“Medya Resmi İdeolojinin Sözcüsü Değildir”
Medyanın resmi ideolojinin sözcüsü değil barıştan yana olması gerektiğine dikkat çeken gazeteciler, “Balkanlarda dostluğun temeli, birlikte yaşamayı öğrenmekten geçer.” dedi.
Medyanın resmi ideolojinin sözcüsü değil barıştan yana olması gerektiğine dikkat çeken gazeteciler, “Balkanlarda dostluğun temeli, birlikte yaşamayı öğrenmekten geçer.” dedi.
Balkan Ülkeleri Medya Forumu Bursa’da başladı. “Balkanlarda Kalıcı Barışın Tesisi İçin Etkili Bir Enstruman Olarak Medya” içerikli foruma Balkan ülkelerinden 150’ye yakın gazeteci katıldı. Sunuculuğunu Doç. Dr. Yusuf Etkin’in yaptığı birinci oturumda ‘Demokratik Barış ve Medya’ konusu ele alındı.
Doç. Dr. Yusuf Etkin, bu yüzyılın barış çağı olacağının altını çizerek, “Ülkeler, başta içeride olmak üzere dışarıda da bunu tesis etmek zorundalar. Farklılıkları bir zenginlik gibi görüp birlikte yaşamayı öğrenme bir zorunluluk gibi görünüyor. Medyanın da resmi ideolojiyi kullanmak yerine barışın dilini kullanması gerekir.” diye konuştu.
Yunanistan’dan katılan Uluslararası Gazeteciler Federasyonu üyesi Nikos Megrelis de programa davet edildiği için konuşmasına teşekkür ederek başladı. Sunumunda, gazetecilik prensiplerinden söz eden Nikos Megrelis, “Özellikle yurt dışından haber verirken medyanın tutumuna dikkat çekmek istiyorum. Gazeteci her zaman objektif olmalıdır. Ben Irak savaşında da bulunup görev yaptım. Ama her zaman savaşanlardan farklı olduğumu anlamak ve doğru habercilik yapmak için; kendi kendime ‘Ben onlardan biri değilim, ben onlardan biri değilim.’ dedim.” şeklinde konuştu.
"YAPILMAYAN TOPLANTIYI HABERLEŞTİRDİLER"
İlginç bir anısını anlatan Nikos Megrelis, ”Yaklaşık bir yıl önce bir toplantı düzenlenecekti, Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan ile Karamanlis arasında. Toplantı cumartesi Atina’da düzenlenecekti. 3 tane pazar gazetesi birbirine benzer şekilde bunu haberleştirdi. Bütün bu haberlerin ulaştığı sonuç benzerdi, yani, toplantıdaki durum kötü idi. İki liderin toplantıyı şüpheli yaklaşımla terk ettiklerini yazıyorlardı. Asla gerçekleşmeyen bir toplantı gazetelerde yayınlandı. Çünkü Başbakan Erdoğan gezisini iptal etmek zorunda kaldı. Ama bazı Yunan gazeteciler o toplantıyı masa başından yazdı. Gerçekle ilişkisi olmayan bir haberi masa başından yazdı.” diye ifade etti.
“GAZETECİ HÜKÜMETİN HOPARLÖRÜ DEĞİLDİR”
Bu olayda, Yunan gazetelerinin, hükümet elemanları tarafından kullanıldığını anlatan Nikos Megrelis, “Gazeteci, hükümetin hoparlörü değildir. Bu haber bazı yayın gruplarının Yunan medya kuruluşlarının inanılırlığına büyük darbe vurdu.” şeklinde anlattı.
“KARDAK’I GAZETECİLER PROVOKE ETTİ”
Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan Kardak krizini de gazetecilerin provoke ettiğini anlatan Yunanlı gazeteci Nikos Megrelis, şunları söyledi: “Kardak olayında bazı medya organları olayı provoke etti. Kardak’ta neredeyse iki ülke savaşın eşiğine geldi. Her iki ülkede de gazeteciler olayı provoke etti. Benim şahsi kanaatimce her iki ülke açısından bu olay kara bir lekedir.”
Gazetecilerin; nefretin, tahammülsüzlüğün artırılmasına karşı olması gerektiğinin altını çizen Nikos Megrelis, “Gazeteciler, insanlara saygıyı desteklemeli. Dini, dili rengi, ırkı ne olursa olsun insan haklarına saygıyı teşvik etmelidir. Ben gazetecilik açısından 3 prensibin altını çizmek istiyorum. Birincisi; gazeteci propagandaya karşıdır. Çünkü propaganda ve gazetecilik birlikte düşünülemez. Gazeteci bilgi erişim ve özgürlük için mücadele etmelidir. Gazeteciler rejimler, intihar bombacıları tarafından oluşturulan rejime karşı çıkmalı ve kamuoyunun hoşgörüsüne sözcü almalı. Her zaman barışı desteklemeli, savaşı değil.” şeklinde sözlerini tamamladı.
“BOSNA’DAKİ ETNİK ÇATIŞMAYI GAZETECİLER ALEVLENDİRDİ”
Bulgaristan’dan Georgi Mılkov ise Irak ve Afganistan’da görev yaptığını anlatarak; “Balkanlar’daki çatışmalarda da çalıştım. Avrupalı gözünden Balkanlar’a baktığımızda burada gerçekleşen yüzlerce anlaşmazlık, çatışmalar ve son olarak Yugoslavya bölgesindeki olaylara bakarsak, bura her zaman karışıklıkların yeri olarak anılmıştır. Etnik tansiyonun oldukça yüksek olduğu bir bölgeden bahsediyoruz. Gerçekten bu muhteşem coğrafyanın her zaman bu tür karışıklıklarla anılmasından rahatsızlık duyuyorum.” dedi.
Sosyal çokluluğun kabul edildiği ve bütün bu yıkıcı ulusal düşmanlıkların bir yana bırakıldığı barışçıl bir ortamı görmek istediklerini anlatan Georgi Mılkov, şöyle devam etti: “Tabi biz basın olarak ana sorumluluğumuz gereği Balkanlar’daki etnik çatışmaları yansız bir şekilde aktarmalıyız. Çünkü gerçekten savaş suçları açısından Kosova’da ve diğer alanlarda evlerinden edilmiş ve sürekli işkenceye tabi tutulmuş insanlarla yine gazeteciler vardı. Bizler her zaman savaşın karşısında durup barışın yanında olmalıyız.”
Bosna’da yaşanan olayları doğru aktarmak için objektif olmak gerektiğine dikkat çeken Mılkov, “Bütün muhabirler ne yazık ki bu prensiplere sadık bir şekilde hareket etmemişlerdir. Etnik gerilimi daha da alevlendiren haberler yapmışlardır. Bunun da acı sonuçları olmuştur. Haber kaygısı ile bu etnik savaşları tırmandırmışlardır.” şeklinde konuştu.
“BALKANLARDA DOSTLUĞUN TEMELİ BİRLİKTE YAŞAMAYI ÖĞRENMEKTEN GEÇER”
Romanya’dan Gabriela Bogdan ise medyanın demokratik barış açısından çok önemli olduğuna dikkat çekerek, “Çünkü medya demokrasinin bekçisidir. Medya demokratikleşmenin teşvikini sağlayacaktır. Medyanın sosyal halk üzerinde önemi çok büyüktür. Demokrasi açısından da bu çok önemli. Barış, Balkanlar’da yakın bir tarihte görülebilir. Aşırı milliyetçi yaklaşım bunda etkili idi. Eski Yugoslavya’nın dağılmasından sonra burada etnik kıyımlar yaşandı. Barışçıl bir ortam, sağlıklı bir kültürel yapıya kavuşmakla mümkündür.” dedi.
Farklılıklar ve çeşitlilik ile birlikte yaşamanın iletişim ile öğrenileceğinin altını çizen Gabriela Bogdan, şöyle dedi: “İnsanların birlikte yaşamasına vurgu yapılmalı medya tarafından. Medya savaşçı yaklaşımlara kapalı olmalı. Bölgede demokratik barışın sağlanmasında bölge medya organlarının katkısı ile doğru ve objektif haber vermesi ile olur. Medya, barışçıl bir haber anlayışı ve cesaretine sahip olmalıdır. Kötüye karşı her zaman iyiyi desteklemelidir.”
Medyanın bütün etnik grupların sözcüsü olması gerektiğinin altını çizen Gabriela Bogdan, sözlerini şöyle noktaladı: “Balkanlar’da Dobruca’da bir mozaik gibi etnik çeşitlilik vardır. Bunlar uzun yıllardır burada barış içinde yaşamaktadırlar. Bu durum diğerleri için de örnek olmalıdır. Balkanlarda dostluğun temeli ise birlikte yaşamayı öğrenmekten geçer.”
Gazeteci Nur Batur ise medyanın dostluk ve kardeşlik açısından önemine dikkat çekerek, bu çağın barış çağı olacağını söyledi.
Balkan Ülkeleri Medya Forumu Bursa’da başladı. “Balkanlarda Kalıcı Barışın Tesisi İçin Etkili Bir Enstruman Olarak Medya” içerikli foruma Balkan ülkelerinden 150’ye yakın gazeteci katıldı. Sunuculuğunu Doç. Dr. Yusuf Etkin’in yaptığı birinci oturumda ‘Demokratik Barış ve Medya’ konusu ele alındı.
Doç. Dr. Yusuf Etkin, bu yüzyılın barış çağı olacağının altını çizerek, “Ülkeler, başta içeride olmak üzere dışarıda da bunu tesis etmek zorundalar. Farklılıkları bir zenginlik gibi görüp birlikte yaşamayı öğrenme bir zorunluluk gibi görünüyor. Medyanın da resmi ideolojiyi kullanmak yerine barışın dilini kullanması gerekir.” diye konuştu.
Yunanistan’dan katılan Uluslararası Gazeteciler Federasyonu üyesi Nikos Megrelis de programa davet edildiği için konuşmasına teşekkür ederek başladı. Sunumunda, gazetecilik prensiplerinden söz eden Nikos Megrelis, “Özellikle yurt dışından haber verirken medyanın tutumuna dikkat çekmek istiyorum. Gazeteci her zaman objektif olmalıdır. Ben Irak savaşında da bulunup görev yaptım. Ama her zaman savaşanlardan farklı olduğumu anlamak ve doğru habercilik yapmak için; kendi kendime ‘Ben onlardan biri değilim, ben onlardan biri değilim.’ dedim.” şeklinde konuştu.
"YAPILMAYAN TOPLANTIYI HABERLEŞTİRDİLER"
İlginç bir anısını anlatan Nikos Megrelis, ”Yaklaşık bir yıl önce bir toplantı düzenlenecekti, Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan ile Karamanlis arasında. Toplantı cumartesi Atina’da düzenlenecekti. 3 tane pazar gazetesi birbirine benzer şekilde bunu haberleştirdi. Bütün bu haberlerin ulaştığı sonuç benzerdi, yani, toplantıdaki durum kötü idi. İki liderin toplantıyı şüpheli yaklaşımla terk ettiklerini yazıyorlardı. Asla gerçekleşmeyen bir toplantı gazetelerde yayınlandı. Çünkü Başbakan Erdoğan gezisini iptal etmek zorunda kaldı. Ama bazı Yunan gazeteciler o toplantıyı masa başından yazdı. Gerçekle ilişkisi olmayan bir haberi masa başından yazdı.” diye ifade etti.
“GAZETECİ HÜKÜMETİN HOPARLÖRÜ DEĞİLDİR”
Bu olayda, Yunan gazetelerinin, hükümet elemanları tarafından kullanıldığını anlatan Nikos Megrelis, “Gazeteci, hükümetin hoparlörü değildir. Bu haber bazı yayın gruplarının Yunan medya kuruluşlarının inanılırlığına büyük darbe vurdu.” şeklinde anlattı.
“KARDAK’I GAZETECİLER PROVOKE ETTİ”
Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan Kardak krizini de gazetecilerin provoke ettiğini anlatan Yunanlı gazeteci Nikos Megrelis, şunları söyledi: “Kardak olayında bazı medya organları olayı provoke etti. Kardak’ta neredeyse iki ülke savaşın eşiğine geldi. Her iki ülkede de gazeteciler olayı provoke etti. Benim şahsi kanaatimce her iki ülke açısından bu olay kara bir lekedir.”
Gazetecilerin; nefretin, tahammülsüzlüğün artırılmasına karşı olması gerektiğinin altını çizen Nikos Megrelis, “Gazeteciler, insanlara saygıyı desteklemeli. Dini, dili rengi, ırkı ne olursa olsun insan haklarına saygıyı teşvik etmelidir. Ben gazetecilik açısından 3 prensibin altını çizmek istiyorum. Birincisi; gazeteci propagandaya karşıdır. Çünkü propaganda ve gazetecilik birlikte düşünülemez. Gazeteci bilgi erişim ve özgürlük için mücadele etmelidir. Gazeteciler rejimler, intihar bombacıları tarafından oluşturulan rejime karşı çıkmalı ve kamuoyunun hoşgörüsüne sözcü almalı. Her zaman barışı desteklemeli, savaşı değil.” şeklinde sözlerini tamamladı.
“BOSNA’DAKİ ETNİK ÇATIŞMAYI GAZETECİLER ALEVLENDİRDİ”
Bulgaristan’dan Georgi Mılkov ise Irak ve Afganistan’da görev yaptığını anlatarak; “Balkanlar’daki çatışmalarda da çalıştım. Avrupalı gözünden Balkanlar’a baktığımızda burada gerçekleşen yüzlerce anlaşmazlık, çatışmalar ve son olarak Yugoslavya bölgesindeki olaylara bakarsak, bura her zaman karışıklıkların yeri olarak anılmıştır. Etnik tansiyonun oldukça yüksek olduğu bir bölgeden bahsediyoruz. Gerçekten bu muhteşem coğrafyanın her zaman bu tür karışıklıklarla anılmasından rahatsızlık duyuyorum.” dedi.
Sosyal çokluluğun kabul edildiği ve bütün bu yıkıcı ulusal düşmanlıkların bir yana bırakıldığı barışçıl bir ortamı görmek istediklerini anlatan Georgi Mılkov, şöyle devam etti: “Tabi biz basın olarak ana sorumluluğumuz gereği Balkanlar’daki etnik çatışmaları yansız bir şekilde aktarmalıyız. Çünkü gerçekten savaş suçları açısından Kosova’da ve diğer alanlarda evlerinden edilmiş ve sürekli işkenceye tabi tutulmuş insanlarla yine gazeteciler vardı. Bizler her zaman savaşın karşısında durup barışın yanında olmalıyız.”
Bosna’da yaşanan olayları doğru aktarmak için objektif olmak gerektiğine dikkat çeken Mılkov, “Bütün muhabirler ne yazık ki bu prensiplere sadık bir şekilde hareket etmemişlerdir. Etnik gerilimi daha da alevlendiren haberler yapmışlardır. Bunun da acı sonuçları olmuştur. Haber kaygısı ile bu etnik savaşları tırmandırmışlardır.” şeklinde konuştu.
“BALKANLARDA DOSTLUĞUN TEMELİ BİRLİKTE YAŞAMAYI ÖĞRENMEKTEN GEÇER”
Romanya’dan Gabriela Bogdan ise medyanın demokratik barış açısından çok önemli olduğuna dikkat çekerek, “Çünkü medya demokrasinin bekçisidir. Medya demokratikleşmenin teşvikini sağlayacaktır. Medyanın sosyal halk üzerinde önemi çok büyüktür. Demokrasi açısından da bu çok önemli. Barış, Balkanlar’da yakın bir tarihte görülebilir. Aşırı milliyetçi yaklaşım bunda etkili idi. Eski Yugoslavya’nın dağılmasından sonra burada etnik kıyımlar yaşandı. Barışçıl bir ortam, sağlıklı bir kültürel yapıya kavuşmakla mümkündür.” dedi.
Farklılıklar ve çeşitlilik ile birlikte yaşamanın iletişim ile öğrenileceğinin altını çizen Gabriela Bogdan, şöyle dedi: “İnsanların birlikte yaşamasına vurgu yapılmalı medya tarafından. Medya savaşçı yaklaşımlara kapalı olmalı. Bölgede demokratik barışın sağlanmasında bölge medya organlarının katkısı ile doğru ve objektif haber vermesi ile olur. Medya, barışçıl bir haber anlayışı ve cesaretine sahip olmalıdır. Kötüye karşı her zaman iyiyi desteklemelidir.”
Medyanın bütün etnik grupların sözcüsü olması gerektiğinin altını çizen Gabriela Bogdan, sözlerini şöyle noktaladı: “Balkanlar’da Dobruca’da bir mozaik gibi etnik çeşitlilik vardır. Bunlar uzun yıllardır burada barış içinde yaşamaktadırlar. Bu durum diğerleri için de örnek olmalıdır. Balkanlarda dostluğun temeli ise birlikte yaşamayı öğrenmekten geçer.”
Gazeteci Nur Batur ise medyanın dostluk ve kardeşlik açısından önemine dikkat çekerek, bu çağın barış çağı olacağını söyledi.