"Doğal Afet Sigortaları Kurumu Türkiye'yi ileriye taşıyor"
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK)'nun oluşturduğu kurumsal ve mali kapasite ile Türkiye'yi, afetlerle mücadelede, kendi ekonomik gelişmişlik düzeyindeki ülkelerin ilerisine taşıdığını bildirdi.
Babacan, DASK'ın geçen yıl başlattığı ''Şehirler Yarışıyor, Sigortalılar Kazanıyor'' yarışmasında dereceye giren illere ödül verilmesi dolayısıyla düzenlenen törende, gelişmiş ülkelerde afetler nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların yarısına yakını sigorta tarafından karşılanırken, bu oranın gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde oldukça düşük olduğunu belirtti.
Geçen yıl dünyada afetlerin neden olduğu zararların ciddi biçimde arttığına şahit olduklarını, Yeni Zelanda ve Japonya'da yaşanan depremler ve diğer doğa olayları sonucu oluşan maddi kayıpların toplamının 2011 yılında 380 milyar dolara ulaştığını kaydeden Babacan, bu rakamın yaklaşık 105 milyar dolarının, yani yüzde 28'inin sigortacılık sektörü kanalıyla telafi edildiğini söyledi.
DASK'ın, depremin maddi sonuçlarının yönetiminde Türkiye'nin en önemli kazanımlarından birisi olduğunu ifade eden Babacan, ''1999'da yaşadığımız iki büyük depremin ardından kurulan ve 2000'de faaliyete başlayan DASK, aradan geçen zaman zarfında oluşturduğu kurumsal ve mali kapasite ile ülkemizi, afetlerle mücadelede, kendi ekonomik gelişmişlik düzeyindeki ülkelerin ilerisine taşımıştır. Türkiye'yi benzer ülkelerle mukayese ettiğimizde bizim doğal afet sigorta uygulamamız daha ileri bir noktada'' dedi.
DASK ve Zorunlu Deprem Sigortası Programının, kamu-özel sektör işbirliğinin en özgün ve başarılı modellerinden birisi olduğunu anlatan Babacan, DASK'ın sigorta şirketleri, sigorta acenteleri ve banka şubeleri aracılığıyla ev sahiplerine ulaştırdığı Zorunlu Deprem Sigortası poliçelerinin, deprem sonucunda konutlarda oluşabilecek maddi kayıpları uygun bir bedel karşılığında teminat altına aldığını kaydetti. Babacan, sigorta primlerinin bölgeden bölgeye değişmekle birlikte son derece makul ve düşük düzeyde olduğunu söyledi.
Finansal okur-yazarlığın geliştirilmesi gerekiyor
Bir tabiat olayı olan depremi engellemenin mümkün olmadığını, ancak depremin yarattığı kayıpların en aza indirebileceğini ve oluşan maddi kayıpların doğru mekanizmalarla telafi edilebileceğini ifade eden Babacan, şöyle konuştu:
''Bu açıdan maddi hasarların karşılanmasında 'kara gün dostu' olan sigortacılık sektörüne büyük bir görev düşmektedir. Sigorta alışkanlığının yaygınlaşması, maddi kayıpların hızlı ve kolay bir şekilde telafi edilmesi bakımından çok önemli. Bu açıdan finansal okuryazarlığın ülkemizde geliştirilmesi gerekiyor. Çünkü finansal okur-yazarlık düzeyi düşük olan toplumlarda, sigorta alışkanlığı da maalesef düşük oluyor. Son yıllarda finansal eğitimin önemine ilişkin farkındalık arttı. Konuya taraf olan tüm kurumlar görev ve sorumlulukları çerçevesinde sosyal sorumluluk projeleri kapsamında farklı alanlarda çalışıyorlar.''
Sigortacılık tasarruf düzeyinin artırılması açısından önemli
Sigortacılığı, hem meydana gelebilecek maddi kayıpların telafisi bakımından hem de ülke genelinde tasarruf düzeyinin artırılması açısından önemli bir sektör olarak gördüklerini belirten Babacan, sektörün sağlıklı bir şekilde büyümesi, gelişmesi, tasarruf oranlarının artmasına katkıda bulunması için gereken yasal altyapıyı 2007 yılında Sigortacılık Kanunu ve devamında yapılan mevzuat düzenlemeleri ile gerçekleştirdiklerini hatırlattı. Babacan, sigortacılığın daha da gelişmesi için bazı çalışmalar yapmaya devam ettiklerini kaydetti.
Bugün Türkiye'de zorunlu deprem sigortasıyla depreme karşı güvence altına alınan konut sayısının 3 milyon 800 bine ulaştığını anlatan Babacan, bunun geçmişle mukayese edildiğinde iyi bir rakam gibi göründüğünü ancak Türkiye'deki toplam konut sayısına bakıldığında tatmin edici düzeyde olmadığını söyledi. Babacan, bu rakamın daha da artması ve ileride tüm Türkiye'de belirli ölçüde doğal afet sigortasının yaygınlaşmasının en önemli hedeflerinden bir tanesi olduğunu kaydetti.
''Hedefe ulaşmak için işbirliği yapmak gerekir''
Bu hedefe ulaşmak için çeşitli kesimlerle sıkı bir işbirliği yapmak gerektiğini ifade eden Babacan, şöyle devam etti:
''Bu çalışmanın, ev sahiplerinden başka, sigorta sektöründen yerel idarecilere, her kesimden fikir önderinden medyaya kadar çok sayıda paydaşı vardır. Bu nedenle, sigortanın toplumsal hayatımızdaki önceliğini yükseltmek ve karşı karşıya kaldığımız riskleri çağdaş yöntemlerle yönetebilmek için bu dönüşüme hep birlikte destek olmamız gerekiyor. Burada medyamıza da büyük bir görev düşüyor. Vatandaşlar olarak alacağımız tedbirlerle depremin ve doğal afetlerin yol açtığı maddi hasarları telafi edebiliriz. Sigorta yaptırarak depremin konutlarda meydana getireceği küçük-büyük tüm hasarları karşılamak mümkün. Devletin afetzedelere yaptığı yardımlar sigortayı dışlamıyor. Tam tersine sigorta sistemi ve diğer yardım ve destekler birbirini tamamlayan araçlardır. Dolayısıyla tüm bunlar bir bütünün parçalarıdır. Büyük-küçük tüm deprem kayıplarını en doğru ve hızlı şekilde karşılamak ancak sigorta sistemi ile mümkün olmaktadır. Hedeflerimize ulaşmak bakımından, özellikle yerel yönetimlerden artan bir şekilde ilgi ve destek bekliyoruz. Yerel yöneticilerimiz, vatandaşlarımızla iç içe, temas halinde. Biz onlardan sigorta konusunda da toplumu yönlendirmelerini ve yardımcı olmalarını bekliyoruz.''
Babacan, DASK'ın ''Şehirler Yarışıyor, Sigortalılar Kazanıyor'' projesi ve önümüzdeki dönemde hayata geçirmeyi planladığı diğer sosyal projelerin, herkese bu konudaki sorumluluğunu yerine getirmesinde yardımcı ve yol gösterici olacağını ifade etti. Başbakan Yardımcısı Babacan, bu anlamlı yarışmada dereceye giren tüm illeri zorunlu deprem sigortasına gösterdikleri duyarlılık ve elde ettikleri başarılı sonuçlardan dolayı tebrik etti.
DASK'ın düzenlediği bu yarışmanın tüm illeri yapıcı bir rekabet anlayışı içinde depreme karşı başlatılan seferberliğe teşvik ettiğini anlatan Babacan, bu vesileyle, dereceye giren illerin diğer illere örnek olacağına ve afet bilinci, deprem bilinci, sigorta bilinci konularında yapılan çalışmaların daha çok kişiye ulaşacağına inandığını sözlerine ekledi .
Geçen yıl dünyada afetlerin neden olduğu zararların ciddi biçimde arttığına şahit olduklarını, Yeni Zelanda ve Japonya'da yaşanan depremler ve diğer doğa olayları sonucu oluşan maddi kayıpların toplamının 2011 yılında 380 milyar dolara ulaştığını kaydeden Babacan, bu rakamın yaklaşık 105 milyar dolarının, yani yüzde 28'inin sigortacılık sektörü kanalıyla telafi edildiğini söyledi.
DASK'ın, depremin maddi sonuçlarının yönetiminde Türkiye'nin en önemli kazanımlarından birisi olduğunu ifade eden Babacan, ''1999'da yaşadığımız iki büyük depremin ardından kurulan ve 2000'de faaliyete başlayan DASK, aradan geçen zaman zarfında oluşturduğu kurumsal ve mali kapasite ile ülkemizi, afetlerle mücadelede, kendi ekonomik gelişmişlik düzeyindeki ülkelerin ilerisine taşımıştır. Türkiye'yi benzer ülkelerle mukayese ettiğimizde bizim doğal afet sigorta uygulamamız daha ileri bir noktada'' dedi.
DASK ve Zorunlu Deprem Sigortası Programının, kamu-özel sektör işbirliğinin en özgün ve başarılı modellerinden birisi olduğunu anlatan Babacan, DASK'ın sigorta şirketleri, sigorta acenteleri ve banka şubeleri aracılığıyla ev sahiplerine ulaştırdığı Zorunlu Deprem Sigortası poliçelerinin, deprem sonucunda konutlarda oluşabilecek maddi kayıpları uygun bir bedel karşılığında teminat altına aldığını kaydetti. Babacan, sigorta primlerinin bölgeden bölgeye değişmekle birlikte son derece makul ve düşük düzeyde olduğunu söyledi.
Finansal okur-yazarlığın geliştirilmesi gerekiyor
Bir tabiat olayı olan depremi engellemenin mümkün olmadığını, ancak depremin yarattığı kayıpların en aza indirebileceğini ve oluşan maddi kayıpların doğru mekanizmalarla telafi edilebileceğini ifade eden Babacan, şöyle konuştu:
''Bu açıdan maddi hasarların karşılanmasında 'kara gün dostu' olan sigortacılık sektörüne büyük bir görev düşmektedir. Sigorta alışkanlığının yaygınlaşması, maddi kayıpların hızlı ve kolay bir şekilde telafi edilmesi bakımından çok önemli. Bu açıdan finansal okuryazarlığın ülkemizde geliştirilmesi gerekiyor. Çünkü finansal okur-yazarlık düzeyi düşük olan toplumlarda, sigorta alışkanlığı da maalesef düşük oluyor. Son yıllarda finansal eğitimin önemine ilişkin farkındalık arttı. Konuya taraf olan tüm kurumlar görev ve sorumlulukları çerçevesinde sosyal sorumluluk projeleri kapsamında farklı alanlarda çalışıyorlar.''
Sigortacılık tasarruf düzeyinin artırılması açısından önemli
Sigortacılığı, hem meydana gelebilecek maddi kayıpların telafisi bakımından hem de ülke genelinde tasarruf düzeyinin artırılması açısından önemli bir sektör olarak gördüklerini belirten Babacan, sektörün sağlıklı bir şekilde büyümesi, gelişmesi, tasarruf oranlarının artmasına katkıda bulunması için gereken yasal altyapıyı 2007 yılında Sigortacılık Kanunu ve devamında yapılan mevzuat düzenlemeleri ile gerçekleştirdiklerini hatırlattı. Babacan, sigortacılığın daha da gelişmesi için bazı çalışmalar yapmaya devam ettiklerini kaydetti.
Bugün Türkiye'de zorunlu deprem sigortasıyla depreme karşı güvence altına alınan konut sayısının 3 milyon 800 bine ulaştığını anlatan Babacan, bunun geçmişle mukayese edildiğinde iyi bir rakam gibi göründüğünü ancak Türkiye'deki toplam konut sayısına bakıldığında tatmin edici düzeyde olmadığını söyledi. Babacan, bu rakamın daha da artması ve ileride tüm Türkiye'de belirli ölçüde doğal afet sigortasının yaygınlaşmasının en önemli hedeflerinden bir tanesi olduğunu kaydetti.
''Hedefe ulaşmak için işbirliği yapmak gerekir''
Bu hedefe ulaşmak için çeşitli kesimlerle sıkı bir işbirliği yapmak gerektiğini ifade eden Babacan, şöyle devam etti:
''Bu çalışmanın, ev sahiplerinden başka, sigorta sektöründen yerel idarecilere, her kesimden fikir önderinden medyaya kadar çok sayıda paydaşı vardır. Bu nedenle, sigortanın toplumsal hayatımızdaki önceliğini yükseltmek ve karşı karşıya kaldığımız riskleri çağdaş yöntemlerle yönetebilmek için bu dönüşüme hep birlikte destek olmamız gerekiyor. Burada medyamıza da büyük bir görev düşüyor. Vatandaşlar olarak alacağımız tedbirlerle depremin ve doğal afetlerin yol açtığı maddi hasarları telafi edebiliriz. Sigorta yaptırarak depremin konutlarda meydana getireceği küçük-büyük tüm hasarları karşılamak mümkün. Devletin afetzedelere yaptığı yardımlar sigortayı dışlamıyor. Tam tersine sigorta sistemi ve diğer yardım ve destekler birbirini tamamlayan araçlardır. Dolayısıyla tüm bunlar bir bütünün parçalarıdır. Büyük-küçük tüm deprem kayıplarını en doğru ve hızlı şekilde karşılamak ancak sigorta sistemi ile mümkün olmaktadır. Hedeflerimize ulaşmak bakımından, özellikle yerel yönetimlerden artan bir şekilde ilgi ve destek bekliyoruz. Yerel yöneticilerimiz, vatandaşlarımızla iç içe, temas halinde. Biz onlardan sigorta konusunda da toplumu yönlendirmelerini ve yardımcı olmalarını bekliyoruz.''
Babacan, DASK'ın ''Şehirler Yarışıyor, Sigortalılar Kazanıyor'' projesi ve önümüzdeki dönemde hayata geçirmeyi planladığı diğer sosyal projelerin, herkese bu konudaki sorumluluğunu yerine getirmesinde yardımcı ve yol gösterici olacağını ifade etti. Başbakan Yardımcısı Babacan, bu anlamlı yarışmada dereceye giren tüm illeri zorunlu deprem sigortasına gösterdikleri duyarlılık ve elde ettikleri başarılı sonuçlardan dolayı tebrik etti.
DASK'ın düzenlediği bu yarışmanın tüm illeri yapıcı bir rekabet anlayışı içinde depreme karşı başlatılan seferberliğe teşvik ettiğini anlatan Babacan, bu vesileyle, dereceye giren illerin diğer illere örnek olacağına ve afet bilinci, deprem bilinci, sigorta bilinci konularında yapılan çalışmaların daha çok kişiye ulaşacağına inandığını sözlerine ekledi .