Akkuyu‘da Deprem Riski
Jeoloji Mühendisleri Odası Mersin İl Temsilcisi Erkan Demir, Mersin‘in de içinde yer aldığı Ecemiş fay hattının yaklaşık 300 kilometre uzunluğunda olduğunu ve Akkuyu‘nun 20-25 kilometre yakınından geçerek denizde devam ettiğini belirterek, "Ecemiş fayının yılda 3 mm sol yönlü doğrultu atımlı harekete sahip aktif bir fay olduğu bilinmektedir.
Demir, Japonya depreminin ardından meydana gelen nükleer sızıntı nedeniyle son günlerde tartışma konusu olan Akkuyu Nükleer Santral Projesi ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Mersin ve Akkuyu‘nun deprem riskini değerlendiren Demir, konumsal olarak Mersin‘in kıta sınırlarının yer hareketlerinden ve aktif faylardan doğrudan etkilenebilir jeolojik konumda olan bir kent olduğunu kaydetti. Mersin‘in Doğu Anadolu fayı sismik kuşağı-Ecemiş fay zonu ve kentin doğusunda bulunan Afrika-Anadolu ile Arap-Anadolu
plaka sınırlarıyla güneyden kuzeye doğru uzanan Ölü Deniz fayının kesim noktası içerisinde yer aldığına dikkat çeken Demir, yer hareketleri ve aktif fayların yaratacağı etkinin ancak geçmişte yaşanan deprem izleri ile değerlendirilebileceğini belirtti. Bu çerçevede tarihsel kayıtlarda yer alan bilgilere göre Mersin‘in 3 kez depremlerle yıkıldığını dile getiren Demir, "Tarihsel deprem kayıtlarından Mersin‘i etkileyen en önemli depremin Viranşehir harabelerinin oluşmasına neden olan depremler olduğu
görülmüştür. Tarihte yaşanan bu depremler Türkiye, Lübnan, Kıbrıs, Suriye, Filistin gibi oldukça geniş bir alanda küçük-orta ölçekli deprem etkilerine neden olduğunu göstermektedir" diye konuştu.
"BÖLGE TAHMİN EDİLENDEN DAHA FAZLA DEPREM RİSKİ İLE KARŞI KARŞIYADIR"
Çalışma mekanizması son Japonya depremini yaratan tektonik sistemi ile aynı olan Helenik-Kıbrıs yayının Japonya‘daki kadar büyük olmasa da tarihsel dönemlerde yıkıcı büyüklükte, sığ odaklı depremler ve tsunamiler ürettiğini ifade eden Demir, şöyle devam etti:
"Bu dalma batma zonunda meydana gelecek bir depremin ve buna bağlı oluşacak tsunaminin güneybatı Anadolu‘nun yanı sıra Akkuyu santralinin bulunduğu bölgeyi de etkilemesi söz konusudur. Diğer taraftan bölgenin önemli bir deprem beklentisi olan Doğu Anadolu ve Ölüdeniz fay zonundan etkilenme olasılığı da bulunmaktadır. Hatay ve İskenderun‘da meydana gelmiş yıkıcı depremlerin varlığı da bilinmektedir. Son yıllarda Mersin‘e yakın alanlarda Orta Anadolu fay zonu üzerinde büyüklüğü 4.2 üzerinde 10‘dan fazla
deprem kaydı alınmıştır. Bütün bu veriler bölgenin tahmin edilenden daha fazla bir sismik risk taşıdığını ve bu riskin Doğu Anadolu fay zonu, Ölü Deniz fay zonunun yanı sıra Orta Anadolu fay zonu ve Helenik yayından kaynaklandığını açıkça göstermektedir."
"ECEMİŞ FAYINDA TEHLİKELİ BİR ENERJİ BİRİKİMİ OLDUĞU DÜŞÜNÜLMEKTEDİR"
Ecemiş fayının yaklaşık 300 kilometre uzunluğunda olup, Akkuyu‘nun 20-25 kilometre yakınından geçerek denizde devam ettiğine işaret eden Demir, "Ecemiş fayının yılda 3 mm sol yönlü doğrultu atımlı harekete sahip, aktif bir fay olduğu bilinmektedir. Uzun dönemdir suskun olan bu fay hattında tehlikeli bir enerji birikiminin olduğu düşünülmektedir. Ecemiş fayının hareket hızını Türkiye‘deki diğer ana neotektonik unsurlarla karşılaştırdığımızda oldukça düşüktür. Ancak bu düşüklük Ecemiş üzerinde gelişecek
büyük ölçekli depremlerin tekrarlanma periyotlarının uzamasına neden olmaktadır. Uzun dönemdir suskun olan bu fay hattında büyük bir enerji birikiminin olduğu ve bu enerjinin açığa çıkması ile fayın ciddi hasarlara yol açabilecek bir depremi yaratacağını düşünmekteyiz. Bu düşüncemizi Ecemiş fayın üzerinde 6.0-7.0 büyüklüğünde bir depreme 300-500 yıldır rastlanmamış olması ve en son 1940 tarihinde 5.8 büyüklüğünde bir depremi yaratmış olması, bu bölge için fayın ciddi bir risk taşıyor olması yorumunun
temel nedenidir. Bu depremlerin tekrarlanma aralıklarının ve mesafenin uzun olması, meydana gelebilecek depremlerin etkisinin göz ardı edilmemesi gerektiğini bize öğretmiştir. Unutmamalıyız ki, zeminin jeolojik özellikleri nedeniyle küçük diyebileceğimiz Adana depremi Mersin‘i, Gölcük depremi Avcılar‘ı ve son olarak da Japonya depremi 373 kilometre uzaklıktaki Tokyo‘yu ve diğer uzak bölgeleri de ciddi etkilemiştir" dedi.
Depremden sonra yaşanan nükleer felaketin yaşattıklarının dikkate alınması uyarısında bulunan Demir, "Ne yazık ki dünyanın ilk nükleer felaketini yaşayan Japonya bu konuda dünyaya liderlik yapma hevesinden bir türlü vazgeçmemiş, felakete adeta davetiye çıkarmıştır. Dünyanın en aktif tektonik kuşaklarından birinde yer alan bu ada ülkesi teknolojinin her zaman doğaya üstün geleceğini kanıtlamak istercesine doğaya meydan okumaya devam etmekte ancak felakete uğrayan, esas acıyı çeken Japonya halkı
olmaktadır. Japonya gibi nükleer santral yapımında dünyanın en gelişmiş teknolojilerini kullanan ve her an depreme hazır bir ülkede yaşanan deprem sonrası Fukushima santralinde meydana gelen patlama, tüm dünyanın gözünü korkuttu. Tüm bu gelişmelerin Türkiye‘nin Akkuyu‘da kurmaya çalıştığı nükleer santral için çok önemli bir uyarı niteliğinde olması gerektiğini düşünüyoruz" ifadesini kullandı.
Kaynak: İHA
plaka sınırlarıyla güneyden kuzeye doğru uzanan Ölü Deniz fayının kesim noktası içerisinde yer aldığına dikkat çeken Demir, yer hareketleri ve aktif fayların yaratacağı etkinin ancak geçmişte yaşanan deprem izleri ile değerlendirilebileceğini belirtti. Bu çerçevede tarihsel kayıtlarda yer alan bilgilere göre Mersin‘in 3 kez depremlerle yıkıldığını dile getiren Demir, "Tarihsel deprem kayıtlarından Mersin‘i etkileyen en önemli depremin Viranşehir harabelerinin oluşmasına neden olan depremler olduğu
görülmüştür. Tarihte yaşanan bu depremler Türkiye, Lübnan, Kıbrıs, Suriye, Filistin gibi oldukça geniş bir alanda küçük-orta ölçekli deprem etkilerine neden olduğunu göstermektedir" diye konuştu.
"BÖLGE TAHMİN EDİLENDEN DAHA FAZLA DEPREM RİSKİ İLE KARŞI KARŞIYADIR"
Çalışma mekanizması son Japonya depremini yaratan tektonik sistemi ile aynı olan Helenik-Kıbrıs yayının Japonya‘daki kadar büyük olmasa da tarihsel dönemlerde yıkıcı büyüklükte, sığ odaklı depremler ve tsunamiler ürettiğini ifade eden Demir, şöyle devam etti:
"Bu dalma batma zonunda meydana gelecek bir depremin ve buna bağlı oluşacak tsunaminin güneybatı Anadolu‘nun yanı sıra Akkuyu santralinin bulunduğu bölgeyi de etkilemesi söz konusudur. Diğer taraftan bölgenin önemli bir deprem beklentisi olan Doğu Anadolu ve Ölüdeniz fay zonundan etkilenme olasılığı da bulunmaktadır. Hatay ve İskenderun‘da meydana gelmiş yıkıcı depremlerin varlığı da bilinmektedir. Son yıllarda Mersin‘e yakın alanlarda Orta Anadolu fay zonu üzerinde büyüklüğü 4.2 üzerinde 10‘dan fazla
deprem kaydı alınmıştır. Bütün bu veriler bölgenin tahmin edilenden daha fazla bir sismik risk taşıdığını ve bu riskin Doğu Anadolu fay zonu, Ölü Deniz fay zonunun yanı sıra Orta Anadolu fay zonu ve Helenik yayından kaynaklandığını açıkça göstermektedir."
"ECEMİŞ FAYINDA TEHLİKELİ BİR ENERJİ BİRİKİMİ OLDUĞU DÜŞÜNÜLMEKTEDİR"
Ecemiş fayının yaklaşık 300 kilometre uzunluğunda olup, Akkuyu‘nun 20-25 kilometre yakınından geçerek denizde devam ettiğine işaret eden Demir, "Ecemiş fayının yılda 3 mm sol yönlü doğrultu atımlı harekete sahip, aktif bir fay olduğu bilinmektedir. Uzun dönemdir suskun olan bu fay hattında tehlikeli bir enerji birikiminin olduğu düşünülmektedir. Ecemiş fayının hareket hızını Türkiye‘deki diğer ana neotektonik unsurlarla karşılaştırdığımızda oldukça düşüktür. Ancak bu düşüklük Ecemiş üzerinde gelişecek
büyük ölçekli depremlerin tekrarlanma periyotlarının uzamasına neden olmaktadır. Uzun dönemdir suskun olan bu fay hattında büyük bir enerji birikiminin olduğu ve bu enerjinin açığa çıkması ile fayın ciddi hasarlara yol açabilecek bir depremi yaratacağını düşünmekteyiz. Bu düşüncemizi Ecemiş fayın üzerinde 6.0-7.0 büyüklüğünde bir depreme 300-500 yıldır rastlanmamış olması ve en son 1940 tarihinde 5.8 büyüklüğünde bir depremi yaratmış olması, bu bölge için fayın ciddi bir risk taşıyor olması yorumunun
temel nedenidir. Bu depremlerin tekrarlanma aralıklarının ve mesafenin uzun olması, meydana gelebilecek depremlerin etkisinin göz ardı edilmemesi gerektiğini bize öğretmiştir. Unutmamalıyız ki, zeminin jeolojik özellikleri nedeniyle küçük diyebileceğimiz Adana depremi Mersin‘i, Gölcük depremi Avcılar‘ı ve son olarak da Japonya depremi 373 kilometre uzaklıktaki Tokyo‘yu ve diğer uzak bölgeleri de ciddi etkilemiştir" dedi.
Depremden sonra yaşanan nükleer felaketin yaşattıklarının dikkate alınması uyarısında bulunan Demir, "Ne yazık ki dünyanın ilk nükleer felaketini yaşayan Japonya bu konuda dünyaya liderlik yapma hevesinden bir türlü vazgeçmemiş, felakete adeta davetiye çıkarmıştır. Dünyanın en aktif tektonik kuşaklarından birinde yer alan bu ada ülkesi teknolojinin her zaman doğaya üstün geleceğini kanıtlamak istercesine doğaya meydan okumaya devam etmekte ancak felakete uğrayan, esas acıyı çeken Japonya halkı
olmaktadır. Japonya gibi nükleer santral yapımında dünyanın en gelişmiş teknolojilerini kullanan ve her an depreme hazır bir ülkede yaşanan deprem sonrası Fukushima santralinde meydana gelen patlama, tüm dünyanın gözünü korkuttu. Tüm bu gelişmelerin Türkiye‘nin Akkuyu‘da kurmaya çalıştığı nükleer santral için çok önemli bir uyarı niteliğinde olması gerektiğini düşünüyoruz" ifadesini kullandı.
