Bülent Arınç: Fransa’nın Yaptığı Her Yönüyle Yanlış ve Hasmane Bir Tutum
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiasının inkarını suç sayan yasanın Fransa Parlamentosu’nda kabul edilmesinin her yönüyle yanlış ve hasmane bir tutum olduğunu söyledi.
Yasının fikir ve düşünce özgürlüğünü yok ettiğine vurgu yapan Arınç, yapılanın Fransa’nın özgürlük mücadelesi ve büyük devriminin ilkeleriyle örtüşmediğini ifade etti. Arınç, Fransa’nın bu yanlıştan en azından Senato aşamasında dönmesini umduğunu belirtti.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, RTÜK Başkanı Davut Dursun, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürü Murat Karakaya ile birlikte Medya Derneği’ne ziyarette bulundu. Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Salih Memecan ve Yönetim Kurulu üyeleriyle yemekli toplantıya katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, basın mensuplarının sorularını cevapladı. Medya derneğinin daveti üzerine yemekli toplantı yaptıklarını belirten Arınç, görüşmenin gayet güzel geçtiğini söyledi.
Toplantıda Medya Derneği Başkanı Salih Memecan’ın kendisine taleplerini ve sorularını yönelttiğini belirten Arınç, “Bu özellikle son yıllarda Türkiye’de en büyük tartışma konusu olan gazeteciler fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğünden hüküm giyen gazetecilerin hukuki sorunlarının nasıl çözülebileceği konusuydu. Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) bununla ilgili bazı maddelerin varlığını biliyoruz. Bakanlık olarak seçimden önce yaptığımız çalışmayı da Adalet Komisyonu’ndan geçirmiştik. Seçim dolayısıyla kanunlaşamamıştı. Bu gün de bunun yine üzerindeyiz. Türk Ceza kanununda bazı maddeler özellikle gazeteci arkadaşlarımızı yakından ilgilendiriyor. Bunların bir kısmı telefon dinleme, ortam dinlemesi, gizliliğin ifşahına ilişkin suçlardır. Bir kısmı da soruşturmanın gizliliği, adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs, hakaret ve 301. Madde içerisindeki suçlamalardır. Biz fikri ifade özgürlüğünden yanayız. Basın sansür edilmemeli ve olabildiğince özgür olmalı.” dedi.
Meselenin TCK’daki medya mensubu ve gazetecilerin zarar görmesine yol açan maddelerden ziyade Terörle Mücadele Kanunu’ndaki hükümlerden kaynaklandığını aktaran Arınç şöyle konuştu: “Bu hükümler terörün, terör faaliyetlerinin alanını olabildiğince geniş yapmış ve suçlar birbirine eklendiği zaman çok yüksek noktalarda hükümler alınmıştır. Terörle mücadele kanunundan dolayı şu anda 30-35 civarında gazetecinin hüküm giydiğini ve tutuklu olduğunu biliyoruz. Bunun dışında adi suçlar ve TCK bazı maddeler de olabilir. Medya Derneğimizin bize bu konularda kapsamlı bir rapor sunduğunu teşekkürlerimle ifade etmek istiyorum. Biz bunun üzerinde çalışacağız. Gazeteciler için yapabileceğimizi özgürlük alanının genişletilmesi konusundaki çabalarımıza daha fazla hız vereceğiz.”
Basın mensuplarının Fransa Meclisi’nde kabul gören 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiasının inkarını suç sayan yasa ile ilgili sorusu üzerine Arınç, yapılanın her yönüyle yanlış ve hasmane bir tutum olduğunu belitti. Önemli olan fikir düşünce özgürlüğünün yok edilmesi olduğuna dikkat çeken Arınç, “Bu Fransa’ya yakışmıyor. Bir düşünceyi benimseyenler olabileceği gibi eleştirenler de mutlaka olacaktır. Eleştiri hakkını reddeden bir anlayışı Fransa’nın özgürlük mücadelesi ve büyük devriminin ilkeleriyle bağdaştırmak mümkün değildir. Hükümetimiz değil sadece bu gün Türkiye’de yaşayan her yurttaşımız sivil toplum kuruluşları, başta meclisimiz olmak üzere bu yapılan işin ne kadar haksız, hukuka aykırı olduğunu ifade ediyorlar. Umarım yanlıştan senato aşamasında hiç olmazsa dönmüş olurlar. Ama diyelim ki oradan da çıktı. Bu dünyanın sonu değil, Türkiye bunun karşısında ne yapacağını çok iyi bilir.” şeklinde konuştu.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, RTÜK Başkanı Davut Dursun, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürü Murat Karakaya ile birlikte Medya Derneği’ne ziyarette bulundu. Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Salih Memecan ve Yönetim Kurulu üyeleriyle yemekli toplantıya katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, basın mensuplarının sorularını cevapladı. Medya derneğinin daveti üzerine yemekli toplantı yaptıklarını belirten Arınç, görüşmenin gayet güzel geçtiğini söyledi.
Toplantıda Medya Derneği Başkanı Salih Memecan’ın kendisine taleplerini ve sorularını yönelttiğini belirten Arınç, “Bu özellikle son yıllarda Türkiye’de en büyük tartışma konusu olan gazeteciler fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğünden hüküm giyen gazetecilerin hukuki sorunlarının nasıl çözülebileceği konusuydu. Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) bununla ilgili bazı maddelerin varlığını biliyoruz. Bakanlık olarak seçimden önce yaptığımız çalışmayı da Adalet Komisyonu’ndan geçirmiştik. Seçim dolayısıyla kanunlaşamamıştı. Bu gün de bunun yine üzerindeyiz. Türk Ceza kanununda bazı maddeler özellikle gazeteci arkadaşlarımızı yakından ilgilendiriyor. Bunların bir kısmı telefon dinleme, ortam dinlemesi, gizliliğin ifşahına ilişkin suçlardır. Bir kısmı da soruşturmanın gizliliği, adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs, hakaret ve 301. Madde içerisindeki suçlamalardır. Biz fikri ifade özgürlüğünden yanayız. Basın sansür edilmemeli ve olabildiğince özgür olmalı.” dedi.
Meselenin TCK’daki medya mensubu ve gazetecilerin zarar görmesine yol açan maddelerden ziyade Terörle Mücadele Kanunu’ndaki hükümlerden kaynaklandığını aktaran Arınç şöyle konuştu: “Bu hükümler terörün, terör faaliyetlerinin alanını olabildiğince geniş yapmış ve suçlar birbirine eklendiği zaman çok yüksek noktalarda hükümler alınmıştır. Terörle mücadele kanunundan dolayı şu anda 30-35 civarında gazetecinin hüküm giydiğini ve tutuklu olduğunu biliyoruz. Bunun dışında adi suçlar ve TCK bazı maddeler de olabilir. Medya Derneğimizin bize bu konularda kapsamlı bir rapor sunduğunu teşekkürlerimle ifade etmek istiyorum. Biz bunun üzerinde çalışacağız. Gazeteciler için yapabileceğimizi özgürlük alanının genişletilmesi konusundaki çabalarımıza daha fazla hız vereceğiz.”
Basın mensuplarının Fransa Meclisi’nde kabul gören 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiasının inkarını suç sayan yasa ile ilgili sorusu üzerine Arınç, yapılanın her yönüyle yanlış ve hasmane bir tutum olduğunu belitti. Önemli olan fikir düşünce özgürlüğünün yok edilmesi olduğuna dikkat çeken Arınç, “Bu Fransa’ya yakışmıyor. Bir düşünceyi benimseyenler olabileceği gibi eleştirenler de mutlaka olacaktır. Eleştiri hakkını reddeden bir anlayışı Fransa’nın özgürlük mücadelesi ve büyük devriminin ilkeleriyle bağdaştırmak mümkün değildir. Hükümetimiz değil sadece bu gün Türkiye’de yaşayan her yurttaşımız sivil toplum kuruluşları, başta meclisimiz olmak üzere bu yapılan işin ne kadar haksız, hukuka aykırı olduğunu ifade ediyorlar. Umarım yanlıştan senato aşamasında hiç olmazsa dönmüş olurlar. Ama diyelim ki oradan da çıktı. Bu dünyanın sonu değil, Türkiye bunun karşısında ne yapacağını çok iyi bilir.” şeklinde konuştu.