Türkiye’de Darbeler ve Yeni Anayasa’dan Beklentiler Paneli
Niğde’de Yazarlar ve Sanatçılar Birliği’nin ev sahipliğinde yapılan “Türkiye'de Darbeler ve Yeni Anayasa'dan Beklentiler” konulu panel büyük ilgi gördü.
Panelin açılış konuşmasını yapan YAZSANBİR Genel Başkanı Hayrullah Eraslan, “Niğde’den Türkiye’ye güçlü bir ses vermek istiyoruz. Anayasadaki mayınlı bölgelerin temizlenerek yeni anayasanın tam sivil ve özgürlükçü olması istiyoruz. Niğde’den Ankara’ya mesajımızın ulaşacağını düşünüyoruz” dedi.
Panelin ilk konuşmacısı DP Eski Genel Başkanı Süleyman Soylu, “Türkiye 1925’ten itibaren yepyeni bir tarihle karşı karşıyadır. Şeyh Sait Hadisesi dahil Menemen Meselesi dahil bütün meseleler neyse. Benim iddiama göre Tayip Erdoğan’ın Kastamonu’daki karşı karşıya kaldığı silahlı saldırı, Hatay Dörtyol’da Türkiye’nin seçim öncesi karşı karşıya kaldığı mesele, Danıştay saldırısı, Anafartalar Çarşısının bombalanması aynıdır. Türkiye’de 1925’ten itibaren bir paralel devlet oluşturduğu bir paralel toplumla birlikte bu ülke de kendi idealini yönetmek için büyük bir oyunu yıllardan beri sergilemektedir. 1925’ten itibaren Türkiye’de ötekeliştirme başlamıştır.
Türkiye’de bir dindarlar, iki köylüler, üç Kürtler, dört aleviler, beş gayri Müslimler 1925’ten Sonra sistematik bir şekilde ötekileştirilmişlerdir. 1960 darbesi sadece rahmetli Menderes’in ve Demokrat Parti kadrolarının idam edildiği bir darbe değildir. Aslında Türkiye’de milli iradeye, Türkiye’nin geleceğine, Türkiye’nin oluşturmaya çalıştığı kardeşliğe yönelik bir cinayet girişimidir. Patrona Halil isyanıdır, Kabakçı Mustafa isyanıdır. Tarumar etmiştir Türkiye’nin birliğini” Şeklinde konuştu.
Soylu, “1960 darbesinden Sonra 1961 Anayasası çok ince ayrıntılarla tasnif edilmiş ve bugün Türkiye hala 1961 deki ara rejimden kurtulmaya çalışmaktadır. Allah’a şükür 12 Eylül 2010’da yapılan referandum Türkiye’de ara rejimi Sona erdiren, Türkiye’yi normalleştirmeye başlayan bir adımdır. Bir büyük dönüşümün miladı ve başlangıcı olmuştur. Anayasa hakla başlar ve anaysa halkla biter. Bu memleketin insanlarına başka türlü bir yaşam sürmesine dair dayatma varsa elbette biz onlara karşı kısasa kısa s yapmayalım ama bizi gelecek yüzyıla taşıyacak bir anayasa için elimize geçen bu fırsatı değerlendirerek bu meclisten yeni anayasayı çıkarmamız gerekmektedir.” Şeklinde görüşlerini aktardı.
İkinci panelist Türkiye İnisiyatif Hareketi Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, “1980 darbesi Sonucunda Herkesin acısı oldu.. Solcular içkence gördüler, sağcılar içkence gördüler. Biz sadece bu ihtilalı gerçekleştiren baştaki 2 önemli aktörü değil. Binlerce gence içkence edilmedi diye rapor veren doktorlarında konuşulması gerekmektedir. Bunun gözden kaçtığını görmekteyiz. Çünkü 1980 ihtilalı Türk tarihinin Kerbelasıdır. 1980 ihtilalı darbe şartları oluşsun diye oluşturulan bir ihanetin belgesidir. Aslında 12 Eylül ihtilalı 1960 yapılan darbenin hasılatıdır. Başa geçtikten Sonra yapılan 12 Eylül anayasası da bu millete zorla dayatılan gayri meşru çocuktur. 1980 ihtilalıyla 1960 ihtilalı arasında kasıt olarak bir fark yoktur. Amaç iktidarı milletin elinden almadır. Sağ sol çatışması olarak görülen ve bu milletinin çocuklarını kavga yapmaya mecbur bırakan yani biz olmasak millet birbirini kıracak anlayışı meşru kılmak için gerçekleştirdikleri ceberut bir anlayıştır. İhtilali gerçekleştirenlerin karşısında duracak o zamanki siyasi iktidarında rolü vardır.” Dedi.
Ağıralioğlu şunları söyledi; “Bugünlerde 12 Eylül davası başladığında mahkeme salonundan dışarı yansıyan görüntülerden rahatsız olduğumu bilinmesini istiyorum. Bazı gurupların Ülkücülerin müdahil değil bu salonda sanık olarak görmek istediğini belirtmeleri bu süreci tıkamaya yönelik bir tavır olduğunu gösteriyor. Ve 1980 yıllı öncesine özlem olduğu anlaşılıyor.1980 darbe Anayasası ile üzerimize çöken darbe anayasasından kurtulmamız lazımdır. Ve Mayınları olmayan rahatça ve özgürce kendimizi ifade edeceğimiz bir anayasa şarttır. 2010 Referandumdan çıkan Sonuç şudur milletimiz tekrar yanlış yapılma ihtimaline karşı ilk kez bütün yetkiyi eline almıştır. Bu çıkan Sonuca göre Ve Mevcut İktidara Yeni anayasa hazırlama yetkisini yermiştir. Yeni anayasa hazırlanırken darbecilerden öç alma mantığıyla değil. Bu milletin sivil ve Özgürlükçü ve gelecek yüzyılı karşılayacak, sorunlarımızı gidermesi için yapılmasını gerekmektir. Önümüzdeki yüzyılı kucaklayacak bir vizyonla hazırlanması gerekmektedir. Devleti milletle buluşturması gerekmektir. Bu yetkiyi bu meclis hovardaca kullanmamalıdır. Bu millet ilk kez bir anayasa yapmaktadır. Daha önce anayasayı kendilerine yapıyorlardı. Sadece bize oylatıyorlardı. Beğen sekte beğenme sekte kabul etmek zorunda kalıyorduk. Ama şimdi yetki aziz milletimizdedir.” Son konuşmacı Yazar Yusuf Kaplan ise şu görüşleri aktardı; “Asıl darbeyi biz Osmanlı’nın durdurulmasıyla yaşadık. Yani asıl darbe bizim bu kadar tökezlememize yol açan kendi kendimizle boğuşmamıza yol açan darbe Osmanlı’nın durdurulmasıdır. Burada tarih felsefecilerinin bize anlattığı şey budur. Osmanlı her hangi bir medeniyet gibi zayıfladığı için bir takım problemler yaşadığı için çökmüş bir medeniyet değildir durdurulmuş bir medeniyettir. Bizim sorunlarımız bu darbeden Sonra başlıyor. Anayasada yapılacak bu milletin ortaklaşa yapacağı yani bütün kesimlerin yapacağı bir anayasa hiçbir esaslı sorununa merhem olmayacaktır. Ben bunu söyledim açıkçası yani bu milletin enini yönünü bulması lazım. Biz bu ülkede ayağımızı yere bastığımızı sanmayalım böyle bir şey yok. Beni bu hale getirenler ve ülke mi bu hale getirenler hesap vermelidirler.” Panelin Sonunda YAZSANBİR Başkanı Eraslan, konuşmacılara birer plaket verdi .
Kaynak: İHA
Panelin ilk konuşmacısı DP Eski Genel Başkanı Süleyman Soylu, “Türkiye 1925’ten itibaren yepyeni bir tarihle karşı karşıyadır. Şeyh Sait Hadisesi dahil Menemen Meselesi dahil bütün meseleler neyse. Benim iddiama göre Tayip Erdoğan’ın Kastamonu’daki karşı karşıya kaldığı silahlı saldırı, Hatay Dörtyol’da Türkiye’nin seçim öncesi karşı karşıya kaldığı mesele, Danıştay saldırısı, Anafartalar Çarşısının bombalanması aynıdır. Türkiye’de 1925’ten itibaren bir paralel devlet oluşturduğu bir paralel toplumla birlikte bu ülke de kendi idealini yönetmek için büyük bir oyunu yıllardan beri sergilemektedir. 1925’ten itibaren Türkiye’de ötekeliştirme başlamıştır.
Türkiye’de bir dindarlar, iki köylüler, üç Kürtler, dört aleviler, beş gayri Müslimler 1925’ten Sonra sistematik bir şekilde ötekileştirilmişlerdir. 1960 darbesi sadece rahmetli Menderes’in ve Demokrat Parti kadrolarının idam edildiği bir darbe değildir. Aslında Türkiye’de milli iradeye, Türkiye’nin geleceğine, Türkiye’nin oluşturmaya çalıştığı kardeşliğe yönelik bir cinayet girişimidir. Patrona Halil isyanıdır, Kabakçı Mustafa isyanıdır. Tarumar etmiştir Türkiye’nin birliğini” Şeklinde konuştu.
Soylu, “1960 darbesinden Sonra 1961 Anayasası çok ince ayrıntılarla tasnif edilmiş ve bugün Türkiye hala 1961 deki ara rejimden kurtulmaya çalışmaktadır. Allah’a şükür 12 Eylül 2010’da yapılan referandum Türkiye’de ara rejimi Sona erdiren, Türkiye’yi normalleştirmeye başlayan bir adımdır. Bir büyük dönüşümün miladı ve başlangıcı olmuştur. Anayasa hakla başlar ve anaysa halkla biter. Bu memleketin insanlarına başka türlü bir yaşam sürmesine dair dayatma varsa elbette biz onlara karşı kısasa kısa s yapmayalım ama bizi gelecek yüzyıla taşıyacak bir anayasa için elimize geçen bu fırsatı değerlendirerek bu meclisten yeni anayasayı çıkarmamız gerekmektedir.” Şeklinde görüşlerini aktardı.
İkinci panelist Türkiye İnisiyatif Hareketi Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, “1980 darbesi Sonucunda Herkesin acısı oldu.. Solcular içkence gördüler, sağcılar içkence gördüler. Biz sadece bu ihtilalı gerçekleştiren baştaki 2 önemli aktörü değil. Binlerce gence içkence edilmedi diye rapor veren doktorlarında konuşulması gerekmektedir. Bunun gözden kaçtığını görmekteyiz. Çünkü 1980 ihtilalı Türk tarihinin Kerbelasıdır. 1980 ihtilalı darbe şartları oluşsun diye oluşturulan bir ihanetin belgesidir. Aslında 12 Eylül ihtilalı 1960 yapılan darbenin hasılatıdır. Başa geçtikten Sonra yapılan 12 Eylül anayasası da bu millete zorla dayatılan gayri meşru çocuktur. 1980 ihtilalıyla 1960 ihtilalı arasında kasıt olarak bir fark yoktur. Amaç iktidarı milletin elinden almadır. Sağ sol çatışması olarak görülen ve bu milletinin çocuklarını kavga yapmaya mecbur bırakan yani biz olmasak millet birbirini kıracak anlayışı meşru kılmak için gerçekleştirdikleri ceberut bir anlayıştır. İhtilali gerçekleştirenlerin karşısında duracak o zamanki siyasi iktidarında rolü vardır.” Dedi.
Ağıralioğlu şunları söyledi; “Bugünlerde 12 Eylül davası başladığında mahkeme salonundan dışarı yansıyan görüntülerden rahatsız olduğumu bilinmesini istiyorum. Bazı gurupların Ülkücülerin müdahil değil bu salonda sanık olarak görmek istediğini belirtmeleri bu süreci tıkamaya yönelik bir tavır olduğunu gösteriyor. Ve 1980 yıllı öncesine özlem olduğu anlaşılıyor.1980 darbe Anayasası ile üzerimize çöken darbe anayasasından kurtulmamız lazımdır. Ve Mayınları olmayan rahatça ve özgürce kendimizi ifade edeceğimiz bir anayasa şarttır. 2010 Referandumdan çıkan Sonuç şudur milletimiz tekrar yanlış yapılma ihtimaline karşı ilk kez bütün yetkiyi eline almıştır. Bu çıkan Sonuca göre Ve Mevcut İktidara Yeni anayasa hazırlama yetkisini yermiştir. Yeni anayasa hazırlanırken darbecilerden öç alma mantığıyla değil. Bu milletin sivil ve Özgürlükçü ve gelecek yüzyılı karşılayacak, sorunlarımızı gidermesi için yapılmasını gerekmektir. Önümüzdeki yüzyılı kucaklayacak bir vizyonla hazırlanması gerekmektedir. Devleti milletle buluşturması gerekmektir. Bu yetkiyi bu meclis hovardaca kullanmamalıdır. Bu millet ilk kez bir anayasa yapmaktadır. Daha önce anayasayı kendilerine yapıyorlardı. Sadece bize oylatıyorlardı. Beğen sekte beğenme sekte kabul etmek zorunda kalıyorduk. Ama şimdi yetki aziz milletimizdedir.” Son konuşmacı Yazar Yusuf Kaplan ise şu görüşleri aktardı; “Asıl darbeyi biz Osmanlı’nın durdurulmasıyla yaşadık. Yani asıl darbe bizim bu kadar tökezlememize yol açan kendi kendimizle boğuşmamıza yol açan darbe Osmanlı’nın durdurulmasıdır. Burada tarih felsefecilerinin bize anlattığı şey budur. Osmanlı her hangi bir medeniyet gibi zayıfladığı için bir takım problemler yaşadığı için çökmüş bir medeniyet değildir durdurulmuş bir medeniyettir. Bizim sorunlarımız bu darbeden Sonra başlıyor. Anayasada yapılacak bu milletin ortaklaşa yapacağı yani bütün kesimlerin yapacağı bir anayasa hiçbir esaslı sorununa merhem olmayacaktır. Ben bunu söyledim açıkçası yani bu milletin enini yönünü bulması lazım. Biz bu ülkede ayağımızı yere bastığımızı sanmayalım böyle bir şey yok. Beni bu hale getirenler ve ülke mi bu hale getirenler hesap vermelidirler.” Panelin Sonunda YAZSANBİR Başkanı Eraslan, konuşmacılara birer plaket verdi .