Panelde konuşmacı olarak Akdeniz Üniversitesi Manavgat Meslek Yüksek Okulu Aşçılık Bölümü Öğretim Görevlisi Köksal Sezgin, ISIS Bölge Sorumlusu Dr. M. Recai Yılmaz, Akdeniz Üniversitesi Alanya İşletme Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Kemal Kantarcı birer konuşma yaptılar. Manavgat Aşçılar Derneği Başkanı İsmail Karataş derneğin son iki yılını değerlendirdi. Konuşmasında meslektaşlarının derneğe ve camiaya olan ilgisizliğini dile getiren Karataş, bu bölgede bulunup çalışmak ve hizmet etmekten gurur duyduğunu söyledi. Türkiye Aşçılar Federasyonu çatısı altında olan derneğin zaman zaman Türkiye Aşçılar Federasyonu tarafından yurt dışına yarışma ve gezilere göndermek istedikleri meslektaşlarının buna rağbet etmediklerini söyledi. Panelde ilk olarak ISIS Bölge Sorumlusu Dr. M. Recai Yılmaz konuştu. Yılmaz `Mutfakta Kurumsal Kültür` başlığı altında yaptığı slayt gösterili konuşmasında kurumsallaşmanın ancak ekip olarak çalışma ile olabileceğini belirterek, " Ben 2003 yılından beri otelleri denetleyen bir kurumun içindeyim. Manavgat`ta Aşçılar Derneği olduğunu İsmail Karataş`tan öğrendim. O günden beri de peşindeyim. Desteklenmesi gerekiyor. Bugün bu konuşmaya yapmadan önce biraz araştırma yaptım. Derneğin sitesine girerek oradaki verileri gözden geçirdim. Derneğin şu an 440 üyesi olduğunu gördüm. Bu rakam bu derneğe ilgi olduğunu gösteriyor. Benden sonraki değerli konuşmacılarında değineceği gibi bugün burada Türk mutfağını konuşacağız. Aslında ortada bir değer var ama bunu zirveye taşıyamamışız. Bakın Antalya Turizm merkezi ama Antalya mutfağı ile alakalı piyasada hiçbir kitap yok. Bu çok acı bir durumdur" dedi.OSMANLI MUTFAĞI TÜRK VE İSLAM MUTFAK ANLAYIŞINA DAYANIR`Türk Mutfağının Dünü ve Bugünü` başlığı adı altında slayt gösterisi eşliğinde sunum yapan Akdeniz Üniversitesi Manavgat Meslek Yüksek Okulu Aşçılık Bölümü Öğretim Görevlisi E. Köksal Sezgin de unutulan Osmanlı Mutfağının önemini değindi.Sezgin, "Osmanlı mutfağının temelleri öncelikle Türk mutfak geleneğine ve İslam anlayışına dayanır. Türklerde gelenekten gelen et ağırlığı, Anadolu`ya gelişleriyle birlikte çok köklü bir dönüşüme uğradı. Et hala menünün temel öğesi olmakla birlikte, Anadolu`da yetişen sebzeler ve baklagiller mutfağa hızla girdi. Sebze ve baklagillerin mutfağa girmesiyle tören ve şölenlerde sunulan çok lezzetli et yemekleri mutfak dünyasında önemini korumakla birlikte, gündelik yaşantıda yerlerini etin daha az kullanıldığı ve sebzelerin başrolde olduğu sulu yemeklere bıraktı.Osmanlı yemeklerinin hemen hepsi tuzsuz tereyağı ile pişirilirdi. 18. yüzyıldan sonra hindi, 19. yüzyılda domates, salça, kakao, mısır Osmanlı mutfağına sonradan katılan yiyeceklerdir. Yine 19. yüzyıl döneminde alafranga tabir edilen Avrupa yemekleri (biftek, rozbif, pate vs) Türk sofralarına girmeyi başarmıştır.Pirinç, şeker, beyaz ekmek sadece sarayda yenen yiyeceklerdi. Salça olmadığı dönemlerde yemeklere baharat, nar ekşisi ve koruk suyu gibi şeyler eklenerek tatlandırılması sağlanırdı. Pilav düşkünü Osmanlı mutfağında tam 27 çeşit pilav yapılırdı. Şerbetler sofranın vazgeçilmeziydi. Ramazanda ise yemekler güllaçla son bulurdu" diyerek Osmanlı mutfağı ile ilgili olarak genel bilgiler verdi.Panelde son olarak Akdeniz Üniversitesi Alanya İşletme Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Kemal Kantarcı sunum yaptı. Kantarcı,"Türk Mutfağı ve Türk Mutfağındaki Marka ve İmaj Çalışmaları" başlıklı slayt gösterisi destekli yaptığı konuşmada şöyle dedi:"Dünyada Türk Mutfağının neredeyse hiç tanınmıyor. Yılda 27 milyon turist Türkiye`ye ziyarete gelirken Türk Mutfağı için gelenlerin ancak yüzde 2.8 olması düşündürücüdür. Son 10 yılda toplam turizm gelirleri 134 milyar dolardır. Ve bu kazancın içinde Türk mutfağının payı ne kadardır? Bu paydan Türk mutfağı çalışanları ve Türk mutfağı ile ilgili çalışmalar ne kadar pay almıştır. Ne kadar para Türk mutfağının imaj ve marka geliştirmesi çalışmalarına ayrılmıştır" diye konuştu.
