'Vakfın Açılacağı Günü Özlemle Bekliyoruz'

Milli Gençlik Vakfı (MGV)’nın son genel başkanı İlyas Tongüç, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın 28 Şubat döneminde kapatılan Milli Gençlik Vakfı’ının açılacağına dair sözlerinin kendilerini heyecanlandırdığını belirterek, MGV’nin açılacağı günü özlemle beklediklerini söyledi.

Başbakan Yardımcısı Arınç’ın Türkiye’de 28 Şubat döneminde çeşitli gerekçelerle kapatılan vakıflardan MGV’nin açılacağına dair açıklamaları, vakfa gönül vermiş binlerce kişiyi heyecanlandırdı. Bunların başında da vakfın en son genel başkanı olan ve şu anda SP Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapan İlyas Tongüç, geliyor.

Cihan Haber Ajansı (Cihan)’na konuşan Tongüç, vakfın kuruluşundan kapatılışına kadar olan süreç hakkında bilgi verdi. MGV’nin kuruluşunu anlatan Tongüç, “29 Mayıs 1975 yılında çağlar açıp çağlar kapatan Sultan Fatih’in İstanbul’un fethettiği o günün anısına kurulan Ankara merkezli bir vakıftır. Hedef kitle olarak milli, manevi değerlere sahip bir gençlik yetiştirmek için milletimizin gençlerinin, evlatlarının bütün kademelerde, ortaöğretim, üniversite ve çalışan gençlik olarak, iyiye, güzele, faydalıya yönlendirmek amacıyla başlamış. Ankara’da Cebeci’de 300 kişilik bir yurtla ilk faaliyetlerine başlamıştır.” dedi.

"VAKFIN İSMİ HİÇBİR TERÖR OLAYININ İÇİNDE YER ALMADI"
O günkü terör olayları da olmak üzere hiçbir olayların hiçbir tarafında yer almadıklarını aktaran Tongüç, 1980 darbesinden sonra vakıflarının kapanmadığını ama o gün ki şubeleşme çalışmalarının da çok sınırlı kaldığını söyledi.

Tongüç, vakfın asıl yaygın hale gelmesinin ise 1987 yılından sonra başladığını, Türkiye’nin her köşesinde önemli çalışmalara imza attıklarını ifade etti.

Kuruluşun idealist bir topluluk tarafından gerçekleştirildiğini anlatan Tongüç, o topluluğun Erbakan Hoca'dan 'olur' aldıktan sonra çalışmalara başladığını ve amacın ise yurtlar, evler, aşevleri, Anadolu’dan gelmiş gençlere, okumada zorluk çeken gençlere yardımcı olmak olduğunu belirtti.

MGV’nin amacının milli ve manevi değerlere sahip gençliğin yetişmesini sağlamak olduğunu vurgulayan Tongüç, “Türkiye büyük bir ülkedir, nüfusu itibariyle 75 milyona sahiptir. 30 yaşın altında 40 milyon kadar bir gençliğin varlığını da düşünürsek, yapılan çalışmalar çok önemlidir ama daha yapılması gereken çok şeylerin olduğunu da düşünüyorum.” diye konuştu.

MGV’lerin özellikle 1987 yılından sonra Anadolu’nun her ücra köşesinde yaygın hale gelmesi ile Refah Partisi (RP)’nin de yükselişe geçtiği dönemin paralel olduğuna dikkat çeken Tongüç, bu durumun bazı kesimleri korkuttuğunu dile getirdi. Özellikle kurumsal bir bağ olmamasına rağmen vakfın partinin bir gençlik yapılanmasıymış gibi bir algı oluşturulduğunun altını çizen Tongüç, sözlerine şöyle devam etti: “Bu algı bir takım medya kuruluşları tarafından üst üste kondu. Tabi yine Vakıflar Yasası'nın hantallığı, insan idaresine çok fazla fırsat vermemesi, dernekler mevzuatının memurlara uygun hale getirilmemiş olmaması, ister istemez vakıflarla uygulama arasında bir alan açma gereğini ortaya koydu. Güçlü bir yapı da olunca, köylere, mahallelere bürolar açmaya kadar genişledi. Yani insanlar bir şeyler yapmak istiyor ama mevzuat insanlara yetişemiyor. Bu karışıklık içerisinde tabi RP’nin de yükselen bir parti olması, 1994’te belediyeleri kazanmaya başlamış olması, 1995 yılında birinci parti olmasıyla MGV’lerle ilgili olarak aleyhte diyebileceğimiz bir takım yayınlar, maksatlı bir şekilde medyanın önüne geldi. MGV’lerde yetişen gençlerin RP’de görev almaya başlaması ve başarılı olmaları bu duruma ortaya koydu.”

"VAKFIN YARDIM KUTULARI SUÇ UNSURU OLARAK DGM'YE GÖTÜRÜLDÜ"
Vakfa baskının her geçen gün arttığını anımsatan Tongüç, “Artık öyle bir duruma gelmişti ki makbuzlarla yardımda bulunan insanlar takip edildikleri için korkularından yardımlarını gizli yapmaya başladı.

Biliyorsunuz o dönem Batı Çalışma Grubu'na ait heyetler, vakıflara, derneklere ve camilere ayakkabıları dahi çıkartmadan milli manevi değerleri bildikleri halde o yerlere ayakkabıları ile girdiler. Vakıflardaki yardım kutularını bir suç unsuru olarak Ankara DGM’lerine kadar getirdi. Ankara DGM’de bir suç unsuru yoktur diyerek, yardım kutularını vakıfa iade etti. Başörtü yasağında yapılan basın açıklamalarından dolayı insanlar mahkemelere çıkartılmıştır, tiyatro oynatıldı diye insanlar cezalandırılmıştır. Ben de Elmadağ’da tiyatro oynatılan bir şubenin yöneticisi olmam nedeniyle tutuklu olarak yargılandım. 30 yılları bulan cezalar istendi ama hiçbir şey bulunmadığı için herkes beraat etti.” şeklinde konuştu.

“Bir yapıda o toplumun menfaatlerine aykırı bir şey var mı yok mu, ona bakarsınız.” diyen Tongüç, MGV’nin içerisinden bir tane teröristin bulunamayacağını, bayrağına, dinine saygısızlık edecek birisinin bulunamayacağını belirterek, mukaddesatın da bu milletin bin yıllık hadisesi olduğunu dile getirdi.

"156 MAL VARLIĞI DEVLETİN ELİNDE"
2000 yılına gelindiğinde 11-12 Eylül günlerinde 60 şubenin kapatılması ile ilgili Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün bir karar aldığını hatırlatan Tongüç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz hemen yürütmeyi durdurmak için Danıştay’a müracaat ettik. Danıştay hemen yürütmeyi durdurma kararı verdi. Fakat hemen ikinci bir karar çıkartıldı ve 60 şube kapatıldı. O tarihten itibaren tamamen kapatıldığı tarih olan 2005 yılına kadar vakıf genel merkezden işlerini yürütmeye devam etti. 2005 yılına geldiğinde de 166 taşınmazla birlikte mallarımız, yurtlarımız, dairelerimiz, arazilerimizin hepsi teslim edilmiş. Bu arada mallarını MGV’ye bağışlayan insanlarımız, 'Biz bunları MGV’ye bağışladık' diyerek, 'Mademki bu tüzel kişiliği ortadan kaldırıyorsunuz öyleyse mallarımızı geri verin' diyerek dava açtılar. 45 üzerinde açılan bu davaların yaklaşık 10 tanesi sahiplerine geri döndü. Vakfın kapatılması kesinleşince de artık bu davalar olumsuz sonuçlanmaya başladı.

Şuanda 156 adet mal devletin elinde bulunuyor. Tabi burada kullanılamayan binalarda büyük tahribatlar oldu, çivi çakılamadı. Şimdi ekim ayında bir yasa değişikliği yapılması gerekiyor. Bu uygulamayı olumlu gördüğümüzü, müspet gördüğümüzü ifade etmekle birlikte bu kadar kayıp zamanın bu milletin aleyhine olduğunu düşünüyoruz.” Azınlıklarla alakalı bazı gelişmelerin yaşanmasına rağmen kendi vakıfları ile ilgili bir gelişmenin bugüne kadar yaşanmamış olmasına üzüldüğünü kaydeden Tongüç, “AB müktesebatı çerçevesinde, taşınmazların üçüncü şahıslarda olsa dahi alınıp azınlık vakıflarına verilmesi konusunda bir takım adımlar atıldı. Bizimle ilgili olan yani 28 Şubat sürecinin ağır şartları altında alınmış olan bu kararların, azınlıklarla alakalı uygulama yapılmadan önce yapılmasını beklerdim. Çünkü insanlarımız şunu söylemeye başladı, yani azınlıklara verilen haklar neden bu ülkenin asli unsuru olan insanlara çok görülmektedir.” ifadelerini kullandı.

"TÜRKİYE'NİN DÖRT BİR YANINDAN ARAYANLAR VAR, AĞLAYANLAR VAR"
Arınç’ın açıklamasından çok memnun olduklarını vurgulayan Tongüç, “MGV’nin en son genel başkanı olmam hasebiyle de yakinen takip ediyorum. İnşallah MGV’nin tekrar açıldığı, mal varlığının tekrar teslim edildiği günleri büyük bir özlemle beklediğimizi ifade ediyorum. Bu gasp edilmiş bir hakkın iadesinden başka bir şey değildir. 28 Şubat süreci açısından da meseleye baktığımızda elbette bu vakıfların mallarının iadesi ile yapılan büyük bir yanlıştan da dönülmüş olacağını ifade etmek istiyorum. Şuanda Türkiye’nin dört bir tarafından telefonlar geliyor, ağlayanlar var. Türkiye çok zor bir ülke. Yani bir ismin ortaya çıkması, o ismin insanların zihninde derin izler bırakması kolay olmuyor.” sözlerini dile getirdi .