Türkdoğan: ''Ellerin tetikten çekilmesi, silahların susması gerekiyor''
TBMM İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, derneğin 1993-2011 yılları arasındaki verilere göre, 22 bin 971 kişinin silahlı çatışmalarda yaşamımını yitirdiğini ifade etti.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde, ''terör ve şiddet olayları kapsamında yaşam hakkı ihlallerinin incelenmesine yönelik olarak'' kurulan alt komisyon, Türkdoğan'ı dinledi. Türkdoğan, son 32 yılda karşılarına çıkan en büyük ihlalin, silahlı çatışmalarda yaşamını yitiren güvenlik görevlileri, silahlı militanlar, köy korucuları, bir şekilde silah taşıyanların şu veya bu nedenle yaşamını yitirmesi olduğunu söyledi.
Derneğin 1993-2011 verilerine göre, 22 bin 971 kişinin silahlı çatışmalarda yaşamımını yitirdiğini,bunun ciddi bir rakam olduğunu belirten Türkdoğan, İHD'nin bugüne kadar açıkladığı verilerin, resmi verilerin altında olduğunu ifade etti. Türkdoğan, silahlı çatışma ortamından kaynaklanan süreçte sivillere yönelik eylemlerde 1993-2011 yılları arasında 2 bin 295 kişinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kara mayınları, serbest patlayıcılar sonucunda da 2002-2010 yılları arasında 293 sivilin öldüğünü savundu. Türkdoğan, faili meçhul cinayet vakalarının 1990-2011 döneminde 2 bin 872 kişi olduğunu belirterek, yargısız infaz sonucu 1991-2011 döneminde bin 945 kişi, 12 Eylül 1980'den 2011 sonuna kadar hapishane, gözaltı merkezlerinde ise bin 147 kişinin öldüğünü iddia etti. Akıbetini araştırdıkları, ''zorla kaybedilenler'' diye adlandırdıkları 940 kişi bulunduğunu kaydeden Türkdoğan, bu sayının 1980-2004 dönemini kapsadığını vurguladı. Türkdoğan, bu kişiler arasından 455'inin akıbetinin belli olmadığını dile getirerek, 2004'ten bu yana zorla kaybedilme vakasının artık yaşanmamasının olumlu bir gelişme olarak adlandırdı.
Türkdoğan, BM İnsan Hakları Komiserliği bünyesinde kayıplar çalışma grubu oluşturulduğuna işaret ederek, ''Onlarla bu konuları yazışıyoruz, 455 kişi üzerinden daha ayrıntılı bir çalışma yapılacak. Bizde 1979'dan başlayarak 455 kişilik isim listesi var, öncesine ait kayıt yok'' diye konuştu. -''Temizlenmek gerekiyor''- İHD Başkanı Türkdoğan, 1990'lı yılların kötü yaşandığını, devam eden davalarda bu yılların mercek altına alınması gerektiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''En basitiyle 28 Şubat süreci. Ondan önceki süreçlerin, Özal'ın ölümü, tümünün açığa çıkarılması gerekiyor. Bu kadar yoğun ihlale rağmen o yıllarda yargının hiçbir şey yapmaması da ayrıca sorgulanmalı. Türkiye, 1990'lı yıllarda o kadar ihlale maruz kaldı ki; yeni bir süreçle, yüzleşme süreciyle aşılacak bir konudur. Tek tek bütün vakaları, olayları soruşturmak mümkündür. Ancak şu anda devlet içinde sorumluğu bulunan bazı bürokratlar, bazı siyasetçiler, 1990'lı yıllarda resmi görevli olarak bulunuyordu. Bu nedenle vaka bazında sağlıklı soruşturma, sonra kovuşturma ihtimalini zayıf görüyorum. Toptan yaşanan bu kadar büyük kirlilikten sonra arınmak, temizlenmek gerekiyor. Bunun da yolu 41 ülkenin yaptığı gibi hakikat komisyonu kurulmasıdır. Mağdurların tatmin edilmesi, resmi olarak özür dilenmesi, bir daha bu tip vakalarını yaşanmaması için güvence verilmesi gerekiyor. Hakikat Komisyonu, 1908'den bu yana bütün olaylar mercek altına almalı, alt komisyonlarla bütün olaylar açığa çıkarılmalı.''
''Mezarların açılmasında acele etmeyin''
Kayıp vakalarının bazılarının toplu mezarlarda olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu savunan Türkdoğan, 253 toplu mezarda, 3 bin 248 kişinin gömülü olduğunu düşündüklerini söyledi. Mezarların açılmasında ailelerin acele etmemesini isteyen Türkdoğan, altyapının, adli tıp uygulamalarının yetersizliği nedeniyle kaybolan, açıkta kalan kemik parçaları, eşleşmeyen DNA örneklerinin bulunduğunu belirtti. Türkdoğan, gerekirse Adalet Bakanlığının merkezi bir birim oluşturarak, bütçe, uzman tahsis etmesi, Bosna'da nasıl yapılıyorsa, Türkiye'de aynı şekilde yapılmasını önerdi. ''Şeyh Said dönemi, Ermenilere yapılan muameleler, Kürt isyanları, Dersim dönemlerinden kalan toplu mezarların da er ya da geç gündeme geleceğini'' ileri süren Türkdoğan, ''Dersim'den kalma iki ya da üç mezar yeri var, birisinde 240, diğerinde 180 kişi gömülü'' görüşünü savundu. -''Anayasal ve yasal çözümlerle''- Toplantı öncesi gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Türkdoğan, toplantıda, ''Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yollardan çözümü konusunda önerilerini'' sunacaklarını söyledi. Türkdoğan, şöyle devam etti: ''Türkiye'de yaşanan sorun, Kürt sorunun çözümsüzlüğüyle ilgili bir süreç. Dolayısıyla bundan kaynaklı çok sayıda, çok çeşitli yaşam hakkı ihlali yaşandı. Öncelikle ne olup bittiğinin doğru anlaşılması, teşhisin doğru konulması lazım. Bu açıdan parlamento birinci derece muhatap bir yerdir. Bu bir süreç, öncelikle çatışmaların kalıcı bir çatışmasız haline dönüşmesi lazım. Çatışma sürecinin bitmesi lazım. Bunun için de tabii ki bir müzakere sürecinin açılması veya kesilen müzakerelerin yeniden başlaması gerekiyor. Yani ellerin tetikten çekilmesi, silahların susması gerekiyor. Öncelikle yapılması gereken şey bu. Ondan sonra parlamento üzerine düşeni yapmalı. Gerek anayasal, gerekse yasal çözümlerle bu süreç kalıcı çatışmasızlık biçiminde ilerleyerek bir nihayete kavuşabilir. Sonuçta bu insan hakları hukuku çerçevesinde çözülebilecek konular değildir.''
Kaynak: AA
Derneğin 1993-2011 verilerine göre, 22 bin 971 kişinin silahlı çatışmalarda yaşamımını yitirdiğini,bunun ciddi bir rakam olduğunu belirten Türkdoğan, İHD'nin bugüne kadar açıkladığı verilerin, resmi verilerin altında olduğunu ifade etti. Türkdoğan, silahlı çatışma ortamından kaynaklanan süreçte sivillere yönelik eylemlerde 1993-2011 yılları arasında 2 bin 295 kişinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kara mayınları, serbest patlayıcılar sonucunda da 2002-2010 yılları arasında 293 sivilin öldüğünü savundu. Türkdoğan, faili meçhul cinayet vakalarının 1990-2011 döneminde 2 bin 872 kişi olduğunu belirterek, yargısız infaz sonucu 1991-2011 döneminde bin 945 kişi, 12 Eylül 1980'den 2011 sonuna kadar hapishane, gözaltı merkezlerinde ise bin 147 kişinin öldüğünü iddia etti. Akıbetini araştırdıkları, ''zorla kaybedilenler'' diye adlandırdıkları 940 kişi bulunduğunu kaydeden Türkdoğan, bu sayının 1980-2004 dönemini kapsadığını vurguladı. Türkdoğan, bu kişiler arasından 455'inin akıbetinin belli olmadığını dile getirerek, 2004'ten bu yana zorla kaybedilme vakasının artık yaşanmamasının olumlu bir gelişme olarak adlandırdı.
Türkdoğan, BM İnsan Hakları Komiserliği bünyesinde kayıplar çalışma grubu oluşturulduğuna işaret ederek, ''Onlarla bu konuları yazışıyoruz, 455 kişi üzerinden daha ayrıntılı bir çalışma yapılacak. Bizde 1979'dan başlayarak 455 kişilik isim listesi var, öncesine ait kayıt yok'' diye konuştu. -''Temizlenmek gerekiyor''- İHD Başkanı Türkdoğan, 1990'lı yılların kötü yaşandığını, devam eden davalarda bu yılların mercek altına alınması gerektiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''En basitiyle 28 Şubat süreci. Ondan önceki süreçlerin, Özal'ın ölümü, tümünün açığa çıkarılması gerekiyor. Bu kadar yoğun ihlale rağmen o yıllarda yargının hiçbir şey yapmaması da ayrıca sorgulanmalı. Türkiye, 1990'lı yıllarda o kadar ihlale maruz kaldı ki; yeni bir süreçle, yüzleşme süreciyle aşılacak bir konudur. Tek tek bütün vakaları, olayları soruşturmak mümkündür. Ancak şu anda devlet içinde sorumluğu bulunan bazı bürokratlar, bazı siyasetçiler, 1990'lı yıllarda resmi görevli olarak bulunuyordu. Bu nedenle vaka bazında sağlıklı soruşturma, sonra kovuşturma ihtimalini zayıf görüyorum. Toptan yaşanan bu kadar büyük kirlilikten sonra arınmak, temizlenmek gerekiyor. Bunun da yolu 41 ülkenin yaptığı gibi hakikat komisyonu kurulmasıdır. Mağdurların tatmin edilmesi, resmi olarak özür dilenmesi, bir daha bu tip vakalarını yaşanmaması için güvence verilmesi gerekiyor. Hakikat Komisyonu, 1908'den bu yana bütün olaylar mercek altına almalı, alt komisyonlarla bütün olaylar açığa çıkarılmalı.''
''Mezarların açılmasında acele etmeyin''
Kayıp vakalarının bazılarının toplu mezarlarda olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu savunan Türkdoğan, 253 toplu mezarda, 3 bin 248 kişinin gömülü olduğunu düşündüklerini söyledi. Mezarların açılmasında ailelerin acele etmemesini isteyen Türkdoğan, altyapının, adli tıp uygulamalarının yetersizliği nedeniyle kaybolan, açıkta kalan kemik parçaları, eşleşmeyen DNA örneklerinin bulunduğunu belirtti. Türkdoğan, gerekirse Adalet Bakanlığının merkezi bir birim oluşturarak, bütçe, uzman tahsis etmesi, Bosna'da nasıl yapılıyorsa, Türkiye'de aynı şekilde yapılmasını önerdi. ''Şeyh Said dönemi, Ermenilere yapılan muameleler, Kürt isyanları, Dersim dönemlerinden kalan toplu mezarların da er ya da geç gündeme geleceğini'' ileri süren Türkdoğan, ''Dersim'den kalma iki ya da üç mezar yeri var, birisinde 240, diğerinde 180 kişi gömülü'' görüşünü savundu. -''Anayasal ve yasal çözümlerle''- Toplantı öncesi gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Türkdoğan, toplantıda, ''Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yollardan çözümü konusunda önerilerini'' sunacaklarını söyledi. Türkdoğan, şöyle devam etti: ''Türkiye'de yaşanan sorun, Kürt sorunun çözümsüzlüğüyle ilgili bir süreç. Dolayısıyla bundan kaynaklı çok sayıda, çok çeşitli yaşam hakkı ihlali yaşandı. Öncelikle ne olup bittiğinin doğru anlaşılması, teşhisin doğru konulması lazım. Bu açıdan parlamento birinci derece muhatap bir yerdir. Bu bir süreç, öncelikle çatışmaların kalıcı bir çatışmasız haline dönüşmesi lazım. Çatışma sürecinin bitmesi lazım. Bunun için de tabii ki bir müzakere sürecinin açılması veya kesilen müzakerelerin yeniden başlaması gerekiyor. Yani ellerin tetikten çekilmesi, silahların susması gerekiyor. Öncelikle yapılması gereken şey bu. Ondan sonra parlamento üzerine düşeni yapmalı. Gerek anayasal, gerekse yasal çözümlerle bu süreç kalıcı çatışmasızlık biçiminde ilerleyerek bir nihayete kavuşabilir. Sonuçta bu insan hakları hukuku çerçevesinde çözülebilecek konular değildir.''
