AK Parti'de artık liderin önemi yok

ANAR Müdürü İbrahim Uslu, Başbakan Erdoğan'ın AK Parti için hazrıladığı yol haritasının analizini yaptı.

AK Parti'de artık liderin önemi yok
AK Parti'nin 4. Olağan Kongresi sonrası genel başkan yeniden Recep Tayyip Erdoğan seçildi. Başbakan Erdoğan'ın kongrede yaptığı konuşma sonrası, partinin artık liderlerden bağımsız, kurumsal bir yapıya dönüştüğü iddia ediliyor. Bu savın söylemcilerinden biri, ANAR Genel Müdürü Dr. İbrahim Uslu. Uslu, kongre sonrası AK Parti ve Türkiye'de nasıl bir değişimin yaşanacağını Akşam gazetesine analiz etti. Uslu'ya göre Erdoğan'ın konuşması manifesto değil, bir yol haritası..

- AK Parti'nin dünkü kongresi ülke açısından da son derece önemli. Siz bu kongrenin Türk siyaseti açısından nasıl sonuçlara yol açacağını düşünüyorsunuz?
AK Parti'nin 2010'dan bu yana yürüttüğü bir stratejik planı var onun üçüncü safhasına geldi. Bu açıdan önemli. AK Parti tabiri caiz ise şu ana kadar hep eli açık oynadı. Mesela yeni isimlerin partiye katılması, AK Parti'nin tabanı genişletmesi, muhafazakar sağ çizgideki insanları partiye dahil etmesi, hatta insanların partiyi kapatıp AK Parti'ye gelmesi... Aslında bunun temelleri 2010 referandumunda atıldı. AK Parti referandumda yüzde 58 desteğe ulaştı. Orada şu anda Parlamento'da olan partiler vardı ve Parlamento dışındaki partilerin neredeyse tamamı AK Parti'ye destek verdi. Bu nedenle, bu yeni transferlerin temelleri aslında 2010 Referandumu'nda atıldı. Bu kongrede AK Parti 'Hedef 2023' sloganını kullanıyor ama bunu da ilk kez kullanmıyor. Bu sloganını da zaten geçen dönem seçimlerinde açıkladı. Peki, burada yeni olan ne? AK Parti 2023'e kadar ekonomide, siyasette, toplumsal yapıda, hayat standartlarında... Nasıl bir Türkiye hayal ettiğini, Türkiye'yi nereye taşımak istediğini geçen dönem seçimlerde deklare etmişti. İşte şimdi bunu gerçekleştirecek kurumu yapılandırıyor. 2023'e partinin kurulları nasıl gidecek, onun tasarımı geldi önümüze kongrede. Ama bir bütün olarak baktığımızda 2010-2011'de uygulanan stratejinin şimdi 2012 ayağı gerçekleştirilecek.

KURUMSALLAŞMA SÜRECİ BİTTİ
- Nasıl bir AK Parti ortaya çıkmış oldu bu kongreden sonra?
Bence AK Parti kurumsallaşma sürecini bu kongreyle tamamlamış oldu. Şimdiye kadar lider özelliği vardı ama şimdi lider değişiminin zamanı da yaklaşıyor, 2014'te lider değişikliği yaşanacak. Karizmatik bir lider mi olacak? Emanetçi bir lider mi olacak? Bu konuda medyada çok tartışmalar yapıldı. AK Parti bu kongrede şunu söyledi: 'Bundan sonra yol haritasına, ilkelere, hedeflere bağlı ve onlarla sınırlandırılmış bir kurum yaratmak istiyorum.' O yüzden bu kongreden sonra kurumsallaşma süreci tamamlanmıştır. Yani AK Parti artık liderden ya da başka şeylerden bağımsız, kendi yol haritası olan bir parti olarak ortaya çıkacak. Yani Başbakan yerini insanlara bırakmak yerine ilkelere, yol haritasına, stratejiye bırakmayı tercih ediyor. Bu tam kurumsallaşmadır ve bu kongreyle bu tamamlanmıştır. Böylece 2023'e kadar yol haritası olan bir yapı karşımıza çıkıyor bundan sonra. Bu açıdan bu Türkiye'de bir ilk. Bu vizyonu gerçekleştirecek partinin yol haritası da kongrede açıklandı. Lider kim olursa olsun, 2023'e kadar bu yol haritasıyla gidilecek.
akkkk.jpg- Kim gelirse gelsin, buna uyacak yani...
Evet, ama Erdoğan bunu tek başına belirlemiyor. 2023'e kadarki yol haritasını kongrede partiye oylatarak, partinin tamamının katılımıyla yaptı. Zaten AK Parti içerisinde her zaman çok farklı görüşte olan insanlar vardı, bunları isim isim söylemeye gerek yok. O yüzden 'Bundan sonra hangi siyasi görüş daha baskın olacak? Liberaller mi yoksa Milli Görüş mü?' gibi soruların yanıtları süreç içinde değişebilir. Ama liderliğe veya yönetime kim gelirse gelsin bir nizam belgesi, bir yol haritası var artık ve o stratejik plana göre AK Parti bundan sonraki politikalarını üretecek. Bence önemli olan da bu.
- Başbakan'ın konuşması için manifesto benzetmesi yapılmasının nedeni nedir?
Bence manifesto değil. Bu metni kaleme alanlar manifesto olarak mı değerlendiriyorlar bilmiyorum ama bence manifesto olmaktan çok bir yol haritasıdır bu.

REJİMİN, DEMOKRASİNİN GARANTİSİ
- Başbakan Köşk'e çıkınca parti kime teslim edilecek diye merak ediliyor. Sizce Erdoğan gibi sürükleyecek bir isim var mı şu anda? Kurumsallaşma meselesi biraz da partiyi sürükleyecek lider olmadığı için mi önemli?
Sonunda partinin kaderini karizmatik liderlere bağlarsanız, o doğru bir liderlik değil. Doğru bir liderlik yapacaksanız kurumunuzu kurumsallaştırmanız ve insana bağlı olmaktan çıkarmanız gerekiyor. Öyle insanlar gelir ya da gelmez. Burada bir partinin geleceğinden bahsediyorsak stratejik plan doğrultusunda bir vizyon, hedef doğrultusunda hareket edebilecek bir mekanik yapının kurulması daha önemli ve Başbakan da bunu yapıyor. Ben Başbakan'ın 'Kim partiye karizmatik lider olabilir?' diye düşündüğünü hiç zannetmiyorum. Bir kurumu sürekli yenileyerek, bugünden yarına taşımayı sağlamak gerektiği ve bunun da yolunun kurumsallaşmadan geçtiğini gayet iyi biliyor kendisi. Bu nedenle de partiyi hızla kurumsallaştırıyor.
- Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş gibi isimlerin AK Parti'ye katılması 'Başbakan Erdoğan'ın karşısına çıkabilecek en ufak bir muhalefeti bile yanına almak istemesi' olarak yorumlandı. Katılır mısınız bu görüşe?
Katılmıyorum ben. Erdoğan böyle pragmatik bir liderlik yapmıyor. 'Günün birinde bu AK Parti'nin başına bela olabilir' diye bakmıyor. Tam tersine başından beri AK Parti tamamen esnek bir dokuya sahip ve Başbakan'ın yapmaya çalıştığı şey de demokrat ve muhafazakar ana akımdaki bütün siyasi aktörleri yapıya katmak, aynı zamanda bu görüşteki herkesi partinin seçmeni haline getirmek. Böyle düşünenler bence Türk siyasetinin temeline hakim olan üsluba bakarak bu değerlendirmeyi yapıyorlar ama Erdoğan'ın üslubu böyle değil.
- Başbakan üçüncü dönemi için ustalık dönemi benzetmesi yapmıştı. Siz bu kongreyi nasıl adlandırırsınız?
Bu kongre ile birlikte AK Parti kurumsallaşma sürecini tamamlamış oldu. Amerika'da İngiltere'de istikrarı sağlayan şey kurumsal partilerin varlığı. Amerika'da Demokratlar ve Cumhuriyetçiler'in olması demokrasinin garantisi haline geliyor. Devlet kurumları değil; yani bir Anayasa Mahkemesi, Ordu, YÖK... Bir ara bunlar vardı anayasal rejimin sigortaları olarak. Fakat demokratik ülkelerde rejimin, özgürlüklerin, demokrasinin garantisi kurumsallaşmış siyasi partiler. Şimdi AK Parti kurumsallaşmış bir siyasi parti haline geldi ve dolayısıyla en azından sistemin garantilerinden biri evrimini tamamlamış ve fonksiyonunu tamamen görecek hale geldi. Bu heyecan verici.

Erdoğan muhafazakar demokrat çizgiyi Mustafa Kemal'e dayandırdı
- Başbakanın dünkü konuşması beklentileri karşıladı mı? Bir manifesto veya yol haritası niteliğinde miydi?
Başbakan'ın konuşmasında manifesto yoktu ama dağıtılan kitapçıklarda yol haritası var. Medya bunu şişirip, beklentiyi yükseltti. Konuşma beklediğim gibiydi.
- Nasıl yorumluyorsunuz peki?
Konuşmasında icraat planı sunmadı ama bugüne kadar AK Parti'ye egemen olan ve bundan sonra izleyeceği siyasi prensipleri deklare etti. Azınlık çoğunluk meselesiyle ilgili söylediği 'Yüzde 99 ile de gelsek, azınlığın haklarını korumak boynumuzun borcu' mesajı önemli. Ama 'Yüzde 99'un tahakkümü ne kadar yanlışsa azınlığın tahakkümü de o kadar yanlış' dedi. Bunların tamamı siyasal prensipler. Artı, ilk kez bu kadar açık bir biçimde 'Yolumuz Mustafa Kemal'in, Adnan Menderes'in, Özal'ın ve Erbakan'ın yoludur'dedi. Bugüne kadar AK Parti'de bunlar bu isimler bu kadar kadar açık zikredilmiyordu.
- Bunu nasıl okumak lazım? Niye böyle bir şeye ihtiyaç duydu?
AK Parti ile Mustafa Kemal arasındaki ilişki hep tereddütlerle karşılanıyordu. Başbakan ilk kez bu açıklıkla 'Bizim yolumuz Mustafa Kemal'in yoludur' dedi. Biliyorsunuz, Başbakan parti kurulurken 'Milli görüş gömleğini çıkardık' demişti. Şimdi ilk kez 'Bizim yolumuz Necmettin Erbakan'ın yoludur' dedi. Özal'ı zaten daha önce zikretmişti. Bunları böyle zikretmesi AK Parti'nin gelecekteki siyaset felsefesi açısından çok değerli.

2071 YENİ BİR VİZYON
- Daha önce 'Milli Görüş gömleğini çıkardım' diyen Başbakan'ın, bugün Erbakan'ın adını zikretmesi nasıl bir dönüşüme işaret ediyor?
Bence dönüşüm değil ama taşların yerli yerine oturduğunu gösteriyor. Muhafazakar demokratlık çizgisini Mustafa Kemal'e, Erbakan'a, Özal'a, Erbakan'a ve oradan da AK Parti'ye dayandırdı ve bu çizginin tamamının muhafazakar demokrat bir çizgi olduğundan bahsetti. Böylece AK Parti'nin Cumhuriyet tarihi boyunca devam eden bir ana akımın temsilcisi olduğunu, AK Parti'nin de bunun son halkası olduğunu belirtti. Bu, 2010'dan bugüne kadar muhafazakar demokrat tabanda kurduğu koalisyonun, o tabanı bünyesine alma çabalarının bir ifade edilme biçimi.
- 2071 vurgusu da ilginç... Bunu nasıl karşıladınız?
Evet, en önemli çağrılardan birini gençlere yaptı. Bu yeni bir şey. Yakında bunun iletişim stratejileri de başlar sanıyorum. Türklerin Anadolu'ya gelişinin 1000'inci yıldönümü. AK Parti bugüne kadar 2071'i kendisi için bir köşe taşı olarak gördüğünü söylememişti, benim için de ilginç oldu ve hoşuma da gitti açıkçası. Bundan birtakım Kürtler rahatsız da olabilir ama böyle bir kaygıyı taşımıyor Sayın Başbakan. Önceden önüne10 yıllık bir vizyon koyarken, gençlere siyasi yaşamlarına 2071 vizyonuyla devam etme hedefi koydu onların önüne. Ayrıca Kürtlere yaptığı teröre karşı durun çağrısı da çok önemli.

Halk en beğendiği lideri Köşk'te istemez mi?
- Metropoll'ün araştırmasına göre AK Parti seçmenlerinin çoğu Cumhurbaşkanı Gül'ün aday olmasına Başbakan Erdoğan'dan fazla destek veriyor. Bunu siz de saptadınız mı?
O ciddiye alınan bir araştırma değil. Zaten araştırma kendi kendini yalanlıyor. Niye? Şunu söylüyor: En beğenilen lider Tayyip Erdoğan, en güvenilen lider Tayyip Erdoğan ama bizim Türk toplumu en beğendiği ve en güvendiği kişinin Cumhurbaşkanı olmasını istemiyor! Sorun şu: Anket 1.200 kişiyle ve sadece telefonla yapıyor. Biliyoruz ki telefonla yapılan anketlerde cevap verenlerin oranı yüzde 40-50. Buradan hareketle Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı'yla ilgili 300-400 AK Partili ile konuşup, onların görüşlerini açıklıyorsunuz. O yüzden üzerinde konuşmaya gerek yok.
- Siz bu konuda sahaya çıktınız mı?
Seçime daha iki sene varken bunu şimdi seçmene sormanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Cumhurbaşkanı adayları ortaya çıkar, o zaman 'Kime oy vereceksiniz?' diye sorar ve toplumdan doğru cevap alırsınız.

YENi AÇILIMA GEREK YOK
- Son dönemlerde iyice artan PKK faaliyetleri AK Parti seçmenine nasıl yansıyor?
Daha önce seçim öncesinde bu amaçla terör dalgasında yükselişler oldu fakat seçmen bundan etkilenmedi. Dolayısıyla artık bu tecrübelerin üzerine bu terörü planlayanların yine aynı varsayımla, yani 'Oyları düşürürüz' diye bu terörü yapacaklarını zannetmiyorum. Onun çok başka amaçları var, birçoğu dış politika eksenli. Zaten seçmen de bunun farkında. Son yaptığımız araştırmada 'Son zamanlarda yükselen terörün gerekçesi nedir?' diye sorduğumuzda İran ve Suriye yanıtları başta geliyor. Bu saldırılar AK Parti seçmeni ile AK Parti arasındaki duygusal bağı yıpratmaya yönelik bir dalga değil ve böyle bir sonuç da doğurmadı. Hala AK Parti'ye olan ilgi ve yüzde 50'nin üstündeki destek aynen devam ediyor.
- Kongrenin ardından yeni bir açılım süreci bekliyor musunuz?
Yeni bir açılım deklarasyonu çok zor. Zaten bölge insanıyla konuştuğunuzda veya BDP'nin taleplerine baktığınızda anadil dışında talep edilen başka bir şey yok. Bir anadil var, bir de Öcalan'la ilgili talepleri var. Kürt halkının temel hak ve özgürlüklerle ilgili ve seçim barajının kaldırılması gibi talepleri var elbette ama bunları BDP'nin ya da Kürt halkının sorununa indirgemek doğru değil. Bunlar genel olarak demokrasi sorunu ve açılım süreciyle çözülecek şeyler değil.