Görülmesi gereken 15 sessiz sinema klasiği

Sinemanın başlangıcında 1896 ile 1930 yılları arasında çekilen en önemli sessiz filmler:

Görülmesi gereken 15 sessiz sinema klasiği
Habertürk'ten Kerem Akça, sinemanın başlangıcında 1896 ile 1930 yılları arasında çekilen en önemli sessiz filmleri seçti.

Bu sezon Oscar yarışına “Hugo” ve “Artist” gibi sessiz sinemaya saygı duruşunda bulunan filmlerin girmesi ister istemez akla o dönemi getirdi. İşte 1896 ile 1930 arasındaki 34 yıllık dönemi kapsayan ve ‘yedinci sanatın başlangıcı’ anlamına gelen zaman diliminin en kilit eserleri.

Sinemanın ‘Cinematographe’ adlı 1896’da Lumière Kardeşler’in keşfettiği film makinesini takiben çeşitli ülkelerde bambaşka isimlerle ‘illüzyon’unu sürdürdüğü görüldü. Bu konuda Türkiye’den Muhsin Ertuğrul, ABD’den Thomas Edison ve daha nice isim örneklendirilebilir. “Hugo”nun ana kahramanı George Méliès’nin öne çıkıp ‘yönetmen’ kavramını ilk kez akla getirmesinin ardından 1910’ların yarısına kadarki kısımda fazla gelişme olmadı. Ancak sessiz sinemanın 1930’a kadar süren ikinci döneminde yavaş yavaş ‘makara’ sayısı arttı. Zira ilk yıllarda tek makara ile ‘kısa film’ gerçeğinin izinde bir şeyler yapılıyordu.

Bu durumda Amerikan sinemasında David Wark Griffith ve Cecil B. DeMille gerçekleri hikaye anlatma düşüncesini oturturken, Fransa’da impresyonizm ve gerçeküstücülük akımları etki yarattı. Rusya’da ‘Sovyet Montaj’ kavramıyla kurguyu çeşitlendirme, ana dile sokma arzusu perdede karşılık bulurken, Almanya’da dışavurumculuk etkisiyle ‘fantastik’ sıfatı kalkındırılıyordu. İtalya, ABD ile paralel olarak büyük prodüksiyonlar üretirken, bir diğer taraftan da Avrupa’dan bu dönemde çıkan Carl Theodor Dreyer, Luis Bunuel, Sergei Eisenstein gibi auteur yönetmenlerle başa çıkmaya çalışıyordu. Yani daha en baştan bir rekabet algısı yaratılmıştı. Ancak kökeni güçlü ‘ülke sinemaları’nın temellerinin atılması açısından önemliydi bu süreç elbette. Zira Almanya, Rusya ve Fransa ağırlıklı bir liste çıkması şaşırtıcı değil.

İşte bu devreden ölmeden önce görmeniz gereken 15 film:


1-Hoşgörüsüzlük (Intolerance) (1916)

Dört parça halinde görkemli, destansı ve efektli prodüksiyonun tanımını yapan bir eser. Hikaye anlatma sinemasının Cecil B. DeMille ile birlikte mucidi David Wark Griffith, adeta bütün zaman dilimlerindeki ‘farklı renk dokusu’ ile döktürmüştür burada. Bu durum, sinemanın ilk Hollywood ürününü çıkarmaya yararken iki milyon dolarlık bütçeyi de ilgi odağı haline getirmiştir. ‘Yönetmenlik’ gerçeğinin kavrandığı kilit noktalardan biri olan eser, ülkelerin kalkınma döneminden kesitleri zekice ‘fazla makaralı’ ve 163 dakikalık yapısının içine geçirmiştir.

2-Potemkin Zırhlısı (Bronenosets Potyomkin / Battleship Potemkin) (1925)

Sergei Eisenstein’ın kurgunun sınırlarını zorlayarak şimdinin o teknikle bir şeyler anlatma anlayışının başlattığı yer. Kuleshov efekti ve yaratıcı coğrafya denemelerinden tutun günümüzün bağlayıcı çekim, ara plan gibi yetilerine kadar her türlü öğenin ilk uygulandığı birazcık ‘deneysel’ bir yükseliş. Şimdilerde hakimiyet kuran film gramerinin taban noktalarından biri. Elbette Sovyet Montaj geleneğinin endam-ı arz yeri.

3-Endülüs Köpeği (Un Chien Andalou) (1929)

Fellini’den Kusturica’ya, Lynch’den Russell’a uzanan gerçeküstücülük etkisinin ilk ürünü. Luis Bunuel ile Salvador Dali’nin birkaç görüntüden anlam çıkardığı, hala ne demek istediği anlaşılamayan bir yapıt. Bunuel etkili bu eğilimin ilk uzun metraj versiyonu için 1930 tarihli “Altın Çağı” (“L’Age d’Or”) da önerilir.

4-Doktor Caligari’nin Muayenehanesi (Das Cabinet des Dr. Caligari. / The Cabinet of Dr. Caligari) (1919)

Korkuda ‘bilimsel deney’ meselesini ve ‘canavar filmi’ algısını başlatan özel bir film. Aynı zamanda resim geleneği olan dışavurumculuğun sinema zeminindeki atası. Robert Wiene’nin korkuda ‘panayır hayvanlığı’ ile başlayan sürece yaklaşımı her açıdan olağanüstü. Ötekilik kavramına yaklaşım tadından yenmez bir durum oluşturuyor.

5-Aya Yolculuk (Le Voyage dans la Lune / A Trip to the Moon) (1902)

Georges Méliès’nin ‘stüdyo’ nazarında çalışmaya başlayıp kostüm, sanat yönetimi, makyaj gibi gerçekleri sinemaya kazandırdığı bilimkurgusu. Pelikül boyamayla ‘renkli’ hal de alan sinema perdesinin en önemli devrimlerinden. 14 dakikalık çarpıcı bri sinema mirası.

6-Kameralı Adam (Chelovek s kino-apparatom / The Man with a Movie Camera) (1929)

‘Cinema-vérité’ anlayışında nesiller boyu etki bırakan Rus teorisyen-yönetmen Dziga Vertov’un en işlevsel ve anıtsal işi. “Kameralı Adam”, yalancı belgesel deyişini başlatan ‘kameraman yolculuk’unu Sine-Göz düşüncesiyle öznel hale getiren çarpıcı bir film. Belgeden ziyade dil amacıyla yola çıkan bir şaheser.

7-Metropolis (1927)

Dışavurumculuk etkili siber-punk bilimkurgu klasiği. Fritz Lang gerçeğinin sivrilmesine ve Hollywood’a zıplamasına alan açan uzun çaplı, görkemli bir klasik. Halen etkisini sürdürüyor. Bir de yeniden çevrimi var.

8-Entr’acte (1924)

Fransa’daki empresyonist resim etkisini öne çıkaran yapıt. René Clair’in Fransız Şiirsel Gerçekçiliği öncesi hafif gerçeküstücü denemesi. Sarhoş edici derecede anlatı simsarı bir kısa film. Sessiz dönemde çıkan Fransız Şiirsel Gerçekçiliği akımının da esin kaynaklarından.

9-Altına Hücum (The Gold Rush) (1921)

Amerikan halkının altın açgözlülüğünü ve para hırsını taşlayan, bu konumuyla da iz bırakan bir eser. Charlie Chaplin’in başrol ve yönetmenlik noktasında ruhunu belli ettiği yıllardan. Slapstick (kaba) komedi yetileri, skeçleri ve akılda kalıcı sahneleriyle zihinlerden silinmesi mümkün değil!

10-Trenin gara girişi (L'arrivée d'un train à La Ciotat / Arrival of a Train at La Ciotat) (1896)

Lumière Kardeşler’in trenin gara girişini çekerek izleyici tepkisini ölçtükleri erken dönem eserleri. Bu devredeki arşivlerinin en keskin halkası. Seyircinin bir şekilde korkması ile yedinci sanatın değerini arttıran özel bir an da bulunduruyor. Zira sadece tek bir çekimden oluşan bu eserin en büyük değeri bu hareketlenme. Süresi ise bir dakika.

11-Nosferatu: Bir Dehşet Senfonisi (Nosferatu, eine Symphonie des Grauens / Nosferatu) (1922)

Dışavurumculuk döneminin ‘vampir filmi’ halkası. Kısalar hariç sinemanın ilk alt tür denemesi. F.W. Murnau’nun çıkışına alan açan, Nosferatu motifini yedinci sanata kazandıran, her daim başvurulan bir uğrak noktası.

12-The Great Train Robbery (1903)

Seyircinin ilk kez karşısında ‘ateş eden bir adam’ bulduğu özel bir eser. Edwin S. Porter’ın ‘efekt yakalama’ geleneği ve ‘western öncüsü’ konumuyla “Great Train Robbery”e kattıkları çok fazladır. Tür sineması adına da aynı şeyler geçerli... Edison katkılı sessiz sinemanın ‘Amerikan’ kaynağının ilk işlevsel halkalarından.

13-Napoléon (1927)

Abel Gance’ın ‘ekran bölme’ tekniğiyle sardığı bir epik. Napoléon hikayesinden ziyade kullandığı makara sayısı ve bu tekniği sinemaya sokmasıyla öne çıktı. Gance ismini markalaştırdı.

14-Cabiria (1914)


Giovanni Pastroni’nin erken dönem epiği. Roma döneminden bir ‘sword-and-sandal film’ (kılıç ve sandalet filmi) üreten eserin, bu alanın önünü açtığı şüphesizdir. Cinecitta kurulmadan önce hazırlık maiyetinde bir destansılık ve detaycılık aşılamıştı.

15-General (The General) (1926)

Bir tren ile bir insanın çekişmesini ele alan, ‘demir yığını’ ile ‘insan kuvveti’ni karşı karşıya getiren bir yapıt. Sessiz dönemde çıkış yapan kaba (slapstick) komedi erbabı Buster Keaton’ın en özlü filmi. Deadpan komedinin mimarı olan üstad, başrolün yanında yönetmenlik koltuğunda da işlev veriyor. Sanatçının rekabete girdiği Charlie Chaplin ile tarz açısından ayrılması bu filmi önemli kılan esas unsur.