Uçurtma mevsimi başladı
Uçurtmalar, çocuklar için zevkli bir oyun. Büyükler içinse, hobi. Şehirlerin büyümesiyle unutulan uçurtmalar, İstanbul' daki bir müzede yeni nesille tanıştırılıyor. Müzede, çocuklara uçurtma yapma eğitimide veriliyor.
Baharın ve güneşin yavaş yavaş içimizi ısıtmaya başladığı şu güzel günlerde kim istemez uçsuz bucaksız çimlerde, gökyüzünü rengarenk uçurtmalarla boyamayı, yaşamın karmaşasından biraz olsun uzaklaşarak, doğanın farklı kokularıyla baş başa kalmayı? Her yanımızın bu derece betonla sarılı olmadığı zamanlarda, sokak oyunlarının ayrılmaz bir parçasıydı uçurtma.
Bütün çocukların iyi-kötü bir uçurtma deneyimi olurdu. Bahar geldiğinde çocuklar, birbirlerine özenerek yaptıkları uçurtmaların iplerini salarak dokunurlardı gökyüzüne. Uçmanın verdiği hissi anlamaya, göğün maviliğini hissetmeye çalışırlardı. Sonra yeni şehirler ve siteler kuruldu. Yalnızca 'gerçek' olanları değil 'sanal' olanları da. Çocuklarımızla birlikte çocuksuluğumuz da duvarların arasına hapsoldu.
Uçurtmalar neredeyse unutuldu. Unutulmadıysa bile el yapımı uçurtmaların yerini Amerikan yapımı, hazır, plastik uçurtmalar aldı. Yine de ümitsizliğe kapılmayalım. İstanbul Üsküdar'da uçurtma yapmayı öğreten ve 16 farklı ülkeden toplanmış 1500'e yakın uçurtma objesini sergileyen bir müze-atölye var. Türkiye'nin bu ilk ve tek uçurtma müzesinin adı: Üsküdar Belediyesi Mehmet Naci Aköz Uçurtma Müzesi. 2005 yılında Mehmet Naci Aköz tarafından kurulmuş. 2011 yılında Üsküdar Belediyesi Meclisi, müzeye ve atölyeye 10 yıllığına sponsor olmaya karar vermiş.
Müzeye, Üsküdar Belediyesi'nin hemen karşısındaki, nalburlarıyla ünlü Uncular Sokak'tan geçerek gidiliyor. Sokağın sonuna gelmeden sola dönüyor ve müzeyle karşılaşıyorsunuz. İki katlı alanın üst katı müze, alt katı atölye olarak kullanılıyor. Müzeyi sadece bu öğretim döneminde 10 binden fazla kişi ziyaret etmiş ve her gün en az dört grup ağırlanıyormuş. Biz de müzeyi ilköğretim öğrencilerinden oluşan bir grupla birlikte geziyoruz. İçeri girdiğimizde grubumuz ikiye ayrılıyor. Bir yarımız üst katta kalıp müzenin kurucusu Mehmet Naci Aköz'den uçurtmalar hakkında bilgi alıyor.
Diğer yarımız alt kattaki atölyeye inip eğitmenlerin de yardımıyla belki de ilk uçurtmalarımızı yapıyoruz. Sonra da yer değiştiriyoruz. Aköz, hayatını uçurtmalara ve uçurtmacılığa adamış bir eğitimci. Uçurtmacılığa 1980 yılında başlamış. 1986 yılında Uçurtmacılar Birliği'ni, 1997 yılında Uçurtmacılar Derneği'ni ve 1998'de Uçurtma Gönüllüleri Kulübü'nü kurmuş. 2005 yılında açtığı bu müzede sergilenen objeleri toplamak için 25 yıl boyunca çalışmış. Müzede sergilenen objelerin hepsi yapımı tamamlanmış uçurtmalar değil. Uçurtma ile ilgili yayınlardan, uçurtma yapımında kullanılan farklı malzemelere uçurtmayla ilgili aklınıza gelecek-gelmeyecek her şey...
UÇURTMA, RAMAZAN GECELERİNİN DE EĞLENCESİYDİ
Uçurtma deyip geçmemek lazım. Dışardan bakıldığında üç çıtayla bir kağıdın birbirine eklemlendiği basit bir 'çocuk oyuncağı' olarak görülebilir ama arkasında çok ciddi bir tarihi birikim ve kültür var. Kendisiyle konuştuğumuz Mehmet Naci Aköz bu birikim ve kültürü şöyle anlatıyor: "Uçurtma, MÖ 300 yıllarında Çin'de doğmuş. Uzakdoğu'da yayılmış ve zaman içerisinde dini ritüellerin bir parçası haline gelmiş. Hatta öyle ki budist rahiplerin tanrılarla arasındaki haberleşmeyi sağlayan bir obje olarak bile görülmüş. Uçurtmalar dini motiflerle süslenmiş. Sadece barışta değil savaşta da kullanılmış. Çinliler bazı savaşlarda uçurtmalardan haberleşme aracı olarak yararlanmış." "Uçurtmacılık bizde ne zaman başladı?" diye sorduğumuzda 'başlangıç tarihinin, kesin olarak belirlenemediğini ama, 17. yüzyıla kadar götürülebildiğini' söylüyor. İlk uçurtmaya, 17. yüzyılda yapılmış bir saray merasimini anlatan kitapta rastlamış. Eski Ramazanlarda, teravih namazından sonra içine kandil koyularak gökyüzüne salınan uçurtmaları anlatıyor. 'Kandil uçurtması' ya da sonraki adıyla 'fener uçurtması' adı verilen bu uçurtmalar karanlık gecelerde bir renk cümbüşü oluşturur ve ahaliyi eğlendirirmiş.
UÇURTMA ŞENLİKLERİNİ KAÇIRMAYIN
Uçurtma yapmak, çocukların el ve zihin becerilerini geliştiriyor; onları doğayla tanıştırıyor, rüzgarla ve güneşle arkadaş yapıyor. Üsküdar Belediyesi Mehmet Naci Aköz Uçurtma Müzesi çalışanları çocukların bu duyu ve duygularının gelişmesine yardımcı oluyor. Müze ve çalışanları sadece kendi merkezlerinde kalmıyor; dışarda ve büyüklere yönelik pek çok etkinlikte de rol alıyor. Bugüne kadar çeşitli sivil toplum kuruluşlarına eğitmenler göndererek uçurtmacılığı öğretmişler. Bu sivil toplum kuruluşlarına Pendik Özürlüler Merkezi ve Beyazay Derneği örnek gösterilebilir. İlgi alanları sivil toplum kuruluşlarıyla da sınırlı değil. Bir defasında Adalet Bakanlığı'nın talebiyle Silivri Cezaevi'nde iki gece kalıp mahkumlara uçurtma yapmayı anlatmış ve onlarla birlikte uçurtma yapıp uçurmuşlar. Bu sahne aklımıza Uçurtmayı Vurmasınlar filmini getiriyor. Mehmet Naci Aköz, "Nisan-mayıs-haziran aylarının gelmesiyle uçurtma mevsimi başladı," diyor. "Bu mevsimin bizim için en önemli yanı herkese açık olarak düzenlediğimiz uçurtma şenlikleridir," diye de ekliyor. Uçurtma Müzesi her hafta İstanbul'un farklı bir semtinde uçurtma şenliği düzenliyor. Katılmak isteyenler şenliklerle ilgili programa müzenin www.ucurtmadunyasi.com adresinden ulaşabilir. Düzenlediği ya da katıldığı uçurtma şenlikleriyle Üsküdar Belediyesi Mehmet Naci Aköz Uçurtma Müzesi farklı toplumsal projelerde de aktif rol üstleniyor. 21 Mayıs'ta Mavi Marmara'yla ilgili bir uçurtma şenliği yapılacak. Bu şenliği İHH organize ediyor. İsrail'in Mavi Marmara saldırısında hayatını kaybeden dokuz kişinin adlarına birer dev uçurtma yapılıp gökyüzüne salınacak. 8 Haziran'da ise Zeytinburnu Belediyesi'nin öncülüğünde yapılacak uçurtma şenliğinde Türkiye'de ilk kez dönüştürülebilir atıklardan uçurtma üretilecek.
UÇURTMA UÇAĞIN BABASIDIR
Bugünkü bilgilerimize göre Avrupalılar uçurtmayla 13. yüzyılın sonunda tanışmışlar. Uçurtma, 1295 yılında ünlü gezgin Marko Polo tarafından Hollanda'ya götürülmüş. Uçurtmanın Avrupa tarihindeki ve kültüründeki etkisi daha farklı olmuş; uçurtma birçok bilimsel olayın tetikleyicisi olmuş. Sözgelimi: ABD'li mucit Benjamin Franklin, 1752 yılında 'şimşek'in elektiriksel bir olay olduğunu deneylerinde kullandığı uçurtmalar sayesinde keşfetmiş ve paratoneri icat etmiş. Bir başka örnek vermek gerekirse: Aerodinamik bilim ilk olarak uçurtmalar sayesinde ortaya çıktı. Bu da insanlığı, uçağın bulunmasına kadar götüren yolu açtı. Uçurtmalar meteorolojiden hava fotoğrafçılığına pek çok farklı alanda kullanıldı.
GİRİŞ ÜCRETSİZ
Uçurtma Müzesi, pazar günleri hariç her gün saat 09.00 ile 18.00 arasında açık. Müzeye giriş ücretsiz. Okullar gruplar halinde öğrencilerini getiriyor. Sivil toplum kuruluşları üyeleriyle geliyor. Her gün dört defa atölye çalışması yapılıyor. Bu çalışmalara katılanlar eğitmenlerin yardımıyla uçurtma yapıyor. Uçurtma için gerekli malzemeleri atölye sağlıyor ve bunun için 7 TL gibi cüzi bir ücret alınıyor.
Bütün çocukların iyi-kötü bir uçurtma deneyimi olurdu. Bahar geldiğinde çocuklar, birbirlerine özenerek yaptıkları uçurtmaların iplerini salarak dokunurlardı gökyüzüne. Uçmanın verdiği hissi anlamaya, göğün maviliğini hissetmeye çalışırlardı. Sonra yeni şehirler ve siteler kuruldu. Yalnızca 'gerçek' olanları değil 'sanal' olanları da. Çocuklarımızla birlikte çocuksuluğumuz da duvarların arasına hapsoldu.
Uçurtmalar neredeyse unutuldu. Unutulmadıysa bile el yapımı uçurtmaların yerini Amerikan yapımı, hazır, plastik uçurtmalar aldı. Yine de ümitsizliğe kapılmayalım. İstanbul Üsküdar'da uçurtma yapmayı öğreten ve 16 farklı ülkeden toplanmış 1500'e yakın uçurtma objesini sergileyen bir müze-atölye var. Türkiye'nin bu ilk ve tek uçurtma müzesinin adı: Üsküdar Belediyesi Mehmet Naci Aköz Uçurtma Müzesi. 2005 yılında Mehmet Naci Aköz tarafından kurulmuş. 2011 yılında Üsküdar Belediyesi Meclisi, müzeye ve atölyeye 10 yıllığına sponsor olmaya karar vermiş.
Müzeye, Üsküdar Belediyesi'nin hemen karşısındaki, nalburlarıyla ünlü Uncular Sokak'tan geçerek gidiliyor. Sokağın sonuna gelmeden sola dönüyor ve müzeyle karşılaşıyorsunuz. İki katlı alanın üst katı müze, alt katı atölye olarak kullanılıyor. Müzeyi sadece bu öğretim döneminde 10 binden fazla kişi ziyaret etmiş ve her gün en az dört grup ağırlanıyormuş. Biz de müzeyi ilköğretim öğrencilerinden oluşan bir grupla birlikte geziyoruz. İçeri girdiğimizde grubumuz ikiye ayrılıyor. Bir yarımız üst katta kalıp müzenin kurucusu Mehmet Naci Aköz'den uçurtmalar hakkında bilgi alıyor.
Diğer yarımız alt kattaki atölyeye inip eğitmenlerin de yardımıyla belki de ilk uçurtmalarımızı yapıyoruz. Sonra da yer değiştiriyoruz. Aköz, hayatını uçurtmalara ve uçurtmacılığa adamış bir eğitimci. Uçurtmacılığa 1980 yılında başlamış. 1986 yılında Uçurtmacılar Birliği'ni, 1997 yılında Uçurtmacılar Derneği'ni ve 1998'de Uçurtma Gönüllüleri Kulübü'nü kurmuş. 2005 yılında açtığı bu müzede sergilenen objeleri toplamak için 25 yıl boyunca çalışmış. Müzede sergilenen objelerin hepsi yapımı tamamlanmış uçurtmalar değil. Uçurtma ile ilgili yayınlardan, uçurtma yapımında kullanılan farklı malzemelere uçurtmayla ilgili aklınıza gelecek-gelmeyecek her şey...
UÇURTMA, RAMAZAN GECELERİNİN DE EĞLENCESİYDİ
Uçurtma deyip geçmemek lazım. Dışardan bakıldığında üç çıtayla bir kağıdın birbirine eklemlendiği basit bir 'çocuk oyuncağı' olarak görülebilir ama arkasında çok ciddi bir tarihi birikim ve kültür var. Kendisiyle konuştuğumuz Mehmet Naci Aköz bu birikim ve kültürü şöyle anlatıyor: "Uçurtma, MÖ 300 yıllarında Çin'de doğmuş. Uzakdoğu'da yayılmış ve zaman içerisinde dini ritüellerin bir parçası haline gelmiş. Hatta öyle ki budist rahiplerin tanrılarla arasındaki haberleşmeyi sağlayan bir obje olarak bile görülmüş. Uçurtmalar dini motiflerle süslenmiş. Sadece barışta değil savaşta da kullanılmış. Çinliler bazı savaşlarda uçurtmalardan haberleşme aracı olarak yararlanmış." "Uçurtmacılık bizde ne zaman başladı?" diye sorduğumuzda 'başlangıç tarihinin, kesin olarak belirlenemediğini ama, 17. yüzyıla kadar götürülebildiğini' söylüyor. İlk uçurtmaya, 17. yüzyılda yapılmış bir saray merasimini anlatan kitapta rastlamış. Eski Ramazanlarda, teravih namazından sonra içine kandil koyularak gökyüzüne salınan uçurtmaları anlatıyor. 'Kandil uçurtması' ya da sonraki adıyla 'fener uçurtması' adı verilen bu uçurtmalar karanlık gecelerde bir renk cümbüşü oluşturur ve ahaliyi eğlendirirmiş.
UÇURTMA ŞENLİKLERİNİ KAÇIRMAYIN
Uçurtma yapmak, çocukların el ve zihin becerilerini geliştiriyor; onları doğayla tanıştırıyor, rüzgarla ve güneşle arkadaş yapıyor. Üsküdar Belediyesi Mehmet Naci Aköz Uçurtma Müzesi çalışanları çocukların bu duyu ve duygularının gelişmesine yardımcı oluyor. Müze ve çalışanları sadece kendi merkezlerinde kalmıyor; dışarda ve büyüklere yönelik pek çok etkinlikte de rol alıyor. Bugüne kadar çeşitli sivil toplum kuruluşlarına eğitmenler göndererek uçurtmacılığı öğretmişler. Bu sivil toplum kuruluşlarına Pendik Özürlüler Merkezi ve Beyazay Derneği örnek gösterilebilir. İlgi alanları sivil toplum kuruluşlarıyla da sınırlı değil. Bir defasında Adalet Bakanlığı'nın talebiyle Silivri Cezaevi'nde iki gece kalıp mahkumlara uçurtma yapmayı anlatmış ve onlarla birlikte uçurtma yapıp uçurmuşlar. Bu sahne aklımıza Uçurtmayı Vurmasınlar filmini getiriyor. Mehmet Naci Aköz, "Nisan-mayıs-haziran aylarının gelmesiyle uçurtma mevsimi başladı," diyor. "Bu mevsimin bizim için en önemli yanı herkese açık olarak düzenlediğimiz uçurtma şenlikleridir," diye de ekliyor. Uçurtma Müzesi her hafta İstanbul'un farklı bir semtinde uçurtma şenliği düzenliyor. Katılmak isteyenler şenliklerle ilgili programa müzenin www.ucurtmadunyasi.com adresinden ulaşabilir. Düzenlediği ya da katıldığı uçurtma şenlikleriyle Üsküdar Belediyesi Mehmet Naci Aköz Uçurtma Müzesi farklı toplumsal projelerde de aktif rol üstleniyor. 21 Mayıs'ta Mavi Marmara'yla ilgili bir uçurtma şenliği yapılacak. Bu şenliği İHH organize ediyor. İsrail'in Mavi Marmara saldırısında hayatını kaybeden dokuz kişinin adlarına birer dev uçurtma yapılıp gökyüzüne salınacak. 8 Haziran'da ise Zeytinburnu Belediyesi'nin öncülüğünde yapılacak uçurtma şenliğinde Türkiye'de ilk kez dönüştürülebilir atıklardan uçurtma üretilecek.
UÇURTMA UÇAĞIN BABASIDIR
Bugünkü bilgilerimize göre Avrupalılar uçurtmayla 13. yüzyılın sonunda tanışmışlar. Uçurtma, 1295 yılında ünlü gezgin Marko Polo tarafından Hollanda'ya götürülmüş. Uçurtmanın Avrupa tarihindeki ve kültüründeki etkisi daha farklı olmuş; uçurtma birçok bilimsel olayın tetikleyicisi olmuş. Sözgelimi: ABD'li mucit Benjamin Franklin, 1752 yılında 'şimşek'in elektiriksel bir olay olduğunu deneylerinde kullandığı uçurtmalar sayesinde keşfetmiş ve paratoneri icat etmiş. Bir başka örnek vermek gerekirse: Aerodinamik bilim ilk olarak uçurtmalar sayesinde ortaya çıktı. Bu da insanlığı, uçağın bulunmasına kadar götüren yolu açtı. Uçurtmalar meteorolojiden hava fotoğrafçılığına pek çok farklı alanda kullanıldı.
GİRİŞ ÜCRETSİZ
Uçurtma Müzesi, pazar günleri hariç her gün saat 09.00 ile 18.00 arasında açık. Müzeye giriş ücretsiz. Okullar gruplar halinde öğrencilerini getiriyor. Sivil toplum kuruluşları üyeleriyle geliyor. Her gün dört defa atölye çalışması yapılıyor. Bu çalışmalara katılanlar eğitmenlerin yardımıyla uçurtma yapıyor. Uçurtma için gerekli malzemeleri atölye sağlıyor ve bunun için 7 TL gibi cüzi bir ücret alınıyor.