Bakan Ergün: Sürpriz Olmazsa Sene Sonunda Yüzde 7 Büyüme Oranını Aşacağız

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye`nin büyük bir sürpriz olmazsa bu sene sonunda yüzde 7 büyüme oranını aşacağını belirtti.

Ergün, ``Tabii, 2012 böyle olmayacak. Türkiye ekonomisi yine büyüyecek, ama yüzde 7 gibi rakamları telaffuz etmemiz, dünyaya baktığımızda pek de kolay değil.” dedi.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısına katılan Bakan Ergün, ekonomi ve siyasete dair değerlendirmelerde bulundu. Nihat Ergün, iktidar olarak göreve geldiklerinden bu yana reel sektörün önünde bulunan engelleri kaldırmaya, özel sektöre yeni yollar açmaya odaklandıklarını vurguladı.
İstikrar adına önemli reformlar yaptıklarını anlatan Ergün, iktidar olarak bütçe açıklarını ve kamu borçlarını kontrol altına alarak, enflasyon ile faiz oranlarını indirdiklerini aktardı. Ergün, küresel kriz ve sonrasına bakıldığında Türkiye`nin en büyük değerinin ekonomik ve siyasi istikrar olduğuna da işaret etti.

Ülkede reel sektörün 90’larda siyasal ve ekonomik risklere odaklandığına değinen Ergün, bu sebeple sanayicilerin rekabette istenen seviyeye gelemediklerinden dert yandı. Artık sanayicilerin iktidarın uygulamalarından tedirgin olmak yerine kendi işine eğildiğini dile getirdi.

Türkiye ekonomisinin 2010’da yüzde 9 oranında büyüdüğünü, bu senenin ilk yarısında da aynı trendi izlediğine işaret eden Ergün, ``Çok büyük bir sürpriz olmazsa, bu senenin sonunda yüzde 7 oranını aşarak yine güçlü bir büyüme elde edeceğiz. `Tabii 2012 böyle olmayacak. Türkiye ekonomisi yine büyüyecek, ama yüzde 7 gibi rakamları telaffuz etmemiz, dünyaya bakarsak kolay değil.``ifadelerini kullandı.

“YOLA IMF’SİZ DEVAM ETTİK KRİZDEN GÜÇLENEREK ÇIKTIK”
Dünyayı ve durgunluk ihtimalini de yakından takip ettiklerini vurgulayan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Ergün, şöyle devam etti:
``Ancak Türkiye, dünyada ne olursa olsun, bunları kendi lehine çevirebilecek bir noktada bulunuyor. Bu argümanlara da fazlasıyla sahiptir. Yeter ki ekonomi aktörleri birbirlerine güvensinler, istişareye ağırlık versinler. İşlerini geliştirmeye, yeni yatırımlar yapmaya ve yeni ihracat piyasalarını izlesinler. Küresel krizin ilk sinyalleri alındığında, `Türkiye`nin bu badireyi atlatamayacağı, muhakkak IMF ile yeni bir anlaşma yapmak gerektiğini` iddia edenler olmuştu. Biz ise ekonomiye ve özellikle özel sektöre, reel sektöre güvendik, yolumuza IMF`siz devam ettik ve bu krizden güçlenerek çıktık.``
“EKONOMİDE GÜNLÜK TEPKİLER DOĞRU DEĞİL”
Zaman zaman medya organlarında günlük gelişmelerin ekonomistler tarafından savaş muhabiri gibi yorumlandığından yakınan Ergün, şunları söyledi:
``Ekonomide savaş muhabiri gibi yorum yapmak doğru değil. Bugünkü bir olay kimi olumsuzluklara sebep olabilir. Olumsuz gelişmeler gibi olumlu gelişmeler de konjonktüreldir. Onlarla ilgili de son derece ihtiyatlı, son derece orta ve uzun vadeyi gözeten yaklaşımlar içinde tavır almak gerekir. Ekonominin yüzde 60`ının en az psikoloji olduğunu bilen birisinin savaş muhabiri gibi yorum yapması ekonomide doğru algılanmayacaktır. Soğukkanlı, sağduyulu anlayışlarla ekonomik sıkıntıların içinden çıkılabilir. İhtiyatlı bir iyimserlik içinde olarak yolumuza devam etmemiz zarurettir. Bir hastalık olduğu zaman, siz bir hastayı hastanede ziyaret etseniz şunu mu diyorsunuz `Ne kadar kötü gördüm seni. Sen sabaha çıkmaz, ölürsün.` Böyle diyen var mı? Böyle bir şey denmez. Biz ayrı bir yaklaşımla, onun iyi olmasına katkı sunacak bir yaklaşımla, ama hakikati de görerek, varsa bir olumsuzluk, iyimser yaklaşımı koruyarak olaya bakmalıyız.

Bugün `doların tansiyonu çıktı`, yarın `altın fiyatları düşüşe geçti`, bir sonraki gün de `borsa puan kaybetti` gibi savaş muhabiri yorumları ekonomiyi yorumlama doğru olmayacaktır. Şu katidir, Türkiye bu küresel gelişmeler karşısında durumu en iyi olan ülkelerden birisidir.”
“AB’YE ÇIKIŞLARIMIZ HAK ARAMAYA YÖNELİK”
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) tam üye olmasını savunduklarını aktaran Ergün, zaman zaman ortaya çıkan duraklamaların birliğin tavırlarından kaynaklandığını öne sürdü. Ergün, ``Buna karşılık bzim çıkışlarımız, hakkımızı arama çıkışıdır. Kimse ile kavga etmek, bağlarımızı koparmak niyetinde değiliz. Hakkımızı arıyoruz. Mallarımız serbest dolaşırken, onları taşıyan arabalarımız dolaşmasın mı? Hakkımızı aramayalım mı? Bugün ülkemizde, yurt dışına mal götüren TIR şoförünün gümrüklerde yaşadığı sorunlarla bile birebir ilgilenen bir iktidar mevcuttur.” dedi.

“BİR ANAYASA TASLAĞI HAZIRLADIK, BAŞIMIZA GELMEYEN KALMADI”
Toplantıda yeni anayasa çalışmalarına da değinen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Ergün, Türkiye`nin sivil ve demokratik bir anayasaya olan ihtiyacının toplumun tamamı tarafından kabul gördüğünün altını çizdi. Nihat Ergün, sivil toplum örgütlerinin de bu anayasa değişikliğine azami katkı vermeleri gerektiğini ifade etti.
Ergün, siyasilerin taviz verdiği veya gereksiz polemikler ürettiği sivil toplum kuruluşlarının yapıcı bir şekilde devreye girmesini önerirken, anayasa çalışmalarında bu dönem ayrı bir yöntem uyguladıklarından söz etti. Ergün, şunları kaydetti:
``Geçen dönem anayasa taslağı hazırlayarak `bu taslak tartışılsın, neresi eksik neresi fazla bu konuşulsun` diye başlamıştık, başımıza gelmeyen kalmadı. Kapatma davası başta olmak üzere pek çok başka adımlar da dahil olmak üzere, başımıza gelmeyen kalmadı. Şimdi herhangi bir taslak hazırlamıyoruz. Uzlaşma komisyonu oluşturulsun, taslak da çerçevede her şey orada konuşulsun. Toplumdan gelenler oraya transfer edilsin, sivil toplum örgütlerinden gelenlerde orada biriksin, orayı şekillendirelim.
Biz inanıyoruz ki ilk etapta yüzde 50`nin üzerinde bir uzlaşma çıkacak. Çünkü çoğu teknik konular, üzerinde tartışmaya gerek olmayacak. Belki yüzde 20`lik, 30`luk konu birkaç ay tartışılarak üzerinde mutabık kalınacak. Geriye yüzde 10`luk, yüzde 5`lik konular kalacak belki bir sene tartışmamız gereken. Ama her şeyi tartışabiliriz.``
Ergün, TÜSİAD`ın da yeni anayasa için bir çalışma yaptığına işaret ederek, ``Onun da başına gelmeyen kalmadı. Anayasa taslağı hazırlamak öyle çok kolay olmuyor. Hazırladınız mı sağdan soldan çok ciddi manada tenkitler geliyor. Gelsin, dayanıklı olmak gerek. Türkiye her şeyi önyargısız ve ön şartsız tartışabilme alışkanlığını edinmeliyiz.” değerlendirmesinde bulundu.
”YERLİ OTOMOBİL ÜRETİMİ İÇİN BİRDEN FAZLA BABAYİĞİT VARDIR” Bakan otomotiv sektöründe yerli, Otomotiv Sanayi Derneği`nin (OSD), yerli otomobille ilgili hazırladıkları raporu kendilerine sunduğunu belirten Ergün, raporda kendilerinin katıldıkları ve katılmadıkları kimi noktalar olabileceğinden bahsetti. Ergün, şu görüşleri dile getirdi:
``Ancak şurası sevindiricidir ki artık Türkiye`de herkes yerli bir otomobil markası oluşturmanın mümkün ve gerekli olduğuna inanmaktadır. Biz sayın başbakanımızın da ifade ettiği gibi gerçekten Türkiye`de bu konuyu gerçekleştirecek ve bu konuda önemli adımlar atacak bir potansiyel olduğuna inanıyoruz. Hatta son söylenen ifade ede olduğu gibi bir değil birden fazla bu konuda babayiğit olduğuna inanıyoruz.
OSD raporunda tespit edilen rakamlardan daha düşük maliyetle bu işin yapılabileceğini düşünüyoruz. Şurası çok önemli ki, şöyle bir televizyonlara bakın, gazeteleri okuyun, toplumun bu konuya verdiği önemi, bu konunun insanları nasıl heyecanlandırdığını daha yakından görmek, sektörü, çalışanları, bu işi yapma konusunda heyecanlandırmalıdır.``
Türkiye`nin ekonomisiyle, bilgisiyle, sektörde sahip olduğu tecrübeyle artık yerli bir otomobil markası oluşturmasının zamanı geldiğini dile getiren Ergün, gerek iç pazar gerekse dış pazar açısından son derece olumlu bir atmosferin olduğunu savundu.

Ergün, ``Bu olumlu atmosfer, gelip geçici ve konjonktürel bir durum değil, kalıcı olacağımız bir seviyedir. Geleceğe damga vuracak çalışma alanlarından birisinin de elektrikli otomobiller olduğunu düşünürsek, bir otomobil markası oluşturmanın ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Biz, hükümet olarak, diğer bütün sektörlerimizde olduğu gibi, bu sektörde yapılacak her yeni adıma mümkün olan her türlü desteği sunmaya devam edeceğiz.`` ifadelerini kullandı.