Yaşar Kemal’İn Röportajlarının Yer Aldığı Kitap Hasankale Depremi’Ni Bir Kez Daha Hatırlat

Türkiye’de modern röportaj yazarlığının öncüsü Yaşar Kemal’in Anadolu’yu 12 yıl adım adım dolaşarak yazdığı ve yayımlandığı dönemde büyük ses getiren röportajları, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ‘Röportaj Yazarlığında 60 Yıl’ kitabında bir araya getirildi.

Yaşar Kemal’İn Röportajlarının Yer Aldığı Kitap Hasankale Depremi’Ni Bir Kez Daha Hatırlat
Türkiye’de modern röportaj yazarlığının öncüsü Yaşar Kemal’in Anadolu’yu 12 yıl adım adım dolaşarak yazdığı ve yayımlandığı dönemde büyük ses getiren röportajları, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ‘Röportaj Yazarlığında 60 Yıl’ kitabında bir araya getirildi. Kitaptaki 12 röportaj arasında yer alan ‘Hasankale Yerle Bir’ röportajıyla 1952 yılındaki Erzurum depremi sonrasında yaşananları, olanca canlılığıyla hatırlatıyor.

İlk röportajı 17 Mayıs 1951‘de yayımlanan Yaşar Kemal’in 60 yıllık röportaj serüveninden bir seçki sunan ‘Röportaj Yazarlığında 60 Yıl’ kitabı, 1952‘de Cumhuriyet‘te yayımlanan ‘Hasankale Yerle Bir’ röportajını da yıllar sonra okurla buluşturuyor. Bu kitap sayesinde yıllar sonra gün ışığına çıkan Hasankale Yerle Bir başlıklı röportaj, 1952 yılındaki Erzurum depremi sonrasında yaşananları olanca canlılığıyla hatırlatıyor.

Aşık Veysel’i Sivas‘taki köyünde ziyarete giden Yaşar Kemal’in Erzurum’a bağlı Pasinler’de büyük bir yıkıma yol açan depremi, İstanbul‘a dönmeye hazırlanırken öğrenip Hasankale’ye hareket etmesiyle, depremin yıkıcı etkisinin Türkiye’ye tüm detaylarıyla duyurulduğu bilgisine yer veriyor. Evlerin büyük bölümünün yıkıldığı, insanların eksi 30 derecede çadırlarda yaşam mücadelesi verdiği Hasankale‘nin içler acısı durumunu okurlara aktaran Yaşar Kemal, yaklaşık bir ay kaldığı bölgede depremzedelerin acılarına ortak olur, onlarla birlikte çadırda kalır.

İşte Yaşar Kemal’in kaleminden çıkan ve ilk kez kitaplaşan Hasankale Yerle Bir röportajından bir bölüm:

Üç gündür zelzele bölgesinde idim. Zelzele bölgesi Pasin ovası… Pasin ovası dümdüz, kar altında... Kar 80 santimetre... Issız bucaksız ovada en ufak bir kara leke yok... Ağaçlar bile bembeyaz, donup kalmışlar. Yollar boyunca, tek tük, yolcular, birer kara nokta gibi... Burada dünya öylesine beyaz ki... Ovayı bir duman kaplamış, bu sebebden gökyüzü de bembeyaz. Bir soğuk, bir soğuk, hani havada kuşlar donup kalıyor derler ya, işte, öylesine öldürücü soğuk... Geldim geleli titriyorum. Öyle geliyor ki insana, güneş bile donmuş. Zelzele köylerinden birinde not alırken, ellerim donuverdi ve kalem yere düştü. Bu soğuk altında, çadır içinde insanlar... Tanrının kahrı diye, işte tam buna derler. Çadırları, yıkılmış evlerin aralarına yapmışlar. Dışarıdan bakınca, mahruti beyaz çadırlar bir acayib görünüyor. Çadıra benzer yerleri kalmamış. Çadırların üstüne ot, keçe, çul ne bulmuşlarsa yığmışlar... Yığmışlar ama gene de üşüyorlar... Kurnuç, Serçe boğazı, Sins, Kalyolaz köyleri dümdüz, yerle bir... Yıkılmış evleri bir bir dolaşıyorum. Kocaman, bir insan kalınlığında, topraktan fırlamış kalaslar... Damların üstündeki toprak, tam bir metre kalınlığında. Ve bu topraklar donmuş. Öylesine donmuş ki... İki adam çalıştı çalıştı da kazma ile bu toprağı parçalıyamadı. Evlerin tümünün harcı topraktan duvarlar un gibi dağılıvermiş... Sokak aralarında şişmiş, çoğu yüzülmüş, bazısı da yüzülmemiş hayvan leşleri... Köylere girer girmez gözlere ilk çarpan şey kar üstüne yayılmış kırmızı kan oluyor. Ak kar ve kırmızı kan... Kurnuç köyünde bir tek küçük köpek gördüm. Rahatça kar üstüne yatmış ve önündeki manda leşine dişlerini geçirmiş, öylecene duruyor, yemiyor, kımıldamıyor bile... İnsanların gözleri toprakta. O kadar insanla konuştum da hiçbiri dönüp başka yana, bana bakmadı. Hepsinin başları toprakta ve sapsarı kesilmişler. Dinliyorlar, bekliyorlar yeni sarsıntıları...

Kaynak: İHA