Erdoğan: Kuvvetler Ayrılığında Karşı Olduğumuz Konu Erklerin Yetki İhlalidir
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kuvvetler ayrılığı prensibini en güçlü savunan partinin lideri olduğunu belirterek, karşı olduğu konunun erklerin yetki ihlali olduğunu söyledi.
Erdoğan, NTV canlı yayınında, kuvvetler ayrılığıyla ilgili tartışma konusu olan açıklamasıyla ilgili soruyu cevapladı. "Siz kuvvetler ayrılığına karşı mısınız" soruna cevap veren Erdoğan, "Türkiye'de kuvvetler ayrılığı prensibini en güçlü savunan partinin lideriyim." dedi.
Konya'da işadamlarıyla yaptıkları sohbet toplantısında bu sözleri sarfettiğini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: "Biz içerikle ilgili olan, yaşadığımız sıkıntıları o toplantıda dile getirdik. Bu süreç içerisinde sorumluluk altında olan biziz. Mesuliyeti olan biziz. Ama sırtında küfe olmayanlar rahat konuşuyorlar. Ben bir Başbakan olarak, milletim adına, ülkem adına konuşuyorum; ve bu sorumlulukla da milletimin bazı gerçekleri bilmesini istiyorum. Kuvvetyler ayrılığı dediğimiz, yasama, yürütme, yargının, malum anayasada, yasalarda belirlenmiş bir hareket alanı vardır. Bu belirlenmiş alan içerisinde bunlar hareket etmek durumundadır. Dolayısıyla yasama yürütmenin alanına giremez, yürütme yasamanın alanına giremez. Yürütme yargının yerinde olamaz, yargı yürütme veya yasamanın yerinde olamaz. Bunların hepsinin alanı bellidir. Fakat bizim ülkemizde öyle zamanlar yaşadık ki, yargı bazen yasamanın da alanına müdahale etti, yürütmenin de alanına müdahale etti. Bunların en açık uygulaması, 'yerindelik' konusunda kendini ortaya koymuştur." Yargının 'yerindelik' alanına müdahalesi olarak bazı örnekler veren Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: Özellikle mesela bir 367 olayı yaşadık ki, cumhurbaşkanıyla ilgili konuda, yargı Meclis'e, yasama organına müdahil oldu. 411 olayı yaşadık ki tarihi bir olaydır, bir anayasayı, özellikle anayasa maddesini değiştirmeye yönelik bir olaydır, kalktı Anayasa Mahkemesi, yargı, burada buna müdahil oldu. Burada yargı, 'Bu hukuka uygun mudur değil midir' ancak buna bakabilir. Bunun dışında herhangi bir yerindelik değerlendirmesi yapamaz. Yani kendisini yasama organının yerine koyamaz. Ama burda kalkmış, yasama organının yerine koymuşlardı." Erdoğan, Galataport, özelleştirilmesi sürecinde karşılaştıkları engelleri de hatırlatarak, "Bir başka konuyu Yürütme'de yaşadık. Yürütme organı, Hükümet olarak biz adım atıyoruz, Galaport'un satışı... Satışı biz yapıyoruz, ama Yargı, bunu engelliyor. Burada Yargının yapacağı nedir, 'Siz bu satışı bu şartlarda yapamazsınız, şu eksik' dersin. Ben o eksiği gidermek suretiyle gene bu özelleştirmeyi yaparım. Ama sen bana 'Yapamazsın' diyemezsin. Çünkü yapmamı engelleyen bir yasa maddesi yoktur." dedi.
İzmir Limanı'nın satışında karşılaştıkları engelleri de anlatan Erdoğan, "Danıştay 2 ayda kararını vermesi gerekirken, 2 yılı aşkın bir sürede karar vermiş, dolayısıyla orayı alan firma, satıştan çekilmiştir. Buradan da biz Türkiye Cumhuriyeti olarak hem dünyada prestij kaybediyoruz, hem de böyle bir imkanı ülke olarak kaybediyoruz. Burda kaybeden kimdir, millettir. Neden, yargının bu şekildeki yasanın dışında çıkarak atmış olduğu adımlar sebebiyle. Bizim burada karşı olduğumuz konu budur. Yasama, yürütme ve yargının buradaki yetki ihlaline karşı oluşumuzdur. Bunun dışında herhangi bir şey değildir. Biz bir defa kuvvetler ayrılığını en güçlü şekilde savunan ülkeyiz. Çünkü bunun bedelini biz ağır ödedik. Geçmişte ödedik. Düşünün Türkiye'de 330'a yakın bir oya sahip iktidar partisiyken kapatılmayla karşı karşıya kalmış olan partiyiz biz. Onun için diyoruz ki biz burada, erkler, yetki ihlaline gitmesin. Yasama da gitmesin, yütürme de yargı da gitmesin." diye konuştu.
Konya'da işadamlarıyla yaptıkları sohbet toplantısında bu sözleri sarfettiğini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: "Biz içerikle ilgili olan, yaşadığımız sıkıntıları o toplantıda dile getirdik. Bu süreç içerisinde sorumluluk altında olan biziz. Mesuliyeti olan biziz. Ama sırtında küfe olmayanlar rahat konuşuyorlar. Ben bir Başbakan olarak, milletim adına, ülkem adına konuşuyorum; ve bu sorumlulukla da milletimin bazı gerçekleri bilmesini istiyorum. Kuvvetyler ayrılığı dediğimiz, yasama, yürütme, yargının, malum anayasada, yasalarda belirlenmiş bir hareket alanı vardır. Bu belirlenmiş alan içerisinde bunlar hareket etmek durumundadır. Dolayısıyla yasama yürütmenin alanına giremez, yürütme yasamanın alanına giremez. Yürütme yargının yerinde olamaz, yargı yürütme veya yasamanın yerinde olamaz. Bunların hepsinin alanı bellidir. Fakat bizim ülkemizde öyle zamanlar yaşadık ki, yargı bazen yasamanın da alanına müdahale etti, yürütmenin de alanına müdahale etti. Bunların en açık uygulaması, 'yerindelik' konusunda kendini ortaya koymuştur." Yargının 'yerindelik' alanına müdahalesi olarak bazı örnekler veren Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: Özellikle mesela bir 367 olayı yaşadık ki, cumhurbaşkanıyla ilgili konuda, yargı Meclis'e, yasama organına müdahil oldu. 411 olayı yaşadık ki tarihi bir olaydır, bir anayasayı, özellikle anayasa maddesini değiştirmeye yönelik bir olaydır, kalktı Anayasa Mahkemesi, yargı, burada buna müdahil oldu. Burada yargı, 'Bu hukuka uygun mudur değil midir' ancak buna bakabilir. Bunun dışında herhangi bir yerindelik değerlendirmesi yapamaz. Yani kendisini yasama organının yerine koyamaz. Ama burda kalkmış, yasama organının yerine koymuşlardı." Erdoğan, Galataport, özelleştirilmesi sürecinde karşılaştıkları engelleri de hatırlatarak, "Bir başka konuyu Yürütme'de yaşadık. Yürütme organı, Hükümet olarak biz adım atıyoruz, Galaport'un satışı... Satışı biz yapıyoruz, ama Yargı, bunu engelliyor. Burada Yargının yapacağı nedir, 'Siz bu satışı bu şartlarda yapamazsınız, şu eksik' dersin. Ben o eksiği gidermek suretiyle gene bu özelleştirmeyi yaparım. Ama sen bana 'Yapamazsın' diyemezsin. Çünkü yapmamı engelleyen bir yasa maddesi yoktur." dedi.
İzmir Limanı'nın satışında karşılaştıkları engelleri de anlatan Erdoğan, "Danıştay 2 ayda kararını vermesi gerekirken, 2 yılı aşkın bir sürede karar vermiş, dolayısıyla orayı alan firma, satıştan çekilmiştir. Buradan da biz Türkiye Cumhuriyeti olarak hem dünyada prestij kaybediyoruz, hem de böyle bir imkanı ülke olarak kaybediyoruz. Burda kaybeden kimdir, millettir. Neden, yargının bu şekildeki yasanın dışında çıkarak atmış olduğu adımlar sebebiyle. Bizim burada karşı olduğumuz konu budur. Yasama, yürütme ve yargının buradaki yetki ihlaline karşı oluşumuzdur. Bunun dışında herhangi bir şey değildir. Biz bir defa kuvvetler ayrılığını en güçlü şekilde savunan ülkeyiz. Çünkü bunun bedelini biz ağır ödedik. Geçmişte ödedik. Düşünün Türkiye'de 330'a yakın bir oya sahip iktidar partisiyken kapatılmayla karşı karşıya kalmış olan partiyiz biz. Onun için diyoruz ki biz burada, erkler, yetki ihlaline gitmesin. Yasama da gitmesin, yütürme de yargı da gitmesin." diye konuştu.