TBMM Başkanı Cemil Çiçek'den Açıklama
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Meclis'in bu dönem yüzde 95 temsil gücüne sahip olduğunu belirterek, ''Eğer bu dönem, biz bu anayasayı yapamazsak, fırsat en az 30 sene daha kaçar'' dedi.
Çiçek, Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin 29. Yüksek İstişare Konseyi'nde yaptığı konuşmada, 24. dönem TBMM için yeni anayasayı yapmanın bir zorunluluk olduğunu ve bu zorunluluğun yerine getirilmemesinin, ''siyaset kurumunun beceriksizliğinden'' kaynaklanacağı uyarısında bulundu.
Halkın görüşlerinin toplanmasının ardından anayasa hazırlıkları sürecinde ikinci etaba geçileceğini bildiren Çiçek, Meclis'te grubu bulunan 4 siyasi partinin yoğun bir hazırlık çabası içine girmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye'nin yıllardır anayasa konusunda dünyadan güzel örnekleri konuştuğunu, artık dünyaya güzel bir örnek vermesinin zamanının geldiğini vurgulayan Çiçek, bu nokta da en büyük ihtiyacın ''uzlaşma'' olduğunu ifade etti.
Uzlaşmak için öncelikle muhatabını ciddiye almak gerektiğini, ''her şeyi ben bilirim, en doğru benimki, diğerlerininki yanlış'' bakış açısının uzlaşmayı engelleyeceğine işaret eden Çiçek, şunları kaydetti:
''Katıldığımız toplantılarda, 'eğer anayasa şunları koyacaksınız bu anayasayı yapın, değilse hiç uğraşmayın' deniyor. Bir başkası da onun tam tersini söylüyor. Herkes bulunduğu yerde çakılı kalacaksa bir adım atmayacaksa o zaman kim nerede nasıl buluşacak. Toplumda, maalesef herkese teşmil edemem ama, belli bir kesimde, belki piramidin yukarısı, muhatabının söylediğinin de doğru olabileceği noktasında çaba sarf etmek istemiyor. Uzlaşma yapacaksak, 'benim söylediğim doğrudur, muhatabımın söylediğinin de doğru olma ihtimali vardır' denmesi gerekiyor.''
Anayasa çalışmalarında, ister siyaset ister toplumun değişik kesimleri olsun, bir arada yaşanacaksa, ''bu ülkede ben varım, başkaları da var, onların da hakları var'' demesi gerektiğini ifade eden Çiçek, şöyle devam etti:
''Korku, endişe pompalayarak değil, söylenen her sözün bir ölçüde doğru olabileceğine yönelik biraz kafa yorulması gerekiyor. Uzlaşmanın birinci şartı da budur. Peki uzlaşma olmazsa ne olacak, bu riskleri iyi görmemiz lazım. Esas kaygı orada. Bu dönem Meclis'te yüzde 95 temsil var. Eğer bu dönem biz bu anayasayı yapamazsak, fırsat en az 30 sene daha kaçar. 30 sene daha anayasa konusunda şikayetlerle zaman kaybederiz. Geriye dönüp, bu anayasanın bize neden dar geldiğini, neden demokratik usullere göre yapılmadığını tartışırız emin olun. Şu saatten itibaren bir 30 sene de 'ben yapacaktım, sebebi sensin, yaptırmayan sensin' diyerek bir kısır döngünün içine gireriz. Bu ülkeye, millete, demokrasiye yazık olur. Beklenti içinde olan insanlara da saygısızlık olur. Türkiye, bir 30 yıl daha bu tartışmalarla gündemini tıkayamaz.''
-İdeolojik körlük ve slogancılık-
Uzlaşmayı engelleyen iki kritik eşik bulunduğunu, bunlardan birinin ''ideolojik körlük'' olduğunu ve kişisel tarihinde kendisinin de zaman zaman bu körlüğe düştüğünü belirten Çiçek, olaylara ideolojik değil, gerçekler açısından bakılması gerektiğini, ideolojik doğmalardan hareketle anayasa yapmanın sıkıntılara neden olacağını söyledi.
Uzlaşmada ikinci kritik eşiğin ise ''slogancılık'' olduğunu ifade eden Çiçek, bunun Türkiye'nin, soğuk savaş döneminden kalan en bariz hastalığı olduğunu belirtti.
Konuların en büyük ölçekte değil, daha küçük parçalar halinde ele alınması gerektiğini vurgulayan Çiçek, şunları söyledi:
''Konuştuğumuz konuları haritacılık diliyle 1/1 milyon ölçeğinden konuşup geçmek yok. 1/1000'e indirmemiz lazım ki, bu toplum bu düzenlemelerden, bu siyasetten bir fayda görebilsin. Anayasa yapım sürecinde endişe ettiğimiz hususlardan bir tanesi slogancılıktır. 'Falanca slogan bu anayasada var mı, yok mu. Varsa iyi bir anayasa, yoksa bu anayasadan hayır gelmez'. Bu ve benzeri sıkıntıları yaşaya yaşaya gördük bugüne kadar geldik.''
Yeni anayasanın yapımında, uygun iklim koşullarının yaratılması gerektiğini, bu noktada gerekli özeni göstermeye çalıştığını da ifade eden Çiçek, ''Bu gerginlikler, bu kutuplaşma, topluma devamlı korkuların, endişelerin, şu veya bu şekilde pompalanmış olması. Bir uzlaşma iklimine ihtiyaç var. Bunu önemsiyoruz. Şahsen bunu yapmaya çalışıyorum. Bazen kişilik haklarıma yönelik çok ağır laflar olsa bile, 'demokraside sabır, tahammül gereklidir' diyorum. Size ileri geri konuşanlar varsa o konuşanın seviyesini gösterir. Onlara değil yolumuza bakalım'' diye konuştu.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, katılımcıların yeni anayasanın içeriğiyle ilgili sorular sorması üzerine, Mayıs ayına kadar anayasanın içeriğiyle ilgili konuşmayacağını, taslağın henüz hazırlık aşamasında olduğunu kaydetti.
Halkın görüşlerinin toplanmasının ardından anayasa hazırlıkları sürecinde ikinci etaba geçileceğini bildiren Çiçek, Meclis'te grubu bulunan 4 siyasi partinin yoğun bir hazırlık çabası içine girmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye'nin yıllardır anayasa konusunda dünyadan güzel örnekleri konuştuğunu, artık dünyaya güzel bir örnek vermesinin zamanının geldiğini vurgulayan Çiçek, bu nokta da en büyük ihtiyacın ''uzlaşma'' olduğunu ifade etti.
Uzlaşmak için öncelikle muhatabını ciddiye almak gerektiğini, ''her şeyi ben bilirim, en doğru benimki, diğerlerininki yanlış'' bakış açısının uzlaşmayı engelleyeceğine işaret eden Çiçek, şunları kaydetti:
''Katıldığımız toplantılarda, 'eğer anayasa şunları koyacaksınız bu anayasayı yapın, değilse hiç uğraşmayın' deniyor. Bir başkası da onun tam tersini söylüyor. Herkes bulunduğu yerde çakılı kalacaksa bir adım atmayacaksa o zaman kim nerede nasıl buluşacak. Toplumda, maalesef herkese teşmil edemem ama, belli bir kesimde, belki piramidin yukarısı, muhatabının söylediğinin de doğru olabileceği noktasında çaba sarf etmek istemiyor. Uzlaşma yapacaksak, 'benim söylediğim doğrudur, muhatabımın söylediğinin de doğru olma ihtimali vardır' denmesi gerekiyor.''
Anayasa çalışmalarında, ister siyaset ister toplumun değişik kesimleri olsun, bir arada yaşanacaksa, ''bu ülkede ben varım, başkaları da var, onların da hakları var'' demesi gerektiğini ifade eden Çiçek, şöyle devam etti:
''Korku, endişe pompalayarak değil, söylenen her sözün bir ölçüde doğru olabileceğine yönelik biraz kafa yorulması gerekiyor. Uzlaşmanın birinci şartı da budur. Peki uzlaşma olmazsa ne olacak, bu riskleri iyi görmemiz lazım. Esas kaygı orada. Bu dönem Meclis'te yüzde 95 temsil var. Eğer bu dönem biz bu anayasayı yapamazsak, fırsat en az 30 sene daha kaçar. 30 sene daha anayasa konusunda şikayetlerle zaman kaybederiz. Geriye dönüp, bu anayasanın bize neden dar geldiğini, neden demokratik usullere göre yapılmadığını tartışırız emin olun. Şu saatten itibaren bir 30 sene de 'ben yapacaktım, sebebi sensin, yaptırmayan sensin' diyerek bir kısır döngünün içine gireriz. Bu ülkeye, millete, demokrasiye yazık olur. Beklenti içinde olan insanlara da saygısızlık olur. Türkiye, bir 30 yıl daha bu tartışmalarla gündemini tıkayamaz.''
-İdeolojik körlük ve slogancılık-
Uzlaşmayı engelleyen iki kritik eşik bulunduğunu, bunlardan birinin ''ideolojik körlük'' olduğunu ve kişisel tarihinde kendisinin de zaman zaman bu körlüğe düştüğünü belirten Çiçek, olaylara ideolojik değil, gerçekler açısından bakılması gerektiğini, ideolojik doğmalardan hareketle anayasa yapmanın sıkıntılara neden olacağını söyledi.
Uzlaşmada ikinci kritik eşiğin ise ''slogancılık'' olduğunu ifade eden Çiçek, bunun Türkiye'nin, soğuk savaş döneminden kalan en bariz hastalığı olduğunu belirtti.
Konuların en büyük ölçekte değil, daha küçük parçalar halinde ele alınması gerektiğini vurgulayan Çiçek, şunları söyledi:
''Konuştuğumuz konuları haritacılık diliyle 1/1 milyon ölçeğinden konuşup geçmek yok. 1/1000'e indirmemiz lazım ki, bu toplum bu düzenlemelerden, bu siyasetten bir fayda görebilsin. Anayasa yapım sürecinde endişe ettiğimiz hususlardan bir tanesi slogancılıktır. 'Falanca slogan bu anayasada var mı, yok mu. Varsa iyi bir anayasa, yoksa bu anayasadan hayır gelmez'. Bu ve benzeri sıkıntıları yaşaya yaşaya gördük bugüne kadar geldik.''
Yeni anayasanın yapımında, uygun iklim koşullarının yaratılması gerektiğini, bu noktada gerekli özeni göstermeye çalıştığını da ifade eden Çiçek, ''Bu gerginlikler, bu kutuplaşma, topluma devamlı korkuların, endişelerin, şu veya bu şekilde pompalanmış olması. Bir uzlaşma iklimine ihtiyaç var. Bunu önemsiyoruz. Şahsen bunu yapmaya çalışıyorum. Bazen kişilik haklarıma yönelik çok ağır laflar olsa bile, 'demokraside sabır, tahammül gereklidir' diyorum. Size ileri geri konuşanlar varsa o konuşanın seviyesini gösterir. Onlara değil yolumuza bakalım'' diye konuştu.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, katılımcıların yeni anayasanın içeriğiyle ilgili sorular sorması üzerine, Mayıs ayına kadar anayasanın içeriğiyle ilgili konuşmayacağını, taslağın henüz hazırlık aşamasında olduğunu kaydetti.