Deniz Feneri Soruşturması en son haberler
Deniz Feneri soruşturmasında son durum, Deniz Feneri soruşturmasında neler oldu, Deniz Feneri soruşturması sonucu, Deniz Feneri soruşturmasında kimleri ismi var, Deniz Feneri soruşturması ne aşamada, Deniz Feneri ile ilgili bilinmeyenler,
Deniz Feneri soruşturması 2011, 2011 Deniz Feneri soruşturmaısnda neler yaşandı, Deniz Feneri ksoruşturma kapsamında kimlerin ifadesi alındı, Deniz Feneri başkanından açıklama, Deniz Feneri ne zaman soruşturulmaya başlandı, Deniz Feneri sorgusunda son durum ne? Deniz Feneri soruşturmasında gelinen en son durum, Deniz Feneri 2011 soruşturması, Deniz Feneri'nde yolsuzluk, Deniz Feneri Derneğinde ne gibi hileler yapıldı.
Deniz Feneri e.V.’nin, bazı kaymakamlık ve AKP’li belediyenin yardım listelerindeki kişiler adına sahte makbuz düzenleyerek milyonlarca lirayı dağıtmış gibi gösterdiği iddia edildi. Savcı iki dernek arasında organik bağ saptadı. Almanya bağlantılı Deniz Feneri e.V. bağış yolsuzluğu soruşturmasında, önemli iki bulguya ulaşıldı.
Buna göre, Deniz Feneri e.V.’nin; Türkiye’deki yardımlarını Deniz Feneri Derneği’nin dağıttığı, iki örgüt arasında “organik bağ” olduğu iddia edildi. Deniz Feneri aracılığıyla bazı kaymakamlıklar ile AKP’li belediyelerin “yardım listeleri” ile listedeki vatandaşların kimlik fotokopileri ve ikametgâh belgelerini Deniz Feneri e.V. ile paylaştığı, derneği de bu bilgileri kullanarak yardım verilmiş gibi makbuz düzenlediği öne sürüldü.
Kaymakamlıkların listesinin sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına ait yardım listeleri olduğu öğrenildi. Ankara savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz’ün yaklaşık 3 yıldır yürüttüğü soruşturmada, yapılan çalışmalar ve alınan ifadeler, yeni bazı delilleri ortaya çıkardı. Deniz Feneri e.V. Almanya’da düzenlediği bazı konserlerde milyonlarca Avro bağış topladığı ancak bunları makbuzla kayıt altına almadığı öğrenildi.
Mehmet Gürhan, Firdevsi Ermiş ve Mehmet Taşkan gibi isimler e.V.’yi “şirket gibi” gibi yönetti. Zekeriya Karaman ve Zahid Akman’ın hissedarı olduğu Beyaz Holding gibi bazı şirketlere dernekten milyonlarca lira para aktarıldığı tespit edilirken bir şirkete 1 milyon Avro’nun gittiği belirlendi.
Yardım paralarının izinin kaybedilmesi amacıyla 10’un üzerinde bankada 20 civarında hesap açıldığı ve paraların buralara yatırıldığı, daha sonra buralardan da çekilerek paraların izinin kaybedildiği öne sürülüyor. Akman ve Karaman başta olmak üzere birçok kişinin hesaplarını MASAK’a inceleten savcılığa gelen raporda, bu kişilerin hesaplarında bazı para hareketleri şüpheli bulundu.
Bu raporla yetinmeyen savcılık, BDDK’den de kapsamlı bir rapor istedi. Savcıların 3 Ocak 2011’de Almanya’dan getirdikleri bilgi ve belgeler arasında dağıtılan yardımlara ilişkin “alındı belgeleri” ve yardım alan kişilerin kimlik fotokopileri de yer aldı. Çoğunlukla 300 Avro civarında kesilen makbuzları inceleyen savcılar, yazının aynı elden çıktığını görünce şüphelendi.
Bunun üzerinde yardım aldığı öğrenilen yaklaşık 600 kişinin ifadesi alındı. Bu kişilerin yüzde 90’ı yardım almadıklarını söyledi. Ancak bazı kişilerin sadece belediye ve kaymakamlıklara yardım için başvuruda bulunduklarını belirtince, önemli bir ayrıntı ortaya çıktı. Buna göre, Deniz Feneri e.V., Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği aracılığıyla bazı kaymakamlık ve belediyelerin yoksul listesi, kimlik fotokopileri ve ikametgâh il muhaberlerini aldı.
Alınan bu listelerdeki kişilerin yüzde 90’ına yardım dağıtılmadı. e.V. yetkililerinin, listelerdeki kişileri yardım dağıtılmış gibi göstererek makbuz düzenlediği öğrenildi.
‘Organik bağ’
Öte yandan Deniz Feneri Derneği, Almanya’daki bağış skandalı ortaya çıktığında, e.V. ile ilgisinin olmadığını iddia etmişti. Ancak soruşturma kapsamında toplanan bilgi ve belgeler, iki kurum arasında “organik bağ” olduğunu ortaya koydu. Türkiye’de şubesi olmayan Deniz Feneri e.V.’nin yardımlarını Deniz Feneri Derneği’nin dağıttığı iddia edildi. Hatta Deniz Feneri Derneği’nin Almanya’daki derneğin “Türkiye şubesi” gibi çalıştığı görüşüne varıldı.
Bunun en önemli kanıtı ise tanık ifadeleri oldu. Almanya’daki dernekte adı “yardım aldı” şeklinde geçen onlarca kişi, talimatla verdikleri ifadelerde kendilerine yapılan yardımın e.V.’den değil, Deniz Feneri Derneği’nden yapıldığını bildiklerini söyledi. Bunlardan Doğu’da oturan bir vatandaş, bu kişilerden şikâyetçi olduğunu kaydetti.
Diğer yandan yardımlar Avro olarak gösterilmesine karşın bunlar Türkiye’de giysi ve gıda olarak dağıtıldığı iddia edildi. Tüm bilgi, belge ve ifadelerin değerlendirilmesinde, yolsuzlukların “çok profesyonel ve organize” şekilde yapıldığı sonucuna varıldı.
İki şehir iki soruşturma ve iki yöntem
Türkiye’yi sarsan iki önemli soruşturmada savcıların uyguladığı yöntemlerin farklılığı, istenirse sanık haklarını ve masumiyet karinesini ihlal etmeyen tarzda da soruşturmaların yürütülebileceğini gösterdi. Türkiye hafta boyunca, İstanbul’da yürütülen Fenerbahçe Başkanı’nı da kapsayan şike soruşturması ile Ankara’da yürütülen Deniz Feneri soruşturmasını konuştu.
Ancak “fener” odaklı iki soruşturmanın yürütülüşü arasındaki kayda değer fark gözden kaçmadı. İstanbul’daki soruşturmada, diğer soruşturmalardan alışık olunan görüntüler yaşandı. Zanlılar, Emniyet’te sorgulandıktan sonra, gözaltı süreleri dolunca topluca savcılığa sevk edildiler.
Savcılık tarafından tek tek sorgulanan zanlılardan, tutuklanma talebiyle nöbetçi hakimliğe sevk edilenler sırayla nöbetçi hakime ifade verdiler. Tutuklama kararı verilenler ise adliyeden cezaevine götürüldü. Zanlıların gözaltına alınma anlarından, Emniyet’te çekilen fotoğraflarına ve ifadelerine kadar birçok haberin yanı sıra adliyeye getirilmeleri sırasında kelepçeli fotoğrafları yayınlandı.
Bunlara Başbakan’ın danışmanını bile “idama değil, sorguya gidiyorlar” diye isyan etmesine yol açtı.
Ankara’da farklı
Ankara’da yürütülen Deniz Feneri soruşturmasında ise alışıldık görüntülerden farklı bir yöntem uygulandı. Soruşturmayı yürüten savcılar Abdulvahap Yaren, Mehmet Tamöz ve Nadi Türkaslan zanlıların poliste sorgulanmaması talimatı verdi.
Alışılmış soruşturma usullerinde zanlıların poliste ifade verdikten sonra savcılığa çıkarılmaları ve tutuklama talebi olduğu takdirde nöbetçi hakimliğe sevk edilmeleri gerekiyordu. Oysa Deniz Feneri soruşturmasında Emniyet’te gözaltında tutulan zanlılar Emniyet’te polis yerine adliyede doğrudan savcılık tarafından sorgulandı. Sırayla adliyeye getirilerek ifadesi alınan zanlılar, yeniden Emniyet’e götürüldü.
Molada da emniyete
İsmail Karahan, ifadesi tamamlanamayınca gece 02.00’de tekrar emniyete götürüldü. Sabah erken saatlerinde tekrar adliyeye getirilen Karahan’ın sorgusuna devam edildi. 12 saat ifade verdikten sonra tekrar emniyete götürüldü. Savcılığın tutuklama talep etmesi halinde zanlılar emniyetten mahkemeye sevk edilecek.
Özel önlemler
Deniz Feneri soruşturmasında arada zanlıların Adliyeye getirilip götürülmesi sırasında polislerin, İstanbul’dakinin tam aksine basın mensuplarının görüntü almaması için yoğun çaba harcaması da dikkat çekti. Savcılık katına basın mensuplarının giriş-çıkışı yasaklandı. Şüpheliler başka kapıdan adliyeye sokuldu.
Neden farklı?
Ankara’daki savcıların zanlılara yönelik gösterdiği bu hassasiyetin nedenleri konusunda kulislerde değişik yorumlar yapılıyor. En başta vakit kaybına neden olmamak geliyor. Savcıların Deniz Feneri soruşturmasını yaklaşık 3 yıldır bizzat yürütmeleri ve kolluğu pek dahil etmemiş olmaları da poliste sorgunun yapılmamasına bir gerekçe olarak gösteriliyor.
Savcıların bilgi sızmasını önlemek için en baştan beri bu yöntemi uyguladıkları ve buna operasyon aşamasında da devam ettikleri dile getiriliyor. Deniz Feneri soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın avukatı Hakan Yıldız, VATAN’a yaptığı açıklamada savcıların uyguladığı yöntemden memnun olduğunu söyledi.
ANKARA BAROSU BAŞKANI METİN FEYZİOĞLU: ‘Deniz Feneri’ndeki yöntem doğru’
“Deniz Feneri’ndeki uygulama kanuna daha uygun. Bir yerden doğru yapmaya başlamak lazım. Demek ki Sayın Savcılar 3 yıl boyunca çalıştılar ve doğruyu yapalım dediler. CMK’nın tercih ettiği yöntem bütün soruşturmaların savcının eliyle başlatılması ve savcının doğrudan soruşturmayı yürütmesidir.
CMK’ya göre polis sadece yardımcıdır. Ama maalesef sadece Ergenekon’da değil, Türkiye’deki soruşturmaların çok büyük çoğunluğunda aktif olan polistir, pasif olan savcıdır. Polis soruşturma dosyasını fezlekeye bağlar ve savcıyı yönlendirir. Savcı da bu yönlendirme çerçevesinde gereğini yapar. Bu tabii yanlış bir uygulamadır. “
BAŞBAKAN’IN DANIŞMANINDAN ELEŞTİRİ: ‘İdama değil sorguya gidiyorlar’
Başbakan Erdoğan’ın dış politikadan sorumlu danışmanı İbrahim Kalın, Aziz Yıldırım’ın gözaltına alınış biçimini eleştirdi. Twitter’da polislerin kameralar önündeki davranışını ‘garabet’ olarak nitelendiren Kalın, ‘’İdama değil, sorguya gidiyorlar’’ ifadesini kullandı. Kalın, Twitter ’da şu değerlendirmelerde bulundu: “İki kişi koluna girmiş, biri kafasını tutuyor, üç kişi arkadan geliyor. Kameralar, adeta suç filmi modunda çekiyor.
Sorguya böyle götürmek için bir talimat yok. Kaçma ihtimali olmayan insanları ‘hannibal’ gibi orasından burasından tutup götürmek, insan onuruna aykırı. İdama değil,sorguya gidiyorlar. Aynı ayıbı, KCK tutuklamalarında da gördük. İyi haber: Adalet Bakanlığı bunlara son vermek için devreye giriyor.”
VATAN’IN NOTU: Kalın’ın yazdığı “iyi haber” konusunda Kanunlar Genel Müdürlüğü yetkilileri, bu aşamada bir çalışma olmadığını, ancak bakanlığa talimat gelmesi halinde düzenleme olabileceğini belirttiler.
"Deniz Feneri e.V." soruşturması kapsamında gözaltına alınan 5 kişiden biri olan Kanal 7 Yönetim Kurulu üyesi İsmail Karahan‘ın savcılıktaki sorgusu tamamlandı. Sorgunun ardından Karahan tekrar emniyete götürülürken, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman da sorgulanmak üzere Ankara Adliyesi‘ne getirildi.
Almanya‘daki "Deniz Feneri e.V." soruşturmasıyla bağlantılı olarak gözaltına alınan 5 kişinin sorgulamaları devam ediyor. Dün akşam üzeri RTÜK üyesi Zait Akman‘ın sorgulanmasının ardından Kanal 7 Yönetim Kurulu üyesi İsmail Karahan adliyeye getirilerek, savcının sorularını cevaplamıştı. 7 saatlik ifadenin ardından gece yarısı sorgusu yarıda kesilerek emniyete götürülen Karahan, sabah saatlerinde de tekrar sorgusuna devam edilmek üzere adliyeye getirilmişti. Gün boyu Ankara Adliyesi‘nde Cumhuriyet
Savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz‘ün sorularını cevaplayan Karahan, bugün de 5 saat boyunca ifade verdi. Karahan, sorgusunun tamamlanması üzerine polis tarafından tekrar emniyete götürüldü.
İsmail Karahan‘ın sorgusunun tamamlanmasının ardından ise Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, savcıların sorularını cevaplamak üzere Ankara Adliyesi‘ne getirildi. Zekeriya Karaman da Cumhuriyet Savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz tarafından sorgulanacak.
RTÜK üyesi Zahid Akman Deniz Feneri davasıyla bağlantılı soruşturma kapsamında gözaltına alındı.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Üyesi Zahid Akman'ın, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü Almanya'daki Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturma kapsamında gözaltına alındığı bildirildi. Gözaltına alınanlar arasında Kanal 7'nin 3 yöneticisi de bulunuyor. Edinilen bilgiye göre Akman, halen Emniyette bulunuyor.
3 KANAL 7 YÖNETİCİSİ DE GÖZALTINDA
Soruşturma kapsamında gözaltına alınanlar arasında Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni İsmail Karahan, Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çelik ve Finans Müdürü Erdoğan Kara da bulunuyor.
Almanya'da başlatılan Deniz Feneri soruşturması kapsamında eski RTÜK Başkanı Zahid Akman'ın da adı geçmişti.
DENİZ FENERİ DAVASI ALMANYA'DA BAŞLAMIŞTI
Frankfurt Yüksek Eyalet Mahkemesi, Almanya’da “yüzyılın soygun hareketi” olarak isimlendirilen davayı 17 Eylül 2008’de karara bağlamıştı. Mahkeme, Deniz Feneri e.V. derneği yöneticilerinden Mehmet Gürhan’ı 5 yıl 10 ay, Mehmet Taşkan’ı 2 yıl 9 ay ve Firdevsi Ermiş’i 1 yıl 10 ay hapse mahkûm etmişti. Davada Hakim Dr. Jochen Müller’in, “Asıl elebaşları Türkiye’de” demesinin ardından ikinci bir soruşturma başlatılmış, Zahid Akman ve Zekeriya Karaman’ın da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında iddianame hazırlamıştı.
Kanal 7 yöneticisi 13 saat ifade verdi
Deniz Feneri e.V. soruşturması kapsamında gözaltına alınan RTÜK üyesi Zahit Akman ve 4 Kanal 7 yöneticilerin ifadelerinin büyük kısmı tamamlandı. Yayın yönetmeni Çelik'in bugünkü sorgusunun ardından karar verilecek
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Almanya’daki Deniz Feneri e.V. davasıyla bağlantılı olarak yürüttüğü soruşturma kapsamında önceki akşam Ankara Adliyesi'ne getirilerek ifadesi alınmaya başlanan Kanal 7 Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Karahan'ın sorgusu dün tamamlandı.
Karahan sorgunun ardından yeniden Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Önceki gece Savcılığa getirilerek sorgusuna geçilen Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman'ın ifadesi de dün tamamlandı. Toplam 13 saat ifade veren Karaman da sorgudan sonra Emniyet'e götürüldü.
Gözaltıların yaşandığı 6 Temmuz Çarşamba günü başlayan savcılık ifadelerinde Kanal 7 Finans Müdürü Erdoğan Kara 6, RTÜK üyesi Zahid Akman ise 8 saat ifade vermişti.
Soruşturma kapsamında gözaltına alınan Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Çelik’in savcılık ifadesinin bugün alınması bekleniyor. Ankara Cumhuriyet Savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz, soruşturma kapsamında gözaltına alınan 5 ismin tamamının ifadelerini aldıktan sonra bu kişiler hakkında tutuklama isteyip istemeyeceklerine karar verecek.
Dikkat çeken zamanlama
Denİz Feneri e.V bağlantılı operasyon talimatının, Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle'nin Türkiye ziyaretinden çok kısa süre sonra başlaması dikkat çekti.