DÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hamdi Temel Açıklama Yaptı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki topraklarda petrol sızıntılarından dolayı demir ve alüminyum gibi metallerin yüksek çıktığı çözüm bulunmaması halinde bölge topraklarının gittikçe verimsizleşeceği bildirildi.

Dicle Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hamdi Temel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Yrd. Doç. Dr. Orhan Kavak ve yüksek lisans öğrencisi Kıvılcım Önen ile birlikte Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Mardin, Kilis, Siirt ve Şırnak'taki çeşitli yerlerden alınan katı hidrokarbon sızıntı örneklerinde, sızıntı kirliliği ve kirletici kaynakların etkisini ölçmek ve türlerini tanımlamak amacıyla analizler yaptıklarını söyledi.

Temel, bölgenin hidrokarbon sızıntılar yönünden zengin olmasının, hidrokarbon sızıntılarının organik madde miktarı, organik madde tipi, olgunlaşma düzeyi gibi parametrelerin belirlenmesinin yanı sıra çoğu ekolojik sistem için zararlı olan eser elementlerinin ve bunların zararlı etkilerinin neler olduğunun tespit edilip üründen ayrıştırılması konularında yol gösterici olduğunu kaydetti.

Güneydoğu'daki metal analizi sonuçlarına göre toprakta demir, alüminyum, mangan, bor, kurşun ve nikel miktarlarının yüksek çıktığına dikkati çeken Prof. Dr. Temel, ''Bölge topraklarında petrol sızıntılarından dolayı demir ve alüminyum metalleri çok yüksek çıkmış ve çözüm bulunmaz ise bölgenin toprakları gittikçe verimsizleşecektir'' diye konuştu.

-Sızıntı örnekleri kaynakları çeşitli-

Prof. Dr. Temel, Adıyaman'ın Çınarcık, Batman'ın Boğazköy, Diyarbakır'ın Sadi, Siirt'in Eruh katı sızıntı örnekleri incelendiğinde gölsel; Kilis'in Sakızlık ve Şırnak'ın Kumçatı bölgelerinin katı sızıntı örnekleri incelendiğinde karasal ve Mardin'in Yeşilli, Siirt'in Eruh katı sızıntı örnekleri incelendiğinde denizel ortamdan türediklerinin ortaya çıktığını ifade etti.

Bölgede var olan katı hidrokarbon sızıntılarından elde edilen bu sonuçlardan yararlanılarak çözüm aranması yoluna gidildiğini vurgulayan Prof. Dr. Temel, bazı ölçüm değerleri ve değerlerin canlı hayatına olan etkileri konusunda şunları söyledi:

''Güneydoğu'da belirli şehirlerin sızıntı bölgelerinden alınan doğal hidrokarbon sızıntılar Akdeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerindeki sızıntılarla kıyasladığımızda metal miktarının yüksek olduğu görülmüştür. Güneydoğu'daki sızıntılarda tespit edilen metal miktarları toprak, hayvan, bitki ve dolayısıyla insan sağlığı için tehdit edici ve zarar verici boyuttadır.

Bölgenin geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlaması bu bölgelerdeki sızıntıların bulunduğu toprakta yüksek miktarda çıkan demir metalinin normalde toprakta bulunması gereken miktarı 2380 ppm iken, bizim elde ettiğimiz değerler ortalama 5000 ppm ve üstüdür. Aynı şekilde alüminyum metalinin normalde toprakta bulunması gereken miktarı 6.4 ppm iken bizim elde ettiğimiz değerler ortalama 11 ppm ve üstüdür. Bu miktar, sızıntıların olduğu topraklarda yüksek miktarda demir ve alüminyum olduğunu ve bunun da toprağı verimsizleştirip bir süre sonra ekim yapılamaz duruma gelmesine neden olacağını gösteriyor. Ayrıca demir, alüminyum, mangan, bor, kurşun ve nikel metallerinin toksik etkisi nedeniyle bu toprak üzerindeki bitkiler ve dolayısıyla bunları tüketen insan ve hayvanlar da bu durumdan zarar görmektedir. Hayvan ve insanlarda toksik etkileri görülmektedir. Bu tür vakaların geçmişte örnekleri vardır.''

-Zararları-

Prof Dr. Temel, hidrokarbon sızıntılarında tespit ettikleri metaller içerisinde toprak için demir ve alüminyumun yüksek derecede, kurşun ve nikelin orta derecede, bor ve manganezin ise düşük derecede zehirli kimyasal etki gösterdiğini kaydetti.

Toprakta biriken bu maddelerin birçok kaynağı olduğunu dile getiren Temel, şöyle devam etti:

''Maddeler önce toprağa daha sonra da bitkilere geçerek neticede, kirletilmiş su ve toprak gibi önemli çevre, tarım ve sağlık problemlerine yol açmaktadır. Bitki, hayvan ve insana etkisi yönünden incelediğimizde hepsinin zararlı olduğu, kirletici olup olmadığı yönünden incelediğimizde; mangan dışında hepsinin zararlı olduğu bulgularına ulaşılmıştır. Demir toprağın ana bileşeni olup, bitkilerde fotosentez ve solunumda katalizör görevi görür ve şeker ve nişasta oluşumunda görev alır. Demir aynı zamanda diğer enzimleri aktive eder. Ancak bu metalin miktarı sınır değerini aştığında toprağın veriminin ve elde edilen ürünün kalitesinin düşmesine neden olur. Ayrıca bitki köklerini tehdit eder bir seviyede zehirlidir.''

-Alınabilecek önlemler-

Alınabilecek önlemlere de değinen Temel, bunların başında halkın bilinçlendirilmesinin geldiğini söyledi.

Bu sızıntıların çok yakınındaki topraklarda tarımsal etkinliklerin yapılmamasının bu konuda alınabilecek önlemlerden biri olduğuna işaret eden Temel, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu konuda çalışmalar yapan MTA gibi kurumlarla iş birliği yapılarak verimsizleşen topraklar verimli hale dönüştürülebilir. Ayrıca çevreye zarar veren maddeleri yok etmek veya bunların tesirini azaltmak için bitkilerin kullanılması da alınabilecek önlemlerden biridir. Bu metoda 'bitkilerle iyileştirme metodu' denir. Kirletilmiş toprağın mühendislik gerektiren teknolojilerle temizlenmesi oldukça maliyetli bir işlemdir ve görüntü kirliliğine yol açmaktadır. Bazı bitki türlerine, topraktan bünyelerine gelen metalleri gövde, filiz ve yapraklarda biriktirme kabiliyeti bahşedilmiştir. Birikmenin olduğu bitki kısımları toplanıp hacimce küçültülmekte ve yeniden değerlendirilmek üzere depolanmaktadır.''

Prof. Dr. Hamdi Temel, metal kirliliği olan toprakların temizlenmesinde topraktaki ağır metalleri biriktirme özelliğine sahip bilimsel adı ''Thlaspi caerulescens'' olan bitkinin kullanılabileceğini sözlerine ekledi.

Yayıncı: Behçet Güngör
Kaynak: AA