Fransa, İngiltere ve İtalya'da Gazetecilere Siyasi Baskı Var
Avrupa'nın önemli ülkelerinden Fransa, İngiltere ve İtalya'da basın mensupları siyasetçilerin baskılarından şikayetçi.
İngiltere'de siyasetçiler rahatsızlık duydukları haberle ilgili muhabiri arayıp doğrudan müdahale ederken Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, bir gazeteciye 'ağzını burnunu kırarım' tehdidiyle gündeme gelmişti. Alman Tagesspiegel gazetesinin haberine göre basın üzerinde siyasetin baskı uyguladığı diğer bir ülke ise İtalya.
Avrupa Birliği üyesi Macaristan'da muhafazakar yönetimin basına yasal sınırlama getirmesi ve sansür uygulaması AB ülkelerinde iktidarların basın üzerindeki baskısının tek örneğini oluşturmuyor. Berlin merkezli Tagesspiegel gazetesi Fransa, İngiltere ve İtalya'da siyasetçilerin basın üzerindeki baskısı ile ilgili örneklerin yer aldığı bir haber yayınladı. Her üç ülkede de basın mensupları ‘siyaset sahnesindeki olayları kamuoyuna istenilen şeffaflıkta yansıtamamaktan' şikayetçi. Basın mensupları haberlerin siyasetçilerin çıkarlarına uymadığı durumda ‘tehdit, zorbalık veya sansürle' karşılaştıklarını dile getirdi.
İngiltere'de üst düzey bir siyasetçi kendisini rahatsız eden bir haber yayınlandığında, doğrudan gazeteciyi arayabiliyor ve hakaretlerde bulunabiliyordu. Dünyaca ünlü Ruport Murcoh'a bağlı News of the World gazetesinin merkezinde yer aldığı skandal ortaya çıktıktan sonra ise bu durumda değişiklik yaşandı. Murdoch'un gazetesinin özel muhbirler aracılığı ile politikacıları izletmesi, siyasetçilerin gözünü korkuttu.
Gazetecilerin, politikacılar ve devlet adamlarından taciz ve tehdit edildiği bir başka ülke ise Fransa. Gazetecilere karşı devamlı aşağılayıcı bir tutum sergileyen Nicolas Sarkozy “Le Point” isimli gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Franz-Olivier Giesbert'i tehdit etmişti. Francois Mitterrand ve Jaques Chirac hakkında biyografi yazan Giesbert, geçen yıl Sarkozy hakkında bir kitabı yayınladı. Kitap, Sarkozy'nin eşi Carla Bruni'nin evlenmeden önceki aşk hayatını irdeliyordu. Sarkozy Giesbert'e telefonla ulaşıp, yaklaşık 40 dakika süren hakaret ve tehditlerin ardından “Başkanlığı bıraktığım gün seni bulup, ağzını burnunu dağıtacağım!” dedi.
Gazeteciden, Carla Bruni'den özür dilemesini isteyen Sarkozy, Giebert'in direnişi ile karşılaşınca yine kendinden geçip, “Bunların yayınlanmasından sen sorumlusun, bunu ölene kadar unutmayacağım!” dedi. “Semaine Critique” adlı TV programının Fransız devlet televizyonu France 2'de yapımcısı olan Giesbert'in programı bu hadiselerden kısa bir süre sonra kaldırıldı.
İtalya'da ise basın özgürlüğü ile ilgili daha vahim olaylar yaşanıyor. Devlet Televizyonu RAİ'in çalışanları yıllardan beri devam eden politik müdahalelere adeta alıştı. Eski Başbakan Silvio Berlusconi, her ay RAİ'deki “Talk Show”lara bizzat kendisi telefonla bağlanıp, sunucu ve yapımcılara türlü hakaretlerde bulunuyordu. Devlet televizyonu çalışanları işten atılması, programların yayından kaldırılması, hatta Berlusconi yönetimini eleştiren televizyon kanallarının reklamlarının kesilmesi basın siyaset ilişkisinde yaşanan olaylardan sadece birkaçı .
Avrupa Birliği üyesi Macaristan'da muhafazakar yönetimin basına yasal sınırlama getirmesi ve sansür uygulaması AB ülkelerinde iktidarların basın üzerindeki baskısının tek örneğini oluşturmuyor. Berlin merkezli Tagesspiegel gazetesi Fransa, İngiltere ve İtalya'da siyasetçilerin basın üzerindeki baskısı ile ilgili örneklerin yer aldığı bir haber yayınladı. Her üç ülkede de basın mensupları ‘siyaset sahnesindeki olayları kamuoyuna istenilen şeffaflıkta yansıtamamaktan' şikayetçi. Basın mensupları haberlerin siyasetçilerin çıkarlarına uymadığı durumda ‘tehdit, zorbalık veya sansürle' karşılaştıklarını dile getirdi.
İngiltere'de üst düzey bir siyasetçi kendisini rahatsız eden bir haber yayınlandığında, doğrudan gazeteciyi arayabiliyor ve hakaretlerde bulunabiliyordu. Dünyaca ünlü Ruport Murcoh'a bağlı News of the World gazetesinin merkezinde yer aldığı skandal ortaya çıktıktan sonra ise bu durumda değişiklik yaşandı. Murdoch'un gazetesinin özel muhbirler aracılığı ile politikacıları izletmesi, siyasetçilerin gözünü korkuttu.
Gazetecilerin, politikacılar ve devlet adamlarından taciz ve tehdit edildiği bir başka ülke ise Fransa. Gazetecilere karşı devamlı aşağılayıcı bir tutum sergileyen Nicolas Sarkozy “Le Point” isimli gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Franz-Olivier Giesbert'i tehdit etmişti. Francois Mitterrand ve Jaques Chirac hakkında biyografi yazan Giesbert, geçen yıl Sarkozy hakkında bir kitabı yayınladı. Kitap, Sarkozy'nin eşi Carla Bruni'nin evlenmeden önceki aşk hayatını irdeliyordu. Sarkozy Giesbert'e telefonla ulaşıp, yaklaşık 40 dakika süren hakaret ve tehditlerin ardından “Başkanlığı bıraktığım gün seni bulup, ağzını burnunu dağıtacağım!” dedi.
Gazeteciden, Carla Bruni'den özür dilemesini isteyen Sarkozy, Giebert'in direnişi ile karşılaşınca yine kendinden geçip, “Bunların yayınlanmasından sen sorumlusun, bunu ölene kadar unutmayacağım!” dedi. “Semaine Critique” adlı TV programının Fransız devlet televizyonu France 2'de yapımcısı olan Giesbert'in programı bu hadiselerden kısa bir süre sonra kaldırıldı.
İtalya'da ise basın özgürlüğü ile ilgili daha vahim olaylar yaşanıyor. Devlet Televizyonu RAİ'in çalışanları yıllardan beri devam eden politik müdahalelere adeta alıştı. Eski Başbakan Silvio Berlusconi, her ay RAİ'deki “Talk Show”lara bizzat kendisi telefonla bağlanıp, sunucu ve yapımcılara türlü hakaretlerde bulunuyordu. Devlet televizyonu çalışanları işten atılması, programların yayından kaldırılması, hatta Berlusconi yönetimini eleştiren televizyon kanallarının reklamlarının kesilmesi basın siyaset ilişkisinde yaşanan olaylardan sadece birkaçı .