'büyükşehir' Davasında Savunmalar Sona Erdi

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde yolsuzluk yapıldığı iddialarına yönelik 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, sanıkların savunmaları sona erdi.

397 yıl hapis cezası istemiyle yargılanan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, eşi Türkegül Kocaoğlu ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu, parti İzmir İl Başkanı Ali Engin de duruşmayı sonuna kadar izledi.

SANIK SAVUNMALARI
Büyükşehir Belediyesi Satın Alma Şube Müdürü Mehmet Sayar, yaptığı savunmada suçlandığına dair herhangi bir delil unsurunun bulunmadığını belirtti.

Sayar Kredi Derecelendirme Kuruluşu tarafından en iyi belediye seçilen İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde yolsuzluk iddialarının kabul edilemez olduğunu ifade eden Sayar, “Benim organizatörlere bilgi verdiğim konusunda tape kaydı var mı? Yok. O zaman nasıl ihaleye fesat karıştırmış oluyorum? Ben ihale bilgisini sadece daire başkanıma verdim. Balkan Halk Dansları Organizasyonları büyük bir konudur. İhaleler 40 gün süre ilanda kalıyor. Bu süre içinde ihaleye girmeyi düşünen kişiler idareye şikâyette bulunabilir. Biz yetkilerimizi yasadan aldık. Suçlanıyorum ama suçlandığıma dair bir delil yok. Ben 14 aydır neden tutukluyum? Benimle birlikte aynı karara imza atanlar dışarıdadır. Ben mağdurum. Eşim, çocuklarım ve ailem mağdur. Kredi derecelendirme kuruluşları tarafından 'en iyi belediye' seçilen bir yerde ihaleye fesat karıştırma ve başkalarına menfaat sağlama olabilir mi? Bizler yolsuzluk yapmadık. Yapılanlar adaletin eşitlik ilkesi ile bağdaşmıyor" dedi.

Sanıklardan DİSK Genel İş Sendikası Araştırma Daire Başkanı Cafer Konca ise, demokratik yöntemi tercih eden ve şiddetten uzak bir kitle olduklarını hatırlatarak, şu sözler eşliğinde savunmasını gerçekleştirdi: “Akdeniz firması yöneticisi 'bizi ihaleye sokmadılar. Tehdit etmediler' diyor. Ben neden tehdit edeyim ki. Benim oradan bir çıkarım yok. İZELMAN ve İZENERJİ şirketlerinde 10 bin kişi çalışıyor. Biz demokratik yöntemi tercih eden, şiddeti ret eden bir kurumuz. Biz sendikayız. Ben işveren değilim. İmza yetkim yok. Şirkette bir sorumluğum yok. Tehdit konusunun akıl ve mantık ile alakası yoktur. Bizim işimiz insanları tehdit etmek değil, hak ve emek hakkı aramaktır. Sekiz aya yakın süredir cezaevinde yatıyorum. Beraatımı talep ediyorum.” Tutuklu sanıklardan diğer sendikacı Cafer Alt ise, “Ailem zor durumda. Maddi ve manevi kayıplarım var. Kızlarımın dersleri kötü oldu. Sıkıntı çekiyorlar. Tahliyemi istiyorum" dedi.

İDDİANAMEYİ HAZIRLAYAN SAVCIYA GÖNDERME
Sendikacıların avukatı Özkan Yücel, Üye Hakim Halit Uysal’a mahkeme iradesine sahip çıkılması çağrısında bulunarak savcılığın mahkemeyi yönlendirdiğini iddia etti. Avukat Yücel, “Mahkemenin iradesine sahip çıkın ve lütfen aldatılmanıza izin vermeyin. Savcılık, mahkemeyi yönlendirmek için her türlü şeyi yaptı. Neredeyse 6 ay telefon kayıtlarının bulunduğu CD'ye ulaşamadık. İddianamede, sanıkların tutuklanmasına neden olan ihalelerin çoğu, belirtilen tarihlerde yapılmamış bile. Savcı, 5 kişinin tutuklanmasını talep ettiği ihalenin hangi tarihte yapıldığından bile haberdar değil. Mahkeme kasıtlı olarak yanıltılıyor. Savcı Bey'in, kararını verirken, neden 3 tane mağdura inanıp, sanıklara inanmadığını açıklamasını isterdik. Biz maalesef aylardır, olmayan bir şeyin, hiç olmadığını kanıtlamaya çalışıyoruz. Sendikacıların, tehdit ve engelleme içinde bulunduğu ihalelere bakıldığında, pek çoğunun o tarihte orada olmadıkları anlaşılır. Bunun yanında, olayın mağduru olarak gösterilen kişiler de tehdit ve zorlama ile karşılaşmadıklarını söylüyorlar. Biz neyi tartışıyoruz? Vicdani olan, doğru olan diğer serbest bırakılan sendikacılar gibi, tutuklu sendikacıların da serbest bırakmasıdır. Suçlamalar, deliller aynı ama biri dışarıda, biri içeride” diye konuştu.

"ADALET KIZIMIN SEVGİSİNİ ÇALDI"
Sanık Hakan Say da yapılan ihalelere fesat karıştırmak suçunu kabul etmediğini bunda mantık bulamadığını söyledi.

Say, “İhale komisyonundan kimse ile görüşmedim. İhaleye giden bir firma ile anlaşma sağlamadım. Tehdit etmedim Ama buna rağmen 14 aydır tutukluyum. Hukukun bana tanıdığı sınırların dışına çıkmadım. Şu anda iddianamede buradaki söyleyeceklerimin yanlış anlaşılmasını istemiyorum. Ama kanun önünde bütün vatandaşların eşit olduğu bir ilke var. Eğer herkes eşitse bu dava dosyasında benden kat be kat cezalarla sanıklar neden tutuksuz yargılanıyor da ben tutuklu yargılanıyorum? Adalet sonradan geri veremeyeceği şeyleri almamalı. Ben tutuklandığımda kızım 4 yaşındaydı. Kızım şimdi 5 yaşında.Adalet benden kızımın sevgisini çaldı” diye konuştu.

"1 SAAT SONRA GERİ DÖNECEĞİM DEDİM, ANNEM 14 AYDIR BEKLİYOR"
Sanıklardan 14 ayı aşkın süreden bu yana 3 ayrı suçlama gerekçesiyle tutuklu bulanan tutuklu bulunan Ömer Devrim Engin’nin savunmasında ise duygulu anlar yaşandı. Evinden gözaltına alınış süresinde annesine 1 saat sonra geri döneceğini ancak annesinin 14 aydır kendisini beklediğini aktaran Engin; “ Bir ihale nasıl takip edilir? Hayatımda hiçbir zaman kamu kuruluşu ile iş yapmadım. Hakkımda herhangi bir delilin bulunmadığını sanıyorum. Nişanlıyım. Nişanlım ve ailesi beni bekliyor. Bir annem ve babam var. Anneme 1 saat içinde geleceğim dedim 14 aydır beni bekliyor. Ben bir evin bir evladıyım. Evlenmek zorundayım.” dedi.

"TAHLİYE TALEP ETMİYORUM"
Sanık Hakan Say, Ömer Demir Engin, Harun Anlan’nın avukatlığını yapan Avukat Fatih Sadıkay, “Ne kadar mağdur olduklarının şahidiyim. Kendilerini cezaevlerinde ziyaretlerimde yıpranmışlıklarını gördüm. Müvekkilim Hakan Say’ın kızı babasını tanımıyor. Babasına yabancılaşmıştı ve Say da görüşlere kızının getirilmemesini istedi. Müvekkilim Harun bey ise cezaevinde yemek yemiyor, konuşmuyor ve yaşam mücadelesi veriyor. İstisnalar doğru zamanda doğru yerde uygulanmalı. Müvekkillerin mağduriyetlerini sadece biz bilmiyoruz. Bu dava toplumun davası olmuştur. Ben müvekkillerimin tahliyesini talep etmiyorum. Çünkü müvekkillerim tahliye olursa, yarın bir başka operasyonda yine başları ağrıyacak. Adli kontrol uygulamasını talep ediyorum” dedi.

Sanık Ata Karataş ve Sedat Sakur da, suçlamaları reddederek tahliyelerini talep ettiler

Sanıklardan Sedat Sağır, cezaevine girdiğinde eşinin 5 aylık hamile olduğunu ve 6 aylık kızını henüz göremediğini beyan etti. Karataş, Sakur’un avukatı Gülen Şerbetman toplumda şişkinlik oluştuğunu öne sürerek müvekkillerinin adli kontrol uygulama talebinde bulundu

Sanık Abdulhalim Cumhur Yazıcı, onuru ve gururu ile çalıştığını aktararak tek memur maaşı ile evini geçindirdiğini ve serbest kaldığı takdirde aynı görevini aynı şekilde icraa edeceğini söyledi.

Yazıcı, mal varlığının ve ekonomik dağılımının incelendiğini ifade ederek suçları kabul etmediğini belirtti

Yazıcı'nın avukatları Levent Kütük ile Özlem Yılmaz da, 227 gündür tutuklu bulunan müvekkillerinin tahliyesini istediler. Avukatlardan Yılmaz, “Sosyal medyada izlenen her şeyin normalleşti. Karar verirken kaleydoskopa değil sinema filmi gibi bütün görüntüye bakmanızı talep ediyorum” diye konuştu

Sanık Ferit Faruk Boyacaıoğlu, Gökhan Boğazkesen, Murat Boyacıoğlu tahliye talep etti.

"LEHİMİZE OLAN BİLİRKİŞİ RAPORLARINI GÖRDÜNÜZ MÜ?"
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun avukatı Baro Başkan Yardımcısı Ercan Demir ise, “Bu iddianame hazırlanırken raporlar vardı. Bizim lehimize olan raporları savcı vermemişti. Bir baktık ki verince 90 tane lehimize rapor varmış. Bu ortaya çıktı. Mahkeme olarak siz bizim lehimizde olan bilirkişi raporlarını gördünüz mü? Görmediniz. Bilirkişiler arasında görüş farkı var. Niye insanlar tutuklu kalıyor?" diye konuştu.

Kaynak: İHA