'Uçuşa yasak bölge ihlal edilirse Türkiye keşif ve denetim rolü alır'

Eski Nato Daimi Temsilcisi Ümit Pamir, Libya'da uçuşa yasak bölge ihlal edilirse Türkiye'nin burada keşif ve denetim rolü alacağını söyledi. Habertürk Gazetesi Yazarı Soli Özel ve Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Yasin Aktay da, Libya'ya yönelik operasyonun petrole el koymak için yapılmadığında hem fikir olduklarını belirttiler.

Libya‘ya Askeri Müdahale (Son Detaylar)

NTV ekranlarında yayınlanan Mirgün Cabas'la Her Şey programının dün akşamki bölümünde, Libya'daki operasyon, operasyonun Irak işgali  ile benzerliği olup olmadığı ve Türkiye'nin bu konuda ne dediği tartışıldı. Programa  Eski Nato Daimi Temsilcisi Ümit Pamir, Habertürk Gazetesi Yazarı Soli Özel ve Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Yasin Aktay konuk oldu.

Cabas'ın, "Bu operasyonun Irak'ın işgaliyle benzerlik var mı" sorusuna karşılık Aktay, "Benzerlik var ama bu benzerliğin içerisinde öncesi ve sonrasına bakıldığında bazı farkılılıklarda var tabiki. Benzerlik şurada, karşımızda bir diktatör var. Saddam'a benzeyen bir kişi var, kendi halkına zulmeden bir kişi var, kendi halkının can güvenliğini tehdit eden, onları öldürmekten çekinmeyen, kendi halkına karşı savaşmaktan çekinmeyen bir diktatör imajı var. Onun dışında tehditler ediyor, kendi halkını böcekler, fareler benzetmeleriyle, uluslararası kamuoyunda onun imha edilmesi için gerekli bütün malzemeyi sunan bir diktatör görüntüsü var. Ne kadar korkunç bir insan olduğuna dair bir ay gibi bir zamandır bütün uluslararası medyada gerekli görüntüler oluşturuldu. Ve hemen akabinde Birleşmiş Milletler (BM)'in Operasyonu gerçekleşti. Daha doğrusu bu benzemeyen bir durum aslında. Çünkü Irak'ta dikkat ederseniz BM'nin bu konudaki insiyatifi harekete geçirilememişti kolay kolay. Saddam'ın ne kadar korkunç bir insan olduğunu kanıtlamak için daha uzun bir süre gerekmişti" diye konuştu.

"İNGİLTERE VE FRANSA'NIN DAHA FAZLA PETROL TALEP EDECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM"

Bu olayın başını ABD'den ziyade Fransa'nın çekiyor olduğuna dair gördüğümüz bir manzara olduğunu savunan Aktay,  "Irak'taki olayın öncesinde 11 Eylül gibi korkunç bir hadise vardı. Dolayısıyla mağdur bir Amerika ve kendisine yapılmış bir saldırının rövanşını almaya çalışan bir Amerika vardı. Bunun için bir koalisyon oluşturmaya çalışıyordu. Şimdi Libya hadisesinde başka bir olay var. Tunus'la başlayıp Mısır'la devam eden bir devrim dalgası. Ben olayı sadece petrol ile ilgili düşünmüyorum. Çünkü Libya'daki petrol zaten bir şekilde Avrupa'ya akıyordu. İngilte ile Fransa'nın oradaki petrolün daha fazlasını talep edeceğini çok fazla düşünmüyorum. Bana göre Kaddafi'den daha iyi müttefik bulmazlardı şimdiye kadar kendilerine. Çünkü Kaddafi şimdiye kadar her ne kadar biraz makul olmayan, biraz komedi görüntüleri veriyorsada son kertede Libya'nın petrollerini alıp içmiyordu, kimseden sakınmıyordu. Sonuçta İngilte'nin, Fransa'nın, ABD şirketlerinin de bizzat ticaret yaptığını biliyoruz. Operasyon bölgede bilhassa Tunus ve Mısır'da başlayan devrim dalgasını tersine akıtmak oradan kaybedilmiş olan nüfus alananı tekrar restore etmek üzere, birazcıkta oluşan yeni durumda herkes kendi zarar ziyanını tekrar tespit edip, restore etme çabasında ve bu çaba bir noktadan sonra bir yarışa da dönüşüyor. Oluşturulan koalisyon bir pay kapma yarışı şeklinde" ifadelerini kullandı.

Yasin Aktay'ın son söylediğine katılmadığını belirten Özel ise, "Yani Libya'daki operasyonun Mısır'daki, Tunus'taki dalgayı durdurmak geri çevirmek için yapıldığı kanaatinde değilim. Mısır'da zaten çok fazla birşey olmuş değil. Benim görebildiğim kadarıyla Mısır'da Mübarek gittikten sonra, Mısır Silahlı Kuvvetleriyle müslüman kardeşler, kardeş kardeş dünkü anayasa referandumunda da işbirliği yaparak, diğer ufak tefek ve kendini toparlayamayacak olan partilerin ufak tefek ve kendilerini toparlayamadan kalmalarını da sağlayan takvim çerçevesi içinde parlamento ve başkanlık seçimlerine de gidecekler. Mısır eskisi gibi olmayacak belki ama tam ne olacağının ortaya çıkacağını sanıyoruz" şeklinde konuştu.

LİBYA'NIN PETROLÜNE EL KOYMAK İÇİN BU KADAR RİSKLİ BİR SAVAŞ YAPMALARINA GEREK YOK

Yasin beye katıldığı bir şey olduğunu da ifade eden Özel, "Libya bu kargaşa başlamadan önce yakaşık 1 buçuk milyon varil petrol satıyordu yurtdışına. Libya'nın petrolüne kimsenin el koymak için tutup bu kadar riskli bir savaşı yapmasına da gerek yoktu. Dolayısıyla bunu bir kenera atmak lazım" dedi.

"Fransa bu kadar öne çıktı. Bundan sonra Libya'da bu kadar etkili olur mu, onun da bir garantisi olduğunu sanmıyorum" diyen Özel, "ABD'ye gelince bir devlet olarakta ben ABD'nin Libya'da ne kadar büyük bir çıkarı olduğunu hiç görmüyorum. Libya'da olup bitenler aslında en azından Kuzey Afrika'da barışçıl olarak gelişmekte olan demokratikleşmeyi kana buladığı için bir tehdit oluşturuyordu. Yoksa o demokratikleşme hareketleri batı açısından bir tehdit oluşturduğu için değil" şeklinde konuştu.

FRANSANIN ÖNE ÇIKMA NEDENİ

Cabas'ın, "Türkiye'nin bu olaylar sırasında ne dediği anlaşılıyor mu, kararsız bir görüntü mü sergiliyor, siz Nato'da olsanız Türkiye'nin ne dediğini anlatmakta zorluk çeker miydiz, bir mesaj var mı şu an sorusuna" ise Pamir, "Hayır çekmezdim" diyerek şöyle devam etti:

"Özel'in söylediklerine katılıyorum. Bu olayda Fransa'nın öne çıkmasının iki nedeni var. Birincisi Sarkozy'nin gerek Tunus'ta gerekse Mısır'daki olaylarda geri planda kalmış olmasının verdiği eziklik. İkincisi de Fransız kamuoyuna yönelik olarak Nato'nun askeri kanadına girdik. Fransa ne kazandı diye kamuoyunda oluşan menfi izlenimleri gidermek için, Faransa'yı öne çıkaran bir operasyona girişmek oldu. Kendi yıldızını parlatmak açısından gerek içeride gerek dışarıda bir adım atmış oldu."

Pamir, "Bir toplantı yaptı kamuoyununuzda yanlış anlaşılan bir hususu düzeltmek istiyorum. Bu toplantı Türkiye Nato'daki gelişmeleri bloke etti, o yüzden Paris'e aktarıldı" diye bir izlenim olduğunu belirterek, "Bu yanlıştır. Bu toplantıyı bizzat Sarkozy, Faransa düzenledi" dedi.

IRAK İLE LİBYA ARASINDAKİ FARK
 
Irak ile Libya arasında büyük fark olduğuna dikkat çeken Pamir, "Bir tarafta kitle imha silahları üreten bir Saddam var, ona karşı uluslararası kamuoyunda oluşan bir izlenim var. Öbür tarafta nükleer silahtan vazgeçmiş ama ona mukabil halkına karşı çok kötü muamele yapan aynen Saddam gibi despot bir lider var. Ama ikisi arasındaki en büyük fark daha fazla özgürlük istiyorum diyen, üstelikte çağımızın gelişmiş iletişim teknolojisi sayesinde bir genç nüfus var. Galiba aradaki farklar bunlar. Tabi birisinde güvenlik konseyi kararı var birisinde yok.

TÜRKİYE NE DİYOR

Cabas'ın, "Türkiye ne diyor sorusuna" karşılık da Pamir, "Türkiye şunu söylüyor. Ben diyor, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK)'nin kararını destekliyorum. Yani dolayısıyla Nato'ya uçuşa yasak bölge ihlal edilirse, Libya'ya silah ambargosu uygulanmasında bir yardıma ihtiyaç varsa, insani yardım bakımdan her türlü şeyi yaparım diyor. Tabi uçuşa yasak bölge ihlal edilirse, Türkiye'nin özellikle müslüman dünya nezindeki profilini de dikkate alarak muhtemelen burada daha ziyade keşif ve denetim rolü alacağını düşünüyorum. Çünkü uçuşa yasak bölgenin uygulanması sırasında hava operasyonlarında zaman zaman sivil halkada bazı zarar veriliyor. Türkiye'nin bu konumda olmak isteyeceğini zannetmiyorum. Libya sorunu herşeyden önce Libyalıların sorunu" diye konuştu.