'Göçmen Korkusu Ekonomik Değil, Sosyal Etkenlerden Kaynaklanıyor”

Avrupa genelinde yapılan son araştırmalarda göçmenler hakkındaki önyargıların kökeninde ekonomik gerekçelerin değil sosyal etkenlerin olduğu ortaya çıktı.

Bu arada göçmenler hakkındaki önyargıların sadece Almanya ile sınırlı olmadığı ve AB genelinde yaygın bir fenomen olduğu belirlendi. Aynı araştırma Avrupalıların artık siyasetçilerin “göçmenler ekonomi için kazançtır” yönündeki iddiasını yeterli bulmadığını da gözler önüne serdi.

Almanya'da son dönemde satış rekoru kıran kitapların başında Thilo Sarrazin'in “Almanya Kendini Yok Ediyor” başlıklı kitabı geliyor. Aşırı göçün Almanya'yı yok ettiği tezi merkeze alınarak kurgulanan kitap 22,90 Euro gibi yüksek bir fiyattan satılmasına rağmen satış rekoru kırarak 1,3 milyon kişi tarafından satın alındı ve alınmaya da devam ediyor. Diğer yandan ise siyaset ve ekonomi çevreleri göçmenler hakkındaki önyargıları besleyen ve büyüten bu kitabı sahiplenen geniş bir toplumsal tabakaya göçün ve göçmenlerin ekonomi için ne kadar büyük bir kazanç olduğunu anlatmaya çalışıyor. Fakat bu gerekçe yine de Sarrazin'in kitabını satın alan kitlenin görüşünü değiştirmeye yetmiyor. Kitap etrafında gerçekleştirilen tartışmalar yabancılar hakkındaki önyargıların ve çekinceli tavrın toplumda derin kökleri olduğuna işaret ediyor. Ancak yapılan son araştırmalardan biri bunun niçin böyle olduğunu ve bu fenomenin aslında sadece Alman toplumuna has bir durum olmadığını ortaya koydu.

“Göç, Ücret ve Sosyokültürel Etkenler” başlıklı araştırmayı Londra Üniversitesi'nin iktisat profesörlerinden Christian Dustmann ve Ian Preston ile California Üniversitesi'nin ekonomi profesörlerinden David Card gerçekleştirdi. Buna göre AB vatandaşlarına en büyük kaygılarının ne olduğu sorulduğunda başta Yunanistan ve Macaristan gelmek üzere en çok verilen dördüncü yanıtın “göçmenler” olduğu belirlendi. Hatta Almanya göçmenlere ilişkin korkularda orta sıralarda yer aldı. Araştırma ekibinin verilen yanıtlara ilişkin değerlendirmesi ise şu yönde: “Avrupa genelinde daha fazla göç alınmasına karşı yaygın bir toplumsal muhalefet olduğu görülüyor.”

Yabancılara karşı toplumsal muhalefetin kökenini araştıran iktisatçılar bu sorunun yanıtını bulmakta bugüne kadar zorlanıyordu. Çünkü göçün ve göçmenlerin ekonomik maliyeti göreceli olarak düşük kaldığı gibi, göçmenlerin bulundukları ülkelerin ekonomilerine yaptığı katkı, neden oldukları maliyeti genellikle aşıyor. Card, Dustmann ve Preston bu durumu, “Göçmen karşıtlığının boyutu tam bir muamma.” şeklindeki sözleriyle tasvir ediyor. 21 Avrupa ülkesinde 40 bin Avrupalının katıldığı anketleri değerlendiren üç uzmanın vardığı sonuç ise çok çarpıcı oldu. Çünkü yabancıları istemeyenlerin gerekçeleri arasında işini kaybetmek ya da ücretlerin düşecek olması öne çıkmadı. Avrupalıları en çok kaygılandıran hususun kendi alışık oldukları kültürel ve sosyal yapının değişmesi olduğu belirlendi.

Araştırmada yabancıları istemeyenlerin gerekçeleri arasında sosyokültürel etkenlerin iktisadi sebeplere kıyasla iki ila beş kat fazla olduğu tespit edildi. Diğer yandan ise daha düşük eğitimli kesimde göçmenlere karşı çıkan kesimin yüzde 70'inin toplumda sadece ortak dil, din ve geleneklerin geçerli olmasında ısrarcı olduğu görüldü. Ayrıca yaşlı kesimin gençlere kıyasla yabancılara daha fazla hoşgörü gösterdiği belirlendi.

Bu arada daha fakir üçüncü dünya ülkelerinden gelen göçmenlerin AB ülkelerinden gelenlere kıyasla daha az istendiği saptandı. Bunda da en büyük gerekçenin, üçüncü dünyadan gelecek göçmenlerin sosyal yardım alacak olması ya da iş piyasasını işgal edecek olmalarının değil, kültürel farklılıklar olduğu anlaşıldı. Araştırmanın ortaya çıkardığı en büyük gerçek ise politikacıların artık halka göçü ve göçmeleri cazip göstermek için iktisadi argümanları sıralamasının yeterli olmayacağı oldu.