Erdoğan, ''avrupa Krizin Ötesinde'' Temalı Toplantıda Konuştu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Değerli dostum Schröder, liderler zirvesine katıldığı dönemde, biz de liderler zirvesine davet ediliyorduk. O zaman biz müzakereci ülke de değildik. Ama ne zaman ki Sayın Schröder ayrıldılar, Chirac ayrıldı, yeni yapılanmada bir karar çıktı. Nasıl bir karar çıktıysa anlamakta zorlanıyorum. Ondan sonra bizi liderler zirvesine almadılar. Biz şu anda liderler zirvesine katılmıyoruz ama müzakereci ülkeyiz. Böyle bir ideolojik yaklaşım olur mu'' dedi.
Nicolas Berggruen Enstitüsü'nün ''Avrupa Krizin Ötesinde'' temalı toplantısının kapanış konuşmasını yapan Erdoğan, Avrupa Birliği'nin geleceğine ilişkin tartışmaların bugün çok daha kapsamlı ve ayrıntılı şekilde yapılmaya başlanmasının önemli bir gelişme olduğunu söyledi.
Bu tartışmaların gelecek birkaç yıl içinde somut önerilere dönüşmesini dilediğini ifade eden Erdoğan, ''Türkiye bu sürece her türlü katkıyı yapmaya hazır. Krizin bir an evvel aşılması ve benzer krizlerin bir daha yaşanmaması için kalıcı büyümenin sağlanması gerekiyor. Büyüme yoluyla mali konsolidasyon yapılması, bütçe açıklarının düşürülmesini ve kamu borçlarının azaltılmasını mümkün hale getirecektir'' diye konuştu.
Avrupa liderlerinin son zirvelerde büyüme konusuna odaklanmalarını ve bu konuda somut öneriler getirmelerini son derece olumlu bir gelişme olarak değerlendirdiğini belirten Erdoğan, Avrupa için sadece ekonomik değil sosyal bir sorun haline gelen yüksek işsizliğin de yeni istihdam alanları oluşturularak düşürülmesinin önem taşıdığını vurguladı.
Erdoğan, ''Biliyorum ki şu anda Almanya'ya artık İspanya'dan emek geliyor. Biliyorum ki Portekiz'den emek geliyor. Yunanistan'dan emek geliyor. Çünkü emeğin serbest dolaşımı sebebiyle artık onlar buralara geliyorlar. Tabii ki bunun da bir bedeli var. Yarın bunlar Almanya'da ne gibi değerlendirmelere tabi tutulabilir- Onu ben şu anda bilemem. Ama buradan da bizden yeni bir şeyler istenirse bu konuda da düşüncelerimizi paylaşırız'' dedi.
-''Krizin aşılması, ulusların çıkarından çok daha önemli bir hedef''-
İşsizliğin, yabancı düşmanlığı ve ayrımcılığı da körüklediğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
''Avrupa Birliği'nin değerleriyle ters düşen bu durum, birliğin küresel imajına ciddi zararlar veriyor. Krizin aşılmasının kişilerin, partilerin ve ulusların çıkarlarından çok daha önemli bir hedef olduğu ortak kabul haline gelmeli. Avrupa Birliği çapında siyasi istikrarın sağlanması, Avrupa toplumlarının Birliğe ve avroya güvenlerinin yeniden tesis edilmesi bakımından kritik öneme sahip. Şu anda ben biliyorum ki Avrupa Birliği üyesi ülkeler içerisinde 'Ben avroya karşıyım, ben Eurozone'da yer almam' diyen ülkeler var. Başta İngiltere ve şu anda halinden de memnun. Hatta bize de tavsiyede bulunuyorlar. 'Sakın' diyorlar 'Eurozone'a girmeyin. Siz de TLzone yaparsınız' diyorlar. 'Zaten ben de öyle düşünüyorum' diyorum. Şimdi bunlar önemli. Yani artık para konusunda da belki Avrupa Birliği kendini çek edecek. 'Eurozone'da yer alalım mı almayalım mı' diyecek. İngiltere yerini almadı ve şu anda da halinden memnun. Örnekse buyurun, böyle bir durum var.
Kısa vadeli zorluklar ve siyasi baskılar tabii ki yaşanabilir ve insanlar memnuniyetsizliklerini dile getirebilir. Ama bu baskılara boyun eğilerek reformların ve kemer sıkma politikalarının kısmen de olsa kesintiye uğratılması daha vahim ve küresel çapta daha olumsuz sonuçlara yol açacaktır.''
-''Avrupa fikrini ileriye taşıyanların tarihi misyonlarına benzer görevler düşüyor''-
İçinde bulunulan hassas dönemde, Avrupa Birliği liderlerine, geçmişte Avrupa fikrini ileriye taşıyan önderlerin tarihi misyonlarına benzer görevler düştüğünü dile getiren Erdoğan, AB liderlerinin bu sorumluluklarını başarıyla yerine getirmelerini temenni ettiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Buradan çok açık ve net bir şey söyleyeceğim. Değerli dostum Schröder, liderler zirvesine katıldığı dönemde, biz de liderler zirvesine davet ediliyorduk. O zaman biz müzakereci ülke de değildik. Ama ne zaman ki Sayın Schröder ayrıldılar, Chirac ayrıldı, yeni yapılanmada bir karar çıktı. Nasıl bir karar çıktıysa anlamakta zorlanıyorum. Ondan sonra bizi liderler zirvesine almadılar. Biz şu anda liderler zirvesine katılmıyoruz ama müzakereci ülkeyiz. Böyle bir ideolojik yaklaşım olur mu- Avrupa Birliği bir siyasi birlik değil ki. Avrupa Birliği her yönüyle, siyasi, sosyal yönleri de olan bir birlik. Bu birliği ideolojik bir birlik haline getirirseniz kaybeden o zaman siz olursunuz.''
Avrupa müktesebatı içinde olmayanların Türkiye'ye dayatılmaya başlandığını belirten Erdoğan, ''Bunlar Türkiye'ye dayatıldıkça kaybeden, dayatanlar olmuştur. Biz kaybetmedik, biz her geçen gün güçlenmeye devam ettik'' diye konuştu.
-''Nobel Barış Ödülü daha önceden verilebilirdi, verilmeliydi''-
Erdoğan, Avrupa Birliği'nin geçtiği zor sürecin, Birliğin getirdiği avantajların, hatta Birliğin gerekliliğinin dahi bazı çevrelerce sorgulanmaya başlanmasına yol açtığına değinerek, şunları söyledi:
''Buna rağmen Avrupa Birliği'nin 500 milyon nüfusa ve yaklaşık 16 trilyon dolar gayrisafi yurt içi hasılaya sahip küresel bir ekonomik güç olmaya devam ettiğini göz önünde bulundurmamız gerekiyor, bunu bir kenara atamayız. Yaşanan tüm zorluklara rağmen Avrupa Birliği'nin küresel alanda bir barış projesi olmayı sürdürdüğü görülüyor. Avrupa Birliği'nin, özellikle de son dönemde Nobel Barış Ödülü'nü almaya hak kazanması, Birliğin barışa katkısını ifade ediyor, ben öyle anlıyorum, öyle anlamak istiyorum. Esasen Doğu ve Batı Avrupa'nın birleşmesinde oynadığı rol nedeniyle bu ödül Avrupa Birliği'ne daha önceden verilebilirdi, verilmeliydi.
Avrupa Birliği'nin küresel ölçekte barışı destekleyen bir birlik olarak da daha da güçlenmesi için Türkiye önemli katkılar yapabilir. Yakın coğrafyamızın yeniden şekillendiği bir dönemde dünya barışına yönelik tehditlere karşı birlikte mücadele etmeyi sürdürmeliyiz.''
-''Türkiye ve Avrupa Birliği'nin ortak bir geleceği paylaştığına inanıyoruz''-
Türkiye'nin genç, eğitimli ve dinamik bir iş gücü potansiyeline sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan, Avrupa Birliği üyesi bir Türkiye'nin giderek yaşlanan Avrupa kıtasına ihtiyaç duyduğu dinamizmi sağlayabileceğine işaret etti.
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin kuvvetlenen ve büyüyen ekonomisiyle Avrupa Birliği'nin, Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya'da nüfuzunu artırmanın yanında küresel çapta daha etkin bir rol oynamasına katkı sağlayacağını belirterek, ''Türkiye ve Avrupa Birliği'nin ortak bir geleceği paylaştığına yürekten inanıyoruz. Mevcut krizi, ortak geleceğimizi şekillendirmemiz, girişimciliğe daha fazla yatırım yapmamız, gençlerimizi küreselleşen dünyanın şartlarına daha iyi hazırlamamız için bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz'' diye konuştu.
Avrupa Birliği'nin 2020 projesi ile Türkiye'nin 2023 projesinin hedeflerinin büyük oranda örtüştüğüne dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bu hedeflere ulaşmak için birlikte yapabileceğimiz çok şey bulunuyor. Bu amaçla atılması gereken ilk adım, halklarımız arasındaki etkileşim, diyalog ve iş birliğinin ileri götürülmesini engelleyen o yapay bariyerlerin kaldırılması olmalıdır. Girişimci Türk vatandaşları Avrupa'da serbestçe hareket edebilmeli, ortak geleceğimizin şekillendirilmesine katkıda bulunabilmelidir. Yaşanan kriz, özellikle Avrupa Birliği entegrasyon sürecinin, özellikle karar alma yöntemleri bakımından daha esnek olacak şekilde değiştirilmesi ihtiyacını da ortaya çıkardı. Geleceğin Avrupa'sında bazı üye ülkeler daha yavaş entegrasyonu tercih edebilirken, örneğin Avrupa bölgesi veyahut da Euro Bölgesi ülkeleri daha ileri bir siyasi ve ekonomik birlik modeline doğru ilerleyebileceklerdir. Ortak amaç ve değerler korunabildiği takdirde böyle bir yapıda halkının tercihleri doğrultusunda her ülke yer bulabilecektir. İnanıyorum ki Avrupa Birliği önümüzdeki birkaç yıl içinde kendine güvenini yeniden kazanacak ve krizden güçlenerek çıkacaktır.''
Türkiye'nin de Avrupa Birliği'nin yaşadığı bu gelişmelere seyirci kalmadığını dile getiren Erdoğan, ''Tesis ettiğimiz Avrupa Birliği Bakanlığı ile daha yakından bu süreci izleyen bir ülke konumundayız. Bizzat müzakereci bir ülke olarak zaten işin içindeyiz. Kendimizi geleceğin Avrupa Birliği'ne tam üye olarak hazırlamaya devam ediyoruz. Avrupa Birliği'nin, Türkiye tam olarak katıldığında daha güçlü hale geleceğine, çeşitlilik içinde birlik vizyonunu tam manasıyla gerçekleştirebileceğine inanıyorum'' dedi.
Muhabir: Hasan Öymez/Esra Altınmakas
Yayıncı: Murat Taydaş
Kaynak: AA
Bu tartışmaların gelecek birkaç yıl içinde somut önerilere dönüşmesini dilediğini ifade eden Erdoğan, ''Türkiye bu sürece her türlü katkıyı yapmaya hazır. Krizin bir an evvel aşılması ve benzer krizlerin bir daha yaşanmaması için kalıcı büyümenin sağlanması gerekiyor. Büyüme yoluyla mali konsolidasyon yapılması, bütçe açıklarının düşürülmesini ve kamu borçlarının azaltılmasını mümkün hale getirecektir'' diye konuştu.
Avrupa liderlerinin son zirvelerde büyüme konusuna odaklanmalarını ve bu konuda somut öneriler getirmelerini son derece olumlu bir gelişme olarak değerlendirdiğini belirten Erdoğan, Avrupa için sadece ekonomik değil sosyal bir sorun haline gelen yüksek işsizliğin de yeni istihdam alanları oluşturularak düşürülmesinin önem taşıdığını vurguladı.
Erdoğan, ''Biliyorum ki şu anda Almanya'ya artık İspanya'dan emek geliyor. Biliyorum ki Portekiz'den emek geliyor. Yunanistan'dan emek geliyor. Çünkü emeğin serbest dolaşımı sebebiyle artık onlar buralara geliyorlar. Tabii ki bunun da bir bedeli var. Yarın bunlar Almanya'da ne gibi değerlendirmelere tabi tutulabilir- Onu ben şu anda bilemem. Ama buradan da bizden yeni bir şeyler istenirse bu konuda da düşüncelerimizi paylaşırız'' dedi.
-''Krizin aşılması, ulusların çıkarından çok daha önemli bir hedef''-
İşsizliğin, yabancı düşmanlığı ve ayrımcılığı da körüklediğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
''Avrupa Birliği'nin değerleriyle ters düşen bu durum, birliğin küresel imajına ciddi zararlar veriyor. Krizin aşılmasının kişilerin, partilerin ve ulusların çıkarlarından çok daha önemli bir hedef olduğu ortak kabul haline gelmeli. Avrupa Birliği çapında siyasi istikrarın sağlanması, Avrupa toplumlarının Birliğe ve avroya güvenlerinin yeniden tesis edilmesi bakımından kritik öneme sahip. Şu anda ben biliyorum ki Avrupa Birliği üyesi ülkeler içerisinde 'Ben avroya karşıyım, ben Eurozone'da yer almam' diyen ülkeler var. Başta İngiltere ve şu anda halinden de memnun. Hatta bize de tavsiyede bulunuyorlar. 'Sakın' diyorlar 'Eurozone'a girmeyin. Siz de TLzone yaparsınız' diyorlar. 'Zaten ben de öyle düşünüyorum' diyorum. Şimdi bunlar önemli. Yani artık para konusunda da belki Avrupa Birliği kendini çek edecek. 'Eurozone'da yer alalım mı almayalım mı' diyecek. İngiltere yerini almadı ve şu anda da halinden memnun. Örnekse buyurun, böyle bir durum var.
Kısa vadeli zorluklar ve siyasi baskılar tabii ki yaşanabilir ve insanlar memnuniyetsizliklerini dile getirebilir. Ama bu baskılara boyun eğilerek reformların ve kemer sıkma politikalarının kısmen de olsa kesintiye uğratılması daha vahim ve küresel çapta daha olumsuz sonuçlara yol açacaktır.''
-''Avrupa fikrini ileriye taşıyanların tarihi misyonlarına benzer görevler düşüyor''-
İçinde bulunulan hassas dönemde, Avrupa Birliği liderlerine, geçmişte Avrupa fikrini ileriye taşıyan önderlerin tarihi misyonlarına benzer görevler düştüğünü dile getiren Erdoğan, AB liderlerinin bu sorumluluklarını başarıyla yerine getirmelerini temenni ettiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Buradan çok açık ve net bir şey söyleyeceğim. Değerli dostum Schröder, liderler zirvesine katıldığı dönemde, biz de liderler zirvesine davet ediliyorduk. O zaman biz müzakereci ülke de değildik. Ama ne zaman ki Sayın Schröder ayrıldılar, Chirac ayrıldı, yeni yapılanmada bir karar çıktı. Nasıl bir karar çıktıysa anlamakta zorlanıyorum. Ondan sonra bizi liderler zirvesine almadılar. Biz şu anda liderler zirvesine katılmıyoruz ama müzakereci ülkeyiz. Böyle bir ideolojik yaklaşım olur mu- Avrupa Birliği bir siyasi birlik değil ki. Avrupa Birliği her yönüyle, siyasi, sosyal yönleri de olan bir birlik. Bu birliği ideolojik bir birlik haline getirirseniz kaybeden o zaman siz olursunuz.''
Avrupa müktesebatı içinde olmayanların Türkiye'ye dayatılmaya başlandığını belirten Erdoğan, ''Bunlar Türkiye'ye dayatıldıkça kaybeden, dayatanlar olmuştur. Biz kaybetmedik, biz her geçen gün güçlenmeye devam ettik'' diye konuştu.
-''Nobel Barış Ödülü daha önceden verilebilirdi, verilmeliydi''-
Erdoğan, Avrupa Birliği'nin geçtiği zor sürecin, Birliğin getirdiği avantajların, hatta Birliğin gerekliliğinin dahi bazı çevrelerce sorgulanmaya başlanmasına yol açtığına değinerek, şunları söyledi:
''Buna rağmen Avrupa Birliği'nin 500 milyon nüfusa ve yaklaşık 16 trilyon dolar gayrisafi yurt içi hasılaya sahip küresel bir ekonomik güç olmaya devam ettiğini göz önünde bulundurmamız gerekiyor, bunu bir kenara atamayız. Yaşanan tüm zorluklara rağmen Avrupa Birliği'nin küresel alanda bir barış projesi olmayı sürdürdüğü görülüyor. Avrupa Birliği'nin, özellikle de son dönemde Nobel Barış Ödülü'nü almaya hak kazanması, Birliğin barışa katkısını ifade ediyor, ben öyle anlıyorum, öyle anlamak istiyorum. Esasen Doğu ve Batı Avrupa'nın birleşmesinde oynadığı rol nedeniyle bu ödül Avrupa Birliği'ne daha önceden verilebilirdi, verilmeliydi.
Avrupa Birliği'nin küresel ölçekte barışı destekleyen bir birlik olarak da daha da güçlenmesi için Türkiye önemli katkılar yapabilir. Yakın coğrafyamızın yeniden şekillendiği bir dönemde dünya barışına yönelik tehditlere karşı birlikte mücadele etmeyi sürdürmeliyiz.''
-''Türkiye ve Avrupa Birliği'nin ortak bir geleceği paylaştığına inanıyoruz''-
Türkiye'nin genç, eğitimli ve dinamik bir iş gücü potansiyeline sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan, Avrupa Birliği üyesi bir Türkiye'nin giderek yaşlanan Avrupa kıtasına ihtiyaç duyduğu dinamizmi sağlayabileceğine işaret etti.
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin kuvvetlenen ve büyüyen ekonomisiyle Avrupa Birliği'nin, Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya'da nüfuzunu artırmanın yanında küresel çapta daha etkin bir rol oynamasına katkı sağlayacağını belirterek, ''Türkiye ve Avrupa Birliği'nin ortak bir geleceği paylaştığına yürekten inanıyoruz. Mevcut krizi, ortak geleceğimizi şekillendirmemiz, girişimciliğe daha fazla yatırım yapmamız, gençlerimizi küreselleşen dünyanın şartlarına daha iyi hazırlamamız için bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz'' diye konuştu.
Avrupa Birliği'nin 2020 projesi ile Türkiye'nin 2023 projesinin hedeflerinin büyük oranda örtüştüğüne dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bu hedeflere ulaşmak için birlikte yapabileceğimiz çok şey bulunuyor. Bu amaçla atılması gereken ilk adım, halklarımız arasındaki etkileşim, diyalog ve iş birliğinin ileri götürülmesini engelleyen o yapay bariyerlerin kaldırılması olmalıdır. Girişimci Türk vatandaşları Avrupa'da serbestçe hareket edebilmeli, ortak geleceğimizin şekillendirilmesine katkıda bulunabilmelidir. Yaşanan kriz, özellikle Avrupa Birliği entegrasyon sürecinin, özellikle karar alma yöntemleri bakımından daha esnek olacak şekilde değiştirilmesi ihtiyacını da ortaya çıkardı. Geleceğin Avrupa'sında bazı üye ülkeler daha yavaş entegrasyonu tercih edebilirken, örneğin Avrupa bölgesi veyahut da Euro Bölgesi ülkeleri daha ileri bir siyasi ve ekonomik birlik modeline doğru ilerleyebileceklerdir. Ortak amaç ve değerler korunabildiği takdirde böyle bir yapıda halkının tercihleri doğrultusunda her ülke yer bulabilecektir. İnanıyorum ki Avrupa Birliği önümüzdeki birkaç yıl içinde kendine güvenini yeniden kazanacak ve krizden güçlenerek çıkacaktır.''
Türkiye'nin de Avrupa Birliği'nin yaşadığı bu gelişmelere seyirci kalmadığını dile getiren Erdoğan, ''Tesis ettiğimiz Avrupa Birliği Bakanlığı ile daha yakından bu süreci izleyen bir ülke konumundayız. Bizzat müzakereci bir ülke olarak zaten işin içindeyiz. Kendimizi geleceğin Avrupa Birliği'ne tam üye olarak hazırlamaya devam ediyoruz. Avrupa Birliği'nin, Türkiye tam olarak katıldığında daha güçlü hale geleceğine, çeşitlilik içinde birlik vizyonunu tam manasıyla gerçekleştirebileceğine inanıyorum'' dedi.
Muhabir: Hasan Öymez/Esra Altınmakas
Yayıncı: Murat Taydaş