Tbmm Başkanı Çiçek'in Açıklaması
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Suriye-de yaşanan olaylar nedeniyle endişe duyulduğunu belirterek, -Türkiye-nin Suriye-de herhangi bir etnik ya da dini grup etrafından oluşturulacak -de facto- yönetimlere müsaade etmesi mümkün değildir- diye konuştu.
Avrupa Konseyi Parlamento Başkanları Konferansı'nın ikinci gün toplantısına katılan Çiçek, -Arap devrimleri: Zorluklar ve fırsatlar- konulu gündem maddesi kapsamında delegelere bir sunum yaptı. Çiçek, Arap Baharıyla başlayan değişim dalgasının, halihazırda tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika-yı etkisi altına alan, tarihin akışını etkilemeye muktedir, geri çevrilemez bir dönüşüm süreci niteliği kazandığını belirtti.
Bu dönüşümün, aynı zamanda, otoriter rejimlerin baskısı altında yıllardır gerçek potansiyelini ortaya koyamayan Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasının, dünya demokrasileri arasında hak ettiği yeri alma mücadelesi olduğunun altını çizen Çiçek, şöyle devam etti:
-Kaynağını bölge halklarının demokrasi yolundaki haklı taleplerinden alan bu süreç, her değişim gibi, sancılı olabilmekte; siyasi iradenin halkın demokrasi çağrısına kulaklarını tıkaması halinde ise Suriye örneğinde görüldüğü üzere, çatışma ve istikrarsızlığa yol açabilmektedir.
Siyasi değişim ve reform için, her toplum ve her coğrafyada uygulanabilecek tek bir yol haritası ortaya koymak mümkün değildir. Ancak, dünyanın neresinde olursa olsun, değişimin dayanması gereken kaynak, halkın kendisi, halkın talepleri, halkın süreci sahiplenmesidir.-
TBMM Başkanı Çiçek, Tunus-un, -Arap Baharı-nın etkilerini yaşayan ülkeler arasında, halkının özgür iradesiyle oluşturulan Meclis tarafından Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanını seçebilmiş, Başbakanını atayabilmiş ilk ülke olma özelliğini taşıdığını söyledi.
Libya-daki değişime de değinen Çiçek, devralınan devlet yapısının yetersizliği ve birçok alanda yeni kurumsal yapıların sıfırdan oluşturulması ihtiyacının derinden hissedildiğini belirterek, -Devrim sırasında omuz omuza çatışan Libyalıların, şimdi de ülkenin demokratik dönüşümü için, dayanışma ve birlik ruhu içinde çalışması gerekmektedir- ifadesini kullandı.
--Terörün dini ve milliyeti olmaz--
Çiçek, Libya-nın siyasi birlik ve toprak bütünlüğünün korunmasının büyük önem taşıdığının altını çizerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
-Öte yandan, geçtiğimiz hafta Bingazi-de gerçekleştirilen ve ABD-nin Libya Büyükelçisi ile diğer üç görevlinin hayatını kaybetmesine neden olan terör saldırısı, Libya-da asayişin tesis edilmesinin önünde çok ciddi sorunların bulunduğunu göstermiştir. Çok sayıda diplomatını terörist saldırılarda şehit vermiş bir ülke olarak bu tür eylemleri şiddetle kınıyoruz. Terörün dini ve milliyeti olmadığını, insanlığa karşı suç teşkil ettiğini, terörizme karşı etkin mücadelenin ancak uluslararası toplumun işbirliğiyle gerçekleştirilebileceğini her fırsatta vurguluyoruz.-
-Mısır-ın istikrar ihtiyacı-
Mısır-daki dönüşümün daha kırılgan bir siyasi atmosfer içinde, ama emin adımlarla yürütüldüğünü ifade eden Çiçek, -Mısır bölgemiz için kritik önem taşıyan bir ülkedir. Tüm Ortadoğu-nun güçlü ve istikrarlı bir Mısır-a ihtiyacı vardır. Demokrasiye geçiş sürecinin başarıyla sürdürülebilmesi için Mısır'a, karşı karşıya bulunduğu ekonomik ve siyasi sorunlarla mücadelesinde uluslararası toplum olarak destek vermeliyiz- dedi.
--Türkiye-nin hoş görmesi söz konusu değil--
Konuşmasında Türkiye-nin bölge halkının demokrasi yolundaki haklı mücadelesine başından beri güçlü destek verdiğine dikkati çeken TBMM Başkanı Çiçek, -Bölge halklarının taleplerini dile getirirken ve bunların takipçisi olurken barışçıl yolların asla terk edilmemesi gerektiğini her fırsatta salık verdik. Bu yöndeki telkinlerimize de devam edeceğiz.
Ancak şunu vurgulamak isterim ki, Türkiye-nin, kendi halkına silah doğrultan, zulmeden yönetimleri hoş görmesi ve bu duruma kayıtsız kalması söz konusu değildir- dedi.
Suriye-de Rejimin sivil halka karşı uyguladığı ayrımsız şiddet ve orantısız güç kullanımı sonucunda can kayıplarının her geçen gün arttığını belirten Çiçek, gösterilerin başladığı Mart 2011-den bugüne kadar geçen sürede 30 binden fazla Suriyeli-nin hayatını kaybettiğini hatırlattı.
--Suriye içerisinde çözüm bulunmalı--
Çiçek, Suriye rejimin sivil halka yönelik tırmanan topyekûn şiddet uygulamalarına paralel olarak, Türkiye-ye sığınan Suriyeli-nin sayısının her geçen gün artarak, 85 bine ulaştığını kaydetti.
-Kardeş Suriye halkının ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmalarımızı imkânlarımız elverdiği ölçüde devam ettireceğiz- diyen Çiçek, şöyle devam etti:
-Ülkemize yönelik göç akımını layıkıyla karşılayabilmek bakımından tüm imkân ve kabiliyetlerimizi seferber etmemize karşın, bu durumun elimizdeki kaynaklar ve sağlanan son derece sınırlı dış yardımlarla idamesi kolay görünmemektedir. Bu itibarla, soruna Suriye içerisinde çözüm bulunması imkânlarının araştırılması giderek daha önem kazanmaktadır.-
İhtilafın uzaması durumunda Suriye halkı ve bölge için yıkıcı etkileri olacağını anlatan Cemil Çiçek, -Ülkede yaşanan şiddetin daha da tırmanmasını ve bölge ülkelerine yayılmasını engellemek için çözüm sürecini olabildiğince hızlandırmamız gerekmektedir- diye konuştu.
-Bölgede iç savaş tehdidi-
Çiçek, Suriye toplumunda etnik ve dini açılardan telafi edilemeyecek bölünmelere yol açabilecek gerginliklerden derin endişe duyulduğuna işaret ederek, -Çözüm sürecinin uzaması, bölgeye yayılabilecek etnik çatışma ve iç savaş tehdidini artırmaktadır. Geçtiği bu süreçte Suriye-nin ulusal birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması da şarttır- şeklinde konuştu.
--Türkiye-nin de-facto yönetimlere müsaade etmesi mümkün değil--
-Türkiye-nin Suriye-de herhangi bir etnik ya da dini grup etrafında oluşturulacak -de facto- yönetimlere müsaade etmesi mümkün değildir- diyen Çiçek, şunları söyledi:
-Mevcut kaos ortamından yararlanarak, terörist grupların ülkede devam eden mücadeleyi rehin almasına izin verilemez. PKK başta olmak üzere, terörist grupların Suriye-de üsler oluşturma gayretlerine müsamaha gösteremeyiz.-
--Böyle giderse Arap Baharı, kışa dönüşecek--
Cemil Çiçek, uluslararası toplumun Suriye-de yaşanan trajediyi kayıtsız bir şekilde -seyrettiği-ni belirterek, BM Güvenlik Konseyi'nden somut bir sonuç almanın mümkün olamadığını anlattı. Çiçek, -Bu trajedinin külfeti bugün itibariyle komşu ülkelerin omuzlarına yüklenmiştir. Bu durumun, uluslararası toplumun kayıtsızlığını pekiştirdiği ve Suriye-deki gelişmelere yönelik tepkileri dizginlediği kanaatindeyiz. Böyle giderse Arap Baharı, Suriye-de Arap kışına dönüşecek- şeklinde konuştu.
-İfade özgürlüğünün kapsamı ve sınırları-
-Çirkin bir tahrik- üzerine çeşitli ülkelerde ortaya çıkan kitlesel gösteri ve tepkilerin inanç ve ifade özgürlüğünün kapsamı ve sınırlarının belirlenmesi meselesini tekrar gündeme taşıdığının altını çizen Çiçek, -Bu tür toplumsal tepkilerin şiddet içermesi hiçbir şekilde mazur gösterilemez ve kabul edilemez. Diğer yandan, inançlarla ilgili nefret söylemlerinin yarattığı gerginlikler ve çatışma ortamı özgürlüklerin kullanımını menfi yönde etkileyebilmektedir- ifadelerini kullandı.
-Hakaret ve inanç özgürlüğü arasındaki çizgi-
TBMM Başkanı Çiçek, modern iletişim sistemleri ve sosyal medya ağlarının saldırgan söylemlerin hızla yayılabilmesini mümkün kıldığını belirterek, -Düşünce özgürlüğü kullanılırken farklı insanların fikir ve inanç özgürlüğüne de saygı gösterilmelidir. Bu şartlar altında, inançlara saygısızlık, hakaret ve nefret söylemleri ile ifade ve inanç özgürlüğü arasındaki hassas çizginin gerek Avrupa Konseyi gerek ulusal parlamentolarımızda sürekli ve dikkatle gözden geçirilmesi gerekmektedir- dedi.
Nefret ve kin söylemleri karşısında demokrasi ve kamu düzeninin nasıl korunacağı, İslamofobi gibi aşırı akımlarla nasıl mücadele edileceği ve dijital çağda ifade özgürlüğünün nasıl uygulanabileceği sorularını da gündeme getiren Çiçek, AİHM-de ifade ve inanç özgürlükleri gibi hassas konularda alınacak kararların, dünkü yorumlarla sınırlı kalmaması, bugünün sorunlarına yeni anlayışlar getirebilmesi gerektiğini dile getirdi.
Muhabir: Ömür Üzelce
Yayıncı: Faruk Çalışkan
Kaynak: AA
Bu dönüşümün, aynı zamanda, otoriter rejimlerin baskısı altında yıllardır gerçek potansiyelini ortaya koyamayan Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasının, dünya demokrasileri arasında hak ettiği yeri alma mücadelesi olduğunun altını çizen Çiçek, şöyle devam etti:
-Kaynağını bölge halklarının demokrasi yolundaki haklı taleplerinden alan bu süreç, her değişim gibi, sancılı olabilmekte; siyasi iradenin halkın demokrasi çağrısına kulaklarını tıkaması halinde ise Suriye örneğinde görüldüğü üzere, çatışma ve istikrarsızlığa yol açabilmektedir.
Siyasi değişim ve reform için, her toplum ve her coğrafyada uygulanabilecek tek bir yol haritası ortaya koymak mümkün değildir. Ancak, dünyanın neresinde olursa olsun, değişimin dayanması gereken kaynak, halkın kendisi, halkın talepleri, halkın süreci sahiplenmesidir.-
TBMM Başkanı Çiçek, Tunus-un, -Arap Baharı-nın etkilerini yaşayan ülkeler arasında, halkının özgür iradesiyle oluşturulan Meclis tarafından Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanını seçebilmiş, Başbakanını atayabilmiş ilk ülke olma özelliğini taşıdığını söyledi.
Libya-daki değişime de değinen Çiçek, devralınan devlet yapısının yetersizliği ve birçok alanda yeni kurumsal yapıların sıfırdan oluşturulması ihtiyacının derinden hissedildiğini belirterek, -Devrim sırasında omuz omuza çatışan Libyalıların, şimdi de ülkenin demokratik dönüşümü için, dayanışma ve birlik ruhu içinde çalışması gerekmektedir- ifadesini kullandı.
--Terörün dini ve milliyeti olmaz--
Çiçek, Libya-nın siyasi birlik ve toprak bütünlüğünün korunmasının büyük önem taşıdığının altını çizerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
-Öte yandan, geçtiğimiz hafta Bingazi-de gerçekleştirilen ve ABD-nin Libya Büyükelçisi ile diğer üç görevlinin hayatını kaybetmesine neden olan terör saldırısı, Libya-da asayişin tesis edilmesinin önünde çok ciddi sorunların bulunduğunu göstermiştir. Çok sayıda diplomatını terörist saldırılarda şehit vermiş bir ülke olarak bu tür eylemleri şiddetle kınıyoruz. Terörün dini ve milliyeti olmadığını, insanlığa karşı suç teşkil ettiğini, terörizme karşı etkin mücadelenin ancak uluslararası toplumun işbirliğiyle gerçekleştirilebileceğini her fırsatta vurguluyoruz.-
-Mısır-ın istikrar ihtiyacı-
Mısır-daki dönüşümün daha kırılgan bir siyasi atmosfer içinde, ama emin adımlarla yürütüldüğünü ifade eden Çiçek, -Mısır bölgemiz için kritik önem taşıyan bir ülkedir. Tüm Ortadoğu-nun güçlü ve istikrarlı bir Mısır-a ihtiyacı vardır. Demokrasiye geçiş sürecinin başarıyla sürdürülebilmesi için Mısır'a, karşı karşıya bulunduğu ekonomik ve siyasi sorunlarla mücadelesinde uluslararası toplum olarak destek vermeliyiz- dedi.
--Türkiye-nin hoş görmesi söz konusu değil--
Konuşmasında Türkiye-nin bölge halkının demokrasi yolundaki haklı mücadelesine başından beri güçlü destek verdiğine dikkati çeken TBMM Başkanı Çiçek, -Bölge halklarının taleplerini dile getirirken ve bunların takipçisi olurken barışçıl yolların asla terk edilmemesi gerektiğini her fırsatta salık verdik. Bu yöndeki telkinlerimize de devam edeceğiz.
Ancak şunu vurgulamak isterim ki, Türkiye-nin, kendi halkına silah doğrultan, zulmeden yönetimleri hoş görmesi ve bu duruma kayıtsız kalması söz konusu değildir- dedi.
Suriye-de Rejimin sivil halka karşı uyguladığı ayrımsız şiddet ve orantısız güç kullanımı sonucunda can kayıplarının her geçen gün arttığını belirten Çiçek, gösterilerin başladığı Mart 2011-den bugüne kadar geçen sürede 30 binden fazla Suriyeli-nin hayatını kaybettiğini hatırlattı.
--Suriye içerisinde çözüm bulunmalı--
Çiçek, Suriye rejimin sivil halka yönelik tırmanan topyekûn şiddet uygulamalarına paralel olarak, Türkiye-ye sığınan Suriyeli-nin sayısının her geçen gün artarak, 85 bine ulaştığını kaydetti.
-Kardeş Suriye halkının ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmalarımızı imkânlarımız elverdiği ölçüde devam ettireceğiz- diyen Çiçek, şöyle devam etti:
-Ülkemize yönelik göç akımını layıkıyla karşılayabilmek bakımından tüm imkân ve kabiliyetlerimizi seferber etmemize karşın, bu durumun elimizdeki kaynaklar ve sağlanan son derece sınırlı dış yardımlarla idamesi kolay görünmemektedir. Bu itibarla, soruna Suriye içerisinde çözüm bulunması imkânlarının araştırılması giderek daha önem kazanmaktadır.-
İhtilafın uzaması durumunda Suriye halkı ve bölge için yıkıcı etkileri olacağını anlatan Cemil Çiçek, -Ülkede yaşanan şiddetin daha da tırmanmasını ve bölge ülkelerine yayılmasını engellemek için çözüm sürecini olabildiğince hızlandırmamız gerekmektedir- diye konuştu.
-Bölgede iç savaş tehdidi-
Çiçek, Suriye toplumunda etnik ve dini açılardan telafi edilemeyecek bölünmelere yol açabilecek gerginliklerden derin endişe duyulduğuna işaret ederek, -Çözüm sürecinin uzaması, bölgeye yayılabilecek etnik çatışma ve iç savaş tehdidini artırmaktadır. Geçtiği bu süreçte Suriye-nin ulusal birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması da şarttır- şeklinde konuştu.
--Türkiye-nin de-facto yönetimlere müsaade etmesi mümkün değil--
-Türkiye-nin Suriye-de herhangi bir etnik ya da dini grup etrafında oluşturulacak -de facto- yönetimlere müsaade etmesi mümkün değildir- diyen Çiçek, şunları söyledi:
-Mevcut kaos ortamından yararlanarak, terörist grupların ülkede devam eden mücadeleyi rehin almasına izin verilemez. PKK başta olmak üzere, terörist grupların Suriye-de üsler oluşturma gayretlerine müsamaha gösteremeyiz.-
--Böyle giderse Arap Baharı, kışa dönüşecek--
Cemil Çiçek, uluslararası toplumun Suriye-de yaşanan trajediyi kayıtsız bir şekilde -seyrettiği-ni belirterek, BM Güvenlik Konseyi'nden somut bir sonuç almanın mümkün olamadığını anlattı. Çiçek, -Bu trajedinin külfeti bugün itibariyle komşu ülkelerin omuzlarına yüklenmiştir. Bu durumun, uluslararası toplumun kayıtsızlığını pekiştirdiği ve Suriye-deki gelişmelere yönelik tepkileri dizginlediği kanaatindeyiz. Böyle giderse Arap Baharı, Suriye-de Arap kışına dönüşecek- şeklinde konuştu.
-İfade özgürlüğünün kapsamı ve sınırları-
-Çirkin bir tahrik- üzerine çeşitli ülkelerde ortaya çıkan kitlesel gösteri ve tepkilerin inanç ve ifade özgürlüğünün kapsamı ve sınırlarının belirlenmesi meselesini tekrar gündeme taşıdığının altını çizen Çiçek, -Bu tür toplumsal tepkilerin şiddet içermesi hiçbir şekilde mazur gösterilemez ve kabul edilemez. Diğer yandan, inançlarla ilgili nefret söylemlerinin yarattığı gerginlikler ve çatışma ortamı özgürlüklerin kullanımını menfi yönde etkileyebilmektedir- ifadelerini kullandı.
-Hakaret ve inanç özgürlüğü arasındaki çizgi-
TBMM Başkanı Çiçek, modern iletişim sistemleri ve sosyal medya ağlarının saldırgan söylemlerin hızla yayılabilmesini mümkün kıldığını belirterek, -Düşünce özgürlüğü kullanılırken farklı insanların fikir ve inanç özgürlüğüne de saygı gösterilmelidir. Bu şartlar altında, inançlara saygısızlık, hakaret ve nefret söylemleri ile ifade ve inanç özgürlüğü arasındaki hassas çizginin gerek Avrupa Konseyi gerek ulusal parlamentolarımızda sürekli ve dikkatle gözden geçirilmesi gerekmektedir- dedi.
Nefret ve kin söylemleri karşısında demokrasi ve kamu düzeninin nasıl korunacağı, İslamofobi gibi aşırı akımlarla nasıl mücadele edileceği ve dijital çağda ifade özgürlüğünün nasıl uygulanabileceği sorularını da gündeme getiren Çiçek, AİHM-de ifade ve inanç özgürlükleri gibi hassas konularda alınacak kararların, dünkü yorumlarla sınırlı kalmaması, bugünün sorunlarına yeni anlayışlar getirebilmesi gerektiğini dile getirdi.
Muhabir: Ömür Üzelce
Yayıncı: Faruk Çalışkan