İsmmmo: İşsizlik Sigortası Fonu’Nda Biriken 46 Milyar Lira İşsizlere Ödensin

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) hazırladığı rapora göre, 10 senede İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken 60,6 milyar liranın yalnızca 3,7 milyarı işsizlere ödendi.

İsmmmo: İşsizlik Sigortası Fonu’Nda Biriken 46 Milyar Lira İşsizlere Ödensin
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) hazırladığı rapora göre, 10 senede İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken 60,6 milyar liranın yalnızca 3,7 milyarı işsizlere ödendi. Bu toplanan paranın yüzde 6,2’sine tekabül ediyor. Fondan GAP’a aktarılan para da 9 milyarı geçiyor. Dünyaya oranla işsize ödenen rakamlar ve sürelerde de Türkiye diplerde. Resmi işsiz sayısının 3 milyonu bulduğu Türkiye’de 2000’den bu yana işsiz kalarak fondan para almayı başarabilenlerin sayısı ise 2 milyonu aşıyor.

İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan Fon’da, işsizlerin hakkı olan dağıtılmayı bekleyen 46 milyar lira olduğunu belirterek, “Acilen, adaletli bir ödeme sistemine geçilip biriken para, işsizlerin yarasını sarmak için kullanılmalı.” dedi.

Arıkan rapora dair değerlendirmesinde Haziran 2000’den beri işveren, işçi ve devletin katkısıyla, işini kaybedenlere ilaç olması için kurulan İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacını yerine getirmediğinden dert yandı. Arıkan; işsizlik ödeneği alanların sayısının son dönemde aylar itibariyle gerilediğini vurgularken “Aralık 2010’da 170 bin kişiye ödeme yapılırken, Nisan 2010’da bu sayı 317 bin civarındaydı. Ekonomik bunalım şartlarının tamamen ortadan kalkmadığı bir ortamda fonun fonksiyonelliğini yitirmemesi gerekiyor. İşini kaybederek, yine kendinden kesilen paralara zor zamanında ihtiyacı olan çalışanlar, ödenek süresinin de uzatılmasını bekliyor.” ifadelerini kullandı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Türkiye İş Kurumu (İŞKUR), Hazine ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun resmi verilerinden yararlanarak hazırlanan İSMMMO ‘nun raporuna göre işsizlik sigortasının ödenmeye başlandığı Mart 2002’den bugüne kadar toplanan para, neması ile 60 milyar 605 milyon liraya denk geliyor. Mart 2002’den 31 Aralık 2010 tarihine kadar ise sisteme başvuranların sayısı 2 milyon 514 bin 390’u bulurken, bunlardan 2 milyon 95 bin 242’si işsizlik ödeneği alabilmiş. Mart 2002 tarihinden 31 Aralık 2010 tarihine kadar yapılan ödemenin toplamı ise 3 milyar 750 milyon lira seviyesinde. Tamamı İŞKUR İşsizlik Sigortası Bülteni’nden alınan rakamlardan faydalanılarak yapılan belirlemelere göre, fondan işsizlere ödenen miktar, fon toplamının sadece yüzde 6,2’si seviyesinde kalıyor. Buna karşılık İşsizlik Sigortası Fonu’ndan GAP için kullanılmak amacıyla Hazine hesaplarına aktarılan miktar 2008-2010 döneminde 9,1 milyar lirayla işsizlere ödenen miktarın 2,7 katına ulaşıyor bu rakam da işsizlik fonunun işsizler için kullanılmadığını ortaya koyuyor.

Türkiye, uluslararası sosyal güvenlik sisteminde geniş kabul görmüş işsizlik riskine karşı işsizlik sigortası uygulaması ile 1999’da tanıştı. 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu çerçevesinde istihdam edilenler için işsizlik riski güvence altına alındı. Söz konusu kanunun yürürlüğe girdiği Haziran 2000 tarihinden bu yana işsizlik sigortası prim kesintilerine gidilirken, ilk işsizlik sigortası ödemeleri Şubat 2002’de yapıldı.

Halen devam eden uygulama dâhilinde aylık brüt gelirler temel alınarak sigortalı yüzde 1, işveren yüzde 2, devlet yüzde 1 oranında prim ödüyor. Tavan ücret olan 4 bin 954 liradan prim ödeyen bir eleman için İŞKUR’a her ay 199 lira prim veriliyor. Üç sene bu şekilde prim ödeyen birinin ödediği toplam prim ise 7 bin 134 lira.

Rapora göre geride bıraktığımız üç senede ödeyenlerde son 120 günlük ücret ortalamasının yüzde 40’ı kadar işsizlik ödeneği veriliyor. Rakam, asgari ücretin yüzde 40’ından yani 304 liradan az, yüzde 80’inden yani 608 liradan çok olamıyor. Bu şartların dışında kendi irade ve kabahatleri dışında işsiz kalanlara ödeme yapılabilmesi için son 120 günde boşluk olmaması gerekiyor. Fakat söz konusu zaman diliminde hizmet akdi devam etmekle birlikte hastalık, ücretsiz izin, disiplin cezası, gözaltına alınma, hükümlülükle sonuçlanmayan tutukluluk hali, kısmi istihdam ile grev, lokavt, genel hayatı etkileyen olaylar, ekonomik bunalım, doğal afetler sebebiyle işyerinde faaliyetin durdurulması veya işe ara verilmesi halinde, 120 günün hesabında prim yatırılmayan bu süreler kesinti sayılmıyor.

İŞSİZLİK ÖDENEĞİ ALAN KİŞİ SAYISI 2 YILIN EN DÜŞÜĞÜNDE

Rapora göre; ekonomide görülen toparlanmanın olumlu katkısıyla işsizlik sigortası ödeneğinden yararlananların sayısı Kasım 2008’den bu yana en düşük seviyelerde seyrediyor. Ödenek alan kişi sayısı 2010 Kasım ayında bir önceki aya oranla yüzde 0,78 gerilemiş. En son Kasım 2008’de 165 bin kişi işsizlik ödeneğinden yararlanırken, Kasım 2010’da bu rakam 165 bin 900 kişiye inmiş. Aralık 2010’da ise işsizlik ödeneği alanların sayısı yüzde 2,73 artışla 170 bin 425 seviyesine çıkarken, aralık ayı itibariyle 170 bin 425 kişiye ödenin toplam para ise 63,1 milyon lira. Ekonomik bunalımın etkili olduğu 2008 sonbahar aylarından itibaren işsizlik sigortası ödeneğinden yararlananların sayısı da Nisan 2009’da 317 bin 766 kişi ile tüm zamanların en büyük rakamı görmüş.

İSMMMO Raporu’na göre; işsizlik yardımına yapılan başvurular dünyanın en büyük ekonomisi niteliğindeki ABD ile 16’ncı büyük ekonomi konumundaki Türkiye arasında ciddi paralellikler taşıyor. Dünyayı derinden sarsan ekonomik bunalımın başladığı 2008 öncesinde, -özellikle 2006 Temmuz ile 2008 Mart arasında- verilerde paralelliğin fazla olması göze çarpıyor.

Temmuz 2008’den bu yana ABD‘de işsizlik maaşı başvurularının tırmanması, bunalımın etkisiyle işsizlik maaşı başvurularının 4 haftalık hareketli ortalamasının Amerika’da 2009 Mart ayında 643 bin ile rekor kırmasına yol açtı. Bunu bir ay arayla izleyen Türkiye‘de de işsizlik maaşı başvuruları Nisan 2009‘da 317 bin kişiye çıktı. Sonraki dönemde ABD‘de işsizlik maaşı başvurularındaki gerileme, bir ay arayla benzer şekilde Türkiye‘de de gözlendi. ABD işsizlik yardımı verileri ile Türkiye‘de işsizlik yardımı başvuruları arasındaki parallellik yakından izlenmeye değer görünüyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü ‘ne (OECD) üye 27 ülke arasında işsizlik sigortası kapsamında sunulan imkânlar ciddi ayrılıklara işaret ediyor. İskandinav ülkelerinde ortalama işsizlik sigortası yardımı 34 ay boyunca devam ettirilirken Batı ve Orta Avrupa’da bu rakam ortalama 19 ay seviyesinde bulunuyor. Yaklaşık 9 milyon kişinin işini kaybettiği, 6,2 milyon kişinin en az altı aydan bu yana işsiz olduğu ABD’de ise ortalama işsizlik yardımı süresi 6 ay. Buna mukabil ekonomik bunalımın yarattığı ağır hasar karşısında, ortalama 6 ay olan işsizlik yardımının süresi 4-5 ay daha uzatılabiliyor. Eyaletlerin kendi insiyatifinde olan bu düzenleme çerçevesinde ABD’nin kimi bölgelerinde işsizlik yardımı süresi 23 aya kadar uzatılabiliyor. Aralık ayı itibariyle halen işsizlik yardımı alanların toplamı yaklaşık 10 milyon kişiyi buluyor.

‘İşsizlik Sigortasında 10 Yılın Sonucu’ adlı rapora göre; sosyal devlet anlayışı dahilinde OECD ülkelerinde işsizlik yardımı ayrı bir yeri ve önemi bulunuyor. OECD‘nin araştırmalarına göre, gelir seviyesi iyi üyelerin işsizlik maaşı yardımı yerine sağlık yardımı ve işgöremezlik yardımına daha büyük para ayırdığını ortaya koyuyor. Örnek ülkeler arasında yer alan Norveç‘te bu iki yardım kaleminin toplanması, toplam sosyal güvenlik giderlerinin neredeyse yüzde 25‘lik dilimini oluştururken; bu rakam Norveç‘in işsizlik sigortası yardımı için ayırdığı miktarın 24 katına ulaşıyor. İngiltere‘de ise, işsizlik sigortası yardımına ayrılan miktar sağlık ve işgöremezlik için ayrılan toplam miktarın yüzde 10‘unun da altında bulunuyor. Türkiye’nin engellilere ayırdığı miktar 1990’dan bu yana değişmeyerek GSYH’nin yüzde 0,1’i seviyesinde kalırken, engelli ve hastalara ayrılan sosyal güvenlik yardımının payı GSYH içinde sadece yüzde 1 civarında. Bu rakamla Türkiye, 27 OECD üyesi ülke arasında engellilere ayırdığı sosyal yardımın oranı itibariyle son sırada yer alıyor.

Ekonomik bunalımın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sert istihdam kayıplarına yol açmasının önüne geçilmezken, iktidarlar çalışma saatlerini kısaltacak uygulamaları devreye alarak istihdamın korunmasına katkıda bulunmayı başardı. OECD ekonomistleri Alexander Hijzen ve Danielle Venn tarafından ocak ayında yayınlanan ‘Kısa Dönem Çalışmanın İstihdama Katkısı’ konulu araştırmada, gelişmiş ülkelerde bu tür uygulamaların olumlu sonuç vererek işsizlik oranının daha da artmasına engel olduğu vurgulanıyor.

Kısa çalışma programları dâhilinde firmalar iktidardan aldıkları destek çerçevesinde çalışma saatlerini kısıyor ya da geçici olarak çalışanların işine son veriyor. 16 OECD üyesi arasında araştırma yapan Hijzen ve Venn, kriz dönemlerinde kısa dönem çalışma programları büyük istihdam kayıplarını önlediğini belirledi. Kısa dönem çalışma programlarından en olumlu etkilenen ülkelerin başında Japonya gelirken, bu ülkeyi Almanya izledi. Japonya toplam 415 bin kişinin istihdamını devam ettirirken, Almanya’da bu rakam 235 bin oldu. Bu rakamlar ülkelerin toplam işgücü içinde sırasıyla yüzde 0,8 ve 0,9’luk pay tutuyor. Almanya’da işsizlik oranı ocak ayında yüzde 7,4 ile son 20 yılın en düşük seviyelerine gerilemiş durumda.

OECD ekonomistleri, kısa dönem çalışma programlarının yeni istihdam yaratılmasını engeller nitelikte bir yan etki gösterebileceği uyarısında bulunurken; genel itibariyle bu sistemin işsizlik sigortası uygulamasına oranla daha düşük maliyeti nedeniyle tercih edilebileceği görüşüne yer veriyorlar.

İşverenin ödeme güçlüğüne düşmesi halinde devreye girerek çalışanlara başvuru tarihinden itibaren 30 gün içinde ödenmeye başlayan Ücret Garanti Fonu’nda da yararlananların artmasına karşılık, ödemelerin azalması dikkat çekiyor. İşsizlik Sigortası Fonu içinde değerlendirilen Ücret Garanti Fonu’ndan yararlananların sayısı 2005’te bin 269 iken 2010 sene sonu itibariyle bu rakam 12 bin 905’e çıkmış durumda. Ücret Garanti Fonu’ndan yararlananların sayısı 2009 yılına göre yüzde 4,31 artışla 12 bin 905’i bulurken, yapılan ödeme miktarı 2009’a göre yüzde 1,2 düşüşle 22 milyon 69 bin liraya indi.

OECD ekonomistleri,kısa dönem çalışma programlarının yeni istihdam yaratılmasını engeller nitelikte bir yan etki gösterebileceği uyarısında bulunurken; genel itibariyle bu sistemin işsizlik sigortası uygulamasına oranla daha az maliyetli olması sebebiyle tercih edilebileceği görüşüne yer veriyor.

Sosyal güvenlik sisteminde geniş kabul görmüş işsizlik sigortası, 172 ülkenin 68’inde etkin konumda. Sistemin temel özellikleri ise şöyle sıralanıyor:

- İşsizlik sigortası, sosyal güvenlik sistemini bir ölçüde tamamlayan zorunlu bir sigorta dalıdır. Bu sigorta, çalışma istek ve arzusuna rağmen işsiz kalan kişinin maruz kaldığı gelir kaybını belirli ölçü ve süre ile gidermeye yönelik çalışır.

- İşsizlik sigortası, zorunlu olduğu için devletçe kurulur ve işletilir. Genellikle işsizlik sigortası, bağımsız özerk kuruluşlar olup, topladıkları fonları profesyonelce işletmekte ve yönetmektedirler.

- İşsizlik sigortası, güç ve karmaşık bir sistem niteliğini taşıyor. Normal zamanlarda başarılı çalışsa da, büyük ekonomik kriz dönemlerinde sistem zarar görmekte, kuruluşlar iflasın eşiğine gelmektedir.

- İşsizlik sigortası işçi, işveren ve devlet tarafından sağlanan primlerle çalışmaktadır. Bu bakımdan yönetimde bu üçlünün eşit oranda söz sahibi olması gerekir.

- İşsizlik sigortası, işsizlik için kesin bir çare değildir. Belirli bir süre ödenen işsizlik yardımı gelir kaybının telafisini sağlarken, işsizlik ancak aktif istihdam politikasıyla önlenebilir.

- İşsizlik sigortası, Kıta Avrupası ülkelerinde görüldüğü üzere, işçiyi atalete sokan, çalışma azmini kıran bir unsur. Bazı ülkelerde bu sistem çalışanların kötüye kullanımı sonucu, ekonomik açıdan kaynak israfı yaratıyor.

- İşsizlik sigortasının başarıya ulaşması o ülkede sosyal, ekonomik ve hukuki koşulların elverişli olmasına bağlıdır. Bu ortam doğmamış ise, sosyal güvenlik aracı niteliğindeki işsizlik sigortası "ölü doğmuş bir sistem" niteliğine bürünür.

- İşsizlik sigortası, sadece sosyal güvenlik sistemine dahil çalışanları kapsamaktadır. Bu çevrenin dışında kalan çalışanlar ile gerçek işsizler sistemden yararlanamaz.