SÜ Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kan'ın Açıklaması

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yüksel Kan, Türkiye'nin bitkisel zenginliğini etkin kullanması gerektiğini belirterek, ''Ülkemiz florası 3 bine yakın endemik bitki türlerine sahip çok stratejik bir bitkisel zenginliğe sahiptir. Bundan sonra Türkiye'ye has bitkilerin kültürünü yaygınlaştırıp, bunların karışım haline getirilmesi mümkündür. Dünyada bitkisel kökenli ilaç, kozmetik, gıda takviyesi gibi ürünleri ticarileştiren ülkelere baktığımızda bizim ülkemiz kadar kaynaklara sahip olmadığını görürsünüz. Oysa Türkiye biyolojik kaynaklar cenneti olan bir ülkedir'' değerlendirmesinde bulundu.

Doç. Dr. Kan, yaptığı yazılı açıklamada, SÜ Ziraat Fakültesi'nin 5 dekarlık uygulama alanında yaklaşık 50 farklı çeşitte üretilen tıbbi ve aromatik bitkilerin, kozmetik ve gıda sanayisine nitelikli hammadde sağladığını bildirdi.

2000 yılından itibaren ilaç, kozmetik ve gıda sanayileri ile iş birliktelikleri gerçekleştirildiğine dikkati çeken Doç. Dr. Kan, Selçuk Üniversitesi öncülüğünde DPT, TUBİTAK ve endüstriyel destekli projeler hazırlayarak bitkiden nitelikli ilaç, kozmetik, gıda hammaddeleri ile bu hammaddelerden ürün geliştirmek amacına yönelik projeler üreterek sonuçlandırmaya başladıklarını vurguladı.

Türkiye'deki üniversiteler arasında benzeri olmayan üretim merkezinde, kamu ve özel sektör kuruluşlarına nitelikli ve analizi yapılmış bitkisel hammaddeler sağlandığını ifade eden Doç. Dr. Kan, tıbbi ve aromatik bitkilerin üretiminin sektör açısından önemli bir atılım olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

''SÜ Ziraat Fakültesi Tıbbi Bitkileri Laboratuvarı'nda ilaç ve kozmetik firmalarına, Avrupa Birliği ülkelerinde ilaç hammaddelerinde istenilen farmakope standartlarına uygun analizleri yapılıyor. Bölüm, başta Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi olmak üzere birçok eczacılık fakültesi ile birlikte araştırmalar yapıyor. Ayrıca bu alanda birlikte çalışmak isteyen yurt içi ve yurt dışı firmalarından ve benzer disiplinlerden de teklifler alıyoruz. Bu teklifler doğrultusunda geçtiğimiz yıl 4 ton olarak gerçekleşen tıbbi ve aromatik bitkiler üretimi, maliyeti ve işçi giderleri fakülte tarafından karşılanırken, satışlardan elde edilen gelir de fakültenin döner sermayesine aktarılıyor.''

Alaeddin Keykubat yerleşkesinde bulunan 5 dekarlık çiftlik ve laboratuvarda, ekinezya, meryemana ve adaçayı gibi tıbbi ve aromatik bitkilerin kültüre alınması, üretimi ve hammadde olarak değerlendirilmesi ile ilgili konularda çalışmalar yürütüldüğünü anlatan Doç. Dr. Kan, ''Ülkemizin neredeyse tamamını ithal ettiği bitkisel kökenli ilaç, kozmetik ve gıda takviyeleri hammaddelerinin model üretimlerini gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bu amaç doğrultusunda sanayicilerimizle birlikte Teknokent ile işbirliği içinde çalışıyoruz. Teknokent bünyesinde kurulan endüstriyel ölçekli pilot tesislerimizde Ar-Ge üretimlerimizi 2012 yılı içinde bitirmeyi düşünüyoruz. Bu çalışmalar sonucunda elde edilecek nitelikli bitkisel kökenli hammaddelerle Türkiye uluslararası pazara yeni bir sektörle girecek'' ifadelerini kullandı.

-''Doğal ürünlere yönelim arttı''-

Son yıllarda insanların sağlık alanında doğaya yönelimlerinin arttığını hatırlatan Doç. Dr. Kan, ''İnsanlar doğal ürünlere daha sıcak bakıp, daha güvenli şekilde kullanıyor. Bunlara ilaveten insanlığın biyoteknolojik ürünlere mesafeli olması da doğal ürünlere olan ilgiyi artırmıştır. Öyle tahmin ediyorum ki, önümüzdeki yıllarda tıbbi ve aromatik bitkiler ve bu bitkilerden elde edilen ilaçlar ve karışımlar daha güncel olmaya devam edecektir'' açıklamasında bulundu.

Türkiye'nin bitkisel çeşitlilik açısından zengin bir ülke olduğunu aktaran Doç. Dr. Kan'ın açıklaması şöyle:

''Ülkemiz florası 3 bine yakın endemik bitki türlerine sahip çok stratejik bir bitkisel zenginliğe sahiptir. Bundan sonra Türkiye'ye has bitkilerin kültürünü yaygınlaştırıp, bunların karışım haline getirilmesi mümkündür. Dünyada bitkisel kökenli ilaç, kozmetik, gıda takviyesi gibi ürünleri ticarileştiren ülkelere baktığımızda bizim ülkemiz kadar kaynaklara sahip olmadığını görürsünüz. Oysa Türkiye biyolojik kaynaklar cenneti olan bir ülkedir. Bundan sonraki süreçte üniversitelerimizde yürütülen bu çalışmalara Sağlık, Tarım, Sanayi Bakanlığı başta olmak üzere özel sektör destekleyerek ülkesel olarak değişimi ve gelişmeyi sağlamalıyız. Başta Ziraat, Eczacılık, Veteriner, Tıp, Fen ve Mühendislik Fakülteleri olmak üzere tüm akademik disiplinlerimizin bir araya gelerek nitelikli projeler üretmeleri gerekmektedir.' '
Kaynak: AA