Sekiz Asırlık Gelenek 'sudan Koyun Geçirme Yarışması' Yapıldı
Denizli'nin Çal ilçesine bağlı Aşağıseyit Köyü'nde, sekiz asrı aşkın süredir düzenlenen ''Sudan Koyun Geçirme Yarışması' geleneği devam ediyor.
Türklerin, Orta Asya’daki önemli geleneklerinden biri olan 'Sudan Koyun Geçirme Yarışması' 11. yüzyıldan itibaren Anadolu’nun Türkler tarafından yurt edinilmeye başlamasıyla birlikte, Çal yöresinin en önemli kültürel etkinliklerinden biri durumunda.
Aşağıseyit Köyü'nde yüzyıllardan beri sürdürülen bu gelenek, insanın hayvana verdiği değeri ve onunla kurduğu sıcak ilişkiyi göstermesinin yanı sıra toplumdaki birlik ve beraberlik ruhunun da en büyük göstergelerinden. Yarışma amaçlarından biri de sağlıklı hayvana sahip olmak, temiz yün ve yapağı elde etmek.
Köyde bu yıl 837.’si düzenlenen yarışma, sabah saatlerinde başladı. Festival havasında geçen yarışmayı CHP Denizli Milletvekili Adnan Keskin, Çal Kaymakamı Fatih Arıkan, Denizli Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Yusuf Gülsever, Çal Ziraat Odası Başkanı Ömer Ayhancı’nın yanı sıra binlerce kişi izledi. Bu yıl yarışmaya Çal, Baklan ve Çivril ilçeleri ile köylerinden gelen 28 çoban koyun sürüsüyle beraber katıldı.
Yoğun ilgi gösterilen yarışmada, çobanlar sürülerini Büyük Menderes Nehri'ne sokarak karşıya geçirmeye çalıştı. Bazı koyun sürüleri, çobanının ardından hemen suya atlarken, bazısı çobanın peşinden gitmedi. Koyunun takip etmediği çobanlar elenerek yarışma yerinden ayrıldı. Yarışmaya yaklaşık bir yıldır hazırlandıklarını söyleyen bir çoban, “Bahardan bu yana hazırlanıyoruz. Koyunumuz gezdiriyoruz, alıştırıyoruz. Akşamdan beri uykusuzuz. İnşallah koyunlar suya girecek.” dedi.
Çal Ziraat Odası Başkanı Ömer Ayhancı da 8 asırdır bölgelerinde yapılan bu geleneğin bugün tekrarını yaptıklarını ifade ederek, “Bizim esas dikkatini çekmek istediğimiz gıdanın vazgeçilmez olduğu hayvancılık ve tarımın öne çıkmasını sağlamaktır.” diye konuştu.
Kaymakam Arıkan da yarışmanın, bir köyde 4-5 bin insanı bir araya getirebildiğine dikkat çekerek bunun yarışmanın gerçekten halkın gönlünde yer ettiğinin bir göstergesi olduğunu vurguladı.
Denizli Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Yusuf Gülsever ise bu güzel geleneğin yaşatılmasının çok önemli olduğunu anlattı. Gülsever, “Bir ara inkitaya uğrayan bu yarışmayı 2003 yılında tekrar başlattık. Çoluk çocuk, genç yaşlı herkes burada. Dünyaya örnek bir etkinlik bu. İnsanla beraber yaşamına devam eden hayvanın sevgisiyle bir bütünleşmedir. İspanya'da boğa güreşi var ama burada boğa güreşi değil burada bir tatlılık var. Burada insanın hayvanıyla sevgisinin bütünleşmesini görüyoruz.” şeklinde konuştu.
SUDAN KOYUN GEÇİRMENİN TARİHÇESİ
"Bir ağanın çok güzel kızı varmış. Bu ağayı sevenler olduğu gibi çekemeyenler de varmış. Ağanın yanında çobanlık yapan Keloğlan koyunları otlatırken bir gün ağayı çekemeyenler, onu öldürüp koyunları almak istemiş. Keloğlan, "Bana müsaade edin, bir kaval çalayım da muradıma ereyim. Ondan sonra öldürürsünüz." demiş. Keloğlan'ın bu son isteğini kabul etmişler. Keloğlan, oturup kaval çalmaya başlamış. Kaval sesini duyan ağanın kızı, babasına, "Bizim Keloğlan'ı öldürecekler." demiş. Ağa, hemen atına binip koyunların yanına gitmiş ve Keloğlan'ı kurtarmış. Ağa, kızına, "Keloğlan'ın öldürüleceğini nereden anladın?" diye sormuş. Kız, Keloğlan'ın ona kavalla mesaj verdiğini söylemiş. Ağa, Keloğlan'ı yanına çağırmış ve "Koyunlara tuz ver, üç gün de su içirme. Eğer koyunlar suyun yanına gelir ve su içmeden karşıya geçerse kızım senindir." demiş.
Keloğlan, ağanın sözü üzerine derenin kenarına getirdiği koyunlara kaval çalmış. "Aman kara koyunum, beni mahcup etme" diye üç defa tekrarladıktan sonra koyunlar, su içmeden karşıya geçmiş. Böylece Keloğlan muradına ermiş. İşte bin yıldır bu bölgede Keloğlan'ın kara koyunu gibi bölge insanı da koyunlarını Büyük Menderes'in soğuk sularından karşı kıyıya geçirmeye çalışır."
Aşağıseyit Köyü'nde yüzyıllardan beri sürdürülen bu gelenek, insanın hayvana verdiği değeri ve onunla kurduğu sıcak ilişkiyi göstermesinin yanı sıra toplumdaki birlik ve beraberlik ruhunun da en büyük göstergelerinden. Yarışma amaçlarından biri de sağlıklı hayvana sahip olmak, temiz yün ve yapağı elde etmek.
Köyde bu yıl 837.’si düzenlenen yarışma, sabah saatlerinde başladı. Festival havasında geçen yarışmayı CHP Denizli Milletvekili Adnan Keskin, Çal Kaymakamı Fatih Arıkan, Denizli Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Yusuf Gülsever, Çal Ziraat Odası Başkanı Ömer Ayhancı’nın yanı sıra binlerce kişi izledi. Bu yıl yarışmaya Çal, Baklan ve Çivril ilçeleri ile köylerinden gelen 28 çoban koyun sürüsüyle beraber katıldı.
Yoğun ilgi gösterilen yarışmada, çobanlar sürülerini Büyük Menderes Nehri'ne sokarak karşıya geçirmeye çalıştı. Bazı koyun sürüleri, çobanının ardından hemen suya atlarken, bazısı çobanın peşinden gitmedi. Koyunun takip etmediği çobanlar elenerek yarışma yerinden ayrıldı. Yarışmaya yaklaşık bir yıldır hazırlandıklarını söyleyen bir çoban, “Bahardan bu yana hazırlanıyoruz. Koyunumuz gezdiriyoruz, alıştırıyoruz. Akşamdan beri uykusuzuz. İnşallah koyunlar suya girecek.” dedi.
Çal Ziraat Odası Başkanı Ömer Ayhancı da 8 asırdır bölgelerinde yapılan bu geleneğin bugün tekrarını yaptıklarını ifade ederek, “Bizim esas dikkatini çekmek istediğimiz gıdanın vazgeçilmez olduğu hayvancılık ve tarımın öne çıkmasını sağlamaktır.” diye konuştu.
Kaymakam Arıkan da yarışmanın, bir köyde 4-5 bin insanı bir araya getirebildiğine dikkat çekerek bunun yarışmanın gerçekten halkın gönlünde yer ettiğinin bir göstergesi olduğunu vurguladı.
Denizli Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Yusuf Gülsever ise bu güzel geleneğin yaşatılmasının çok önemli olduğunu anlattı. Gülsever, “Bir ara inkitaya uğrayan bu yarışmayı 2003 yılında tekrar başlattık. Çoluk çocuk, genç yaşlı herkes burada. Dünyaya örnek bir etkinlik bu. İnsanla beraber yaşamına devam eden hayvanın sevgisiyle bir bütünleşmedir. İspanya'da boğa güreşi var ama burada boğa güreşi değil burada bir tatlılık var. Burada insanın hayvanıyla sevgisinin bütünleşmesini görüyoruz.” şeklinde konuştu.
SUDAN KOYUN GEÇİRMENİN TARİHÇESİ
"Bir ağanın çok güzel kızı varmış. Bu ağayı sevenler olduğu gibi çekemeyenler de varmış. Ağanın yanında çobanlık yapan Keloğlan koyunları otlatırken bir gün ağayı çekemeyenler, onu öldürüp koyunları almak istemiş. Keloğlan, "Bana müsaade edin, bir kaval çalayım da muradıma ereyim. Ondan sonra öldürürsünüz." demiş. Keloğlan'ın bu son isteğini kabul etmişler. Keloğlan, oturup kaval çalmaya başlamış. Kaval sesini duyan ağanın kızı, babasına, "Bizim Keloğlan'ı öldürecekler." demiş. Ağa, hemen atına binip koyunların yanına gitmiş ve Keloğlan'ı kurtarmış. Ağa, kızına, "Keloğlan'ın öldürüleceğini nereden anladın?" diye sormuş. Kız, Keloğlan'ın ona kavalla mesaj verdiğini söylemiş. Ağa, Keloğlan'ı yanına çağırmış ve "Koyunlara tuz ver, üç gün de su içirme. Eğer koyunlar suyun yanına gelir ve su içmeden karşıya geçerse kızım senindir." demiş.
Keloğlan, ağanın sözü üzerine derenin kenarına getirdiği koyunlara kaval çalmış. "Aman kara koyunum, beni mahcup etme" diye üç defa tekrarladıktan sonra koyunlar, su içmeden karşıya geçmiş. Böylece Keloğlan muradına ermiş. İşte bin yıldır bu bölgede Keloğlan'ın kara koyunu gibi bölge insanı da koyunlarını Büyük Menderes'in soğuk sularından karşı kıyıya geçirmeye çalışır."