehirli vatandaşlarımızın zaman zaman kolilerle Kalabak suyu götürdüğünü de biliyoruz'' ifadelerini kullandı.
Büyükerşen, Kalabak suyunun yıllık satış rakamlarıyla ilgili şu bilgileri verdi:
''2012 yılında satılan damacana miktarı toplam 19 milyon 831 bin 575 adettir. 2011 yılında bu rakam 19 milyon 637 bin 836'ydı. Yine 2012 yılında 4 milyon 829 bin 904 bardak, 7 milyon 552 bin 480 adet 0,5 litrelik, 167 bin 172 adet 1 litrelik, 1 milyon 125 bin 378 adet 1,5 litrelik, 191 bin 746 adet 5 litrelik, 77 bin 378 adet 8 litrelik pet şişe satışı gerçekleşmiştir.''
-Kalabak suyunun hikayesi-
Büyükerşen, Kalabak suyunun hikayesini ise şöyle anlattı:
''Atatürk, 1935 yılında Ankara-İstanbul yolculuğu sırasında, garda bulunan yalı basması gar lokantasında vali, belediye başkanı ve şehrin ileri gelenleriyle sohbet ederken, masanın üzerinde duran kristal sürahiden kendisine ikram edilen suyu içer. Suyu içerken çok beğendiğini ve 'Eskişehirlilerin böyle bir suya sahip olmakla çok şanslı olduğunu' söyler. Dönemin belediye başkanı, utana sıkıla, bu suyu Eskişehirlilerin içemediğini, 45 kilometre uzaklıkta bir su olduğunu, kendisi için at sırtında Türkmen Dağı'ndan getirtildiğini ve Eskişehirlilerin içme suyu olarak termal suyunu soğutarak içtiğini anlatır. İçmekte olduğu suyu bırakan Atatürk, 45 kilometrelik mesafenin Eskişehirlilerin bu suyu içmesi için uzak bir mesafe olmadığını söyleyerek, Eskişehir'e getirtilmesi talimatını verir. Her köşe başındaki çeşmeden bu suyun akıtılmasını ve bir sonraki sene trenle geçişinde garın köşesindeki çeşmeden bu sudan içeceğini söyler. Atatürk'ün talimatını bir sene gibi kısa bir sürede yerine getirmek için şehirde seferberlik başlatılır. Şehre giren tahıl ürünleri, kesim hayvanları üzerinden alınan rüsum ile şehrin zenginlerinden toplanan bağışlarla isale hattı ve deponun finansmanı sağlanır. Hattın geçtiği bölgede istimlaklar yapılır, köy halkıyla birlikte çalışılır, kazılar elle yapılır, 45 kilometreye yakın bir hat inşa edilir. Zorlu bir çalışma sonucu 1936 yılında Kalabak suyu 10 santimetre çapında Rusya'dan getirtilen pik döküm borularla Eskişehir'e ulaştırılır. Bademlik'te de 500 tonluk Kalabak suyu deposu yapılır. Muhtelif bölgelere halkın içme suyu temini için Fransa'dan getirtilen çeşmeler konulur. Açılış için davet edilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk törene gelemez, ancak çektiği bir telgrafla suyun getirilmesi vesilesiyle şahsına gösterilen temiz duygulara teşekkür eder.''
-''Günlük üretim ortalama 55 bin damacana''-
Kalabak Suyu Dolum Tesisleri Müdürü Hakkı Demirtaş da, tesislerde yıl bazında günlük üretimin ortalama 55 bin damacana olduğunu açıkladı.
Damacanaların, modern tesislerde özel makinelerle yıkama, durulama, kontrol ve el değmeden gerçekleştirilen dolum işlemlerinin ardından tüketicilere sakalar vasıtasıyla ulaştırıldığını dile getiren Demirtaş, şöyle konuştu:
''Günlük damacana üretimimiz, mevsimlere göre değişiyor. Yazın günlük üretim miktarı 80 bin damacanaya kadar çıkabiliyor. 2012 yılındaki damacanayla Kalabak suyu satışımızda 2011 yılına göre yüzde 6-7'lik bir artış gerçekleşti.''
Demirtaş, Türkiye'de yılda kişi başına düşen ambalajlı su tüketiminin yaklaşık 180 litre olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
''Eskişehir'de ise kişi başına düşen ambalajlı su tüketimi, 335 litre civarındadır. Çünkü hemen hemen her evde Kalabak suyu tüketilmektedir. Eskişehir'de kişi başına tüketilen su miktarı, neredeyse Türkiye ortalamasının iki katı. Burada hem suyun lezzeti, alışılmış olması hem de karakterini hiçbir zaman değiştirmemesinin etkisi var. Ambalajlı su tüketimi, bir yerde şehrin gelişmişliğinin göstergesi.''
Yayıncı: Mürsel Çetin
Kaynak: AA
Satışının çok büyük kısmı damacanalarla şehir içinde gerçekleştirilen Kalabak, çeşitli ebatlarla pet şişe ve bardak üretiminin yanı sıra Eskişehir'in ilçelerine 12 litrelik, Ankara, Afyonkarahisar, Bilecik ve Isparta'ya da 19 litrelik damacanalarla gönderiliyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kalabak suyunun, bugüne kadar kimyasal yapısı ve debisi değişmeyen çok önemli, gerçek bir doğal kaynak olduğunu bildirdi.
Kalabak suyunun, şehrin tümüne yetmesi, 77 yıllık geçmişiyle Eskişehir'in simgesi ve önemli bir markası haline geldiğini belirten Büyükerşen, ''1936 yılında kalma yer yer kırılmış ve sağlıksız pik boruları kaldırarak isale hattını yenilediğimiz, ülkede ilk olarak ileri filtrasyon sistemi kurduğumuz Kalabak suyunun kıymetini, yapılan yatırımlarla gelinen noktada, sağlık yönünden alınan raporlar ortaya koymaktadır. Kalabak suyu, uluslararası standartlarda temiz ve sağlıklıdır. Türkiye'de pek çok kişi, Eskişehir denilince, gerek lezzeti gerekse sahip olduğu mineral değerleriyle kıymetli bir su olan Kalabak'tan söz eder. Hatta Eskişehir'e gelip Kalabak suyundan içenin, bir daha kentten ayrılamadığına bile rivayet edilir. Yurt dışında yaşayan Eskişehirli vatandaşlarımızın zaman zaman kolilerle Kalabak suyu götürdüğünü de biliyoruz'' ifadelerini kullandı.
Büyükerşen, Kalabak suyunun yıllık satış rakamlarıyla ilgili şu bilgileri verdi:
''2012 yılında satılan damacana miktarı toplam 19 milyon 831 bin 575 adettir. 2011 yılında bu rakam 19 milyon 637 bin 836'ydı. Yine 2012 yılında 4 milyon 829 bin 904 bardak, 7 milyon 552 bin 480 adet 0,5 litrelik, 167 bin 172 adet 1 litrelik, 1 milyon 125 bin 378 adet 1,5 litrelik, 191 bin 746 adet 5 litrelik, 77 bin 378 adet 8 litrelik pet şişe satışı gerçekleşmiştir.''
-Kalabak suyunun hikayesi-
Büyükerşen, Kalabak suyunun hikayesini ise şöyle anlattı:
''Atatürk, 1935 yılında Ankara-İstanbul yolculuğu sırasında, garda bulunan yalı basması gar lokantasında vali, belediye başkanı ve şehrin ileri gelenleriyle sohbet ederken, masanın üzerinde duran kristal sürahiden kendisine ikram edilen suyu içer. Suyu içerken çok beğendiğini ve 'Eskişehirlilerin böyle bir suya sahip olmakla çok şanslı olduğunu' söyler. Dönemin belediye başkanı, utana sıkıla, bu suyu Eskişehirlilerin içemediğini, 45 kilometre uzaklıkta bir su olduğunu, kendisi için at sırtında Türkmen Dağı'ndan getirtildiğini ve Eskişehirlilerin içme suyu olarak termal suyunu soğutarak içtiğini anlatır. İçmekte olduğu suyu bırakan Atatürk, 45 kilometrelik mesafenin Eskişehirlilerin bu suyu içmesi için uzak bir mesafe olmadığını söyleyerek, Eskişehir'e getirtilmesi talimatını verir. Her köşe başındaki çeşmeden bu suyun akıtılmasını ve bir sonraki sene trenle geçişinde garın köşesindeki çeşmeden bu sudan içeceğini söyler. Atatürk'ün talimatını bir sene gibi kısa bir sürede yerine getirmek için şehirde seferberlik başlatılır. Şehre giren tahıl ürünleri, kesim hayvanları üzerinden alınan rüsum ile şehrin zenginlerinden toplanan bağışlarla isale hattı ve deponun finansmanı sağlanır. Hattın geçtiği bölgede istimlaklar yapılır, köy halkıyla birlikte çalışılır, kazılar elle yapılır, 45 kilometreye yakın bir hat inşa edilir. Zorlu bir çalışma sonucu 1936 yılında Kalabak suyu 10 santimetre çapında Rusya'dan getirtilen pik döküm borularla Eskişehir'e ulaştırılır. Bademlik'te de 500 tonluk Kalabak suyu deposu yapılır. Muhtelif bölgelere halkın içme suyu temini için Fransa'dan getirtilen çeşmeler konulur. Açılış için davet edilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk törene gelemez, ancak çektiği bir telgrafla suyun getirilmesi vesilesiyle şahsına gösterilen temiz duygulara teşekkür eder.''
-''Günlük üretim ortalama 55 bin damacana''-
Kalabak Suyu Dolum Tesisleri Müdürü Hakkı Demirtaş da, tesislerde yıl bazında günlük üretimin ortalama 55 bin damacana olduğunu açıkladı.
Damacanaların, modern tesislerde özel makinelerle yıkama, durulama, kontrol ve el değmeden gerçekleştirilen dolum işlemlerinin ardından tüketicilere sakalar vasıtasıyla ulaştırıldığını dile getiren Demirtaş, şöyle konuştu:
''Günlük damacana üretimimiz, mevsimlere göre değişiyor. Yazın günlük üretim miktarı 80 bin damacanaya kadar çıkabiliyor. 2012 yılındaki damacanayla Kalabak suyu satışımızda 2011 yılına göre yüzde 6-7'lik bir artış gerçekleşti.''
Demirtaş, Türkiye'de yılda kişi başına düşen ambalajlı su tüketiminin yaklaşık 180 litre olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
''Eskişehir'de ise kişi başına düşen ambalajlı su tüketimi, 335 litre civarındadır. Çünkü hemen hemen her evde Kalabak suyu tüketilmektedir. Eskişehir'de kişi başına tüketilen su miktarı, neredeyse Türkiye ortalamasının iki katı. Burada hem suyun lezzeti, alışılmış olması hem de karakterini hiçbir zaman değiştirmemesinin etkisi var. Ambalajlı su tüketimi, bir yerde şehrin gelişmişliğinin göstergesi.''
Yayıncı: Mürsel Çetin