Belediye Başkanları Ve Meclis Üyelerinden Tehdit Gibi Açıklama
BDP Diyarbakır İl Genel Meclisi, demokratikleşme talebinde bulunan toplumun beklentilerine cevap verilmemesi durumunda kendi demokratik özerkliklerini kuracakları şeklinde tehdit gibi açıklamada bulundu.
BDP İl Genel Meclis üyeleri, 19 belediye başkanı ve belediye meclis üyelerinin katılımıyla demokratik özerklik talebine destek verildi. BDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde düzenlenen basın açıklamasını kalabalık adına Diyarbakır İl Genel Meclis Başkan Vekili Fatma Emel Sümbül okudu. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir‘in de destek verdiği açıklamayı okuyan Fatma Emel Sümbül, son dönemde Türkiye‘de ve özellikle Kürtlerin yaşadığı coğrafyada yaşanan siyasal ve toplumsal sorunların kaygı
verici bir boyuta ulaştığını söyledi. Sümbül, "Koşullar elverişli olmasına rağmen, AK Parti hükümeti ve devlet, süreci heba etmektedir. AK Parti ve devlet, sorunların çözümü konusunda bir adım atmamaktadır. Demokratikleşme talebinde bulunan toplumun beklentilerine cevap verilmemesi durumunda, toplumun kendi demokratik kanallarını, ‘haklar yasalardan önce gelir‘ şiarıyla, çözüm önerileriyle birlikte paylaşmaya ve kararlaşmaya götürecektir" dedi.
Türkiye demokrasisinin en büyük handikabının halkın karar aşamasına katılmaması olduğunu belirten Sümbül, devletin katı merkeziyetçi tutumunun, toplumun bütün ihtiyaçlarına rağmen devam ettiğini ileri sürdü. Sümbül, "Yurttaş katılımı, gerek ileri demokrasilerde, gerekse de uluslararası sözleşmelerde olmazsa olmazdır. Oysa Türkiye‘de başta anayasa olmak üzere, yerel yönetimler yasası ve diğer yasalar yurttaş katılımı önünde engeldir. Bu temelde devlet ve yurttaş ilişkileri güvenlik konseptinden çıkarılıp,
demokratik bir işleyişe kavuşturulmalıdır. Daha önce Demokratik Toplum Kongresi ile Barış ve Demokrasi Partisi‘nin ortaklaştığı, Kürtlerin statüsü konusundaki belirsizlik devam etmektedir. Gelinen süreçte Kürtlerin statüsüzlüğü kabul etmeyeceği, demokratik bir Türkiye‘de diğer tüm haklarla birlikte yaşama inancı ve kararlılığını belirterek, Kürtlerin kendi statüsünün belirlenmesini talep etmektedir. Kürtler demokratik bir cumhuriyette, demokratik bir anayasada kendi statülerini belirlenmesini istemektedir.
Artık devletin katı merkeziyetçi bir yapıdan uzaklaşıp, yerel yönetimlerin güçlenmesine dönük adımlar atması gerekir. Yerel yönetimlerde, kararların halk ile beraber alınması ve halkın yönetim süreçlerine doğrudan katılım mekanizmalarının oluşturulması gerekir. Bu da demokratik bir cumhuriyette, demokratik özerkliğin geliştirilmesiyle mümkündür. Demokratik özerklik projesi ayrıştıran değil, bir arada yaşama istencini ve iradesini pekiştiren bir statüdür. Bu temelde, özellikle tartışmalarda demokratik bir
anayasa olmazsa olmazdır. Bugünden yarına iktidarların, toplumun tüm beklentilerine cevap vermesi gerekir. 21. yüzyılda artık, toplumun 12 Eylül Anayasası ile idare edilmesi mümkün değildir. Gerek uluslararası gelişmeler, gerek Ortadoğu‘daki gelişmeler, demokrasi değerleriyle bütünleşmiş ve halkın demokratik katılımını esas alan anayasaları elzem görmektedir. Bu anayasada, kamusal alanda Kürtçe‘nin ve farklı dillerin kullanılması kabul edilmelidir. Birçok kurumsal yetkiler yerellere devredilmelidir. Siyaset
ve mevcut iktidarlar toplumun bu beklentilerine cevap vermezse, toplumun kendi demokratik işleyiş mekanizmalarını da oluşturacağı bilinmelidir. Bu konuda tüm kent bileşenlerinden oluşan Diyarbakır Demokratik İl Konseyi‘nin 29 Mayıs 2011 tarihinde yaptığı açıklamayı saygıyla karşılıyor ve katılıyoruz. Çatışmasızlık sürecinin değerlendirileceği 15 Haziran tarihinden önce hükümet, demokratik bir anayasanın oluşturulması konusunda açıklama yapmalıdır" şeklinde konuştu.
"BAŞBAKAN YENİ BİR ŞEY SÖYLEMEYECEKSE DİYARBAKIR‘A GELMESİN"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘ın Diyarbakır mitinginde yeni bir şey söylemeyecekse gelmesine gerek olmadığını belirten Fatma Emel Sümbül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"1 Haziran 2011 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Diyarbakır‘da seçim mitingi yapacaktır. Şu ana kadar ülkenin demokratikleşmesi ve Kürt sorunun çözümü konusunda herhangi bir adım atılmamıştır. Eğer yeni bir şey söylenmeyecekse, Başbakan‘ın Diyarbakır‘a gelişinin bir anlamı olmayacaktır. Bu gelişmeler ışığında devleti, hükümeti ilgili tüm kesimleri Kürt sorunu ve demokratikleşme konusunda adım atmaya çağırıyoruz."
Kaynak: İHA
verici bir boyuta ulaştığını söyledi. Sümbül, "Koşullar elverişli olmasına rağmen, AK Parti hükümeti ve devlet, süreci heba etmektedir. AK Parti ve devlet, sorunların çözümü konusunda bir adım atmamaktadır. Demokratikleşme talebinde bulunan toplumun beklentilerine cevap verilmemesi durumunda, toplumun kendi demokratik kanallarını, ‘haklar yasalardan önce gelir‘ şiarıyla, çözüm önerileriyle birlikte paylaşmaya ve kararlaşmaya götürecektir" dedi.
Türkiye demokrasisinin en büyük handikabının halkın karar aşamasına katılmaması olduğunu belirten Sümbül, devletin katı merkeziyetçi tutumunun, toplumun bütün ihtiyaçlarına rağmen devam ettiğini ileri sürdü. Sümbül, "Yurttaş katılımı, gerek ileri demokrasilerde, gerekse de uluslararası sözleşmelerde olmazsa olmazdır. Oysa Türkiye‘de başta anayasa olmak üzere, yerel yönetimler yasası ve diğer yasalar yurttaş katılımı önünde engeldir. Bu temelde devlet ve yurttaş ilişkileri güvenlik konseptinden çıkarılıp,
demokratik bir işleyişe kavuşturulmalıdır. Daha önce Demokratik Toplum Kongresi ile Barış ve Demokrasi Partisi‘nin ortaklaştığı, Kürtlerin statüsü konusundaki belirsizlik devam etmektedir. Gelinen süreçte Kürtlerin statüsüzlüğü kabul etmeyeceği, demokratik bir Türkiye‘de diğer tüm haklarla birlikte yaşama inancı ve kararlılığını belirterek, Kürtlerin kendi statüsünün belirlenmesini talep etmektedir. Kürtler demokratik bir cumhuriyette, demokratik bir anayasada kendi statülerini belirlenmesini istemektedir.
Artık devletin katı merkeziyetçi bir yapıdan uzaklaşıp, yerel yönetimlerin güçlenmesine dönük adımlar atması gerekir. Yerel yönetimlerde, kararların halk ile beraber alınması ve halkın yönetim süreçlerine doğrudan katılım mekanizmalarının oluşturulması gerekir. Bu da demokratik bir cumhuriyette, demokratik özerkliğin geliştirilmesiyle mümkündür. Demokratik özerklik projesi ayrıştıran değil, bir arada yaşama istencini ve iradesini pekiştiren bir statüdür. Bu temelde, özellikle tartışmalarda demokratik bir
anayasa olmazsa olmazdır. Bugünden yarına iktidarların, toplumun tüm beklentilerine cevap vermesi gerekir. 21. yüzyılda artık, toplumun 12 Eylül Anayasası ile idare edilmesi mümkün değildir. Gerek uluslararası gelişmeler, gerek Ortadoğu‘daki gelişmeler, demokrasi değerleriyle bütünleşmiş ve halkın demokratik katılımını esas alan anayasaları elzem görmektedir. Bu anayasada, kamusal alanda Kürtçe‘nin ve farklı dillerin kullanılması kabul edilmelidir. Birçok kurumsal yetkiler yerellere devredilmelidir. Siyaset
ve mevcut iktidarlar toplumun bu beklentilerine cevap vermezse, toplumun kendi demokratik işleyiş mekanizmalarını da oluşturacağı bilinmelidir. Bu konuda tüm kent bileşenlerinden oluşan Diyarbakır Demokratik İl Konseyi‘nin 29 Mayıs 2011 tarihinde yaptığı açıklamayı saygıyla karşılıyor ve katılıyoruz. Çatışmasızlık sürecinin değerlendirileceği 15 Haziran tarihinden önce hükümet, demokratik bir anayasanın oluşturulması konusunda açıklama yapmalıdır" şeklinde konuştu.
"BAŞBAKAN YENİ BİR ŞEY SÖYLEMEYECEKSE DİYARBAKIR‘A GELMESİN"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘ın Diyarbakır mitinginde yeni bir şey söylemeyecekse gelmesine gerek olmadığını belirten Fatma Emel Sümbül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"1 Haziran 2011 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Diyarbakır‘da seçim mitingi yapacaktır. Şu ana kadar ülkenin demokratikleşmesi ve Kürt sorunun çözümü konusunda herhangi bir adım atılmamıştır. Eğer yeni bir şey söylenmeyecekse, Başbakan‘ın Diyarbakır‘a gelişinin bir anlamı olmayacaktır. Bu gelişmeler ışığında devleti, hükümeti ilgili tüm kesimleri Kürt sorunu ve demokratikleşme konusunda adım atmaya çağırıyoruz."