Marmara Denizi Oksijensiz Kalmış
Hidrobiyolog Levent Artüz, Marmara Denizi’nin Değişen Oşinagrif Şartlarının İzlenmesi Projesi (MAREM) kapsamında yapılan çalışmalara göre Marmara Denizi’nin büyük bir bölümünde oksijen olmadığını belirterek, “Canlıların yaşayıp, büyüyüp, üreyeceği oksijen miktarına sahip değil. Marmara Denizi çok ciddi bir şekilde tür çeşitliliği erozyonuna uğramış vaziyettedir” dedi.
Marmara Denizi’nin Değişen Oşinagrif Şartlarının İzlenmesi Projesi (MAREM) 2012 yaz ayağı çalışması 20-31 Temmuz tarihleri arasında yapıldı. Proje Lideri Hidrobiyolog Levent Artüz, meydana çıkan sonuçların vahim durumda olduğunu belirtti.
Marmara Denizi’nde 1954 yılından itibaren çalışmaların başladığını ifade eden Artüz, “Marmara Denizi ile ilgili jeolojisinden biyolojisine, kimyasal yapısından mikrobiyolojisine bu yıl başlayacağımız proje ile direkt insan sağlığına olan etkilerine yönelik 350 denekten kan ve saç numuneleri alınıp, metrik civa birikimlerinin ölçüleceği bir bölümde oluşan çok geniş kapsamlı ve multidisiplinel bir projeyi yürütüyoruz” dedi.
20 Temmuz’da Tekirdağ’ın Hoşköy beldesinden başladıkları projede İstanbul ve Karadeniz çıkışı, İzmit Körfezi, Orta Marmara, Gemlik, Erdek, Bandırma arası, Kapıdağ Yarımadası’nın batısı, Şarköy-Hoşköy, Karabiga arasındaki bölge ve Çanakkale Boğazı’ndan Ege çıkışına kadar olan bölgeyi de içine alan toplam 200’e yakın istasyonda çalışma yaptıklarını ifade eden Artüz, “Bu istasyonların bazıları biyolojik örnekleme, bazıları mikrobiyolojik örnekleme istasyonu, büyük bir bölümü oşinografik ölçüm istasyonu. Sediman alım istasyonları bin metrenin altındaki çukurlarda hem biyolojik hem sediman örneklemesi olarak çalışıyoruz. 31 Temmuz itibariyle çalışmamızı sonlandırdık” diye konuştu
“MARMARA DENİZİ HER YIL DAHA DA KÖTÜYE GİDİYOR”
Marmara Denizi’nde her yıl yaptıkları çalışmanın morallerini bozduğunu belirten Artüz, “Bir önceki yılın verilerinden daha kötü verilerle karşı karşıya geliyoruz. Bu da aslında çok doğal, şaşırmamız lazım. Marmara Denizi’ni sevdiğimizden şaşkınlık yaşıyoruz. Marmara Denizi’ne olan girdiler ortadan kalkmadıkça düzelme ihtimali yok. Çok ciddi miktarlarda evsel atık girdisi olduğunu biliyoruz. Marmara Denizi’nin etrafındaki yerleşim merkezlerinin atıklarının yüzde 90’ın üzerindeki miktarı hiç arıtılmadan denize veriliyor. Marmara Denizi kesintisiz bir atık yükü ile karşı karşıya. Bunun en güzel örneğini, mikrobiyolojik analizlerde görüyoruz. İstanbul eteklerinde ciddi bir kirlenmeyle karşı karşıyayız. Karadeniz kıyısındaki Poyraz Limanı en temiz yerdi. Marmara Denizi’nin Karadeniz yoluyla kirlendiği argümanı böylece çürütülmüş oldu. Marmara Denizi genelinde artık bilimsel çalışmalara kalmayacak şekilde beş duyumuzla açık bir şekilde algılayabileceğimiz bir kirlenme yükü, kirlenme artışı her zaman karşımızda. Marmara Denizi’nin büyük bir bölümü oksijensiz kalmış. Canlıların yaşayıp, büyüyüp, üreyebileceği oksijen miktarına sahip değil. Marmara Denizi çok ciddi bir şekilde tür çeşitliliği erozyonuna uğramış vaziyette. Algarna ile yaptığımız biyolojik örneklemede, normal denizde zengin bir deniz değil, en azından bir algarna örneklemesinde 250-300 tane tür çıkması gerekir. Marmara Denizi’nin en zengin bölgesinde 30-35 türü geçmiyor. İstanbul’a yakın bölgelerde ise tek tür olarak deniz kestanesinden başka türe rastlamadık” dedi.
MARMARA DENİZİ’NDE ÜÇ DEĞİŞİK DENİZ CANLISI BULUNDU
Hidrobiyolog Levent Artüz, bu yıl yapılan çalışmalarda 3 değişik deniz canlısına rastladıklarını ifade ederek, şunları söyledi: “Marmara Denizi’nde tür çeşitliliği azaldığı için bazı rekabeti sevmeyen canlılar için uygun hale geliyor. Bu canlılar bir rekabet olmadığında ya da düşmanı bulunmadığında Marmara Denizi’ni belirli bir süre mesken tutabiliyor. Her sene bu türde birçok canlıyla karşılaşıyoruz. Bunların büyük bir bölümü Süveyş Kanalı yoluyla Akdeniz’e gelen ve oradan Kuzey Ege’ye çıkarak, Marmara Denizi’ne ulaşan canlılar. Her sene 2-3 adet bu tür canlılara rastlıyoruz. Bu sene de buraya yabancı olduğu için, Türkçe adları olmadığı için, bir iğne balığı türü, denizatları grubundan Akdeniz’e özgü olmayan bir kemikli türü balıkla yine Türkçe adı olmadığı için kayış balığı benzeri bir balık, Akdeniz ötesi denizlerde yaşayan kemikli bir balık ve bir de bunların dışında kemikli balıkla karşılaştık. Gemideki literatürle bu balığın tayinini yapamadık. Tahminen, Kızıldeniz kökenli kemikli bir balık” dedi
Artüz, yaptıkları çalışmaların uluslararası alanda da ilgi gördüğünü, yabancı araştırma kuruluşlarıyla, bilim adamlarıyla koordineli çalıştıklarını ifade etti .
Kaynak: İHA
Marmara Denizi’nde 1954 yılından itibaren çalışmaların başladığını ifade eden Artüz, “Marmara Denizi ile ilgili jeolojisinden biyolojisine, kimyasal yapısından mikrobiyolojisine bu yıl başlayacağımız proje ile direkt insan sağlığına olan etkilerine yönelik 350 denekten kan ve saç numuneleri alınıp, metrik civa birikimlerinin ölçüleceği bir bölümde oluşan çok geniş kapsamlı ve multidisiplinel bir projeyi yürütüyoruz” dedi.
20 Temmuz’da Tekirdağ’ın Hoşköy beldesinden başladıkları projede İstanbul ve Karadeniz çıkışı, İzmit Körfezi, Orta Marmara, Gemlik, Erdek, Bandırma arası, Kapıdağ Yarımadası’nın batısı, Şarköy-Hoşköy, Karabiga arasındaki bölge ve Çanakkale Boğazı’ndan Ege çıkışına kadar olan bölgeyi de içine alan toplam 200’e yakın istasyonda çalışma yaptıklarını ifade eden Artüz, “Bu istasyonların bazıları biyolojik örnekleme, bazıları mikrobiyolojik örnekleme istasyonu, büyük bir bölümü oşinografik ölçüm istasyonu. Sediman alım istasyonları bin metrenin altındaki çukurlarda hem biyolojik hem sediman örneklemesi olarak çalışıyoruz. 31 Temmuz itibariyle çalışmamızı sonlandırdık” diye konuştu
“MARMARA DENİZİ HER YIL DAHA DA KÖTÜYE GİDİYOR”
Marmara Denizi’nde her yıl yaptıkları çalışmanın morallerini bozduğunu belirten Artüz, “Bir önceki yılın verilerinden daha kötü verilerle karşı karşıya geliyoruz. Bu da aslında çok doğal, şaşırmamız lazım. Marmara Denizi’ni sevdiğimizden şaşkınlık yaşıyoruz. Marmara Denizi’ne olan girdiler ortadan kalkmadıkça düzelme ihtimali yok. Çok ciddi miktarlarda evsel atık girdisi olduğunu biliyoruz. Marmara Denizi’nin etrafındaki yerleşim merkezlerinin atıklarının yüzde 90’ın üzerindeki miktarı hiç arıtılmadan denize veriliyor. Marmara Denizi kesintisiz bir atık yükü ile karşı karşıya. Bunun en güzel örneğini, mikrobiyolojik analizlerde görüyoruz. İstanbul eteklerinde ciddi bir kirlenmeyle karşı karşıyayız. Karadeniz kıyısındaki Poyraz Limanı en temiz yerdi. Marmara Denizi’nin Karadeniz yoluyla kirlendiği argümanı böylece çürütülmüş oldu. Marmara Denizi genelinde artık bilimsel çalışmalara kalmayacak şekilde beş duyumuzla açık bir şekilde algılayabileceğimiz bir kirlenme yükü, kirlenme artışı her zaman karşımızda. Marmara Denizi’nin büyük bir bölümü oksijensiz kalmış. Canlıların yaşayıp, büyüyüp, üreyebileceği oksijen miktarına sahip değil. Marmara Denizi çok ciddi bir şekilde tür çeşitliliği erozyonuna uğramış vaziyette. Algarna ile yaptığımız biyolojik örneklemede, normal denizde zengin bir deniz değil, en azından bir algarna örneklemesinde 250-300 tane tür çıkması gerekir. Marmara Denizi’nin en zengin bölgesinde 30-35 türü geçmiyor. İstanbul’a yakın bölgelerde ise tek tür olarak deniz kestanesinden başka türe rastlamadık” dedi.
MARMARA DENİZİ’NDE ÜÇ DEĞİŞİK DENİZ CANLISI BULUNDU
Hidrobiyolog Levent Artüz, bu yıl yapılan çalışmalarda 3 değişik deniz canlısına rastladıklarını ifade ederek, şunları söyledi: “Marmara Denizi’nde tür çeşitliliği azaldığı için bazı rekabeti sevmeyen canlılar için uygun hale geliyor. Bu canlılar bir rekabet olmadığında ya da düşmanı bulunmadığında Marmara Denizi’ni belirli bir süre mesken tutabiliyor. Her sene bu türde birçok canlıyla karşılaşıyoruz. Bunların büyük bir bölümü Süveyş Kanalı yoluyla Akdeniz’e gelen ve oradan Kuzey Ege’ye çıkarak, Marmara Denizi’ne ulaşan canlılar. Her sene 2-3 adet bu tür canlılara rastlıyoruz. Bu sene de buraya yabancı olduğu için, Türkçe adları olmadığı için, bir iğne balığı türü, denizatları grubundan Akdeniz’e özgü olmayan bir kemikli türü balıkla yine Türkçe adı olmadığı için kayış balığı benzeri bir balık, Akdeniz ötesi denizlerde yaşayan kemikli bir balık ve bir de bunların dışında kemikli balıkla karşılaştık. Gemideki literatürle bu balığın tayinini yapamadık. Tahminen, Kızıldeniz kökenli kemikli bir balık” dedi
Artüz, yaptıkları çalışmaların uluslararası alanda da ilgi gördüğünü, yabancı araştırma kuruluşlarıyla, bilim adamlarıyla koordineli çalıştıklarını ifade etti .