Alman Bakan Friedrich’İn ‘Güvenlik İşbirliği’ Teklifine Tepki Yağdı
İslam’ın Almanya’ya ait olmadığı açıklaması ile tartışmalara sebep olan Federal İçişleri Bakanı Hans Peter Friedrich (CSU) başkanlığında Alman İslam Konferansı Berlin’de yapıldı.
İslam’ın Almanya’ya ait olmadığı açıklaması ile tartışmalara sebep olan Federal İçişleri Bakanı Hans Peter Friedrich (CSU) başkanlığında Alman İslam Konferansı Berlin’de yapıldı. İmam eğitimi ve okullarda İslam din dersinin ele alındığı AİK’na Friedrich’in İslam’ın Almanya’ya ait olmadığı açıklamasının arkasında durması ve Müslümanlarla güvenlik işbirliği teklifini getirmesi damgasının vurdu. Konferansa katılan ve katılmayan Müslüman kurum temsilcileri ve şahıslar, siyasiler ve uzmanlar bakana eleştiriler yöneltti.
Friedrich Mayıs ayıda yapılması öngörülen güvenlik zirvesinin hedefi hakkında, “Biz Müslümanlarla birlikte güvenlik işbirliği yaparak geniş bir kamuoyuna İslamcı aşırılığa karşı ortak tutumuzu ve daha fazla güvenlik sağlamak konusundaki ortak kararlılığımızı göstermek istiyoruz.” dedi. Bakanın Alman İslam Konferansına ‘katılan ve katılmayan’ Müslüman kurum ve şahısları dahil etmek istediği Güvenlik İşbirliği AİK’dan bağımsız olacak.
Güvenlik konusunda hassasiyetlerinin altını çizen katılımcı kurumlardan İslam Kültür Merkezleri Birliği Başkanı Mustafa İmal güvenlik konferansına katılıp katılmama konusunda karar vermek için neyin kastedildiğinin iyi anlaşılmasının gerektiğini belirterek, “Bizim cemiyetlerimizde dini aşırılığın her hangi bir şekilde varlığından söz edilemez. Kaldığı ki gençlerin aşırı akımlara kaymalarında dinden çok çevresel faktörler etkendir. Burada en önemli sorumluluk anne-babalara ve okula düşmektedir.” dedi.
Gençlerin aşırı uçlara kaymalarının önünde en büyük önleyici tedbirlerden birinin Alman okullarında İslam din dersinin okutulmasının olduğunu belirten İmal, hem Müslümanların hem de İslam’ın Almanya’nın bir parçası olduğunun altını çizdi.
Konferansa Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu adına katılan Ali Ertan Toprak da kendi tabanlarından kaynaklanan bir aşırılık sorunun olmadığının altının çizerek, bakanın güvenlik zirvesinden neyi kast ettiğini beklemenin faydalı olacağını söyledi. İmam ve İslam din dersi eğitim için kurulan dört İslam Araştırmaların Merkezinde Aleviler olarak yer almak istemediklerini belirten Toprak, “Alevilikle ilgili kürsülerin açılması konusunda girişimlerimizi devam ediyor. Federal düzeyde konuya destek var. Şimdi eyaletlerle görüşüp Alevilik kürsüsünü kuracak bir üniversite bulmamız gerekiyor.” dedi.
AİK’ya şahsı adına katılan Boşnak asıllı İslam Bilimci Dr. Armina Omerika konferansın bakanın açıklamalarından dolayı çok tartışmalı geçtiğini belirtti. Bakana hem Müslüman hem de Müslüman olmayan katılımcıların eleştiri yağdırdığı Konferansla ilgili 10 bağımsız katılımcıdan dokuzunun isminin yer aldığı ortak bir basın bildirisi yayınlandı.
Bakanın güvenlik zirvesi ve İslam Almanya’ya ait değildir görüşünün eleştirildiği bildiride, “AIK Müslüman katılımcıları olarak İçişleri Bakanına Müslümanlarla Alman devleti arasındaki diyalogun gelişmesi konusundaki uzun zamandır devam eden çabaları ve bu zamana kadar kat edilen mesafeyi tehlikeye atmamasını bekliyoruz.” ifadesi yer aldı.
FRİEDRİCH’İN İFADELERİ SEÇİM YATIRIMI
Bugün düzenlenen Alman İslam Konferansı (DİK) ev sahibi İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich’in tavrını Cihan Haber Ajansı’na değerlendiren Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir ise, “Şimdiki Maliye Bakanı, eski İçişleri Bakanı Sayın Wolfgang Schaeuble ‘İslam Almanya’nın bir parçası’ dediğinde biz alkışladık, çünkü bu kolay söylenecek ifade değil, hele Hıristiyan Demokrat için. Zaten partisinden son derece olumsuz tepkiler almıştı, bundan eminim. Ona rağmen, ülke için önemli olduğuna inanarak söyledi.” dedi. Özdemir, “Ne yazık ki, eski Federal Merkez Bankası Yönetim Kurulu üyesi Sarrazin’in kitabından sonra onlar da geri adım attılar. Vatandaşlar arasında ters tepecek diye korktular. Friedrich inandığından ötürü değil, tamamen ‘bizim sağımızda bir parti olmasın’ mantığıyla yapılan bir seçim yatırım bu.” diye ekledi.
İslam Konferansına davetli olduğu halde katılmayan İslam Merkez Konseyi Başkanı Aiman Mazyek de İslam Konferansını bu adı hak etmeyen ‘dişsiz Kaplanların tartışma Kulübü’ olduğunu söyledi. Alman Türk Haber sitesi DTN’e konuşan Mazyek şu değerlendirmeyi yaptı: “Bütün bu tartışmalar İslam Konferansının içeriksizliğini ortaya koyuyor. Bizim bu ve benzeri konularla uğraşmamız tesadüfün eseri değil. Bu zamana kadar hiçbir somut netice elde edemedik. Özellikle Müslümanların eşit haklara sahip olmaları konusunda çok az gelişme yaşandı.”
Sol Parti Federal Meclis Grubu Göç ve Uyum Politikası Sözcüsü Sevim Dağdelen konuyla ilgili, "Uyum, dini değil, sosyal bir sorundur. Bugün yaşanan sorunların temelinde sosyal ve katılım hakkının sağlanmaması yatmaktadır. Bunun da sosyal, kültürel ve dini kökenden bağımsız ele alınması gerekir. Uyum sorunu dini inançlar konusuna indirgenmemelidir." dedi. Federal İçişleri Bakanı‘nın İslam Konferansı‘nı bir Güvenlik Konferansı‘na dönüştürmeye çalıştığını söyleyen Dağdelen açıklamasında şu değerlendirmelere yer verdi: “İslam Konferansı göçmenlere karşı izlenen ayrımcı politikaların derinleştirildiği bir alan haline getirilmiştir. Göçmenlerin eşit haklara kavuşmasını ve sosyal katılımlarını sağlamak yerine ‘dinler arası diyalog’ öne çıkarılmaktadır. Oysa uyumu sağlamak için insanlara iş, eğitim, meslek eğitim yeri sunmak ve birlikte yaşamı güçlendirmek gerekir. Bu yüzden İslam derslerinin müfredata alınması birlikte yaşamın ve dolayısıyla uyumun güçlenmesine hizmet etmez. Bugün asıl gerekli olan elemeci eğitim sisteminden vazgeçilmesi ve çocukları birbirinden ayıran değil, yakınlaştıran etik derslerinin müfredata alınması gerekir. Din, kişinin özeli olmaya devam etmelidir.”
Friedrich Mayıs ayıda yapılması öngörülen güvenlik zirvesinin hedefi hakkında, “Biz Müslümanlarla birlikte güvenlik işbirliği yaparak geniş bir kamuoyuna İslamcı aşırılığa karşı ortak tutumuzu ve daha fazla güvenlik sağlamak konusundaki ortak kararlılığımızı göstermek istiyoruz.” dedi. Bakanın Alman İslam Konferansına ‘katılan ve katılmayan’ Müslüman kurum ve şahısları dahil etmek istediği Güvenlik İşbirliği AİK’dan bağımsız olacak.
Güvenlik konusunda hassasiyetlerinin altını çizen katılımcı kurumlardan İslam Kültür Merkezleri Birliği Başkanı Mustafa İmal güvenlik konferansına katılıp katılmama konusunda karar vermek için neyin kastedildiğinin iyi anlaşılmasının gerektiğini belirterek, “Bizim cemiyetlerimizde dini aşırılığın her hangi bir şekilde varlığından söz edilemez. Kaldığı ki gençlerin aşırı akımlara kaymalarında dinden çok çevresel faktörler etkendir. Burada en önemli sorumluluk anne-babalara ve okula düşmektedir.” dedi.
Gençlerin aşırı uçlara kaymalarının önünde en büyük önleyici tedbirlerden birinin Alman okullarında İslam din dersinin okutulmasının olduğunu belirten İmal, hem Müslümanların hem de İslam’ın Almanya’nın bir parçası olduğunun altını çizdi.
Konferansa Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu adına katılan Ali Ertan Toprak da kendi tabanlarından kaynaklanan bir aşırılık sorunun olmadığının altının çizerek, bakanın güvenlik zirvesinden neyi kast ettiğini beklemenin faydalı olacağını söyledi. İmam ve İslam din dersi eğitim için kurulan dört İslam Araştırmaların Merkezinde Aleviler olarak yer almak istemediklerini belirten Toprak, “Alevilikle ilgili kürsülerin açılması konusunda girişimlerimizi devam ediyor. Federal düzeyde konuya destek var. Şimdi eyaletlerle görüşüp Alevilik kürsüsünü kuracak bir üniversite bulmamız gerekiyor.” dedi.
AİK’ya şahsı adına katılan Boşnak asıllı İslam Bilimci Dr. Armina Omerika konferansın bakanın açıklamalarından dolayı çok tartışmalı geçtiğini belirtti. Bakana hem Müslüman hem de Müslüman olmayan katılımcıların eleştiri yağdırdığı Konferansla ilgili 10 bağımsız katılımcıdan dokuzunun isminin yer aldığı ortak bir basın bildirisi yayınlandı.
Bakanın güvenlik zirvesi ve İslam Almanya’ya ait değildir görüşünün eleştirildiği bildiride, “AIK Müslüman katılımcıları olarak İçişleri Bakanına Müslümanlarla Alman devleti arasındaki diyalogun gelişmesi konusundaki uzun zamandır devam eden çabaları ve bu zamana kadar kat edilen mesafeyi tehlikeye atmamasını bekliyoruz.” ifadesi yer aldı.
FRİEDRİCH’İN İFADELERİ SEÇİM YATIRIMI
Bugün düzenlenen Alman İslam Konferansı (DİK) ev sahibi İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich’in tavrını Cihan Haber Ajansı’na değerlendiren Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir ise, “Şimdiki Maliye Bakanı, eski İçişleri Bakanı Sayın Wolfgang Schaeuble ‘İslam Almanya’nın bir parçası’ dediğinde biz alkışladık, çünkü bu kolay söylenecek ifade değil, hele Hıristiyan Demokrat için. Zaten partisinden son derece olumsuz tepkiler almıştı, bundan eminim. Ona rağmen, ülke için önemli olduğuna inanarak söyledi.” dedi. Özdemir, “Ne yazık ki, eski Federal Merkez Bankası Yönetim Kurulu üyesi Sarrazin’in kitabından sonra onlar da geri adım attılar. Vatandaşlar arasında ters tepecek diye korktular. Friedrich inandığından ötürü değil, tamamen ‘bizim sağımızda bir parti olmasın’ mantığıyla yapılan bir seçim yatırım bu.” diye ekledi.
İslam Konferansına davetli olduğu halde katılmayan İslam Merkez Konseyi Başkanı Aiman Mazyek de İslam Konferansını bu adı hak etmeyen ‘dişsiz Kaplanların tartışma Kulübü’ olduğunu söyledi. Alman Türk Haber sitesi DTN’e konuşan Mazyek şu değerlendirmeyi yaptı: “Bütün bu tartışmalar İslam Konferansının içeriksizliğini ortaya koyuyor. Bizim bu ve benzeri konularla uğraşmamız tesadüfün eseri değil. Bu zamana kadar hiçbir somut netice elde edemedik. Özellikle Müslümanların eşit haklara sahip olmaları konusunda çok az gelişme yaşandı.”
Sol Parti Federal Meclis Grubu Göç ve Uyum Politikası Sözcüsü Sevim Dağdelen konuyla ilgili, "Uyum, dini değil, sosyal bir sorundur. Bugün yaşanan sorunların temelinde sosyal ve katılım hakkının sağlanmaması yatmaktadır. Bunun da sosyal, kültürel ve dini kökenden bağımsız ele alınması gerekir. Uyum sorunu dini inançlar konusuna indirgenmemelidir." dedi. Federal İçişleri Bakanı‘nın İslam Konferansı‘nı bir Güvenlik Konferansı‘na dönüştürmeye çalıştığını söyleyen Dağdelen açıklamasında şu değerlendirmelere yer verdi: “İslam Konferansı göçmenlere karşı izlenen ayrımcı politikaların derinleştirildiği bir alan haline getirilmiştir. Göçmenlerin eşit haklara kavuşmasını ve sosyal katılımlarını sağlamak yerine ‘dinler arası diyalog’ öne çıkarılmaktadır. Oysa uyumu sağlamak için insanlara iş, eğitim, meslek eğitim yeri sunmak ve birlikte yaşamı güçlendirmek gerekir. Bu yüzden İslam derslerinin müfredata alınması birlikte yaşamın ve dolayısıyla uyumun güçlenmesine hizmet etmez. Bugün asıl gerekli olan elemeci eğitim sisteminden vazgeçilmesi ve çocukları birbirinden ayıran değil, yakınlaştıran etik derslerinin müfredata alınması gerekir. Din, kişinin özeli olmaya devam etmelidir.”