Darbe Dönemi İşkencehaneleri Birer Birer Kültür Yaşamına Kazandırılıyor (Özel)
Türkiye’de darbe dönemlerinde kullanılan cezaevleri ve işkencehaneler birer birer kültür yaşamına kazandırılıyor.
Türkiye’de darbe dönemlerinde kullanılan cezaevleri ve işkencehaneler birer birer kültür yaşamına kazandırılıyor. Davutpaşa Kışlası içerisinde yer alan ve 12 Eylül darbesinden sonra İstanbul‘da gözaltına alınanların işkenceden geçirildiği Otağ-ı Hümayun binası kültür merkezi haline getirilmişti. Darbe döneminin ünlü cezaevlerinden Üsküdar’daki Toptaşı Cezaevi de bir üniversite binasını dönüştürülüyor.
Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi işkencehaneleri ve zindanları üzerine araştırmalar yapan Sanat Tarihçisi İzzet Umut Çelik, Türkiye’nin karanlık tablolarını yansıtan darbe dönemlerinde işkencehane olarak kullanılan pek çok mekanın yaşama kazandırılmasının devletin şeffaflaşması ve demokrasi algısının güçlenmesinin bir yansıması şeklinde değerlendirdi. Çelik, “27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri bir de işte 28 Şubat süreci ve e – muhtıralar dışında yani normal sürece müdahalelerin oldukça sık yaşandığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Bunun da beraberinde getirdiği bazı izler var toplumda; birçok insanın fişlenmesi, gözaltına alınması, işkencelerden geçirilmesi, idamlar oldukça karanlık bir tablo.” diye konuştu. Çelik, İstanbul’daki pek çok cezaevi mekânlarının dönüşüme uğradığını ve yeni haliyle kültür yaşamına kazandırıldığını söyledi.
‘BİRÇOK ACILAR YAŞANDI AMA BUNLAR UNUTULMAMALI’
Çelik, “Toptaşı Cezaevi’nin tüm yaşanmışlıklara rağmen bir üniversiteye tahsis edilmesi bir anlamda olumlu bir gelişme. Tabii bu belleğinde silinmemesi gerekiyor. İnsanlara aynı yaşanmışlıkları yeniden birbirlerine yapmamaları için, Sultanahmet Cezaevi’nin bir otel haline gelmesi, Davutpaşa Kışlası’nın bir kültür merkezi haline gelmesi, Sarsanyan Han’ın bir adliye binası olarak görevini sürdürmesi. Yedikule Zindanları şimdi bir konser mekanı, Rumeli Hisarı bir çok sanatçının konser verdiği bir alan haline geldi. Duvarlarında da birçok acı sesi barındırıyor. Bu acılar yaşandı bunları bilmek gerekiyor ama insanın belleğinde durmalı.” şeklinde konuştu.
Toptaşı Cezaevi’nin tarihi süreci hakkında da bilgi veren Çelik, yapının Mimar Sinan’a ait bir şifahane olarak tasarlandığını söyledi. Çelik, “Bu bina daha sonra Tekel deposu olarak kullanılmış. Cumhuriyet’in erken döneminden itibaren de cezaevi olarak kullanılmıştır. Necip Fazıl’dan Nihal Atsız’a, Hikmet Kıvılcımlı’dan Deniz Gezmiş’e kadar Türkiye siyasi hareketinin birçok farklı kulvarında yer alan kişilerin bir dönem konuk olduğu bir yer. Türkiye 3 tane darbe yaşamış bir ülke. Bu nedenle bu tip mekanlar hep sıcaklığını ve hareketliliğini korumuşlar.” diye konuştu.
Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi işkencehaneleri ve zindanları üzerine araştırmalar yapan Sanat Tarihçisi İzzet Umut Çelik, Türkiye’nin karanlık tablolarını yansıtan darbe dönemlerinde işkencehane olarak kullanılan pek çok mekanın yaşama kazandırılmasının devletin şeffaflaşması ve demokrasi algısının güçlenmesinin bir yansıması şeklinde değerlendirdi. Çelik, “27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri bir de işte 28 Şubat süreci ve e – muhtıralar dışında yani normal sürece müdahalelerin oldukça sık yaşandığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Bunun da beraberinde getirdiği bazı izler var toplumda; birçok insanın fişlenmesi, gözaltına alınması, işkencelerden geçirilmesi, idamlar oldukça karanlık bir tablo.” diye konuştu. Çelik, İstanbul’daki pek çok cezaevi mekânlarının dönüşüme uğradığını ve yeni haliyle kültür yaşamına kazandırıldığını söyledi.
‘BİRÇOK ACILAR YAŞANDI AMA BUNLAR UNUTULMAMALI’
Çelik, “Toptaşı Cezaevi’nin tüm yaşanmışlıklara rağmen bir üniversiteye tahsis edilmesi bir anlamda olumlu bir gelişme. Tabii bu belleğinde silinmemesi gerekiyor. İnsanlara aynı yaşanmışlıkları yeniden birbirlerine yapmamaları için, Sultanahmet Cezaevi’nin bir otel haline gelmesi, Davutpaşa Kışlası’nın bir kültür merkezi haline gelmesi, Sarsanyan Han’ın bir adliye binası olarak görevini sürdürmesi. Yedikule Zindanları şimdi bir konser mekanı, Rumeli Hisarı bir çok sanatçının konser verdiği bir alan haline geldi. Duvarlarında da birçok acı sesi barındırıyor. Bu acılar yaşandı bunları bilmek gerekiyor ama insanın belleğinde durmalı.” şeklinde konuştu.
Toptaşı Cezaevi’nin tarihi süreci hakkında da bilgi veren Çelik, yapının Mimar Sinan’a ait bir şifahane olarak tasarlandığını söyledi. Çelik, “Bu bina daha sonra Tekel deposu olarak kullanılmış. Cumhuriyet’in erken döneminden itibaren de cezaevi olarak kullanılmıştır. Necip Fazıl’dan Nihal Atsız’a, Hikmet Kıvılcımlı’dan Deniz Gezmiş’e kadar Türkiye siyasi hareketinin birçok farklı kulvarında yer alan kişilerin bir dönem konuk olduğu bir yer. Türkiye 3 tane darbe yaşamış bir ülke. Bu nedenle bu tip mekanlar hep sıcaklığını ve hareketliliğini korumuşlar.” diye konuştu.