Müyesser Uğur Yıldız: “Haşim Kılıç Ankara’nın Namusunu Kurtardı”
Odatv davasında 16 ay tutuklu kaldıktan sonra dün tahliye olan gazeteci Müyesser Uğur Yıldız, cezaevindeyken yazdığı mektuba karşılık veren Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç için, “Ankara’nın namusunu kurtardı” dedi.
3 Mart 2011’de gözaltına alınıp tutuklanan ve gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık ve Soner Yalçın ile birlikte yargılandığı davada dün tahliye edilen Müyesser Uğur Yıldız, cezaevinde geçirdiği 16 ayı İHA muhabirine anlattı. Yıldız, 16 ay cezaevinde kalması ve serbest bırakılmasının nedenlerini anlamadığını belirterek, “Ben serbest bırakıldım, diğer arkadaşlar niye bırakılmadı onu da bilmiyorum. Burada bir terslik var. Bu tersliği birilerinin izah etmesi lazım. Ben tahliye kararını duyunca sevinemedim. Ben ne suç işledim de bırakıldım. Ben bırakılıyorsam diğer arkadaşlarım da bırakılmalı. Bu dava kamuoyu önünde de, vicdanlarda da bitmişti. Gazeteciliğim yargılanmak istendi. Gazetecilik yargılanmak istendi, yargılanamadı ama şimdi parti parti insanları bir anlamda içerideki arkadaşlarına karşı azap içerisinde bırakırcasına tahliye etmek istiyorlar. Üzgünüm, kendi adıma sevinmedim. Bu davanın belli bir merhaleye gelmesi anlamında sevindim, haksızlığımın bir kez daha ortaya çıkması adına sevindim ancak diğer arkadaşlarım da dışarı çıkmalıydı. O anlamda üzüldüm” diye konuştu.
Cezaevinde kaldığı yaklaşık Ben 16 ayın 12 ay 18 gününü yalnız geçirdiğini anlatan Yıldız, dava kapsamında yargılanan isimlerle mahkeme salonunda iletişim kurabildiğini, İlker Başbuğ ve diğer tutuklu komutanlarla ise mektuplaştığını anlattı. Yıldız, “Ben yazmaya çalıştım insanlara, yalnız bırakmamak adına. Bu insanları tanımıyorum. Cevap gönderenlerle mektuplaştım. Yalnız geçen 16 ay” dedi.
"HAŞİM KILIÇ ANKARA'NIN NAMUSUNU KURTARDI"
Yıldız, Ergenekon davasının tutuklu sanığı eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un yazdığı mektuplara cevap verdiğini ifade ederek, “Çok ilgilendi. Ben onun için üzülürken, o benim için üzüldü. Yani herkes birbiri için üzüldü. Çünkü hiçbirimiz hak etmedi. Kamuoyu anlamında da ‘bu kadar da olmaz’ denildi. Bütün arkadaşlar için inşallah bir an önce zulüm sona erer” ifadelerini kullandı.
Cezaevindeyken Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a yazdığı mektubun detaylarını da anlatan Yıldız, şunları söyledi; “Hukuka inancımı kaybettiğim gün. Çünkü ben Ankara’da birçok hukuku savunan insana sesi duyurmaya çalıştım. Şahsımın sesini değil, buradaki hukuksuzluğu duyurmaya çalıştım. Hiçbirinden cevap alamadım. Hukuk ve medya ile ilgilenen ancak en son Haşim Kılıç’a mektup yazdım. Kendisini tanımıyorum. Ama onun bir toplantıda ‘hak ihlali en büyük isyan sebebidir’ demişti. ‘Hakkımız hukukumuz ayaklar altında. Nasıl isyan edileceğini bile bilmiyorum. Bir akıl verir misiniz?’ diye yazmıştım. Biraz sitemdi. Cevap beklemiyordum ancak, ‘haklısınız, çığlık atmaya devam edin’ dedi.
Biz de sesimizi duyurmaya devam ettik, edeceğiz inşallah. Beklemiyordum. Tanıdığım insanlardan bile yanıt alamazken, hiç tanımadığım Haşim Kılıç’tan cevap gelmesi, Ankara’dan bir ses gelmesi önemliydi. Hukuk devletinin başkenti, önemliydi. Sevindim, büyük bir nezaket gösterdi. Ankara’nın namusunu kurtardı Haşim Kılıç cevap yazarak. Zaten derde deva bulma imkanı yok ama muhatap alıp, en azından o çığlığımızı duyduğunu söylemesi bile önemli bir şeydi benim açımdan.”
"CEZAEVİNDEN ÇIKINCA SİLİVRİ'DE BİR KEDİ BULUP SEVDİM"
İlk mektubu Meclis Başkanı’na yazdığını dile getiren Müyesser Uğur Yıldız, mektupta yaşanan hukuksuzlukları anlattığını söyledi.
Bir yardım talebinde bulunmadığını belirten Yıldız, “‘Devlet içinde örgütlenmiş bir çete var, bu çete kendi milletine, vatandaşlarına tuzak kuruyor, Meclis olarak olaya el koyup, bir araştırma komisyonu kurup bunu araştırın’ demiştim, cevap alamadım. Sayın Bülent Arınç’a yazmıştım. ‘Lütfen gelip bu davaların bir tanesini izleyin’ dedim. Sabahtan akşama kadar ‘onlar terörist, gazeteci’ deniliyor, denebilir. Ancak en azından hukukçu bir bakanın gelip görmesi lazımdı. Nitekim geçenlerde İnsan Hakları Cezaevi İnceleme Alt Komisyonu geldi. Beni de koğuşumda ziyaret ettiler. Benim cezaevi şartlarından bir yakınmam olmadı. ‘Bu mahkemelerde hukuk soykırımı yaşanıyor. İstiklal mahkemelerine kadar araştırıyorsunuz, şu anda gözünüzün önünde hukuk katliamı yaşanıyor, gelin bu duruşmaları izleyin’ dedim” diye konuştu.
Yıldız, yalnızlıktan dolayı cezaevine istediği kedinin de mevzuat nedeniyle getirilmediğini ifade ederek, “Mevzuat izin vermeyebilir. Gerçi bu ülkede kişiye özel kanunlar, anayasalar çıkarılırken bir basit yönetmelik maddesiydi. Yönetmelikte kuş deniliyordu, ona kedi de eklenebilirdi. ‘Müyesser Hanım’ın böyle bir talebi yok, spekülasyon yapıyor’ dediler. O beni çok üzdü. Böylesine basit bir meselede kamuoyuna doğru bilgi verilmiyorsa, diğer konularda verilen bilgiler ne durumda? Kedi verilmedi. Ama çıktım seveceğim. Silivri’de dün akşam bir kedi buldum sevdim” dedi.
Tutuklu arkadaşlarına seslenen Yıldız, “İçerideki arkadaşlar morallerini bozmasınlar. Bu mücadele devam edecek. Onlarla beraberiz. Onları çok seviyoruz. İlker Başbuğ’dan genç Barış’lara kadar hepsini çok seviyoruz” ifadelerini kullandı .
Kaynak: İHA
Cezaevinde kaldığı yaklaşık Ben 16 ayın 12 ay 18 gününü yalnız geçirdiğini anlatan Yıldız, dava kapsamında yargılanan isimlerle mahkeme salonunda iletişim kurabildiğini, İlker Başbuğ ve diğer tutuklu komutanlarla ise mektuplaştığını anlattı. Yıldız, “Ben yazmaya çalıştım insanlara, yalnız bırakmamak adına. Bu insanları tanımıyorum. Cevap gönderenlerle mektuplaştım. Yalnız geçen 16 ay” dedi.
"HAŞİM KILIÇ ANKARA'NIN NAMUSUNU KURTARDI"
Yıldız, Ergenekon davasının tutuklu sanığı eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un yazdığı mektuplara cevap verdiğini ifade ederek, “Çok ilgilendi. Ben onun için üzülürken, o benim için üzüldü. Yani herkes birbiri için üzüldü. Çünkü hiçbirimiz hak etmedi. Kamuoyu anlamında da ‘bu kadar da olmaz’ denildi. Bütün arkadaşlar için inşallah bir an önce zulüm sona erer” ifadelerini kullandı.
Cezaevindeyken Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a yazdığı mektubun detaylarını da anlatan Yıldız, şunları söyledi; “Hukuka inancımı kaybettiğim gün. Çünkü ben Ankara’da birçok hukuku savunan insana sesi duyurmaya çalıştım. Şahsımın sesini değil, buradaki hukuksuzluğu duyurmaya çalıştım. Hiçbirinden cevap alamadım. Hukuk ve medya ile ilgilenen ancak en son Haşim Kılıç’a mektup yazdım. Kendisini tanımıyorum. Ama onun bir toplantıda ‘hak ihlali en büyük isyan sebebidir’ demişti. ‘Hakkımız hukukumuz ayaklar altında. Nasıl isyan edileceğini bile bilmiyorum. Bir akıl verir misiniz?’ diye yazmıştım. Biraz sitemdi. Cevap beklemiyordum ancak, ‘haklısınız, çığlık atmaya devam edin’ dedi.
Biz de sesimizi duyurmaya devam ettik, edeceğiz inşallah. Beklemiyordum. Tanıdığım insanlardan bile yanıt alamazken, hiç tanımadığım Haşim Kılıç’tan cevap gelmesi, Ankara’dan bir ses gelmesi önemliydi. Hukuk devletinin başkenti, önemliydi. Sevindim, büyük bir nezaket gösterdi. Ankara’nın namusunu kurtardı Haşim Kılıç cevap yazarak. Zaten derde deva bulma imkanı yok ama muhatap alıp, en azından o çığlığımızı duyduğunu söylemesi bile önemli bir şeydi benim açımdan.”
"CEZAEVİNDEN ÇIKINCA SİLİVRİ'DE BİR KEDİ BULUP SEVDİM"
İlk mektubu Meclis Başkanı’na yazdığını dile getiren Müyesser Uğur Yıldız, mektupta yaşanan hukuksuzlukları anlattığını söyledi.
Bir yardım talebinde bulunmadığını belirten Yıldız, “‘Devlet içinde örgütlenmiş bir çete var, bu çete kendi milletine, vatandaşlarına tuzak kuruyor, Meclis olarak olaya el koyup, bir araştırma komisyonu kurup bunu araştırın’ demiştim, cevap alamadım. Sayın Bülent Arınç’a yazmıştım. ‘Lütfen gelip bu davaların bir tanesini izleyin’ dedim. Sabahtan akşama kadar ‘onlar terörist, gazeteci’ deniliyor, denebilir. Ancak en azından hukukçu bir bakanın gelip görmesi lazımdı. Nitekim geçenlerde İnsan Hakları Cezaevi İnceleme Alt Komisyonu geldi. Beni de koğuşumda ziyaret ettiler. Benim cezaevi şartlarından bir yakınmam olmadı. ‘Bu mahkemelerde hukuk soykırımı yaşanıyor. İstiklal mahkemelerine kadar araştırıyorsunuz, şu anda gözünüzün önünde hukuk katliamı yaşanıyor, gelin bu duruşmaları izleyin’ dedim” diye konuştu.
Yıldız, yalnızlıktan dolayı cezaevine istediği kedinin de mevzuat nedeniyle getirilmediğini ifade ederek, “Mevzuat izin vermeyebilir. Gerçi bu ülkede kişiye özel kanunlar, anayasalar çıkarılırken bir basit yönetmelik maddesiydi. Yönetmelikte kuş deniliyordu, ona kedi de eklenebilirdi. ‘Müyesser Hanım’ın böyle bir talebi yok, spekülasyon yapıyor’ dediler. O beni çok üzdü. Böylesine basit bir meselede kamuoyuna doğru bilgi verilmiyorsa, diğer konularda verilen bilgiler ne durumda? Kedi verilmedi. Ama çıktım seveceğim. Silivri’de dün akşam bir kedi buldum sevdim” dedi.
Tutuklu arkadaşlarına seslenen Yıldız, “İçerideki arkadaşlar morallerini bozmasınlar. Bu mücadele devam edecek. Onlarla beraberiz. Onları çok seviyoruz. İlker Başbuğ’dan genç Barış’lara kadar hepsini çok seviyoruz” ifadelerini kullandı .