Nuriş Kardeşler Hakim Karşısında

Uşak E Tipi Kapalı Cezaevi‘nde 2000 yılında 6 kişinin ölümü, 23 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan isyan davasında, yargılanan aralarında Nuri ve Vedat Ergin kardeşlerin de yer aldığı 32 sanık ifade vermeye başladı.

Uşak Kapalı Spor Salonu‘nda yapılan duruşmada Nuriş Kardeşlerden Vedat Ergin, yaptığı savunmada, "Biz para için kimseye kurşun sıkmadık. Fetullah Gülen ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ülkeyi yönetiyorlar. Sorun dokunulmazlıkları kaldırmak değil. Yargı bağımsız değil. Yargı göbekten birilerine bağlı. Gülen‘i de, Tayyip‘i de zerre kadar sevmem. Ama onlardan çok şey öğrendim. Allah onlardan razı olsun. Tayyip Erdoğan delikanlı adam. Adil Serdar Saçan (İstanbul‘da Ergenekon‘dan yargılanan polis) 13 Haziran

200 yılında Alaattin Çakıcı‘nın Uşak Cezaevi‘nde bizi öldürteceği yönünde bir belgeden bahsetmiş. Bunu bize o dönemin Uşak Cumhuriyet Başsavcısı söyledi. Çağırdı bize ‘Sizinle ilgili bir belge var. Bundan sonra dikkat edin‘ diyerek belgenin fotokopisini bize verdi. Daha sonra Alaattin Çakıcı‘nın adamları Uşak Cezaevi‘ne gönderildi. Amaç bizim öldürülmemizdi. Biz buraya gelenleri bizi öldürecek diye Uşak Cezaevi‘ni kontrolümüz altına almaya çalıştık. PKK‘lıların yanına ülkücüleri, ülkücülerin yanına da

PKK‘lıları yolladık. Devletin içine çöreklenmiş çeteler var. Bu çeteler ve bürokrasideki ayakları ortalığı kan gölüne çevirmekten zevk alıyorlar. Bu nasıl bir yapılanmadır biz hala anlayamadık, anlayamıyorum. Bize yönelik yapılan bu girişimlerden dolayı yetkilileri defalarca uyardık. Uşak Cezaevi‘nden bizi başka yerlere sevk etmeleri için dilekçeler yazdık. Ama maalesef kendimiz naklettiremedik. İşte bu nedenle devletin hiçbir kurumuna sevgim ve saygım kalmadı. Alaattin Çakıcı bir mektup yazarak, ‘Nuri

Ergin dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezeri öldürtecek‘ demiş. Bu konudaki bilgi savcılar tarafından araştırıldı. Biz bunu dava etmek istedik. Ancak dava bile açtırmadılar. Bu alemde ajan ve işbirlikçi olmamak büyük bir ayrıcalıktır. Ama maalesef yok. Fatih Altaylı Nuriş ağabeyimle ilgili bir yazı yazmış. ‘Mangal gibi yürek var‘ demiş. ‘Bu alemde bir tek sırtını bir yerlere, devlete dayamayan Nuri Ergin var‘ diye yazmış. Fatih Altaylı aynı yazıyı Alaattin Çakıcı‘ya yazsaydı ben onu öldürtürdüm. Bizi

zaten Gülen Cemaati medyası ile Tayyip Erdoğan‘ın medyası savunuyor. Dönemin Uşak Valisi Ayhan Çevik, cezaevine gelip ağabeyimin önünde ceketini ilikleyip teşekkür etti. Ve dedi ki, ‘Uşak‘ı adam ettin‘. Bunu diyen vali daha sonra dışarıda arkamızdan konuşuyor. İsyandan önce bizi öldürmeye gelenlerin yerlerini değiştirmediler, bizi de başka yere nakletmediler ve ‘Başınızın çaresine bakın‘ dediler. Ben de cezaevini teslim aldım. Devlet isteseydi bu isyanı çıkartmazdı engellerdi, bizi başka yere naklederdi,

bunlar yaşanmazdı. Uşak Cezaevi isyanı 19 Aralık 2000 tarihinde yapılan Hayata Dönüş operasyonunun bir provasıdır. Ben bilmeden de olsa bu operasyona alet oldumsa o operasyon kapsamında işkence gören, öldürülen devrimcilere üzülüyorum. O işe, yani hayata dönüş operasyonlarına bilerek isteyerek alet olan anasından emdiği sütten endişe etmelidir. 2008 yılında Zekeriya Öz beni çağırdı. Ergenekon kapsamında ifademi alacağını söyledi. Odada Nuriş abim de vardı. Niye, bizim Ergenokan‘la ne ilişkimiz var diye

sordum. Mektup içerisinde bir CD var dedi. Açtı. Ses benim sesimdi. Flu bir görüntü vardı. Bu foto montajdır. Veli Küçük‘ü hayatımda görmedim, tanımıyorum. Ve biz hiç kimseden emir almayız. Ben ve abim birinden emir aldığımızı hissedersem kendimizi öldürürüz. Biz Allah‘tan başka kimseden emir almayız. O CD‘deki sözler aynı anda söylenmiş sözler değil. Bir kısmı isyanın birinci günü, bir kısmı diğer günler söylenmiş sözler. Bunları montajlayıp aynı anda söylenmiş gibi lanse ettiler. O kaseti Veli Küçük‘ü

gözden çıkardıkları için ortaya çıkardılar. Bu kaseti çıkaranlar 8 sene boyunca Veli Küçük‘e ne gibi şantajlar yaptılar acaba. Neden 8 yıl önce değil de 8 yıl sonra bu kaset ortaya çıkarıldı" diye konuştu.

Daha sonra hakim karşısına çıkan ağabey Nuri Ergin ise, "Ben 1999 yılında bir hata yaptım. Mustafa Duyar 2 genci öldürmüştü. Bu çocukların cenaze töreninde çekilmiş fotoğrafları gördüm. 70 yaşındaki anneler ağlıyordu. Ben o dönem Eskişehir Cezaevinde yatıyordum. Mustafa Duyar Afyon cezaevindeydi. Oradaki arkadaşlarıma Mustafa Duyar için selam yolladım. (Selam yollamak öldürmek anlamına geliyor) Ve benim arkadaşlar Mustafa Duyar‘ı öldürdüler. 15 dakika sonra silahları ile teslim oldular. Daha sonra

Eskişehir Cezaevi‘nde Annem ve ailemiz bize ziyarete geldi. Ziyaret mahallinde saldırıya uğradık. 38 el ateş ettiler. Bu saldırıyı derin güçler yaptırdı. Bunların yaptıranları da biz biliyoruz. Bu saldırıdan sonra Cezaevi Savcısı bizi istediğiniz cezaevine nakledeyim dedi. Kartal Cezaevi‘ne istedik ve naklolduk. Kartal Cezaevinde Allaattin Çakıcı‘yla tanıştık. Ona cep telefonu hediye ettim. Sonra aramızda bir husumet oldu. O benim verdiğim telefonla dışarıdaki adamlarına talimat verip benim arkadaşlarımı

öldürttü, aramızda bu nedenle husumet çıktı. Bizi sonra Uşak Cezaevine gönderdiler. Uşak Cezaevi‘nde biz gelmeden önce 8 kişi peş peşe öldürülmüştü. Buraya gelince koğuşlar arası geçiş vardı, kumar vardı, şişler vardı, silah vardı. Tam bir can pazarıydı. Bu sırada ‘Alaattin Çakıcı Nurişleri Uşak Cezaevi‘nde öldürteceğim‘ diye açıklama yaptı. Onun üzerine telefonla dışarıdaki arkadaşlarıma talimat verdim. Gittiler Çakıcı‘nın 4 adamını öldürdüler, 25 adamını yaraladılar. Bu suçumu açık açık söylüyorum. Uşak

Cezaevi‘nde biz kardeşlik ortamı oluşturduk. Çünkü burası çok kötü ve bozuktu. Buradaki isyanın bir vebali varsa benimdir. Ne kardeşimin ne de diğer sanıkların hiçbir suçu yoktur. İsyanın çıkması için hiçbir rolleri olmamıştır. Uşak Cezaevi beni çok ağır bedeller ödetti. Ailemi çok ağır bedeller ödetti. Eşimi kaybettim. Bu isyanda benim ne kadar suçum varsa o denemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ve Uşak‘taki savcıların o kadar suçu vardır. Halen bizi öldürmeye çalışanlar var. Bunlar şunu bilsinler ki;

Bizim ölümüz dirimizden çok daha fazla sıkıntı verir. Ergenekon davasında geçen haftaya kadar 183 kez duruşma yapıldı. 3 yıl içinde 183 kez duruşma yapıldı. Biz 11 yılda 2 defa hakim karşısına çıktık. Bize neden savunma hakkı verilmiyor, neden bizim savunma hakkımız elimizden alınıyor. 17 yıldır içerdeyim dışarıda Uşak Cezaevinde ve çeşitli yerlerde bir takım suçlara karıştım. Sebepsiz suç olmaz. Hiç değilse bu davada takdir hakkınızı kullanın. Hiç kullanmıyorsunuz. Müebbet hapis verdiniz. Müebbet demek

idam demektir. Takdir hakkınız bana kullanmayın. Kardeşim ve buradaki sanıklara kullanın. Onların hiç suçu yok. Bu davada bu isyanda bir suçlu varsa o da benim. Kardeşimin ve diğer sanıkların hiçbir suçu yok" dedi.

Duruşma geniş güvenlik önlemleri altında devam ediyor.

Kaynak: İHA