Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın Açıklaması
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarına ilişkin, ''Seni fişleyen AK Parti değil. Seninle ilgili araştırma, kayıt yapan AK Parti değil. Seninle ilgili bu iş ve işlemleri yaptıranlar, şu anda başlayan yargılama süreci nedeniyle 'intikam alıyorlar' diye yargıyı itham edip öte yandan 'yargılanmasınlar' diye canhıraş destek verdiğin 28 Şubat sürecinin aktörleridir'' dedi.
Bozdağ, AK Parti Yozgat 4. Olağan Kongresinde yaptığı konuşmada, partisinin iktidarı döneminde Yozgat'ta yapılan yatırımları anlattı.
Zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran ''4+4+4'' düzenlemesinin Meclis'ten geçtiğini hatırlatan Bozdağ, ''Kesintisiz eğitimi kesintili hale getirdik. Onun içerisindeki bir başka husus da Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin hayatının seçmeli ders olarak okutulmasına ilişkin düzenlemeydi. Oradan aldılar FATİH Projesi'ne getirdiler. 'AK Parti FATİH Projesini gizlemek için bunları koyuyor' dediler. Proje ortada, ihalesi yapılacak, kanuna nizama uygun olacak, kurallara tabi, yargı denetimine tabi'' diye konuştu.
''Adamlar nereye bakarlarsa hırsızlık görüyorlar, nereye bakarlarsa yolsuzluk görüyorlar'' diyen Bozdağ, şöyle devam etti:
''Neden biliyor musunuz- İç geçiriyorlar, iç. Yani 'biz olsaydık şu 20 milyar dolarlık projenin ihalesini biz yapsaydık, şöyle olsaydı, böyle olsaydı nasıl yolsuzluk olurdu. Bunlar da insan, bunlar da bizim gibi adem. 'Bunlar da yapar' hastalıklı mantığının yansımasıdır. Ama bir şeyi unutuyorlar, biz de insanız, doğru ona şüphe yok. Ama biz milletin hakkını, yetimin hakkını, hukukunu her türlü hakkın, hukukun üstünde gören bir anlayışın sahibiyiz. Yetimin hakkına, hukukuna el uzatan değil el uzatmaya kalkanlar dünyayı dar edecek bir anlayışa sahip bir kadroyuz. Aramızdaki fark bu. O yüzden beyefendiler aynaya bakıp konuşuyorlar. Bizleri kendileri ile lütfen karıştırmasınlar.''
Bozdağ, yaklaşık 10 yıldır AK Parti'nin tek başına iktidar olduğunu ve ülkenin kaynaklarını kullandıklarını, milletin hakkını, hukukunu koruduklarını ifade ederek, şöyle konuştu:
''Bu güne kadar bir sürü gensoru getirdiler Meclis'e ama yolsuzlukla alakalı milletimizin yüzüne bizi bakamayacak hale getiren hiçbir iddiayı dile getiremediler, dillendiremediler. Bir yolsuzluk olsa dokunulmazlığı var milletvekillerinin ama fezleke düzenler savcılar, fezleke dahi yok, bir şey yok ama bunların dilinde iftira var. Bir kez daha diyoruz ki biz iftira siyaseti ile yarış yapamayız. Biz hizmet siyaseti ile hizmet yapacağız, hizmette yarış yapacağız. Kim iftira yapıyorsa onları da iftira çamurunun içerisinde debelenmeleri için baş başa bırakacağız. Ama biz milletimize hizmete, milletin hakkını hukukunu korumaya özen göstererek yolumuza devam edeceğiz. Bizim işimiz hizmet kervanı ile ilgilidir. Biz kervan yerini, hizmet yerini bulsun diye uğraştık bundan sonra da uğraşmaya devam edeceğiz.''
-''Fişleme iddiası büyük bir iftiradır''-
''Sayın Kılıçdaroğlu Bosna-Hersek'te konuşuyor, oradan değerlendirmeler yapıyor ve büyük bir çarpıtmayı bir kez daha yapıyor'' diyen Bozdağ, konuşmasını söyle sürdürdü:
''Seçmeli ders zorunlu olmaz, doğru. Ama Sayın Kılıçdaroğlu, Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimiz'in hayatını öğreten ders, seçilmesi zorunlu bir ders değil, sadece seçilecek dersler arasında konulmuş dersler. Sen seçmeye bilirsin, seni zorlayacak kimse yok. Torunların okula gidiyor, onlar seçmeyebilirler. Sayın Kılıçdaroğlu'nun torunu zorla seçecek, seçtirilecek diye bir şey yok veya milletvekilleri, milletvekillerinin çocukları seçmek istemediği zaman bunlara zorla o dersi aldıracak bir düzenleme yok ama maalesef büyük bir çarpıtmayı yapıyor. Çünkü, Sayın Kılıçdaroğlu esasında CHP zihniyeti okullarda Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz'in hayatının seçmeli dersler arasında olsa bile onların okutulmasından rahatsızdır. Bütün bu rahatsızlıklarını kamufle etmek için FATİH Projesi'ni gündeme getiriyorlar, bütün bu rahatsızlığını kamufle etmek için konuyu çarpıtıyorlar. Onun için hiç çarpıtmayın, konu neyse bu millet biliyor, bu millet görüyor, gayet açık ve net bir durum var. Kimse zorla Kur'an-ı Kerim dersini veya Peygamber Efendimiz'in hayatına ilişkin dersi okumayacaktır, kimseyi zorlayan bir düzenleme yoktur. Maalesef milletin gözünün içine baka baka çarpıtıyor.''
''Başbakanlık beni fişlemiştir'' diyen Kılıçdaroğlu'nu da eleştiren Bozdağ, şunları söyledi:
'' diye konuşmalar yapıyor. Ayıptır yahu. AK Parti seni ne zaman fişlemiş. Böyle bir şey olabilir mi- Bizim bütün mücadelemiz hukuk dışı olan her şeyi ortadan kaldırmakla ilgili. Dava açıyor Sayın Kılıçdaroğlu Başbakanlığa, 'Kılıçdaroğlu ile ilgili bilgi, belge var mı-' diye. Başbakanlık da 28 Şubat sürecinde Sayın Kılıçdaroğlu ile ilgili olan bilgileri, belgeleri mahkemeye intikal ettiriyor. Oradan alıyor, diyor ki 'Bunlar beni fişlemiş, şunu yapmış, bunu yapmış.' Seni fişleyen AK Parti değil, seninle ilgili araştırma, kayıt yapan AK Parti değil, seninle ilgili bu iş ve işlemleri yaptıranlar şu anda başlayan yargılama süreci nedeni ile 'intikam alıyorlar' diye yargıyı itham edip öte yandan 'yargılanmasınlar' diye canhıraş destek verdiğin 28 Şubat sürecinin aktörleridir. Bu millet bunu biliyor ama maalesef Sayın Kılıçdaroğlu mahkemeye çok sevdiği 28 Şubatçılar tarafından o süreç içerisinde yapılmış bir takım bilgileri, belgeleri Başbakanlık oraya gönderince buradan kalkıyor 'Başbakanlık beni fişledi' diyor. Bu kadar olmaz, genel başkansınız, milletin huzurundasınız, bu büyük bir iftiradır, çarpıtmadan öte başka bir şeydir'' diye konuştu.
-28 Şubat süreci ile ilgili yargılamalar-
28 Şubat süreci ile ilgili devam eden soruşturmaya da değinen Bozdağ, şunları kaydetti:
''Devam etmesini bütün millet istiyor, sadece biz değil. CHP kendisi de istedi, MHP'si de istedi, BDP'si de istedi ama şimdi yargılama süreci başlayınca herkes farklı frekanstan konuşmaya başladı.
Sayın Kılıçdaroğlu 'ben mağdurum' diyor bu konuda. Yozgatlılar bilir, Kılıçdaroğlu bu sürecin mağduru değil 28 Şubat sürecin başladığı dönemde o sürecin icraatlarını daha doğrusu talimatlarını hayata geçiren hükümetler vardı. O dönemin hükümetleri Kılıçdaroğlu'nu taltif etti, genel müdür yaptı. Nasıl mağdur olacaksınız- Esas mağdurları da Sayın Kılıçdaroğlu yaptı. Merhum Necati Çelik Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na çalışmak üzere pek çok insan almıştır. Onların hepsinin iş akitlerini feshettiler. Niye biliyor musunuz- Refah-Yol iktidarında bunlar işe alındılar diye. İşe alınan ve alın teri ile evlerine ekmek götüren insanların ekmeklerini elinden aldılar. Bunlar böyle bir taraftan mağdur yaratıyorlar, öte yandan biz mağduruz diye bağırıyorlar.''
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde yaşananlara da dikkati çeken Bozdağ, şöyle devam etti:
''İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde de şimdi başka bir dram yaşanıyor. İmtihana giriyorlar, kazanıyorlar, itfaiye eri olarak atanacaklar. Bütün belediyeler atama yapıyor. Orada bir iptal kararı geliyor, onu bahane ediyor istemediklerimiz geldiler diye orada onlarca insanı işinden, aşından mahrum ediyorlar. Ondan sonra da kalkıp kapı kapı gezip 'Bu AK Parti var ya ekmek alıyor' diyorlar. Allah'a şükür biz ekmek alan olmadık hep ekmek veren olduk. Hem iş veren olduk, aş veren olduk. Alan el olan Türkiye veren el oldu ama Türkiye almaya alışmış ekmeği olanların elinde 28 Şubat sürecinde elinden ekmek alıp onları aldattılar. Şimdi İzmir'de itfaiye erlerini aldatıyorlar, onların elinden ekmek alıyorlar. Eminim İzmirliler de bu ekmek düşmanlarını iyi tanırlar ve değerlendirmesini de vicdan terazilerinde doğru bir biçimde bir kez daha yaparlar diye inanıyorum.''
-27 Nisan bildirisi-
27 Nisan tarihinin önemli bir gün olduğunu ifade eden Başbakan Yardımcısı Bozdağ, şöyle konuştu:
''27 Nisan e-muhtırasının verildiği bir gün. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanlığı seçim süreci vardı. O süreç başlamadan Danıştay saldırısı başladı, o süreç başlamadan Cumhuriyet mitingleri başladı, meydanlar dolmaya başladı.
O sürecin öncesinde Malatya'da Zirve Yayınevi'nde insanlar doğrandı, o sürecin öncesinde baktığınız da Hrant Dink İstanbul'da öldürüldü pek çok hadise oldu. Ama hiçbir şey bu noktada milletimizin iradesine sahip çıkmaktan vazgeçirmedi, vazgeçiremezdi. Çünkü biz milletin emanetini alıp Ankara'ya gidince milleti unutan bir siyaseti kendimize şiar edinmedik. Ankara'ya gittik emanete sahip çıktık. Dedik ki bu millet cumhurbaşkanını seçme yetki ve görevini bu parlamentoya verdi. Anayasa'da ne diyorsa biz onu yapacağız.''
Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ''başı örtülü olmayacak, imam-hatip mezunu olmayacak, ailesinde sakallı olmayacak'' gibi bir sürü şartlar saydığını söyleyen Bozdağ, ''Eminim Sayın Baykal bu dediği şartlarda Türkiye'de adam arasa CHP seçmenlerinin içinde dahi aradığı özelliklerde birini bulamaz. Çünkü CHP'lilerin ailesinin içinde de başı örtülü olanlar var imam-hatibe gidenler var, içki içmeyenler var, hepsi var. Onlar öyle yaptılar. Biz ne dedik- Millet ne derse o alacak. O zaman 367 çıktı, biz yolumuza devam ettik, miletin emanetine sahip çıktık. Anayasa Mahkemesi'ne konuyu CHP taşıdı. Mahkeme görüşme sürecini devam ettirirken arkasından 27 Nisan'da bir bildiri yayınlandı ve buna e-muhtıra dendi.'' diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, ''Şimdi bu bildiriyi yayınlayanlar belki şöyle düşündüler; 12 Mart 1971'de biz muhtıra verdik, Meclis'te muhtırayı okudular, kafalarını aşağıya eğdiler dinlediler. 'Hükümet düşecek' dedik, hükümet istifa etti, başbakan 'falan olacak dedik oldu, bakanlar falan olacak dedik oldu' ve arkasından da 'şu anayasa ve yasa değişiklikleri yapılacak dendi' yapıldı 12 Mart sürecinde'' dedi.
''12 Eylül geçti herkes tası tarağı topladı darbeyi yapanlara teslim oldu gitti, şapkayı, fötrü alan bir yolunu buldu gitti'' diyen Bozdağ, şunları söyledi:
''Ama ne oldu biz dedik ya bizim zihniyetimiz, bizim ahlakımız başka, kaygı siyasetimiz başka. Biz çıktık dedik ki 'Herkes görevinin yetki ve sınırını bilecek, biz milletin verdiği yetkiyi kullanacak, cumhurbaşkanını da milletimizin dediği gibi seçeceğiz' dedik. Yırtıp o bildiriyi çöpe attık. Şapkayı alıp gitmedik, fötrü alıp gitmedik. Çünkü bizim fötrümüz de yok şapkamız da yok. Türkiye'de fötrsüz, şapkasız bir siyaset yaptık.' '
Kaynak: AA
Zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran ''4+4+4'' düzenlemesinin Meclis'ten geçtiğini hatırlatan Bozdağ, ''Kesintisiz eğitimi kesintili hale getirdik. Onun içerisindeki bir başka husus da Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin hayatının seçmeli ders olarak okutulmasına ilişkin düzenlemeydi. Oradan aldılar FATİH Projesi'ne getirdiler. 'AK Parti FATİH Projesini gizlemek için bunları koyuyor' dediler. Proje ortada, ihalesi yapılacak, kanuna nizama uygun olacak, kurallara tabi, yargı denetimine tabi'' diye konuştu.
''Adamlar nereye bakarlarsa hırsızlık görüyorlar, nereye bakarlarsa yolsuzluk görüyorlar'' diyen Bozdağ, şöyle devam etti:
''Neden biliyor musunuz- İç geçiriyorlar, iç. Yani 'biz olsaydık şu 20 milyar dolarlık projenin ihalesini biz yapsaydık, şöyle olsaydı, böyle olsaydı nasıl yolsuzluk olurdu. Bunlar da insan, bunlar da bizim gibi adem. 'Bunlar da yapar' hastalıklı mantığının yansımasıdır. Ama bir şeyi unutuyorlar, biz de insanız, doğru ona şüphe yok. Ama biz milletin hakkını, yetimin hakkını, hukukunu her türlü hakkın, hukukun üstünde gören bir anlayışın sahibiyiz. Yetimin hakkına, hukukuna el uzatan değil el uzatmaya kalkanlar dünyayı dar edecek bir anlayışa sahip bir kadroyuz. Aramızdaki fark bu. O yüzden beyefendiler aynaya bakıp konuşuyorlar. Bizleri kendileri ile lütfen karıştırmasınlar.''
Bozdağ, yaklaşık 10 yıldır AK Parti'nin tek başına iktidar olduğunu ve ülkenin kaynaklarını kullandıklarını, milletin hakkını, hukukunu koruduklarını ifade ederek, şöyle konuştu:
''Bu güne kadar bir sürü gensoru getirdiler Meclis'e ama yolsuzlukla alakalı milletimizin yüzüne bizi bakamayacak hale getiren hiçbir iddiayı dile getiremediler, dillendiremediler. Bir yolsuzluk olsa dokunulmazlığı var milletvekillerinin ama fezleke düzenler savcılar, fezleke dahi yok, bir şey yok ama bunların dilinde iftira var. Bir kez daha diyoruz ki biz iftira siyaseti ile yarış yapamayız. Biz hizmet siyaseti ile hizmet yapacağız, hizmette yarış yapacağız. Kim iftira yapıyorsa onları da iftira çamurunun içerisinde debelenmeleri için baş başa bırakacağız. Ama biz milletimize hizmete, milletin hakkını hukukunu korumaya özen göstererek yolumuza devam edeceğiz. Bizim işimiz hizmet kervanı ile ilgilidir. Biz kervan yerini, hizmet yerini bulsun diye uğraştık bundan sonra da uğraşmaya devam edeceğiz.''
-''Fişleme iddiası büyük bir iftiradır''-
''Sayın Kılıçdaroğlu Bosna-Hersek'te konuşuyor, oradan değerlendirmeler yapıyor ve büyük bir çarpıtmayı bir kez daha yapıyor'' diyen Bozdağ, konuşmasını söyle sürdürdü:
''Seçmeli ders zorunlu olmaz, doğru. Ama Sayın Kılıçdaroğlu, Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimiz'in hayatını öğreten ders, seçilmesi zorunlu bir ders değil, sadece seçilecek dersler arasında konulmuş dersler. Sen seçmeye bilirsin, seni zorlayacak kimse yok. Torunların okula gidiyor, onlar seçmeyebilirler. Sayın Kılıçdaroğlu'nun torunu zorla seçecek, seçtirilecek diye bir şey yok veya milletvekilleri, milletvekillerinin çocukları seçmek istemediği zaman bunlara zorla o dersi aldıracak bir düzenleme yok ama maalesef büyük bir çarpıtmayı yapıyor. Çünkü, Sayın Kılıçdaroğlu esasında CHP zihniyeti okullarda Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz'in hayatının seçmeli dersler arasında olsa bile onların okutulmasından rahatsızdır. Bütün bu rahatsızlıklarını kamufle etmek için FATİH Projesi'ni gündeme getiriyorlar, bütün bu rahatsızlığını kamufle etmek için konuyu çarpıtıyorlar. Onun için hiç çarpıtmayın, konu neyse bu millet biliyor, bu millet görüyor, gayet açık ve net bir durum var. Kimse zorla Kur'an-ı Kerim dersini veya Peygamber Efendimiz'in hayatına ilişkin dersi okumayacaktır, kimseyi zorlayan bir düzenleme yoktur. Maalesef milletin gözünün içine baka baka çarpıtıyor.''
''Başbakanlık beni fişlemiştir'' diyen Kılıçdaroğlu'nu da eleştiren Bozdağ, şunları söyledi:
'' diye konuşmalar yapıyor. Ayıptır yahu. AK Parti seni ne zaman fişlemiş. Böyle bir şey olabilir mi- Bizim bütün mücadelemiz hukuk dışı olan her şeyi ortadan kaldırmakla ilgili. Dava açıyor Sayın Kılıçdaroğlu Başbakanlığa, 'Kılıçdaroğlu ile ilgili bilgi, belge var mı-' diye. Başbakanlık da 28 Şubat sürecinde Sayın Kılıçdaroğlu ile ilgili olan bilgileri, belgeleri mahkemeye intikal ettiriyor. Oradan alıyor, diyor ki 'Bunlar beni fişlemiş, şunu yapmış, bunu yapmış.' Seni fişleyen AK Parti değil, seninle ilgili araştırma, kayıt yapan AK Parti değil, seninle ilgili bu iş ve işlemleri yaptıranlar şu anda başlayan yargılama süreci nedeni ile 'intikam alıyorlar' diye yargıyı itham edip öte yandan 'yargılanmasınlar' diye canhıraş destek verdiğin 28 Şubat sürecinin aktörleridir. Bu millet bunu biliyor ama maalesef Sayın Kılıçdaroğlu mahkemeye çok sevdiği 28 Şubatçılar tarafından o süreç içerisinde yapılmış bir takım bilgileri, belgeleri Başbakanlık oraya gönderince buradan kalkıyor 'Başbakanlık beni fişledi' diyor. Bu kadar olmaz, genel başkansınız, milletin huzurundasınız, bu büyük bir iftiradır, çarpıtmadan öte başka bir şeydir'' diye konuştu.
-28 Şubat süreci ile ilgili yargılamalar-
28 Şubat süreci ile ilgili devam eden soruşturmaya da değinen Bozdağ, şunları kaydetti:
''Devam etmesini bütün millet istiyor, sadece biz değil. CHP kendisi de istedi, MHP'si de istedi, BDP'si de istedi ama şimdi yargılama süreci başlayınca herkes farklı frekanstan konuşmaya başladı.
Sayın Kılıçdaroğlu 'ben mağdurum' diyor bu konuda. Yozgatlılar bilir, Kılıçdaroğlu bu sürecin mağduru değil 28 Şubat sürecin başladığı dönemde o sürecin icraatlarını daha doğrusu talimatlarını hayata geçiren hükümetler vardı. O dönemin hükümetleri Kılıçdaroğlu'nu taltif etti, genel müdür yaptı. Nasıl mağdur olacaksınız- Esas mağdurları da Sayın Kılıçdaroğlu yaptı. Merhum Necati Çelik Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na çalışmak üzere pek çok insan almıştır. Onların hepsinin iş akitlerini feshettiler. Niye biliyor musunuz- Refah-Yol iktidarında bunlar işe alındılar diye. İşe alınan ve alın teri ile evlerine ekmek götüren insanların ekmeklerini elinden aldılar. Bunlar böyle bir taraftan mağdur yaratıyorlar, öte yandan biz mağduruz diye bağırıyorlar.''
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde yaşananlara da dikkati çeken Bozdağ, şöyle devam etti:
''İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde de şimdi başka bir dram yaşanıyor. İmtihana giriyorlar, kazanıyorlar, itfaiye eri olarak atanacaklar. Bütün belediyeler atama yapıyor. Orada bir iptal kararı geliyor, onu bahane ediyor istemediklerimiz geldiler diye orada onlarca insanı işinden, aşından mahrum ediyorlar. Ondan sonra da kalkıp kapı kapı gezip 'Bu AK Parti var ya ekmek alıyor' diyorlar. Allah'a şükür biz ekmek alan olmadık hep ekmek veren olduk. Hem iş veren olduk, aş veren olduk. Alan el olan Türkiye veren el oldu ama Türkiye almaya alışmış ekmeği olanların elinde 28 Şubat sürecinde elinden ekmek alıp onları aldattılar. Şimdi İzmir'de itfaiye erlerini aldatıyorlar, onların elinden ekmek alıyorlar. Eminim İzmirliler de bu ekmek düşmanlarını iyi tanırlar ve değerlendirmesini de vicdan terazilerinde doğru bir biçimde bir kez daha yaparlar diye inanıyorum.''
-27 Nisan bildirisi-
27 Nisan tarihinin önemli bir gün olduğunu ifade eden Başbakan Yardımcısı Bozdağ, şöyle konuştu:
''27 Nisan e-muhtırasının verildiği bir gün. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanlığı seçim süreci vardı. O süreç başlamadan Danıştay saldırısı başladı, o süreç başlamadan Cumhuriyet mitingleri başladı, meydanlar dolmaya başladı.
O sürecin öncesinde Malatya'da Zirve Yayınevi'nde insanlar doğrandı, o sürecin öncesinde baktığınız da Hrant Dink İstanbul'da öldürüldü pek çok hadise oldu. Ama hiçbir şey bu noktada milletimizin iradesine sahip çıkmaktan vazgeçirmedi, vazgeçiremezdi. Çünkü biz milletin emanetini alıp Ankara'ya gidince milleti unutan bir siyaseti kendimize şiar edinmedik. Ankara'ya gittik emanete sahip çıktık. Dedik ki bu millet cumhurbaşkanını seçme yetki ve görevini bu parlamentoya verdi. Anayasa'da ne diyorsa biz onu yapacağız.''
Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ''başı örtülü olmayacak, imam-hatip mezunu olmayacak, ailesinde sakallı olmayacak'' gibi bir sürü şartlar saydığını söyleyen Bozdağ, ''Eminim Sayın Baykal bu dediği şartlarda Türkiye'de adam arasa CHP seçmenlerinin içinde dahi aradığı özelliklerde birini bulamaz. Çünkü CHP'lilerin ailesinin içinde de başı örtülü olanlar var imam-hatibe gidenler var, içki içmeyenler var, hepsi var. Onlar öyle yaptılar. Biz ne dedik- Millet ne derse o alacak. O zaman 367 çıktı, biz yolumuza devam ettik, miletin emanetine sahip çıktık. Anayasa Mahkemesi'ne konuyu CHP taşıdı. Mahkeme görüşme sürecini devam ettirirken arkasından 27 Nisan'da bir bildiri yayınlandı ve buna e-muhtıra dendi.'' diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, ''Şimdi bu bildiriyi yayınlayanlar belki şöyle düşündüler; 12 Mart 1971'de biz muhtıra verdik, Meclis'te muhtırayı okudular, kafalarını aşağıya eğdiler dinlediler. 'Hükümet düşecek' dedik, hükümet istifa etti, başbakan 'falan olacak dedik oldu, bakanlar falan olacak dedik oldu' ve arkasından da 'şu anayasa ve yasa değişiklikleri yapılacak dendi' yapıldı 12 Mart sürecinde'' dedi.
''12 Eylül geçti herkes tası tarağı topladı darbeyi yapanlara teslim oldu gitti, şapkayı, fötrü alan bir yolunu buldu gitti'' diyen Bozdağ, şunları söyledi:
''Ama ne oldu biz dedik ya bizim zihniyetimiz, bizim ahlakımız başka, kaygı siyasetimiz başka. Biz çıktık dedik ki 'Herkes görevinin yetki ve sınırını bilecek, biz milletin verdiği yetkiyi kullanacak, cumhurbaşkanını da milletimizin dediği gibi seçeceğiz' dedik. Yırtıp o bildiriyi çöpe attık. Şapkayı alıp gitmedik, fötrü alıp gitmedik. Çünkü bizim fötrümüz de yok şapkamız da yok. Türkiye'de fötrsüz, şapkasız bir siyaset yaptık.' '