BDP'li Demirtaş'tan Başbakan'a 'Savaş Baronu' Cevabı

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'savaş baronu' benzetmesine tepki göstererek, "Savaş baronları savaştan rant elde eder.

BDP'li Demirtaş'tan Başbakan'a 'Savaş Baronu' Cevabı
Her gün ABD ile İsrail’le savaş sözleşmeleri yapan sensin. İsrail’le sözleşme yapan, tank revizyon sözleşmesi yapan sensin, silah alım anlaşması yapan sensin. ‘Savaş baronu’ diye birileri tanımlanacaksa sizden başkası değil." dedi.

Partisinin, Bursa il başkanlığı kongresine katılan Demirtaş, salona 'Biji Apo' sloganlarıyla girdi. Partililerle selamlaşan Demirtaş, konuşmasının tamamında Başbakan Erdoğan'a yüklendi. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının şahsında devrim mücadelesinde kararlı durunlar ve bugünlerin mirasına katkı sunan tüm devrimcilere şükran duyduğunu dile getiren Demirtaş, "Bugün yürüttüğümüz mücadele devrimcilerle birlikte BDP’nin yürüttüğü mücadele o mirasın devamıdır. Türkiye’de özgürlükler, kardeşlik, barış konuşulacaksa geçmişin mücadelesi yok sayılarak konuşulamaz. Devrim mücadelesine kanını canını katmış tüm yolculara teşekkür ediyorum." diye konuştu.

Siyasal gelişmeler açısından hızlı gelişmelerin yaşandığını anlatan Demirtaş, bir taraftan bütün Türkiye toplumu, Orta Doğu toplumu bir değişim dönüşüm süreci yaşarken, demokrasiye karşı taleplerini ve isyanını haykırırken, bir yandan da bu isyanı bastıran egemen güçler olduğunu öne sürdü. Kendi geleceklerinin, özellikle Orta Doğu’da ezilen halkların geleceğinin yazıldığı tarihi günler yaşadıklarını belirten Demirtaş, "Bir kez daha bizim kaderimizi başkaları mı yazacak? Yoksa siyasi geleceğimizi kendimiz mi belirleyeceğiz. Doğru siyasetle, doğru mücadele tarzıyla bu süreçte kendi geleceğimizi kendi ellerimizle almazsak bizimle ilgili başkaları senaryoları hayata geçirecek. Yüz yılı aşkın süredir Kürtlere yönelik baskıdan nasibini almamış kimse kalmamıştır. Kimi göç etmek zorunda kalmıştır köyü yakıldığı için, kimi faili meçhul cinayetlerden kaçmak için buralara gelmiştir." diye konuştu.

SAVAŞ BARONU KİM?
Konuşması, sık sık Kürtçe sloganlarla kesilen Demirtaş, Başbakan Edoğan'ın dün Adana'da söylediği, "Yüzlerce anne gözünü dağ yoluna dikmiş, sabahtan akşama çocuğunun yolunu gözlüyor. Ama bu beyefendiler, hanımefendiler, bu savaş baronları, ‘terör örgütü değil’ diyerek, ‘asla teslim olmasınlar’ diyerek, bu annelerin acısını, hasretini ayaklar altına alarak, Kürtlerin acısıyla adeta dalga geçiyorlar" sözlerini eleştirdi.

Demirtaş, şunları söyledi: "Bu dönemde herkesin şunun kararını vermesi lazım; ‘bizim yaşadığımız acılar, zulümler her neyse çocuklarımız yaşasın mı yaşamasın mı?’ Ne bedeller ödenecekse biz de ödeyip, acı çekeceğiz, çocuklarımız özgür yaşayacak. Özgür bir ülkede özgür halk olacağız. Bu halk bu kararı vermiştir. O kararı hayata geçireceğimiz günleri yaşıyoruz. Bu sebeple AKP’nin genel başkanının çılgınlığı, saldırganlığı bundan dolayıdır. Biz barıştan, müzakereler, çözümden bahsederken, her gün bunu konuşurken, kendisi bizi ‘savaş baronu’ diye tanımlıyor. Buradan açık çağrı yapıyorum; savaş baronları savaştan rant elde eder. Gel, tüm BDP’lilerin benim demiyorum, ne kadar il başkanı, ne kadar belediye başkanı, ne kadar milletvekilimiz varsa tamamının servetini üst üste koyalım, seninkinin onda biri kadar olursa istifa edeceğim. Savaştan kim kazançlı ortaya çıkaralım. Her gün ABD ile İsrail’le savaş sözleşmeleri yapan sensin. İsrail’le sözleşme yapan, tank revizyon sözleşmesi yapan sensin, silah alım anlaşması yapan sensin. Bu ülke kaynaklarını savaşa yatıran sensin. Operasyon yapanları kutlayan sensin. Uludere’de 34 çocuğu bombalayanlara teşekkür eden sensin. Savaş tezkeresini Meclis'ten çıkaran sensin. Etrafınla birlikte servetini Ortadoğu’nun petrol krallarından bile kat kat artıran sensin. Bakanlarınla, milletvekilleriyle kasayı dolduran sensin, savaş baronu biz oluyoruz öyle mi? Gel bakalım. Biz de ailesinde zarar görmeyen, ailesinde işkence görmeyen, evladını kaybetmeyen, köyü yakılmayan kimse yok. Biz direniş geleneğinden geliyoruz, sizin zulmunüze karşı direnen gelenekten geliyoruz. Siz bir krallığın, saltanatın tadını aldığınız için, orayı bırakmamak için savaşın arkasına sığınan savaşçı bakanlar, başbakanlarsınız. ‘Savaş baronu’ diye birileri tanımlanacaksa sizden başkası değil."

"SEN DE BAKANLARINI AL OPERASYON BÖLGESİNE GİT"
Başbakan Erdoğan'ın, "PKK'lı teröristlere karşı neden canlı kalkan olamıyorlar? eleştirisini de değerlendiren BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, şunları söyledi: "Canlı kalkan eylemlerini eleştiriyor beyefendi, (Neden PKK’lilerin önüne canlı kalkan olmuyor, polis askerin önüne oluyor) diyor. Canlı kalkanın ne demek olduğunu bilmiyor bir defa. Ülkeye başbakan olmuş ama canlı kalkan eylemleri niye yapılıyor, bunu idrak edememiş, anlamamış. Bu analar, bu gençler dağ, taş demeden çatışma, operasyon bölgesine gidiyorsa ‘oradaki çatışanlar birbirlerini öldürmesinler’ diye gidiyorlar oraya. Hem askeri, polisi hem gerillayı korumak için gidiyorlar. Yoksa PKK’lileri korumak için gitmiyor. ‘Askerin de polisin de anası var, babası var, canı var, hepsi insandır, biz savaş istemiyoruz’ demek için oraya gidiyor. Daha sen bunu anlamamışsın. Beğenmiyorsan buyur sen git. Sen canlı kalkan ol, bakanlarını da peşine tak, bir operasyon bölgesine sen git, biz de seni alkışlayalım. Canlı kalkanları eleştireceğine, hakaret edeceğine sen canlı kalkan ol. Bir defa da sen ol Allah, lillah aşkına. Tezkere çıkaracağına, savaş kanunu önereceğine bir defa da AKP'liler gitsin operasyon bölgesine. Vatan, millet, Sakarya edebiyatı yaparken güzel. Kürsüden atıp tutmak kolay. Buyurun askerle birlikte bir defa siz gidin operasyon bölgesine, savaş nasıl bir şeymiş siz onu bir yerinde görün bakalım, ondan sonra gelin kürsüde ahkam kesin. Ondan sonra gelin o barış eylemleri yapan annelerin elini öpün. Hakaret sizin haddinize değil. Bu zihniyet, bu anlayış ülkeyi ikiye bölmüştür. Daha önce de söyledim, ‘Bu ülke bölünmüştür’ diye inanmadınız, AKP ve önceki iktidarlar ülkeyi bölmüştür. Ülkede iki kesim vardır ezenler, ezilenler. Ezilenlerin arasında Kürt halkı var, başörtülüler var, aleviler var, her gün dayak yiyen öğrenciler var. Bir de bütün bunları ezen, bütün bunları hoş göstermeye çalışan AKP ve tayfası var. Ülke böyle ikiye bölünmüştür. Ülkeyi yönetenler zaten halkın dilinden, duygusundan anlamıyorlar, bunlar da anlamıyorlar. Ama bunların diğerlerine göre başarısı var. En iyi yalanı bunlar söylüyor. En iyi yalanı bunlar inandırıcı hale getiriyorlar. Allah var, bu konuda ustalar, ustalaşmışlar."

"EMRİNDE MUTLULUK DUYAN BİR AKP'Lİ GENELKURMAY BAŞKANIN VAR"
Türkiye’nin bütün gerçeklerini saklama konusunda hükümetin ustalaştığını öne süren Demirtaş, Uludere olayının üzerinden 130 gün geçmesine rağmen sorumluların açıklanmamasını eleştirdi.

Demirtaş, "130 gündür neyi arıyorsunuz? Sorumluyu daha bulamadınız mı? Başka bir ülkenin savaş uçakları bombalasaydı belki orada soruşturma sıkıntısı olabilirdi. Ama savaş uçağı senin emrinde, tezkereyi sen çıkardın, pilot senin elinde. Ankara’daki genelkurmay başkanı senin emrinde. Tümen komutanı senin emrinde. Böyle bir komuta zinciri size bağlı. Maşallah genelkurmay başkanı zaten senin emrinde olmaktan mutluluk duyan bir AKP’li. Bu noktada soruyoruz; emri kim verdi. 130 gündür bunu bulmak zor mu. Biz biliyoruz ama senin açıklamanı istiyoruz. Başbakan olarak, emrinizdeki savaş uçakları ile 19’u çocuk 34 Kürt gencini parçalama emri kim verdi? Bunu açıklamak zorundasın. Senin bizzat sorumluluğun var. 34 defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanacak o her kimse sen de olabilirsin. Ama bunu saklayamazsınız, üstünü örtemezsiniz. O 34 Kürt çocuğu, genci 34 kuzudan daha kıymetsiz diyemezsiniz, böyle davranamazsınız. O savaş uçakları Allah korusun Fethiye’yi bombalasa, Marmaris’in bir köyünü bombalasa orada 34 kişi ölse, sen 130 gündür sessiz kalabilir miydin, failleri ortaya çıkarmadan o koltukta oturabilir miydin. Bu ülkede savaş uçaklarıyla parçalanan Kürt çocuklarının bedeni söz konusu olduğunda bu kadar ucuz yaklaşıyor. Siz insanlığınızdan utanın, insanlığınızdan. Özellikle AKP’ye gönül vermiş ve AKP ile çalışan Kürt kardeşlerimize sesleniyorum; Uludere’nin üstünü örtmeye çalışmalarına göz yumarsanız, bu saate kadar essiniz çıkmadığına göre içinize sindiriyorsunuz, bu insanlık suçunun ortağı haline gelirsiniz. AKP kendi içindeki Kürtlere güvenerek bunları yapıyor. AKP’ye oy veren yüzde 50’lik kesime sesleniyorum; siz bu hükümete (Git Uludere’de çocukları bombala, üstünü kapat) diye oy vermediniz. Tek dil, tek din, geri kalanları asimile et diye oy vermediniz. Bunların seçim vaadlerinde bunlar yoktu. Bunları yapıyorlarsa sizin verdiğiniz oyun, desteğin arkasına sığınarak yapıyorlar. O yüzde 50’nin vicdanına sesleniyorum. 34 gencin ölümüne sessiz mi kalacaksınız? Suç ortağı olmayın, bunun için oy vermediğinizi çıkın haykırın." diye konuştu.

"YALANIN GÜNAH OLDUĞUNU İMAM HATİPTE ÖĞRETMEDİLER Mİ, DEMEK Kİ DERSLERDEN KAYTARMIŞSSIN"
Başbakan Erdoğan'ın, sürekli konuşmalarında 'tekleşmeyi' öne çıkardığını ileri süren BDP Genel Başkanı Selahettin Demirtaş, şöyle devam etti: "Tekleyen söyleminin arkasından gidenler bir kez daha dönüp, Türkiye toplumunun farklılığına baksınlar. Bu ülkede hiçbir şey tek değildir. Tek varsa Allah’dır, başka tek yoktur. Bu ülkede çok dil vardır, din vardır, birden fazla inanç, millet vardır. Sen çıkıp mikrofonlarda tek tek teklesen de vardır, çatlasan da vardır, patlasan da vardır. Senin çıkardığın kanunlar, yasa herkesi tek olarak kabul ediyor diye Türkiye toplumunu tekleştiremezsin. Ortada teklik yoktur, ama birlik olmalıdır. Biz birliği savunuyoruz, tekliği değil. Farklılıklar birlik olsun. Ama sen kafana teki takmışsın. Teklikten başka bir şey düşünmüyorsun. Geçmişte tek dil dediğini de unutuyor, görüntüleri var. Meclis kürsüsünden (Benim milletimin dili tektir, o da Türkçe’dir) demiştir. Dün Adana’da diyor ki ‘Ben ne zaman tek dil var dedim, hiçbir zaman demedim’ diyor. Buna ne denir? Ya hafıza kaybı yaşıyor ya da açıkça yalan söylüyor. İkisi de hoş değil, bir başbakan açısından. İkisi de hoş değil. Dinimizde yalan büyük günahtır. Bunu okumadın mı imam hatipte, derslerden kaytarmışsın belli. Yalan günah. Öğrenmiş olsan yalan konuşmazdın. ‘Bu ülkede tek dil var’ dedin, herkes şahit, görüntüler ortada, biz iddia etmiyoruz, iftira atmıyoruz. Ne yapacağız böyle bir başbakana şimdi? Yalan var, dolan var, iftira var, hakaret var, tehdit var. Bir taraftan da Allah’ı, dini, peygamberi (sas) ağzından düşürmüyor. Ortada bir yanlış var. Kitapta, peygamberde (sas) yanlış olamayacağına göre, düpedüz kullarda yanlış var. Dini de imanı da kullanarak kirli senaryolarını hayata geçirmeye çalışıyorlar."Demirtaş; onurlu, şerefli, haysiyetli, eşitçe yaşam için barış istediklerini dile getirdi. Demirtaş, "Senin gibi teslim olmuşların barışını istemiyoruz. Biz teslimiyete karşı çıktık diye öfkelenmiş. Karşısında teslim olmuş insanlar görmek istiyor, bunun dışında çözüm yok kafasında, biz ‘teslimiyet doğru değil’ dediğimiz için ‘nasıl böyle şey söylersin’ diyor. Teslim olmak onursuzluktur kim olursa olsun. Davası için bir insan teslim olmaz. Bugün silahlar sussun istiyoruz. Her gün çağrı yapıyoruz. Durdurun bu kanı diyoruz. Çatışan taraflara her gün çağrı yapıyoruz; bu kanlı savaşı durdurun, bizler müzakerelerle, diyalogla çözüm bulalım. Bu ana evlatları, ana kuzuları ölmesin. Anaların eli yüreğindedir. Çözüm ne, onurlu kalıcı olmak zorundadır. Kendisinin aklındaki tek çözüm teslimiyettir, teslimiyete karşı özellikle hassasiyeti var istiyor ki insanlar önümde diz çöksün, kendisinin bir fotoğrafı var. Herkesin diz çökmesini istiyor. Diz çökmeyince insanlar öfkeleniyor çıldırıyor. ‘Ben size TRT Şeşi açtım, özel kurs açtım, inkarı bitirdim, asimilasyonu bitirdim, daha ne istiyorsunuz, tamamınızın bana biat etmesi, teşekkür etmesi gerekirken halen beni eleştiriyorsunuz, madem eleştiriyorsunuz, alın size tutuklama, tecrit her gün hakaret’ diyor. Sen kime neyi bağışladın, hangi lütufta bulundun. Bu halk direniyor, özgürlüğünü kazanıyor. Sen olsan da olmasan da kazanıyor. Sen bu kadar madem cesaretliydin, madem TRT Şeş’i açacaktın, madem Kürt halkına kadar bu kadar sevdalısın, her gün ‘Kürt kökenli kardeşlerim’ deyip duruyorsun, madem bu kadar Kürtlere karşı sevgin var, Kenan Evren darbe yaptığında neredeydin? Sen sakın top oynuyor olmayasın o sıralarda? Madem asimilasyona karşıydın. Bu halkın evlatları 12 Eylül zindanlarında işkencelere maruz kaldığında, o zaman neredeydin. O zaman direnenler bugün bu sonucu ortaya çıkarıyorlar. O gün meydanlarda zindanlarda darbenin geleceğine karşı çıkmasaydı sen kime TRT Şeş’i açacaktın bugün? Ortada Kürt kalmayacaktı. Sen bunu anlamamışsın daha onu lütuf olarak düşünüyorsun" diye konuştu.

"HANİ KARDEŞTİK?"
Başbakan Erdoğan'ın, Kürt halkı için ‘bunlar size yeter diyor’dediğini öne süren Demirtaş, sözlerini şöyle tamamladı: "Niye yetsin. Madem kardeşiz, kardeşlerin payları eşit olsun. Kürtler de ana dilde eğitim yapsın, kamusal alanda dilini kullansın, Kürt halkı da özerklikle kendi kendini yöneltsin. Bunlara niye karşı çıkıyorsun? Madem kardeşiz. Şimdi bir kardeşin her şeyi özgür, sınırsız olacak öbür kardeşe ‘W’yu kullanmak yasak olacak. Bu nasıl kardeşlik. Bir kardeş özgürce dilini kullanacak, sen devlet bütçesinden onun için her türlü hizmeti üreteceksin, öğretmen atayacaksın, okul açacaksın diğer kardeşin sadece kendi parasıyla özel kursta öğrenecek ada dilini. Hani kardeşlik. Bizden de vergi alıyorsun. BDP’liler de vergi veriyor. Haberin olsun. Vergi verirken ‘siz vermeyin’ demiyorsunuz. Vergiyi alırken, askere alırken (sen Kürt’sün senden almıyoruz) demiyorsun. Ama o vergiyi hizmete dönüştürürken benim çocuğuma kendi ana dilinde eğitimi vermiyorsun. Ana dilinde ibadet yapmak istiyor, izin vermiyorsun. Hani kardeşlik. "