İngiliz politikacıdan 'İslam' açıklaması
İngiltere'nin aşırı ırkçı partisi olarak bilinen Britanya Ulusal Partisi (BNP) lideri Nick Griffin, "İslam karşıtı değiliz, fakat Müslümanlar Avrupa'da çoğalmasın" dedi.
İngiltere'nin aşırı ırkçı partisi olarak bilinen Britanya Ulusal Partisi (BNP) lideri Nick Griffin, Norveç'te 77 kişiyi öldüren Anders Behrin Breivik'in Siyonistleri destekleyen bir partinin üyesi olduğunu ve aşırı Siyonist fikirlere destek verdiğini söyledi.
Anders Behrin Breivik'in düşüncesinin partisi tarafından desteklenmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Griffin, İslam karşıtı olmadıklarını, sadece İslam ile diğer medeniyetler arasında derinlere uzanan tarihi ve kültürel farklılıklar olduğunu düşündüklerini dile getirdi.
Britanya Ulusal Partisi (BNP) lideri Nick Griffin, Breivik'in İngiltere'deki bazı parti ve organizasyonlarla ilişki içinde olduğunu iddia ettiğine işaret ederek, "Narsist, hasta bir adamın söylediklerine ne derece inanabiliriz ki? Breivik'in, Magna Carta'dan günümüze kadar İngiliz geleneğinde bulunan herhangi bir partiyle veya İngiliz toplumunun düşüncesini yansıtan bir organizasyon ile bir ilişiği söz konusu değildir." diye konuştu.
Norveç'te büyük bir katliam gerçekleştiren Brevik'in, saldırıdan birkaç saat önce bin 500 sayfalık manifestosunu e-mail ile gönderdiği kişileri arasında Griffin'in liderliğini yaptığı BNP parti üyelerinden bazı kişilerin de yer aldığı belirtilmişti.
"Breivik'in Tapınak Şövalyeleri adında bir örgüte üye olduğu ve Avrupa'da saldırı için hazır bekleyen 80 ünitenin olduğu" yönündeki iddia konusunda ise BNP partisi lideri, "eğer Avrupa içinde Müslümanlara yönelik bir operasyon yapılacaksa bunun gerçek nasyonalist organizasyonlardan gelmeyeceğini ve böyle bir saldırının bu tür ulusalcı örgütlerin çıkarlarına hizmet etmeyeceğini" söyledi.
Ülkenin en ırkçı siyasetçilerinden biri olarak adlandırılan Griffin, Norveç'teki terör saldırısını ilk duyduğunda kendisinin de birçok kişi gibi bunun El-Kaide veya benzeri bir örgüt tarafından, Norveç'in Amerika komutasındaki 'provokatif ve haksız' Afganistan kuşatması gerekçesiyle yapıldığını düşündüğünü aktardı.
İngiliz politikacı sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir görüşe göre (doğal olarak 11 Eylül komplo teorisi hareketiyle bağlantılı olarak) Breivik, Batı ile İslam arasında kavgayı amaçlayan neo-con/globalist bir eğilimin etkisi veya kontrolü altında kalarak bu saldırıyı düzenledi. Doğu-Batı arasında çatışma çıkarmayı hedefleyen söz konusu neo-con/globalist eğilim şu amaçları hedeflediği varsayımında bulunabiliriz: 1) Ortadoğu'daki petrol kontrolü altına almak 2) İsrail'i bölgede ABD için tek uygun müttefik olarak bırakmak 3) Mevcut uluslararası finansal sisteme potansiyel rakip olan İslami bankacılığın büyümesine engel olmak 4) Batılı finans sisteminin sınıfta kalmasını, orta sınıfın yok edilmesi ve Batılı devletlerin hazinelerin tükenmesini insanların gözünden kaçırmak için."
İSLAM KARŞITI DEĞİLİZ FAKAT MÜSLÜMANLAR AVRUPA'DA KOLONİLEŞMESİN
Göçmenlere yönelik ağır sözleriyle yoğun eleştiri alan Nick Griffin, "İslam dünyası ile Batı arasında 'medeniyetler çatışması' tarihi olarak gerekliydi ve kaçınılmazdı" düşüncesini taşıyan İslamafobik ve Siyonist fikirleri doğru bulmadığını ve kabul etmediğini söyledi. İngiliz politikacı, "Bu fikir, 'sadece Batı'da yaşayan Müslümanlar değil, Ortadoğu'daki Müslüman ülkelerde yaşayanlar da Batının değer yargılarını kabul etmeye zorlanmalı' hipotezi üzerine bina edilmiştir." dedi.
İngiliz ırkçı parti lideri, "İyi sınırlar iyi komşuluklar doğurur" düşüncesine sahip olduklarını ve Batının Dar'ül İslam'a müdahalesine karşı oldukları gibi, Darül Harb bölgesindeki Müslüman kolonileşmesine de karşı olduklarını ifade etti.
"Amerikan ordu-endüstri kompleksinin ve Siyonist/İslami fanatiklerinin (farklı şekillerde birbirlerinin kopyası) yaptığı gibi, dünyanın hiçbir yerinde herhangi bir savaşa müdahil olmak istemiyoruz." diyen Griffin, İslam karşıtı (İslamafobik) olmadıklarını, sadece kendi kültürleri de dahil olmak üzere, İslam ile diğer medeniyetler arasında derinlere uzanan tarihi ve kültürel farklılıklar olduğunu düşündüklerini dile getirdi. Griffin, Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan modern ulus devletinin bu noktayı herkesten daha iyi anladığını sözlerine ekledi.
Nick Griffin sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle şunu da ifade etmek istiyorum ki, Hristiyanlık özgür düşüncesi ve bilim şeklinde ikiz kaynağa dayanan demokrasi ile İslam'ın Avrupa'daki Müslüman toplumlar arasında büyüyen bir etkiye sahip olan Vahhabi/Selefi/Deobandi akımları arasında temel bir uyumsuzluk söz konusudur."
GÖÇMENLER MEMLEKETİNE GERİ DÖNERSE MEDENİYETLER ÇATIŞMASI DA OLMAZ
"BNP partisi iktidara geldiği takdirde ülkedeki Müslümanlara karşı nasıl bir politika takip edecek?" sorusunu Nick Griffin, 'burka' gibi toplumda politik İslam'ı ifade eden şeylere acilen yasak getireceklerini ve etnik kökenli kişilere yönelik daha sert güvenlik politikaları uygulayacakları şeklinde cevapladı. Irkçı parti lideri, uzun vadede ise etnik orijinli olanların gönüllü olarak kendi ülkelerine yerleşmeleri için ekonomik teşvik paketi hazırlayacaklarını, böylelikle 'Medeniyetler Çatışması' tezini etkisiz hale getirmiş olacaklarını savundu.
Griffin, bir yandan Kilise ve devleti birbirinden ayıran laik sistemi desteklerken, diğer yandan ise kimlik ve temel değerlerinin Hristiyanlığa dayandığını ve bunun böyle kalması gerektiğini savunuyor.
"Farklı şekillerde bütün dünyayı saran küreselleşme, kimlik ve insanlığımızın temelini oluşturan yerel değerlere bağlılığımıza büyük bir darbe vurmuştur." diyen BNP partisi lideri, 'Fortress Avrupa' kavramının böyle bir durumda hiçbir yerde söz konusu olmadığını savundu.
Tüm ülkelere küresel elitlerin tetiklediği 'kültürel ve etnik soykırıma' karşı bağışıklık sistemlerini güçlendirme çağrısında bulunan Griffin, bunların 'sevgi ve tolerans' maskesi altına gizlenmiş olabileceğini fakat gerçekte 'açgözlülük ve sermaye' amaçlı olduğunu ileri sürdü. İngiliz siyasetçi, yerli İngiliz halkının kimliklerini korumak ve kendileri olarak kalma noktasında 'temel hakka' sahip olduğunu sözlerine ekledi.
Nick Griffin sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu sadece kendi ülkem için istediğimiz bir şey değil, bu tüm ülke vatandaşlarının temel hakkı ve aynı zamanda küresel bir tehdit. Mesela ben Türkiye'ye tatil yapmaya gitsem, ülkenin her yerinde rahat ve güven içinde olan Türklerin Türkiye'sini görmek isterim; kimliği bozulan Amerikanlaşmış bir Türkiye'yi değil."
"Türkiye'deki Hristiyanların hakları Avrupa tarafından koruma altına alınırken, sizin gibi politikacılar Avrupa'daki Müslümanların haklarını ihlal ediyor. Bir çelişki yok mu?" şeklindeki soruya ise İngiliz ırkçı parti lideri, "Türkiye'nin her tarafı Hristiyanlar tarafından sarılsa ve Türklere Hristiyanlığın İslam'dan daha üstün bir din olduğunu söyleyerek Hristiyanlık öğretilmeye çalışılsa, emin ki siz Türkler Avrupalılara nazaran çok daha büyük tepki gösterecektiniz." şeklinde cevapladı.
"Her zaman şunu tekrarladık: Suçlanması gereken kişiler göçmenler değil, onların ülkemize rahatlıkla gelmesine imkan sağlayan politikalara imza atarak yerli halkı ikinci sınıf vatandaş konumuna getiren politikacılardır." diyen Nick Griffin, Liberal elitlerin Neo-Marksist politik düşüncelerinin gereksiz tansiyon oluşmasına sebep olduğunu, bunun da özelde Müslümanlar genelde ise göçmen toplumlardaki aşırıcılık yanlısı ve suça bulaşmış kişilerden kaynaklanan problemlere etkili şekilde cevap vermeyi önlediğini savundu.
Griffin, "Bunun sonucunda, söz konusu göçmen gruplara karşı şüphe ve kin oluşmakta ve kanunlara uyan birçok göçmen de bu tür eylemlerin karşısında yer almasına rağmen, en az suçlular kadar zarar görüp yaftalanıyor. Yani, kurunun yanında yaş da yanmış oluyor." diye konuştu.
İSYANLAR ARAP SOKAKLARINDA DEĞİL WALL STREET'DE BAŞLATILDI
Avrupa ülkelerinin göçe karşı toplu savunma uygulama, Çin ile işbirliği veya nükleer füzyon denemesi gibi bazı belli başlı konularda işbirliği yapmaları gerektiğini savunan Griffin, "Atanarak iş başına gelen bir takım Fransız bürokratlarının veya Alman finansçıların benim ülkemi nasıl yönetmem gerektiğine karışmamalı. Ben de Yunanistan veya Estonya'ya karışmamalıyım. Her ülke kendi egemenliğine sahip olmalı." diye konuştu.
Şimdiki Euro krizinin yaşanacağını birçok Avrupalı uzmanın en başından beri tahmin ettiğini ve ortak para birimi projesinin ancak ortak ekonomik ve politik hükümet olduğu takdirde başarılı olacağını söylediklerini hatırlatan Griffin, "Bu sebeple söz konusu uzmanlar mevcut Euro krizini faydalı buluyor çünkü bunu AB'de mali ve siyasi birliğin sağlanması için bir şans olarak görüyor." dedi.
Arap Baharı'nın aniden spontane olarak gelişmiş bir olay olmadığını, "Wall Street" parasıyla Batılı küresel güçler tarafından finanse edilip başlatıldığını iddia eden Griffin, "Arap Baharı, neo-con'ların kontrolünde ABD ve İsrail'in bölgedeki çıkarları için başlatıldı." dedi. Griffin, Arap Baharı'nın başlatılmasının sebebinin, bölgeye 'özgürlük' getirmekten daha çok, "Siyonist ve Hristiyan fundamentalistlerin milenyum hayali ve CIA'in petrol konusundaki kaygıları olduğunu" iddia etti.
Suriye'de Beşşar Esed rejiminin dış güçler veya İslamcı düşmanları tarafından zorla yönetimden çektirilmesine izin vermemesi gerektiğini savunan Griffin, aksi takdirde Alevilerin yönettiği ülkeyi Sünni radikallerin ele geçireceğini ve ülkede saygı gören Hristiyan azınlığa acımasızca muamelede bulunulacağını iddia etti.
İsrail-Filistin konusuna da değinen Griffin, her insanın kendi ülkesinde yaşama hakkı olduğuna ve bu sebeple Filistin'de iki devletli çözümün ideal olduğunu, ancak Siyonist yerleşim yerlerinin gün geçtikçe artması bu çözümü zorlaştırdığını kaydetti.
ERDOĞAN'IN BAŞARISI, AVRUPALI LİDERLERİN TÜRKİYE'Yİ HAZMETME RİSKİNİ DÜŞÜRDÜ
Griffin, AK Parti hakkında çok fazla bilgisi olmadığını; ancak takip ettiği kadarıyla AK Parti'nin şimdiye kadar modernizm ile İslam arasındaki ince çizgide çok başarılı şekilde yürüdüğünü ifade etti. İngiliz siyasetçi, "Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olan biri olarak, seçim zamanlarında İslamcı bir parti olmadığını göstermek için AB müzakerelerini politik bir enstrüman olarak kullanan AK Parti'nin üçüncü kez iktidar olduktan sonra AB üyeliğine yönelik çok istekli davranmamasını memnuniyetle karşılıyorum." yorumunda bulundu.
İngiliz politikacı ayrıca, Türkiye'nin ekonomik olarak büyümesi ve Türki cumhuriyetler ve Ortadoğu'ya yönelik ilgisinin artmasının kendisine kendinden emin ve güçlü bir bölgesel güç haline gelen Türkiye ile Batılı komşuları arasında sağlıklı bir gelecek fikrini verdiğini sözlerine ekledi.
"Türkiye, Türkiye olmasından ve bağımsız olarak kalmasından gurur duymalı" diyen Griffin, Türkiye'nin AB üyesi olmamasının, gelenekçi karşıtı ve anti nasyonalist Avrupa Birliği'ne üye olmasının tedirgin ve hoşnutsuz şekilde karşılanmasından çok daha iyi olacağını söyledi. Griffin, Erdoğan hükümetinin başarısının, Türkiye'yi Avrupalı liberal-sol partililerin midesinde zorca hazmetme riskini düşürdüğünü kaydetti.
İngiliz siyasetçi, "Refah düzeyi yüksek özgür Türklerin Türkiye'sine iyi şanslar diliyorum. Uzun yıllar önce İngilizce dersi verdiğim Türk öğrencilere de iyi dileklerimi sunuyorum" diyerek sözlerini noktaladı.
Anders Behrin Breivik'in düşüncesinin partisi tarafından desteklenmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Griffin, İslam karşıtı olmadıklarını, sadece İslam ile diğer medeniyetler arasında derinlere uzanan tarihi ve kültürel farklılıklar olduğunu düşündüklerini dile getirdi.
Britanya Ulusal Partisi (BNP) lideri Nick Griffin, Breivik'in İngiltere'deki bazı parti ve organizasyonlarla ilişki içinde olduğunu iddia ettiğine işaret ederek, "Narsist, hasta bir adamın söylediklerine ne derece inanabiliriz ki? Breivik'in, Magna Carta'dan günümüze kadar İngiliz geleneğinde bulunan herhangi bir partiyle veya İngiliz toplumunun düşüncesini yansıtan bir organizasyon ile bir ilişiği söz konusu değildir." diye konuştu.
Norveç'te büyük bir katliam gerçekleştiren Brevik'in, saldırıdan birkaç saat önce bin 500 sayfalık manifestosunu e-mail ile gönderdiği kişileri arasında Griffin'in liderliğini yaptığı BNP parti üyelerinden bazı kişilerin de yer aldığı belirtilmişti.
"Breivik'in Tapınak Şövalyeleri adında bir örgüte üye olduğu ve Avrupa'da saldırı için hazır bekleyen 80 ünitenin olduğu" yönündeki iddia konusunda ise BNP partisi lideri, "eğer Avrupa içinde Müslümanlara yönelik bir operasyon yapılacaksa bunun gerçek nasyonalist organizasyonlardan gelmeyeceğini ve böyle bir saldırının bu tür ulusalcı örgütlerin çıkarlarına hizmet etmeyeceğini" söyledi.
Ülkenin en ırkçı siyasetçilerinden biri olarak adlandırılan Griffin, Norveç'teki terör saldırısını ilk duyduğunda kendisinin de birçok kişi gibi bunun El-Kaide veya benzeri bir örgüt tarafından, Norveç'in Amerika komutasındaki 'provokatif ve haksız' Afganistan kuşatması gerekçesiyle yapıldığını düşündüğünü aktardı.
İngiliz politikacı sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir görüşe göre (doğal olarak 11 Eylül komplo teorisi hareketiyle bağlantılı olarak) Breivik, Batı ile İslam arasında kavgayı amaçlayan neo-con/globalist bir eğilimin etkisi veya kontrolü altında kalarak bu saldırıyı düzenledi. Doğu-Batı arasında çatışma çıkarmayı hedefleyen söz konusu neo-con/globalist eğilim şu amaçları hedeflediği varsayımında bulunabiliriz: 1) Ortadoğu'daki petrol kontrolü altına almak 2) İsrail'i bölgede ABD için tek uygun müttefik olarak bırakmak 3) Mevcut uluslararası finansal sisteme potansiyel rakip olan İslami bankacılığın büyümesine engel olmak 4) Batılı finans sisteminin sınıfta kalmasını, orta sınıfın yok edilmesi ve Batılı devletlerin hazinelerin tükenmesini insanların gözünden kaçırmak için."
İSLAM KARŞITI DEĞİLİZ FAKAT MÜSLÜMANLAR AVRUPA'DA KOLONİLEŞMESİN
Göçmenlere yönelik ağır sözleriyle yoğun eleştiri alan Nick Griffin, "İslam dünyası ile Batı arasında 'medeniyetler çatışması' tarihi olarak gerekliydi ve kaçınılmazdı" düşüncesini taşıyan İslamafobik ve Siyonist fikirleri doğru bulmadığını ve kabul etmediğini söyledi. İngiliz politikacı, "Bu fikir, 'sadece Batı'da yaşayan Müslümanlar değil, Ortadoğu'daki Müslüman ülkelerde yaşayanlar da Batının değer yargılarını kabul etmeye zorlanmalı' hipotezi üzerine bina edilmiştir." dedi.
İngiliz ırkçı parti lideri, "İyi sınırlar iyi komşuluklar doğurur" düşüncesine sahip olduklarını ve Batının Dar'ül İslam'a müdahalesine karşı oldukları gibi, Darül Harb bölgesindeki Müslüman kolonileşmesine de karşı olduklarını ifade etti.
"Amerikan ordu-endüstri kompleksinin ve Siyonist/İslami fanatiklerinin (farklı şekillerde birbirlerinin kopyası) yaptığı gibi, dünyanın hiçbir yerinde herhangi bir savaşa müdahil olmak istemiyoruz." diyen Griffin, İslam karşıtı (İslamafobik) olmadıklarını, sadece kendi kültürleri de dahil olmak üzere, İslam ile diğer medeniyetler arasında derinlere uzanan tarihi ve kültürel farklılıklar olduğunu düşündüklerini dile getirdi. Griffin, Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan modern ulus devletinin bu noktayı herkesten daha iyi anladığını sözlerine ekledi.
Nick Griffin sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle şunu da ifade etmek istiyorum ki, Hristiyanlık özgür düşüncesi ve bilim şeklinde ikiz kaynağa dayanan demokrasi ile İslam'ın Avrupa'daki Müslüman toplumlar arasında büyüyen bir etkiye sahip olan Vahhabi/Selefi/Deobandi akımları arasında temel bir uyumsuzluk söz konusudur."
GÖÇMENLER MEMLEKETİNE GERİ DÖNERSE MEDENİYETLER ÇATIŞMASI DA OLMAZ
"BNP partisi iktidara geldiği takdirde ülkedeki Müslümanlara karşı nasıl bir politika takip edecek?" sorusunu Nick Griffin, 'burka' gibi toplumda politik İslam'ı ifade eden şeylere acilen yasak getireceklerini ve etnik kökenli kişilere yönelik daha sert güvenlik politikaları uygulayacakları şeklinde cevapladı. Irkçı parti lideri, uzun vadede ise etnik orijinli olanların gönüllü olarak kendi ülkelerine yerleşmeleri için ekonomik teşvik paketi hazırlayacaklarını, böylelikle 'Medeniyetler Çatışması' tezini etkisiz hale getirmiş olacaklarını savundu.
Griffin, bir yandan Kilise ve devleti birbirinden ayıran laik sistemi desteklerken, diğer yandan ise kimlik ve temel değerlerinin Hristiyanlığa dayandığını ve bunun böyle kalması gerektiğini savunuyor.
"Farklı şekillerde bütün dünyayı saran küreselleşme, kimlik ve insanlığımızın temelini oluşturan yerel değerlere bağlılığımıza büyük bir darbe vurmuştur." diyen BNP partisi lideri, 'Fortress Avrupa' kavramının böyle bir durumda hiçbir yerde söz konusu olmadığını savundu.
Tüm ülkelere küresel elitlerin tetiklediği 'kültürel ve etnik soykırıma' karşı bağışıklık sistemlerini güçlendirme çağrısında bulunan Griffin, bunların 'sevgi ve tolerans' maskesi altına gizlenmiş olabileceğini fakat gerçekte 'açgözlülük ve sermaye' amaçlı olduğunu ileri sürdü. İngiliz siyasetçi, yerli İngiliz halkının kimliklerini korumak ve kendileri olarak kalma noktasında 'temel hakka' sahip olduğunu sözlerine ekledi.
Nick Griffin sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu sadece kendi ülkem için istediğimiz bir şey değil, bu tüm ülke vatandaşlarının temel hakkı ve aynı zamanda küresel bir tehdit. Mesela ben Türkiye'ye tatil yapmaya gitsem, ülkenin her yerinde rahat ve güven içinde olan Türklerin Türkiye'sini görmek isterim; kimliği bozulan Amerikanlaşmış bir Türkiye'yi değil."
"Türkiye'deki Hristiyanların hakları Avrupa tarafından koruma altına alınırken, sizin gibi politikacılar Avrupa'daki Müslümanların haklarını ihlal ediyor. Bir çelişki yok mu?" şeklindeki soruya ise İngiliz ırkçı parti lideri, "Türkiye'nin her tarafı Hristiyanlar tarafından sarılsa ve Türklere Hristiyanlığın İslam'dan daha üstün bir din olduğunu söyleyerek Hristiyanlık öğretilmeye çalışılsa, emin ki siz Türkler Avrupalılara nazaran çok daha büyük tepki gösterecektiniz." şeklinde cevapladı.
"Her zaman şunu tekrarladık: Suçlanması gereken kişiler göçmenler değil, onların ülkemize rahatlıkla gelmesine imkan sağlayan politikalara imza atarak yerli halkı ikinci sınıf vatandaş konumuna getiren politikacılardır." diyen Nick Griffin, Liberal elitlerin Neo-Marksist politik düşüncelerinin gereksiz tansiyon oluşmasına sebep olduğunu, bunun da özelde Müslümanlar genelde ise göçmen toplumlardaki aşırıcılık yanlısı ve suça bulaşmış kişilerden kaynaklanan problemlere etkili şekilde cevap vermeyi önlediğini savundu.
Griffin, "Bunun sonucunda, söz konusu göçmen gruplara karşı şüphe ve kin oluşmakta ve kanunlara uyan birçok göçmen de bu tür eylemlerin karşısında yer almasına rağmen, en az suçlular kadar zarar görüp yaftalanıyor. Yani, kurunun yanında yaş da yanmış oluyor." diye konuştu.
İSYANLAR ARAP SOKAKLARINDA DEĞİL WALL STREET'DE BAŞLATILDI
Avrupa ülkelerinin göçe karşı toplu savunma uygulama, Çin ile işbirliği veya nükleer füzyon denemesi gibi bazı belli başlı konularda işbirliği yapmaları gerektiğini savunan Griffin, "Atanarak iş başına gelen bir takım Fransız bürokratlarının veya Alman finansçıların benim ülkemi nasıl yönetmem gerektiğine karışmamalı. Ben de Yunanistan veya Estonya'ya karışmamalıyım. Her ülke kendi egemenliğine sahip olmalı." diye konuştu.
Şimdiki Euro krizinin yaşanacağını birçok Avrupalı uzmanın en başından beri tahmin ettiğini ve ortak para birimi projesinin ancak ortak ekonomik ve politik hükümet olduğu takdirde başarılı olacağını söylediklerini hatırlatan Griffin, "Bu sebeple söz konusu uzmanlar mevcut Euro krizini faydalı buluyor çünkü bunu AB'de mali ve siyasi birliğin sağlanması için bir şans olarak görüyor." dedi.
Arap Baharı'nın aniden spontane olarak gelişmiş bir olay olmadığını, "Wall Street" parasıyla Batılı küresel güçler tarafından finanse edilip başlatıldığını iddia eden Griffin, "Arap Baharı, neo-con'ların kontrolünde ABD ve İsrail'in bölgedeki çıkarları için başlatıldı." dedi. Griffin, Arap Baharı'nın başlatılmasının sebebinin, bölgeye 'özgürlük' getirmekten daha çok, "Siyonist ve Hristiyan fundamentalistlerin milenyum hayali ve CIA'in petrol konusundaki kaygıları olduğunu" iddia etti.
Suriye'de Beşşar Esed rejiminin dış güçler veya İslamcı düşmanları tarafından zorla yönetimden çektirilmesine izin vermemesi gerektiğini savunan Griffin, aksi takdirde Alevilerin yönettiği ülkeyi Sünni radikallerin ele geçireceğini ve ülkede saygı gören Hristiyan azınlığa acımasızca muamelede bulunulacağını iddia etti.
İsrail-Filistin konusuna da değinen Griffin, her insanın kendi ülkesinde yaşama hakkı olduğuna ve bu sebeple Filistin'de iki devletli çözümün ideal olduğunu, ancak Siyonist yerleşim yerlerinin gün geçtikçe artması bu çözümü zorlaştırdığını kaydetti.
ERDOĞAN'IN BAŞARISI, AVRUPALI LİDERLERİN TÜRKİYE'Yİ HAZMETME RİSKİNİ DÜŞÜRDÜ
Griffin, AK Parti hakkında çok fazla bilgisi olmadığını; ancak takip ettiği kadarıyla AK Parti'nin şimdiye kadar modernizm ile İslam arasındaki ince çizgide çok başarılı şekilde yürüdüğünü ifade etti. İngiliz siyasetçi, "Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olan biri olarak, seçim zamanlarında İslamcı bir parti olmadığını göstermek için AB müzakerelerini politik bir enstrüman olarak kullanan AK Parti'nin üçüncü kez iktidar olduktan sonra AB üyeliğine yönelik çok istekli davranmamasını memnuniyetle karşılıyorum." yorumunda bulundu.
İngiliz politikacı ayrıca, Türkiye'nin ekonomik olarak büyümesi ve Türki cumhuriyetler ve Ortadoğu'ya yönelik ilgisinin artmasının kendisine kendinden emin ve güçlü bir bölgesel güç haline gelen Türkiye ile Batılı komşuları arasında sağlıklı bir gelecek fikrini verdiğini sözlerine ekledi.
"Türkiye, Türkiye olmasından ve bağımsız olarak kalmasından gurur duymalı" diyen Griffin, Türkiye'nin AB üyesi olmamasının, gelenekçi karşıtı ve anti nasyonalist Avrupa Birliği'ne üye olmasının tedirgin ve hoşnutsuz şekilde karşılanmasından çok daha iyi olacağını söyledi. Griffin, Erdoğan hükümetinin başarısının, Türkiye'yi Avrupalı liberal-sol partililerin midesinde zorca hazmetme riskini düşürdüğünü kaydetti.
İngiliz siyasetçi, "Refah düzeyi yüksek özgür Türklerin Türkiye'sine iyi şanslar diliyorum. Uzun yıllar önce İngilizce dersi verdiğim Türk öğrencilere de iyi dileklerimi sunuyorum" diyerek sözlerini noktaladı.