İktidar ve yönetimi Libya halkına iade etmeli

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Libya'daki gelişmelerle ilgili İstanbul WOW Otel'de bir basın toplantısı düzenledi. Erdoğan, " Muammer Kaddafi derhal yönetimi bırakmalı, en uygun çıkış yolu emaneti sahibine yani Libya halkına iade etmeli" dedi.

İktidar ve yönetimi Libya halkına iade etmeli
Başbakan Erdoğan, geçen ay Libya‘daki sorunun çözümüne yönelik çeşitli aşamalardan oluşan bir yol haritası sunmuş fakat Libya Lideri Muammer Kaddafi bu önerilere cevap vermeyim çatışmalara devam etmişti.

Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar şöyle:

Her zaman ifade ettiğim gibi biz Libya'da birilerinin yaptığı gibi petrol kuyularını değil canları görenlerden olduk. Libya'nın toplumsal ve siyasi yapısı Libya'nın iştah kabartan zenginliği bu ülkeye hassasiyetimizin belirlenmesini kıldı. Libya'da mevcut yönetimin herhangi bir karışılık durumunda takınacağı tutumda bizim duyarlılık göstermemiz gereken bir durum oldu.

Libya'da ki tavrımız tamamen insani bir tavır olmuş bir tek kişinin dahi burnunun kanamasını istememişizdir. Bizim bu duruşumuz bazı ülkeler tarafından art niyetli bir kampanya ile yanlış aksettirildiğini biliyoruz. Libya'da adeta Türkiye aleyhine bir kampanya başlatılmış muhalifler nezdinde bir infial oluşturulmak istenmiştir. Son derece istikrarlı, tutarlı bir politika izledik, muhaliflere her türlü insani yardımı ulaştırırken, iletişim kanalını muhaliflerle devamlı açık tutarken Libya yönetimini de her fırsatta katliam dökmemesini, halkın arzularına kulak tıkamaması konusunda uyardık.

Libya zor bir dönemden geçiyor, bu dönemi Libya halkının selamete kavuşması için katkıda bulunmaya çalıştık ve çalışıyoruz. Hepimizin bildiği gibi sorunlara Libyalılar tarafından bir çözüm bulunması mümkün olmadı. Sivil halkın yaşamı tehlikeye girmesi sebebiyle uluslararası camia olaya müdahil oldu. Bu harekatın silah ambargosunun denetlenmesi ve insani yardımın boyutlanmasına biz katıldık. Bunun dışında bizim orada herhangi bir görev üstlendiğimiz yoktur.

Muammer Kaddafi'ye her görüşmemizde yönetimi artık bırakması gerektiğini yeni bir ismin göreve gelmesini huzur barış ve istikrarın ancak bu şekilde olabileceğini kendisine ifade ettik. En son açıkladığımız yol haritasında Kaddafi'nin yönetimden çekilmesinin elzem olduğunu açıkça belirttik. Sağduyu ile belirttiğimiz tüm bunlar yönetim tarafından dikkate alınmadı. Son ana kadar görüşmeler devam etti. Kaddafi tavsiyelerimizi dikkate almak, kan dökmekten kaçınmak yerine kanı gözyaşını baskıyı ve kendi halkına saldırıyı ne yazık ki tercih etti. Libya'da yeni dönem başlamıştır. Bu noktada yapılması gereken Libya'da Trablus'ta yönetimi elinde tutan Muammer Kaddafi'nin derhal yönetimi bırakması, vicdani ve insani sorumluluğu derhal yerine getirmesidir.

Kaddafi Libya'nın barış ve huzuru adına bu tarihi adımı artık atmak zorundadır. Mevcut şartlar altında en uygun çıkış yolu emaneti sahibine yani Libya halkına iade etmektir. Libya bir ailenin veya bir kişinin mülkü değildir. Tüm Libyalılarındır. Libya'da akan kan kardeşlerin kanıdır. Kan üzerine hele hele kardeş kanı üzerine istiklal, istikbal, barış ve adalet tesis edilemez. Dolayısıyla Libya liderinin daha fazla kana gözyaşına yıkıma sebep olmadan kendisi için ülkesinin geleceği için derhal Libya'dan uzaklaşmasını ve yönetimden çekilmesini bekliyoruz. Torun acısı, evlat acısı gerçekten çok büyük bir acıdır. Kaddafi'nin de bu acıyı yaşadığını biliyoruz. Aynı acıyı Libya halkının da yaşadığını görmesini ve hissetmesini ve artık bu adımı atmasının kaçınılmaz olduğunu belirtmek istiyoruz.

Bingazi'deki ulusal geçiş konseyine çetin bir mücadele veren Libya'lı kardeşlerime de seslenmek istiyorum. Verilen mücadele hür, demokratik, toprak bütünlüğünü, egemenliğini korumuş, camiada hak ettiği yeri almış bir Libya için verilen bir mücadeledir. Libya halkının kendi geleceklerini belirlemesi bizim için önceliklidir. Yol haritasında yer alan unsurların hayata geçirilmesi için geçici ulusal konsey ile yakın temas halinde olmaya devam edeceğiz. Bu plan üzerinde 5 Mayıs'ta Roma'da düzenlenecek toplantı da dahil olmak üzere uluslararası toplum ile işbirliği yapmayı sürdüreceğiz. Bölgedeki tüm ülkeler için her zaman dile getirdiğimiz uyarıları bir kez daha dile getirmekte fayda görüyorum.

Eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi tüm insanların, tüm insanlığın meşru en tabi hakkıdır. En temel insani hakları ertelemek, geciktirmek, yok saymak, kendi halkını bunlardan yok saymak zulüm ve baskı üzerine bir idaredir. Biz artık kan baskı ve zulüm görmek istemiyoruz. Kendi halkımızın güvenlik ve özgürlüğünü ne kadar vazgeçilmez görüyorsak etnik kökenine bakmaksızın bölgemizde yaşayan bütün halkların güvenlik ve özgürlüğünü de o kadar vazgeçilmez gördük ve görüyoruz. Bu coğrafya çok büyük acılar yaşadı hala da yaşıyor. Yeni Halepçe'lerin, yeni Hama ve yeni Bosna'ların yaşanmasını istemiyoruz. Artık İslam Dünyası'nın kanla gözyaşıyla terörle anılmasını istemiyoruz. Liderler bu toprakların kadim medeniyetinden ilham alarak bu toprakların imajını değiştirmek için sorumluluk üstlenmek, fedakârlıkta bulunmak insani ve vicdani olanı tercih etmek zorundadırlar. Biz Türkiye olarak coğrafyamızda barışı savunmaya devam edeceğiz. İlkeli, tutarlı, kararlı onurlu dış politikamızla bölgede barış ve istikrara katkı sağlamaya devam edeceğiz.