Yaşlılara Aile Ortamı Sıcaklığında Hizmet
Türkiye nüfusu yaşlanıyor.
Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan ‘Yaşlanma Ulusal Eylem Planı Uygulama Programı Taslağı’na göre ülkede yaşlı nüfus oranı tarihinin en yüksek noktasına ulaşmış durumda. Türkiye’de 1985 yılında 65 yaş üstü kişilerin oranı yüzde 4,2 iken 2011’de bu oranın yüzde 7,34’ e ulaştı. 60 yaş üstü kişilerin genel nüfusa oranı 2011 yılı itibari ile yüzde 10,78‘dir. Taslakta, Türkiye, yaşlanma sürecinin hızla gerçekleşeceği ülkelerden biri olarak görülüyor. 2040’a kadar yaşlı nüfusta yüzde 20’lik bir artış beklenmekte. Doğumda beklenen yaşam süresi 1950’den günümüze kadar yaklaşık 25 yıllık bir artış göstermiş ve 74,70 yaşa çıkmış. Yaşlı nüfus arttıkça bu alanda sunulan bakım ve rehabilitasyon desteği daha da önem kazanıyor.Huzurevlerine duyulan ihtiyaç artıyor. Adana’da 156 yaşlı huzurevlerine yerleşmek için sıra bekliyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, özürlüler için sunduğu evde bakım hizmetini yaşlılar için de devreye soktu. Yaşlıların sosyal hayattan kopmadan ev ortamı sıcaklığını amaçlayan bu adım Adana’da yıllardır uygulanıyor. Adana Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde hayırsever kurum ve kişiler tarafından inşa edilen 42 metrekarelik 2 odalı 40 'küçük evde' 72 yaşlı barınıyor. Aylık 330 TL kira karşılığında evlerde kalan yaşlılara devlet her türlü konforu sunuyor. Yemek, bakım ve sağlık hizmeti alan yaşlılar pazar alışverişine gidebiliyor. Evde televizyon izleyip, yemek ve misafir ağırlayabiliyor. Merkez Müdürü Nurdan Avcı, kurumda barınan 246 yaşlı sayısının devamlı arttığını söyledi.
Geleneklerine bağlı bir toplum yapısına rağmen yaşlı nüfusun hızla çoğaldığını vurgulayan Avcı, çalışan anne–baba ve çocukların da okulda olmalarıyla yaşlı bakımının aile için sorun haline dönüştüğünü kaydetti.
Alzheimer ve demans vakalarında artış yaşandığına dikkat çeken Avcı, “Siz ne kadar atanıza düşkün olsanız, alzheimer demans bir yaşlının bakımını evde sağlamak çok zordur. Huzurevlerinin hizmet kalitesi arttı. İşler profesyonelce yapılıyor. Yaşlıların da hayata bakışı değişiyor. ‘Ben oğluma, kızıma yük olmak istemem’ diyorlar. Huzurevi’nde ‘yiyip, içiyorum; rahatım yerinde’ diyenlerin sayısı da fazla.” dedi.
1997’den buyana açılan ‘küçük evlerde’ ağırlıklı karı–kocanın kaldığını hatırlatan Avcı, şöyle devam etti: “Bakanlığın evde yaşlı bakım hizmeti var. Amaç bu kişilerin yaşadığı ortamdan koparılmadan hayatlarını sürdürmeleri. Adana’da bu tarz yaşlıların sağlık takibi yapılıyor. Biz yıllardır yaşlılarımıza ev ortamı sunuyoruz. Hayal gibi başlayan bir projeydi. Ama kurumun vizyonu haline geldi. Açık mutfak, salon, banyo, tuvalet, balkonu ve bahçesi olan bu evler üç sokak şeklinde adeta yaşlı köyü gibi… Sakinlerimiz huzurevi psikolojini hissetmeden, özel hayatlarını koruyarak, evlerinde gibi yaşıyorlar. Bizden profesyonel katkı alıyorlar. İki öğün yemekleri, haftalık kahvaltı, sağlık kontrolleri yapılıyor ve bütün sosyal aktivitelere katılıyorlar. Kendilerin güvende hissediyorlar. Bir yerden döndüklerinde ‘evimize geldik’ diyorlar. Misafirliğe gidilip, geliniyor. Sokaklarında çocuklar oynuyor. Güneş enerjisi, kaloriferi, klimaları var.” Beş yıldır evde eşiyle birlikte kalan 2 çocuk annesi Lütfiye Görgün (71) daha önce dayalı–döşeli lüks bir dairede kaldığını, fakat apartmanda yalnızlık çektiğini anlattı. Çok mutlu olduğunu açıklayan Görgün, “Allah geçinden versin, daha önce ben ölürsem eşim nasıl olur, diye düşünüyordum. Ama şimdi bu endişeyi taşımıyorum. Her şeyimiz var. Bu evlerin çoğalması lazım. Bahçemiz var. Meyve yetiştirdik.” şeklinde konuştu.
3 çocuk annesi Perihan Gözde ise kendi evini bırakıp, bu evlerde kalmayı tercih ettiğini hatırlattı. Gözde, kimseye yük olmak istediğini ve burada her şeyin dört dörtlük olduğunu ifade etti.
Geleneklerine bağlı bir toplum yapısına rağmen yaşlı nüfusun hızla çoğaldığını vurgulayan Avcı, çalışan anne–baba ve çocukların da okulda olmalarıyla yaşlı bakımının aile için sorun haline dönüştüğünü kaydetti.
Alzheimer ve demans vakalarında artış yaşandığına dikkat çeken Avcı, “Siz ne kadar atanıza düşkün olsanız, alzheimer demans bir yaşlının bakımını evde sağlamak çok zordur. Huzurevlerinin hizmet kalitesi arttı. İşler profesyonelce yapılıyor. Yaşlıların da hayata bakışı değişiyor. ‘Ben oğluma, kızıma yük olmak istemem’ diyorlar. Huzurevi’nde ‘yiyip, içiyorum; rahatım yerinde’ diyenlerin sayısı da fazla.” dedi.
1997’den buyana açılan ‘küçük evlerde’ ağırlıklı karı–kocanın kaldığını hatırlatan Avcı, şöyle devam etti: “Bakanlığın evde yaşlı bakım hizmeti var. Amaç bu kişilerin yaşadığı ortamdan koparılmadan hayatlarını sürdürmeleri. Adana’da bu tarz yaşlıların sağlık takibi yapılıyor. Biz yıllardır yaşlılarımıza ev ortamı sunuyoruz. Hayal gibi başlayan bir projeydi. Ama kurumun vizyonu haline geldi. Açık mutfak, salon, banyo, tuvalet, balkonu ve bahçesi olan bu evler üç sokak şeklinde adeta yaşlı köyü gibi… Sakinlerimiz huzurevi psikolojini hissetmeden, özel hayatlarını koruyarak, evlerinde gibi yaşıyorlar. Bizden profesyonel katkı alıyorlar. İki öğün yemekleri, haftalık kahvaltı, sağlık kontrolleri yapılıyor ve bütün sosyal aktivitelere katılıyorlar. Kendilerin güvende hissediyorlar. Bir yerden döndüklerinde ‘evimize geldik’ diyorlar. Misafirliğe gidilip, geliniyor. Sokaklarında çocuklar oynuyor. Güneş enerjisi, kaloriferi, klimaları var.” Beş yıldır evde eşiyle birlikte kalan 2 çocuk annesi Lütfiye Görgün (71) daha önce dayalı–döşeli lüks bir dairede kaldığını, fakat apartmanda yalnızlık çektiğini anlattı. Çok mutlu olduğunu açıklayan Görgün, “Allah geçinden versin, daha önce ben ölürsem eşim nasıl olur, diye düşünüyordum. Ama şimdi bu endişeyi taşımıyorum. Her şeyimiz var. Bu evlerin çoğalması lazım. Bahçemiz var. Meyve yetiştirdik.” şeklinde konuştu.
3 çocuk annesi Perihan Gözde ise kendi evini bırakıp, bu evlerde kalmayı tercih ettiğini hatırlattı. Gözde, kimseye yük olmak istediğini ve burada her şeyin dört dörtlük olduğunu ifade etti.