Gül: Avusturya‘daki Türklerin İki Ana Dili Olmalı

Pazartesi günü başlayacağı Avusturya ziyareti öncesi ülkenin önde gelen 3 büyük gazetesine mülakat veren Cumhurbaşkanı Gül, "Entegrasyon için her iki dile de hâkim olunmalıdır. Bu benim Türklere çağrımdır. Onlar için iki ana dil var. Bu iki dille kendileri adına, aileleri ve Avusturya adına daha büyük başarılar yakalayabilirler." dedi.

Pazartesi günü başlayacağı Avusturya ziyareti öncesi ülkenin önde gelen 3 büyük gazetesine mülakat veren Cumhurbaşkanı Gül, "Entegrasyon için her iki dile de hâkim olunmalıdır. Bu benim Türklere çağrımdır. Onlar için iki ana dil var. Bu iki dille kendileri adına, aileleri ve Avusturya adına daha büyük başarılar yakalayabilirler." dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Pazartesi günü başlayacağı Avusturya ziyareti öncesi, bu ülkenin önde gelen 3 gazetesi Kurier, Die Presse ve Der Standard’a mülakat verdi. Türkiye’nin AB üyeliği başta olmak üzere, Türk dış politikası, iç siyasi gelişmeler ve ülke vizyonuna ilişkin birçok konudaki görüşlerini paylaşan Cumhurbaşkanı Gül’ün açıklamaları, söz konusu gazetelerin manşetlerinden okuyucuya duyuruldu.

“AVUSTURYA İLE İLİŞKİLERİMİZİN GENİŞLEMESİNİ İSTİYORUM”

Cumhurbaşkanı Gül’ün Kurier gazetesine verdiği mülakat, “Türkler iki ana dile sahip” başlığıyla gazetenin 29 Nisan tarihli sayısında ve internet sayfasında yayımlandı.

Mülakatta, gazeteci Margaretha Kopeing’in; “Avusturya‘yı iyi tanıyorsunuz ve Göttweig‘deki Benediktiner Vakfı‘nda gerçekleşen Avrupa Forumu‘nda misafir konuşmacıydınız. Avusturya ise Türkiye‘nin üyeliğini reddediyor. Türkiye aleyhindeki havaya karşı neler yapmak istiyorsunuz?” sorusuna cevaben Cumhurbaşkanı Gül, iki ülkenin derin tarihî ilişkilerle birbirine bağlı olduğunu vurgulayarak, “İki ülke de emperyal güçtü. Birinci Dünya Savaşı‘nda Galiçya cephesinde beraber savaştık. Ben Avusturya ile olan ekonomik, siyasal ve kültürel ilişkilerimizin genişlemesini istiyorum.” şeklinde konuştu.

“AVUSTURYALILARI KATILIM SÜRECİ HAKKINDA DAHA İYİ BİLGİLENDİRMELİYİZ”

Avusturya kamuoyunda Türkiye’nin AB üyeliği konusunda farklı görüşlerin olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: “Biz buna çok üzülüyoruz. Avusturyalıları katılım süreci hakkında daha iyi bilgilendirmeliyiz. Türkiye sürekli AB standartlarını ve normlarını devralıyor. Müzakerelerin sonunda Türkiye‘nin katılıp katılmayacağını konuşacağız. Müzakerelere oy birliğiyle karar verildi. Türkiye‘nin AB‘ye getirisi ölçülüp tartıldı. Bizim ekonomik ve güvenlik açısından çok fazla katkımız ve doğal kaynaklara bağlantımız var.”

“HEDEFİMİZ TAM ÜYELİK”

Cumhurbaşkanı Gül, gazeteci Kopeing’in, “Avusturya, Almanya ve Fransa imtiyazlı ortaklık taraftarı. Bu Sizin için bir alternatif midir?” şeklindeki sorusuna ise, “Hayır, bu bizim için bir seçenek değil. Bizim AB ile zaten bir imtiyazlı ortaklığımız var. AB ile Gümrük Birliğine dâhiliz. Bizim hedefimiz tam üyelik. Müzakerelerin engellenmemesini diliyoruz. Görüşmelerin sonunda Avusturya halkı da Türkiye‘nin üyeliğinin bir yük değil, fırsat olduğunu görecek. Avusturyalıları buna hazırlamak ve bu konuyla ilgili bilgilendirmek bizim ortak görevimizdir.” cevabını verdi.

“ÖNÜMÜZE KONAN ENGELLER ADALETSİZ”

“Katılım müzakereleri, çok sayıda başlık bloke edildiğinden fiilen sonlanmış durumda. Din yahut kültür bu hususta bir engel teşkil ediyor mu?” sorusu karşısında ise Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin önüne konan engellerin yalnızca haksız değil, aynı zamanda adaletsiz de olduğunu vurgulayarak, “Türklerin büyük bir kısmının Müslüman olduğu bir sır değildir. Eğer olaya dinî perspektiften bakarsanız, o zaman AB bir Hıristiyan kulübüdür. Biz bir Avrupalı değerler topluluğundan bahsediyoruz. Kriterler demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ilkesi, ortak standartlar ve serbest piyasa ekonomisinden oluşuyor. Önemli olan Türkiye‘nin bu kriterleri yerine getirmesidir. Geçerli olan budur. Farklı bir dine mensup olan insanları dışlamamak yahut izole etmemek gerekiyor.” dedi.

“TÜRKLERE KAPALI OLAN YOLLAR VE FIRSATLAR AÇILMALI”

Cumhurbaşkanı Gül, Avusturyalı gazetecinin, “Avusturya somut olarak ne yapmalı?” sorusuna ise şu cevabı verdi: “Türklerin entegrasyonu için şartlar iyileştirilmeli ve kolaylaştırılmalı. Kreşte, okulda ve üniversitede fırsatlar genişletilmeli. Her iki dilin, Almanca ve Türkçenin öğrenilmesi gereklidir. Burada önemli nokta, halen kapalı olan yolların ve fırsatların açılmasıdır. Türk kökenli Avusturyalıların iyi uyum sağlayabilmeleri için daha fazla bilgiye ihtiyaçları var. Özellikle İslam‘ın bir din olarak anayasada tanınmış olduğu Avusturya‘da bunların daha seri işlemesi lazım. Avusturya bir imparatorluğun mirasçısıdır ve çok kültürlü yapıya sahip bir ülkedir. Bu durumun diğer insanlara ve dinlere karşı daha fazla müsamahanın yolunu açması beklenir. Entegrasyon için her iki dile de hâkim olunmalıdır. Bu benim Türklere çağrımdır. Onlar için iki ana dil var. Bu iki dille kendileri adına, aileleri ve Avusturya adına daha büyük başarılar yakalayabilirler.”