Kürt Siyasetçi İbrahim Güçlü: Pkk`nın Gizli Gündemi Devrede, Amaç Çözümsüzlük
Kürt siyasetçi İbrahim Güçlü, terör örgütü PKK`nın son dönemde artan saldırılarına ilişkin olarak örgütün gizli gündeminin devreye girdiğini, amacın ise çözümsüzlüğü derinleştirmek olduğunu söyledi.
Terör örgütünün eylemlerini bu kadar yoğunlaştırmasının bir nedeninin de Suriye ve İran`ı arkasına almasından kaynaklandığını savunan Güçlü, demokratik özerkliğin ilanı, Silvan olayı başta olmak üzere diğer olayların tesadüf olmadığını vurguladı. Güçlü, yaşanılanların ise Kürtlerin çıkarlarıyla örtüşen bir siyaset, politika değil, açık bir biçimde PKK elitinin çıkarlarıyla örtüşen, gelişen bir politika olduğunu belirtti.
Cihan Haber Ajansı muhabirine konuşan Güçlü, PKK`nın `kuruluş projesi` diye bir amacının bulunduğunu ifade etti. Bu amacın ise başından beri Kürt meselesinin çözümsüzlüğe sürüklenmesi olduğunu dile getiren Güçlü, "Bu bir derin devlet projesiydi. Amacı da Kürt meselesinde hakikaten çözümsüzlüğü oluşturmaktı. Bunun içinde PKK dışındaki Kürt hareketlerini tasviye etmeyi sağladı. Ve günümüze geldiğimiz zaman PKK, bu çözümsüzlük stratejisini sürdürüyor." dedi.
"DERİN GÜÇLERLE İŞBİRLİĞİNE RAĞMEN AK PARTİ BAŞARISI ENGELLENEMEDİ"
Seçim sonrası bir çözümsüzlüğün ortaya çıktığını savunan Güçlü, buna neden olarak AK Parti`nin yüzde 50 başarısı ve BDP`nin de güçlü bir şekilde seçimden çıkmasını gösterdi. PKK`nın derin güçlerle elbirliği yapmasına rağmen AK Parti`nin bölgedeki başarısını engelleyemediğinin altını çizen Güçlü, şöyle devam etti: "Çünkü PKK başından beri, AK Parti`nin başarısını engellemeye çalışıyordu. KCK seçim öncesi yaptığı açıklamada, AK Parti`nin seçim çalışmalarının provake edilmesi ve buna da CHP, BDP ve MHP yardım etmesi yönünde açıklama yaptı. Seçim sonrasında ise bu defa AK Parti`nin hükümet olması engellenmeye çalışıldı. Burada hem BDP`nin hem de CHP`nin Meclise gitmemesi bu stratejinin bir sonucuydu. CHP ve BDP cezaevindeki tutukluların hukuki durumlarını bile bile bu krizi yaratmak için milletvekili adayı gösterdiler. Sonuçta bir çözümsüzlük çıktı. Ama çözümsüzlükten PKK çok bilinçli bir strateji izliyordu. Yeni bir Anayasa yapılacak, masanın etrafına oturulacak ve bu sorunlar tartışılacak. Ben o kanaatte olmama rağmen, Kürt sorunu çözülecek, PKK`nın silah bırakacağı kanaati vardı. Oysa PKK hiçbir zaman silahı bırakmayı düşünmedi, düşünmüyor. PKK silahsız olmaz."
"ÖCALAN`IN YAPTIĞI RİYAKARLIKTI"
Terör örgütünün elebaşısı Abdullah Öcalan`ın yaptığının riyakarlık olduğunu vurgulayan Güçlü, "Çünkü biz bu sorunları çözersek PKK da silahı bırakacak diyordu. Bu mümkün değildi, PKK silahla varolan bir örgüttü. PKK BDP`yi devre dışı bıraktı, çünkü işler ciddileşti. Silah olmadan PKK, BDP, Ahmet Türk üzerinden Demokratik Toplum Kongresi üzerinde egemenlik sağlayamaz, elindeki mali bilançoyu kontrol edemez." diye konuştu.
Terör örgütünün gizli gündeminin devreye girdiğini ve şimdi yürüdüğünü anlatan Güçlü, "Sen bir sorunu çözeceksin, çözüme en yakın olan taraf AK Parti, o zaman AK Parti`ye neden düşmanlık yapıyorsun? CHP ve MHP ile çözemeyeceğine göre. Türkiye`de senin de tek başına iktidar olma şansında yok. PKK çözümsüzlüğü derinleştirmek istiyor. Bugünkü olaylara geldiğimizde demokratik özerkliğin ilanı, Silvan olayı başta olmak üzere diğer olaylar tesadüf değil." şeklinde konuştu.
"PKK`NIN ARKASINDA SURİYE VE İRAN VAR"
PKK`nın "Kardeşim bırakın Kürtlerin hak ve özgürlüklerini, ben Kürdistan`da egemen olacak mıyım, hekomanyam kurulacak mı ve bana bu alanı terkedecek misin?" dediğini aktaran Güçlü, bu mücadelenin hükümeti düşürme mücadelesi değil, Kürdistanın terkedilip terkedilmeyeceğinin mücadelesi olduğunu savundu.
Örgütün alanın kendine terkedilmesini istediğini dile getiren Güçlü, Abdullah Öcalan`la yapılan görüşmeler, müzakerelerin hikaye olduğunu söyledi. PKK`nın eylemlerini bu kadar yoğunlaştırmasının bir nedeninin de Suriye olduğunu ileri süren Güçlü, şöyle devam etti: "Suriye`de onu tahrik ediyor. Çünkü Türkiye-Suriye ilişkileri bozuldu. Suriye bir biçimde PKK ile ilişki kurdu. Dolayısıyla Kürtlerin başına gelen bela yeniden geldi. 1984`den beri de PKK, Kürtleri zamansız, gücüde olmayan, gereksiz bir mücadele alanına sürmek stratejisini izliyordu. PKK yine onu yapıyor, arkasına Suriye`yi, İran`ı alarak sorun boyutlu bir noktaya geldi ve gidecek gibi görünüyor. Bundan sonra çatışmalar devam edecek, özellikle Suriye sorunu devam ettiği sürece. Başbakanın `Suriye bizim iç sorunumuz` demesinden biraz da bunu anlatmak istediğini anlıyorum. Suriye meselesi hatta giderek İran meselesi çözülmeden, PKK meselesi ve bu çatışmaların durması olanaksız gibi geliyor. Kürtlerin çıkarlarıyla örtüşen bir siyaset politika değil; açık bir biçimde bu PKK elitinin çıkarlarıyla örtüşen gelişen bir politika. İran ve Suriye güdümlü bir strateji. Zaten İran ve Suriye de çözümsüzlükten yana."
Cihan Haber Ajansı muhabirine konuşan Güçlü, PKK`nın `kuruluş projesi` diye bir amacının bulunduğunu ifade etti. Bu amacın ise başından beri Kürt meselesinin çözümsüzlüğe sürüklenmesi olduğunu dile getiren Güçlü, "Bu bir derin devlet projesiydi. Amacı da Kürt meselesinde hakikaten çözümsüzlüğü oluşturmaktı. Bunun içinde PKK dışındaki Kürt hareketlerini tasviye etmeyi sağladı. Ve günümüze geldiğimiz zaman PKK, bu çözümsüzlük stratejisini sürdürüyor." dedi.
"DERİN GÜÇLERLE İŞBİRLİĞİNE RAĞMEN AK PARTİ BAŞARISI ENGELLENEMEDİ"
Seçim sonrası bir çözümsüzlüğün ortaya çıktığını savunan Güçlü, buna neden olarak AK Parti`nin yüzde 50 başarısı ve BDP`nin de güçlü bir şekilde seçimden çıkmasını gösterdi. PKK`nın derin güçlerle elbirliği yapmasına rağmen AK Parti`nin bölgedeki başarısını engelleyemediğinin altını çizen Güçlü, şöyle devam etti: "Çünkü PKK başından beri, AK Parti`nin başarısını engellemeye çalışıyordu. KCK seçim öncesi yaptığı açıklamada, AK Parti`nin seçim çalışmalarının provake edilmesi ve buna da CHP, BDP ve MHP yardım etmesi yönünde açıklama yaptı. Seçim sonrasında ise bu defa AK Parti`nin hükümet olması engellenmeye çalışıldı. Burada hem BDP`nin hem de CHP`nin Meclise gitmemesi bu stratejinin bir sonucuydu. CHP ve BDP cezaevindeki tutukluların hukuki durumlarını bile bile bu krizi yaratmak için milletvekili adayı gösterdiler. Sonuçta bir çözümsüzlük çıktı. Ama çözümsüzlükten PKK çok bilinçli bir strateji izliyordu. Yeni bir Anayasa yapılacak, masanın etrafına oturulacak ve bu sorunlar tartışılacak. Ben o kanaatte olmama rağmen, Kürt sorunu çözülecek, PKK`nın silah bırakacağı kanaati vardı. Oysa PKK hiçbir zaman silahı bırakmayı düşünmedi, düşünmüyor. PKK silahsız olmaz."
"ÖCALAN`IN YAPTIĞI RİYAKARLIKTI"
Terör örgütünün elebaşısı Abdullah Öcalan`ın yaptığının riyakarlık olduğunu vurgulayan Güçlü, "Çünkü biz bu sorunları çözersek PKK da silahı bırakacak diyordu. Bu mümkün değildi, PKK silahla varolan bir örgüttü. PKK BDP`yi devre dışı bıraktı, çünkü işler ciddileşti. Silah olmadan PKK, BDP, Ahmet Türk üzerinden Demokratik Toplum Kongresi üzerinde egemenlik sağlayamaz, elindeki mali bilançoyu kontrol edemez." diye konuştu.
Terör örgütünün gizli gündeminin devreye girdiğini ve şimdi yürüdüğünü anlatan Güçlü, "Sen bir sorunu çözeceksin, çözüme en yakın olan taraf AK Parti, o zaman AK Parti`ye neden düşmanlık yapıyorsun? CHP ve MHP ile çözemeyeceğine göre. Türkiye`de senin de tek başına iktidar olma şansında yok. PKK çözümsüzlüğü derinleştirmek istiyor. Bugünkü olaylara geldiğimizde demokratik özerkliğin ilanı, Silvan olayı başta olmak üzere diğer olaylar tesadüf değil." şeklinde konuştu.
"PKK`NIN ARKASINDA SURİYE VE İRAN VAR"
PKK`nın "Kardeşim bırakın Kürtlerin hak ve özgürlüklerini, ben Kürdistan`da egemen olacak mıyım, hekomanyam kurulacak mı ve bana bu alanı terkedecek misin?" dediğini aktaran Güçlü, bu mücadelenin hükümeti düşürme mücadelesi değil, Kürdistanın terkedilip terkedilmeyeceğinin mücadelesi olduğunu savundu.
Örgütün alanın kendine terkedilmesini istediğini dile getiren Güçlü, Abdullah Öcalan`la yapılan görüşmeler, müzakerelerin hikaye olduğunu söyledi. PKK`nın eylemlerini bu kadar yoğunlaştırmasının bir nedeninin de Suriye olduğunu ileri süren Güçlü, şöyle devam etti: "Suriye`de onu tahrik ediyor. Çünkü Türkiye-Suriye ilişkileri bozuldu. Suriye bir biçimde PKK ile ilişki kurdu. Dolayısıyla Kürtlerin başına gelen bela yeniden geldi. 1984`den beri de PKK, Kürtleri zamansız, gücüde olmayan, gereksiz bir mücadele alanına sürmek stratejisini izliyordu. PKK yine onu yapıyor, arkasına Suriye`yi, İran`ı alarak sorun boyutlu bir noktaya geldi ve gidecek gibi görünüyor. Bundan sonra çatışmalar devam edecek, özellikle Suriye sorunu devam ettiği sürece. Başbakanın `Suriye bizim iç sorunumuz` demesinden biraz da bunu anlatmak istediğini anlıyorum. Suriye meselesi hatta giderek İran meselesi çözülmeden, PKK meselesi ve bu çatışmaların durması olanaksız gibi geliyor. Kürtlerin çıkarlarıyla örtüşen bir siyaset politika değil; açık bir biçimde bu PKK elitinin çıkarlarıyla örtüşen gelişen bir politika. İran ve Suriye güdümlü bir strateji. Zaten İran ve Suriye de çözümsüzlükten yana."