Özal'ın ölümünde çarpıcı gelişme
O dönemde Köşk’te çalışan iki kadın görevli, ‘en şüpheli’ kişiler olarak yer aldı.
Emniyet İstihbarat 'ın Devlet Denetleme Kurulu 'nun talebi üzerine 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal 'ın şüpheli ölümüyle ilgili 20 kişinin ifadesini aldığı ortaya çıktı. Bu ifadeler daha sonra rapor haline getirilerek DDK 'ya sunuldu. Raporda, o dönemde Köşk 'te çalışan iki kadın görevli, 'en şüpheli ' kişiler olarak yer aldı.
Zaman gazetesinin haberine göre, merhum Turgut Özal 'ın otopsisinde zehirlendiğinin ortaya çıkmasının yankıları sürüyor. Adli Tıp Kurumu raporu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 'na ulaşmasının ardından Özal soruşturması derinleştirilecek. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 'ün talimatıyla Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan raporda, ölümün şüpheli olduğu aktarılmıştı. DDK 'nın söz konusu raporu hazırlamadan önce Savcılık 'tan o dönem Köşk 'te görev yapan 20 kişinin ifadesinin alınmasını talep ettiği ortaya çıktı. DDK 'nın talebini dikkate alan savcılık, Emniyet 'ten aralarından merhumun eşi Semra Özal ile oğlu Ahmet Özal 'ın da bulunduğu şahısların ifadelerini almasını istedi. Bunun üzerine harekete geçen emniyet, adı geçen 20 kişiyi tek tek sorguladı. Ardından bu ifadeleri rapor haline getirerek savcılık kanalıyla DDK 'ya ulaştırdı. Raporda, o dönemde Köşk 'te çalışan S.K. ve N.F.B., 'en şüpheli kişiler ' olarak geçiyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı 'nın DDK 'ya gönderdiği raporda Özal 'ın ölümüyle ilgili olarak, şüpheli görülen bütün durum ve kişilere ayrıntılı olarak yer veriliyor. Rapora göre merhum Cumhurbaşkanı 'nın eşi Semra Özal, oğlu Ahmet Özal, o dönemde Cumhurbaşkanı Başyaveri görevinde bulunan emekli Org. Arslan Güner ile Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olan emekli Org. Mehmet Kemal Yamak 'ın aralarında bulunduğu yaklaşık 20 kişinin ifadelerine başvurulmuş. İfadeler doğrultusunda da bazı kişilere çapraz sorgu yapıldı. İfadesine başvurulan görgü tanıklarının çelişkili açıklamalarda bulundukları, ölümün; Köşk 'te mi, yolda mı yoksa hastanede mi gerçekleştiği noktasında farklı beyanlar bulunduğunun altı çiziliyor. Raporda o dönemde Köşk 'te çalışan iki kadın görevliye dikkat çekiliyor. Bu iki kadının, 'en ciddi şüpheli pozisyonu 'nda olduğu şöyle dile getiriliyor: “Bu kişilerden S.K. halen Semra Özal 'ın yanında çalışmaktadır ve en ciddi şüpheli konumundadır. S.K., olay günü Köşk 'te olmasına rağmen ifadesinde Köşk 'te olduğunu kabul etmemektedir. Diğer görevli N. F. B., 1996 yılına kadar Semra Hanım 'ın yanında çalışmıştır. Şu an bir İskoçya vatandaşı ile evlidir ve yurtdışında yaşamaktadır. Türkiye 'ye sık sık giriş çıkış yapmaktadır.”
DDK 'nın hazırladığı rapor, Özal 'ın hayatını kaybettiği gün Köşk 'te yaşananları 'akıl tutulması ' olarak nitelerken, otopsi konusundaki ihmalleri çarpıcı ifadelerle gözler önüne seriyordu: “Görevi başında ve ani şekilde ölen bir cumhurbaşkanının ölümü her zaman 'şüpheli ' bir ölümdür. Bu itibarla ölüm nedeninin belirlenmesi amacıyla herhangi bir otopsi ve/veya Köşk yerleşkesinde delil tespiti benzeri işlemlerin yapılmamış olması tam anlamıyla 'akıl tutulması ' ile izah edilebilecek bir durumdur. Öyle ki, mezkur akıl tutulması, dönemin ilgili devlet organlarına ve merhumun yakınlarına tam anlamıyla hakim olmuştur. Tıbbi Uzmanlar Heyeti raporunda, 'kalp dışı ve özellikle de doğal ölüm nedenleri dışındaki ihtimallerin ' de düşünülmesi gerektiği ve bazı bulguların ise ölüm nedeni olarak 'organofosfat zehirlenmesini ' de akla getirebileceği ifade edilmektedir.”
DDK 'nın raporu üzerine açılan soruşturma sonunda Özal 'ın mezarı ölümünden 19 yıl sonra yeniden açıldı. Alınan örnekler üzerinde yapılan detaylı incelemeler sonrası hem İstanbul hem de Ankara adli tıp kurumları cesette 4 çeşit zehir tespit etti. Özal 'ın 'tedrici ' olarak zehirlendiğinin ileri sürülmesi, 'kim zehirledi ' sorusunu da beraberinde getirdi.
Zaman gazetesinin haberine göre, merhum Turgut Özal 'ın otopsisinde zehirlendiğinin ortaya çıkmasının yankıları sürüyor. Adli Tıp Kurumu raporu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 'na ulaşmasının ardından Özal soruşturması derinleştirilecek. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 'ün talimatıyla Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan raporda, ölümün şüpheli olduğu aktarılmıştı. DDK 'nın söz konusu raporu hazırlamadan önce Savcılık 'tan o dönem Köşk 'te görev yapan 20 kişinin ifadesinin alınmasını talep ettiği ortaya çıktı. DDK 'nın talebini dikkate alan savcılık, Emniyet 'ten aralarından merhumun eşi Semra Özal ile oğlu Ahmet Özal 'ın da bulunduğu şahısların ifadelerini almasını istedi. Bunun üzerine harekete geçen emniyet, adı geçen 20 kişiyi tek tek sorguladı. Ardından bu ifadeleri rapor haline getirerek savcılık kanalıyla DDK 'ya ulaştırdı. Raporda, o dönemde Köşk 'te çalışan S.K. ve N.F.B., 'en şüpheli kişiler ' olarak geçiyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı 'nın DDK 'ya gönderdiği raporda Özal 'ın ölümüyle ilgili olarak, şüpheli görülen bütün durum ve kişilere ayrıntılı olarak yer veriliyor. Rapora göre merhum Cumhurbaşkanı 'nın eşi Semra Özal, oğlu Ahmet Özal, o dönemde Cumhurbaşkanı Başyaveri görevinde bulunan emekli Org. Arslan Güner ile Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olan emekli Org. Mehmet Kemal Yamak 'ın aralarında bulunduğu yaklaşık 20 kişinin ifadelerine başvurulmuş. İfadeler doğrultusunda da bazı kişilere çapraz sorgu yapıldı. İfadesine başvurulan görgü tanıklarının çelişkili açıklamalarda bulundukları, ölümün; Köşk 'te mi, yolda mı yoksa hastanede mi gerçekleştiği noktasında farklı beyanlar bulunduğunun altı çiziliyor. Raporda o dönemde Köşk 'te çalışan iki kadın görevliye dikkat çekiliyor. Bu iki kadının, 'en ciddi şüpheli pozisyonu 'nda olduğu şöyle dile getiriliyor: “Bu kişilerden S.K. halen Semra Özal 'ın yanında çalışmaktadır ve en ciddi şüpheli konumundadır. S.K., olay günü Köşk 'te olmasına rağmen ifadesinde Köşk 'te olduğunu kabul etmemektedir. Diğer görevli N. F. B., 1996 yılına kadar Semra Hanım 'ın yanında çalışmıştır. Şu an bir İskoçya vatandaşı ile evlidir ve yurtdışında yaşamaktadır. Türkiye 'ye sık sık giriş çıkış yapmaktadır.”
DDK 'nın hazırladığı rapor, Özal 'ın hayatını kaybettiği gün Köşk 'te yaşananları 'akıl tutulması ' olarak nitelerken, otopsi konusundaki ihmalleri çarpıcı ifadelerle gözler önüne seriyordu: “Görevi başında ve ani şekilde ölen bir cumhurbaşkanının ölümü her zaman 'şüpheli ' bir ölümdür. Bu itibarla ölüm nedeninin belirlenmesi amacıyla herhangi bir otopsi ve/veya Köşk yerleşkesinde delil tespiti benzeri işlemlerin yapılmamış olması tam anlamıyla 'akıl tutulması ' ile izah edilebilecek bir durumdur. Öyle ki, mezkur akıl tutulması, dönemin ilgili devlet organlarına ve merhumun yakınlarına tam anlamıyla hakim olmuştur. Tıbbi Uzmanlar Heyeti raporunda, 'kalp dışı ve özellikle de doğal ölüm nedenleri dışındaki ihtimallerin ' de düşünülmesi gerektiği ve bazı bulguların ise ölüm nedeni olarak 'organofosfat zehirlenmesini ' de akla getirebileceği ifade edilmektedir.”
DDK 'nın raporu üzerine açılan soruşturma sonunda Özal 'ın mezarı ölümünden 19 yıl sonra yeniden açıldı. Alınan örnekler üzerinde yapılan detaylı incelemeler sonrası hem İstanbul hem de Ankara adli tıp kurumları cesette 4 çeşit zehir tespit etti. Özal 'ın 'tedrici ' olarak zehirlendiğinin ileri sürülmesi, 'kim zehirledi ' sorusunu da beraberinde getirdi.