Arınç: İmam Hatipler Üzerine Bir Kara Lekeyi Getirip Oturtmuşlardı
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, imam hatip liselerinin sayısının artmasının, mezunlarının üniversiteye girmesinin birilerini korkuttuğunu söyledi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, imam hatip liselerinin sayısının artmasının, mezunlarının üniversiteye girmesinin birilerini korkuttuğunu söyledi. Arınç, “İmam hatip liseleri üzerinde öylesine kötü bir yargı vardı ki, öyle bir peşin hüküm vardı ki, öyle bir ön yargı vardı ki, maalesef koskoca adamlar nasıl böyle inanabiliyorlar diye hayret ederdiniz. Yani bu okulların üzerine böyle bir kara lekeyi getirip oturtmuşlardı.” dedi.
Bülent Arınç, Bursa İmam Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği‘nin kahvaltısında okul mezunlarıyla bir araya geldi. İmam hatip liseleri ve orada okuyan çocukların toplumda büyük bir saygınlığa sahip olduğunu söyleyen Arınç, bu okullardan endişe edip korku duymaya gerek olmadığını ifade etti. Türkiye‘nin tek partiden bu yana geleneksel korkuları bulunduğunu hatırlatan Arınç, bu okulların sayısının artması, mezunlarının üniversitelere girmesi, kaymakam ya da vali olmasının bazı çevreleri korkuttuğunu vurguladı. Katsayı gibi bir konunun bile büyük sıkıntılar sonunda ortadan kaldırıldığını anımsatan Arınç, imam hatip lisesi mezunlarının başlarına gelen onca sıkıntıya rağmen dağa çıkmaması, araç yakmaması, molotof kokteyli atmamasının önemine değindi.
"ÇEVİK BİR, KEMAL GÜRÜZ’Ü ARADI"
Bu süreçte yargının kaybettiğini belirten Arınç, 28 Şubat sürecinde yaşananları şöyle anlattı: “28 Şubat sürecinde YÖK katsayı uygulamıyor. Herkes aldığı puan karşılığında bir yere yerleşiyor. Ama bu süreçte bu liseleri tehlike gören zihniyet başka bir şey yapmak istiyor. YÖK‘e söylüyor, YÖK önce olmaz diyor. Sonra telefon açılıyor Çevik Bir tarafından, ismini de veriyorum, kime YÖK Başkanı Kemal Gürüz‘e. Diyor ki, ‘Bana bak, zaman yok, kanun manun bekleme, derhal imam hatip lisesi mezunları için hatta meslek lisesi mezunları için katsayı farkı koy, bunlar üniversiteye girmeyecek‘. Tanklar yürümüş, balans ayarı yapılmış onlara göre. Telefonla bu kez balans ayarı yapıyorlar.”
O dönemde Danıştay’ın konjönktüre göre karar verdiğini dile getiren Arınç, şöyle devam etti: “Muhtemeldir ki bir telefon da oraya gitti. Danıştay’ın verdiği karar şu, ‘Bu konuda tamamen YÖK yetkilidir‘. Danıştay ne diyor, ‘YÖK‘ün kararı kesindir, ben ona karışmam‘. Aradan sıyrılıyor. Hesap dönüyor. Sonunda geçen sene YÖK bir karar alıyor. ‘Katsayı farklılığı bu çocuklara ihanettir, ayrımcılıktır‘ diyor ve düzenleme yapıyor. Hemen başkaları gidiyor. Biz çok rahatız, Danıştay‘ın içtihatı var, daha önce ‘Bu iş YÖK‘ün işidir‘ demişti. Şimdi ise ‘Bu iş YÖK‘ün işi değildir, biz bir daha hesap yapacağız‘ dedi. Çarptılar, böldüler, topladılar iptal etiler. Arkadaşlar böyle hukuk olmaz, yüksek yargı olmaz, böyle karar olmaz, böyle hukuk devleti olmaz. Öyle içtihatları var ki onlara sonuna kadar sahip çıkıyorlar, ama buna çıkmadılar.”
"ÖN YARGI ÇOK FAZLAYDI"
Bunlara rağmen imam hatiplilerin hukuk dışına çıkmadığını ve sonunda haklarını aldığını vurgulayan Arınç, şunları kaydetti: “İmam hatip liseleri üzerinde öylesine kötü bir yargı vardı ki, öyle bir peşin hüküm vardı ki, öyle bir ön yargı vardı ki, maalesef koskoca adamlar nasıl böyle inanabiliyorlar diye hayret ederdiniz. Yani bu okulların üzerine böyle bir kara lekeyi getirip oturtmuşlardı. Çok eski yıllarda ‘İmam hatip lisesine oğlumu gönderdim‘ diyen birine bile Anadolu‘da ‘imam mı olacak‘ diye sorarlardı. Halbuki imam hatip liselerinde okutulan dersler liselerde okutulanlardan daha fazlaydı. Şimdi bir takım siyasetçiler diyorlar ki ‘ne kadar imam ihtiyacı varsa o kadar öğrencisi olsun‘. Arkadaşlar bunlar yanlış şeyler. Bu okullar da Milli Eğitim‘in okulları, kanun çerçevesinde açılmış okullar.”
"BIYIĞIMA BAKARAK BENİ DE İMAM HATİPLİ YAZDILAR"
1995 yılında Meclis‘e girdiğinde bazı gazetelerin, yüzüne, bıyığına, yüzüğüne bakarak kendisini de imam hatipli diye yazdığını hatırlatan Arınç, “Hayır, ben imam hatip lisesi mezunu değilim. Keşke olsaydım, ama değilim. Ama bilmedikleri bir şey var, ben ilk çocuğumu imam hatip lisesine kaydettim. Özendik, ilk evladımızı imam hatibe verdik. Çok şükür bitirdi, ama üniversite kısmı ayrı bir macera tabi. Çekilen sıkıntılar hala acı bir hatıra gibi tazeliğini koruyor. Bunlardan rejim tehlike görür, laiklik tehlike görür, bunlar şöyle şöyle insanlar... İmam hatip liseliler de aslında tornadan çıkmış değiller ha. Neler var neler bunların içinde. Olacak, ne köşe yazarları var. Öyle bir partiden bir aday var ki, ben de biliyorum. Arada böyle de olacak ne yapalım. İmam hatip lisesine gidilen insanın beyni yıkanmıyor ki, beyinlerine bir şey enjekte edilmiyor ki.” diye konuştu.
Bülent Arınç, Bursa İmam Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği‘nin kahvaltısında okul mezunlarıyla bir araya geldi. İmam hatip liseleri ve orada okuyan çocukların toplumda büyük bir saygınlığa sahip olduğunu söyleyen Arınç, bu okullardan endişe edip korku duymaya gerek olmadığını ifade etti. Türkiye‘nin tek partiden bu yana geleneksel korkuları bulunduğunu hatırlatan Arınç, bu okulların sayısının artması, mezunlarının üniversitelere girmesi, kaymakam ya da vali olmasının bazı çevreleri korkuttuğunu vurguladı. Katsayı gibi bir konunun bile büyük sıkıntılar sonunda ortadan kaldırıldığını anımsatan Arınç, imam hatip lisesi mezunlarının başlarına gelen onca sıkıntıya rağmen dağa çıkmaması, araç yakmaması, molotof kokteyli atmamasının önemine değindi.
"ÇEVİK BİR, KEMAL GÜRÜZ’Ü ARADI"
Bu süreçte yargının kaybettiğini belirten Arınç, 28 Şubat sürecinde yaşananları şöyle anlattı: “28 Şubat sürecinde YÖK katsayı uygulamıyor. Herkes aldığı puan karşılığında bir yere yerleşiyor. Ama bu süreçte bu liseleri tehlike gören zihniyet başka bir şey yapmak istiyor. YÖK‘e söylüyor, YÖK önce olmaz diyor. Sonra telefon açılıyor Çevik Bir tarafından, ismini de veriyorum, kime YÖK Başkanı Kemal Gürüz‘e. Diyor ki, ‘Bana bak, zaman yok, kanun manun bekleme, derhal imam hatip lisesi mezunları için hatta meslek lisesi mezunları için katsayı farkı koy, bunlar üniversiteye girmeyecek‘. Tanklar yürümüş, balans ayarı yapılmış onlara göre. Telefonla bu kez balans ayarı yapıyorlar.”
O dönemde Danıştay’ın konjönktüre göre karar verdiğini dile getiren Arınç, şöyle devam etti: “Muhtemeldir ki bir telefon da oraya gitti. Danıştay’ın verdiği karar şu, ‘Bu konuda tamamen YÖK yetkilidir‘. Danıştay ne diyor, ‘YÖK‘ün kararı kesindir, ben ona karışmam‘. Aradan sıyrılıyor. Hesap dönüyor. Sonunda geçen sene YÖK bir karar alıyor. ‘Katsayı farklılığı bu çocuklara ihanettir, ayrımcılıktır‘ diyor ve düzenleme yapıyor. Hemen başkaları gidiyor. Biz çok rahatız, Danıştay‘ın içtihatı var, daha önce ‘Bu iş YÖK‘ün işidir‘ demişti. Şimdi ise ‘Bu iş YÖK‘ün işi değildir, biz bir daha hesap yapacağız‘ dedi. Çarptılar, böldüler, topladılar iptal etiler. Arkadaşlar böyle hukuk olmaz, yüksek yargı olmaz, böyle karar olmaz, böyle hukuk devleti olmaz. Öyle içtihatları var ki onlara sonuna kadar sahip çıkıyorlar, ama buna çıkmadılar.”
"ÖN YARGI ÇOK FAZLAYDI"
Bunlara rağmen imam hatiplilerin hukuk dışına çıkmadığını ve sonunda haklarını aldığını vurgulayan Arınç, şunları kaydetti: “İmam hatip liseleri üzerinde öylesine kötü bir yargı vardı ki, öyle bir peşin hüküm vardı ki, öyle bir ön yargı vardı ki, maalesef koskoca adamlar nasıl böyle inanabiliyorlar diye hayret ederdiniz. Yani bu okulların üzerine böyle bir kara lekeyi getirip oturtmuşlardı. Çok eski yıllarda ‘İmam hatip lisesine oğlumu gönderdim‘ diyen birine bile Anadolu‘da ‘imam mı olacak‘ diye sorarlardı. Halbuki imam hatip liselerinde okutulan dersler liselerde okutulanlardan daha fazlaydı. Şimdi bir takım siyasetçiler diyorlar ki ‘ne kadar imam ihtiyacı varsa o kadar öğrencisi olsun‘. Arkadaşlar bunlar yanlış şeyler. Bu okullar da Milli Eğitim‘in okulları, kanun çerçevesinde açılmış okullar.”
"BIYIĞIMA BAKARAK BENİ DE İMAM HATİPLİ YAZDILAR"
1995 yılında Meclis‘e girdiğinde bazı gazetelerin, yüzüne, bıyığına, yüzüğüne bakarak kendisini de imam hatipli diye yazdığını hatırlatan Arınç, “Hayır, ben imam hatip lisesi mezunu değilim. Keşke olsaydım, ama değilim. Ama bilmedikleri bir şey var, ben ilk çocuğumu imam hatip lisesine kaydettim. Özendik, ilk evladımızı imam hatibe verdik. Çok şükür bitirdi, ama üniversite kısmı ayrı bir macera tabi. Çekilen sıkıntılar hala acı bir hatıra gibi tazeliğini koruyor. Bunlardan rejim tehlike görür, laiklik tehlike görür, bunlar şöyle şöyle insanlar... İmam hatip liseliler de aslında tornadan çıkmış değiller ha. Neler var neler bunların içinde. Olacak, ne köşe yazarları var. Öyle bir partiden bir aday var ki, ben de biliyorum. Arada böyle de olacak ne yapalım. İmam hatip lisesine gidilen insanın beyni yıkanmıyor ki, beyinlerine bir şey enjekte edilmiyor ki.” diye konuştu.