Medyanın Çocuğa Etkisi, Çalıştayda Masaya Yatırıldı

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Kadın Platformu, Medialog Platformu ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi işbirliği ile 'Medya ve Çocuk Çalıştayı' gerçekleştirildi.

Medyanın Çocuğa Etkisi, Çalıştayda Masaya Yatırıldı
İki oturum halinde gerçekleşen çalıştayda, gazeteciler ve televizyoncular sektörün sorunlarını ele aldı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Konferans salonunda düzenlenen çalıştaya; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Davut Dursun, İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Pınar Eraslan Yayınoğlu, Gazeteciler Balçiçek İlter, İpek Çalışlar, Yalvaç Ural ve TRT Çocuk Koordanitörü Can Uysal ile öğrenciler katıldı.

Çalıştayda, medyanın çocuk ve gençlerin gelişimi üzerine etkileri tartışıldı. İki oturum halinde gerçekleşen çalıştayda ünlü gazeteciler ve televizyoncular sektörün sorunlarını ele aldı. Toplantının açılışında konuşan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil, çocukların toplumun geleceği açısından en önemli konulardan birisi olduğunu ve medya ve çocuk konusunun ciddiyetle ele alınması gerektiğini söyledi.

Çocukların sadece anne-baba, okulun ya da toplumun genel kabul ya da değerleri içerisinde yetiştirilmediğini aktaran Yeşil, “Öyle ki dünyanın farklı bütün cephelerinden akıp gelen kanallarla, kültürlerin, anlayışların zihniyetin ve düşüncelerin adeta boca edildiği kanalların altında çocuklarımızın düşünce dünyası, değerler dünyası, alışkanlıkları itibariyle ciddi etki altında olduğu bir gerçek.” dedi.

Toplumda bu konuda bir çaresizliğin varlığına işaret eden Mustafa Yeşil, her şeyi devletten bekleme yerine toplumsal duyarlılığın bu sorunun çözümünde etkili olması gerektiğini vurguladı. Çocukların medyayla dejenere olduğuna işaret eden Yeşil, aynı medyanın ıslah ve ihya pozisyonunu üstlenmesi gerektiğini sözlerine ekledi. RTÜK Başkanı Davut Dursun da, çocuk konusunun medyanın yakından ilgilendiği bir mesele olduğunu belirtti.

Çocukların toplumların geleceği olduğunu dile getiren ve meseleye bu açıdan bakılması gerektiğini aktaran Dursun, “Görsel ve işitsel medyanın çocuklar üzerinde olumlu ve olumsuz etkilerinin olduğu hem ulusal mevzuat ve literatür, hem de uluslararası literatür ve mevzuatta kabul edilen bir gerçek. Kimse televizyon ve radyo yayınlarının çocuklar üzerinde olumsuz bir etkisinin olmadığını iddia edemiyor.“ dedi.

Dursun, medyanın çocukların ve gençlerin eğitimi, çalışmaları, eğlenceleri, sosyalleşmeleri ve çevresiyle iletişimini doğrudan etkileyen bir kanal olduğuna dikkat çekti.

TELEVİZYON ÇOCUKLARIN SOYUT DÜŞÜNME KABİLİYETİNİ YOK EDİYOR
Yeryüzünde soyut düşünebilen tek varlığın insan olduğunu dile getiren Dursun, artık günümüzün gençliğinin ve çocuklarının soyut düşünmekten uzaklaştığına dikkat çekti. Dursun, “Görsel düşünüyorlar, bu yeni bir kavram. Yani televizyon ekranında ne görüyorsa vardır ve onun dışında bir şey yoktur. Gerçekten evinizde bir test edin, çocuklarınızla birlikte bir şey söylediğiniz zaman televizyonda görmüşse onun üzerine bir şey söylüyor. Ekranda görmemişse soyut düşünemiyor. Bu modern çağın veya bilgi çağının nesillerle ilgili en önemli sorunu.” diye konuştu.

Medyanın çocuklarını eğittiğini ve izledikleri her şeyin çocuklar üzerinde iz bıraktığını belirten Dursun, bu izin sadece çocuklar üzerinde değil yetişkinler üzerinde de etkili olduğunu bildirdi. Dursun, çocukların gerçekle kurguyu ayırt edemediği için televizyonda yer alanlardan daha çok etkilendiğini söyledi.

RTÜK’ün yaptığı araştırmaya göre çocuk ve gençlerin okul dışındaki birincil etkinliğinin televizyon izlemek olduğunu dile getiren Dursun, bu gün son aşamada internetin televizyonun da önüne geçtiğini ve internetin olumsuz etkilerinin televizyonu da aştığını ifade etti.

Çocukların günde ortalama 3 saat televizyon izlediğini aktaran Dursun, çocukların yüzde 82’sinin televizyon izleme ile ilgili kararlarını kendisini verdiğini dile getirdi. Bu durumun bir facia olduğunu belirten Dursun, “Yani annesi, babası karar vermiyor. Çocuğun kendisi karar veriyor. Çocuklar yılda 900 saat okulda bekliyor, 1200 saatini televizyon karşısında geçiriyor. Yani okuldan çok televizyonla haşır neşir oluyor. İlkokul çağını tamamlamış bir çocuk ortalama 100 bin kadar şiddet sahnesini seyrediyor, 8 bin kadar ölüm yada öldürme sahnesini izlemiş oluyor. Bunun onun zihin dünyası üzerindeki etkisini lütfen düşünelim.” diye konuştu.

'YAYINCIYA EN ÇOK BU KONUDAN CEZA VERİYORUZ'
Televizyon ve çocuk konusunda sorumlunun sadece RTÜK olamayacağını belirten Davut Dursun, sorun karşısında ortak duyarlılık ve ortak sorumluluk anlayışının geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.

Dursun kendileri dışında yayın kuruluşları, sivil toplum örgütlerinin, reklam verenlerin, izleyicilerin ve ebeveynlerin önemli sorumlulukları bulunduğunu aktardı. Yayıncıların sorumluklarını yerine getirmesini önemli olduğunu belirten Dursun konuşmasını şöyle tamamladı: ''Vatandaşın elinde kumanda var, istemiyorsa izlemesin. Arkadaşlar bu iş bu kadar basit değil. Bu şuna benzer; isteyen esrar satsın, isteyen uyuşturucu satsın. Vatandaşın kendi tercihidir. İster alır, ister almaz. Bu iş bu kadar değil. Dolayısıyla hem ulusal mevzuat hem uluslararası düzenlemeler, yayıncıya bir takım sorumluluklar yüklemiştir. Mevcut yasamızda, gençlerin, çocukların zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyecek türden programların, seyredebileceği zaman ve saatlerde yayınlanmaması gerekiyor. Çok ilginçtir bizim RTÜK olarak en çok müeyyide uyguladığımız, yayıncıların en çok ihlal yaptıkları madde bu maddedir. Yayıncı kendi üzerine düşen sorumluğu yerine getirmiyor.' '