Şeker İş Sendikası Başkanı Gök: 'Kansere Davetiye Çıkartan Sahte Ballar NBŞ Kotalarının Eseri'

Şeker İş Sendikası Genel başkanı İsa Gök, artan dünya nüfusu ve buna paralel refah seviyesindeki yükselişlerle insanların beslenme alışkanlıklarında meydana gelen bir takım değişikliklerin son yıllarda toplumumuzda uzmanlar tarafından başta obezitiye bağlı olmak üzere kanser, kalp, yüksek tansiyon ve damar hastalıklarının artmasına yol açtığı söyledi.

Kanser Haftası dolayısıyla yayınladığı mesajında Gök, tabi şeker olan pancar şekeri yerine, karbon bağlarına müdahale edilerek, karbon bağ yapısı değiştirilerek elde edilen izoglikoz-früktoz şurubu ile tatlandırılan gıda ve içecekleri tüketen ülkelerde aşırı şişmanlık felaket düzeyine yaklaştıklarını hatırlattı. Gök, "Başta ABD olmak üzere bu gibi ülkelerde sağlık harcamalarına ayrılan kaynağın önemli bir bölümü obeziteye bağlı birçok hastalıkla mücadele için kullanıldığı bilinmektedir. Dünyada pancar vekamıştan üretilen şekerlerin halen tüketimin önemli bir bölümünü karşılamasına rağmen, son yıllarda kimyasal yöntemlerle laboratuar ortamlarında üretilen ve düşük maliyetli sentetik tatlandırıcıların gıda maddelerinde kullanımı, toplumların sağlığını tehdit eder hale gelmiştir" dedi.

"Obeziteye bağlı kanser, kalp, siroz, diyabet gibi çok sayıda hastalığa neden olduğu iddia edilen, Fransa, Hollanda, İngiltere, Yunanistan, İsveç ve Danimarka'da sıfırlanan, NBŞ kotalarının ne yazık ki ülkemizde 2002 yılından bu yana Danıştay Kararlarına rağmen her yıl AB ortalamasının çok üzerinde" diyen Gök, NBŞ üreticileri lehine artırılarak yüzde 15'lere çıkartılması, merdiven altı imalat ve bavul ticareti yoluyla ihtiyacımızın çok üzerinde ülkemize giren kimyasal tatlandırıcıların gıdalardakullanımını 500 bin tonlara ulaştığını iddia etti. Gök şunları kaydetti: "Her zaman söylediğimiz gibi pancarı, kamışı, üzümü kaynattığınızda pekmez oluyorsa, bu ürünlerden elde edilen sakaroz ve glikoz doğal demektir. Çünkü bu ürünlerden elde edilen şekerler, doğada var olduğu şekliyle yani karbon bağ yapısına hiçbir müdahalede bulunulmadan soframıza gelmektedir. Oysa ki bir mısırın karbon yapısını değiştirerek ya da enzimatik hidroliz yöntemiyle (nişastadan) şeker üretmeye kalkarsanız bu şeker doğal şeker olmaz. Doğal olmayan bir şekerin tüketilmesi sonrasında ise insanvücudunda birçok olumsuz durumla karşılaşılmaktadır. İşte bugün piyasada emsallerinden çok daha ucuza satılan bal, baklava, şekerleme v.s. gibi ürünlerde bu doğal olmayan şeker kullanılmakta, insanlar ucuz olması sebebiyle bu ürünleri sağlıklarına tercih etmektedirler. ABD'de yapılan son araştırmalarda kolalı içeceklerde bulunan ve mısır şurubundan yapılan tatlandırıcılar vücut tarafından çok kolaylıkla yağa dönüştürüldüğü ve bu maddenin vücudun ensülin üretme mekanizmasını harekete geçirmediğinden, alınanşekerin kontrol edilmesinin mümkün olmadığı belirtilmektedir. Hatırlanacağı üzere dünyanın en büyük içecek şirketlerinin kanserojen riski taşıdığı için içeceklerin içindeki katkı maddelerini kaldırarak yeni formüller aradığı bilinmektedir. Bir başka gıda markasının ise aldığı radikal kararla 79 ürününde katkı maddelerinin kullanımını kaldırdığı ifade etmesi tesadüf değildir."

Ülkemizde de Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2004 yılında 118 bin 696 olan kanserli hasta sayısı yedi yılda yüzde yüz artarak 216 bine ulaştığını bildiren Gök, "TBMM Meclis Araştırma Komisyonu'nun, 2010 yılı Aralık ayında açıkladığı raporunda da Türkiye'de kanserle yaşayan hasta sayısının yaklaşık 400 bin olduğu, her yıl 150 bin yeni kanser vakası teşhis edildiğine dikkat çekilmiştir. Şeker-İş Sendikası olarak Kanserle Savaş Haftası'nda da her zamanki gibi halkımızı aydınlatmayı çıkar için değil, birinsanlık görevi olarak görmekteyiz. Bu sebeple diyoruz ki; İnsanımızın sağlığı bir avuç çıkar guruplarının ellerine teslim edilmemelidir. Aksi taktirde 20-30 yıl sonra yetişen nesillerimiz arasında kanserli olmayanların sayısının parmakla gösterilecek kadar az olma ihtimali olasılıklar arasındadır. 74 milyon nüfuslu Türkiye'de şeker pancarı dururken ve GDO'lu mısırdan şeker üretiminin halk sağlığını daha da olumsuz etkileyeceği gerçeği ortada iken, gerçeklerin ters yüz edilmeye çalışılması, Türkiye'nin atardamarlarından olan şeker sektörüne hayat veren ve bu sektörden ekmek yiyen işçisinden çiftçisine milyonlarca insanın varlığını yok saymaktır. NBŞ kotasının ortalama yüzde 2 olarak uygulandığı 480 milyon nüfuslu AB ülkelerinde NBŞ üretimi 570 bin ton, iken 75 milyon nüfuslu Türkiye'de Şeker Kurulu'nun yargı kararlarını tanımayan hukuk dışı yaklaşımıyla, 366 bin tona çıkartılması kanserle savaşan değil, adeta kansere davetiye çıkartan yaklaşımlardır ki bu tür yaklaşımlar ülkemiz şeker pancarı sektörünübitirmek isteyen NBŞ lobilerinin ülkemizdeki uzantılarının bir eseridir" dedi.