Başbakan kötüyü iyi sunmada eşsiz
Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK Parti'ye ekonomi üzerinden yüklendi. Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın kötüyü iyi sunma konusunda eşsiz olduğunu söyledi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son yapılan vergi artışlarını değerlendirirken, “Güncellenen hayat pahalılığıdır, eziyettir. Anlaşıldığı kadarıyla güncelleme rezaletlerine devam edilecek, her şey ateş pahası olacaktır” dedi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “2008 yılında fitili ateşlenen ekonomik krizin hükümetin tembelliğini, kifayetsizliğini ve savurganlığını tescil ettiğini, milleti büyük bir işsizlik ve yoksulluk vurgunuyla muhatap kıldığını” öne sürdü.
Ekonomik eşitsizliğe ve gelir dağılımındaki kötülüğe itiraz edenlerin, Atlantik'in her iki yakasında da yönetimleri tehdit etmeye başladığına dikkati çeken Bahçeli, “AKP hükümetinin sıklıkla müracaat ettiği 'bu kriz bizim krizimiz değil' sözlerinin bir esprisi ve manası da bulunmamaktadır. AKP hükümeti, dokuz yıldır ekonomide taş üstüne taş koymamış ve geçmişin mirasını hoyratça tüketmiştir. Krizin teğet geçeceği iddia edildikçe, vatandaşımız can evinden vurulmuş ve perişanlık diz boyu artmıştır” diye konuştu.
Türkiye'nin ekonomide, sürekli açık veren, iki yakası bir araya gelmeyen bir ülke görünümünden de kurtulamadığını savunan Bahçeli, cari açıkla somutlaşan bu manzaranın ekonomiyi çıkmaza sürüklediğini öne sürdü.
Orta Vadeli Ekonomik Programın açıklandığını hatırlatan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Malumlarınız olacağı üzere, ekonomik aktivitelerin iyi ve dengeli olduğu dönemlerde en başta vergi gelirlerinde gözle görülür bir istikrar ve artış yaşanmaktadır. Herşeyden önce bizim anlayamadığımız husus, gelecek yıl büyüme yavaşlayarak yüzde 4'lük bir seviyeye gerileyecekken, merkezi bütçe gelirlerinin büyümesi nasıl ve hangi yolla yüzde 13.4;lük bir artış gösterecektir? Bu çelişki ve garabet ne yazık ki programı baştan tartışmalı yapmıştır.
Ekonomideki büyüme trendi zaafa uğrarken, gelirlerin artacağını düşünmek ya bir cehalet ya da milletimizin tıpkı bugün olduğu gibi yeni zamlarla perişan olacağı anlamı taşımaktadır. Bununla birlikte millet varlıklarının haraç mezat satılacağının ve elde avuçta ne varsa peşkeş çekileceğinin habercisidir.
Meselenin bir başka manidar tarafı ise işsizlik oranları etrafında belirmiştir. Programa göre, işsizlik oranının 2011 yılı sonunda yüzde 10.5, 2012 yılı sonunda da yüzde 10,4 olacağı ifade edilmiştir. Peki, büyüme oranı gerilerken, işsizlik oranı nasıl ve bizim bilmediğimiz hangi değerli politika uygulamalarıyla düşecektir?”
“Zam derslerine iyi çalışmışlar”
Bahçeli, tırmanma eğilimde olan enflasyonun hangi enstrümanlar yardımıyla düşürüleceği konusunun da net ve belirgin olmadığını savundu.
“AKP'nin eseri ve çapsızlığının sonucu olan cari açığın vahim gelişmelerin habercisi niteliğinde” olduğunu ileri süren Bahçeli, “Cari açık, pandoranın kutusunu açmış ve ekonomik felaketin sesini ve çığlığını duyurmuştur” dedi.
“Zulüm vergilerinin 'güncelleme' olarak tevil edilmesi ise bir saygısızlık ve küstahlık olarak AKP'nin yakasına ilişmiştir” ifadesini kullanan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Güncellenen hayat pahalılığıdır, eziyettir. Güncellenen zamdan mahrum
bırakılan memurumuzun iç çekişidir. Güncellenen teri tezgaha düşen işçimizin
çilesidir. Güncellenen ekonomik yıkımdır, afettir. Güncellenen vatandaşlarımızın soluğunu kesmektir, aşını ve işini gasp etmektir. Anlaşıldığı kadarıyla güncelleme rezaletlerine devam edilecek, her şey ateş pahası olacaktır.
Doğalgaz ve elektrik fiyatlarını da güncelleyen hükümet, milletimizin iyi niyetini ve kendine verdiği krediyi heba etmekte ve kara yüzünü bir kez daha göstermektedir. Telefondan sigaraya, alkol ürünlerinden otomobil vergilerine kadar zamlar milletimize yağmur gibi yağmıştır. Başbakan haklıdır ve zam derslerine iyi çalışmışlardır.
Ev sahibini bastıran yavuz hırsız misali, zamlara yönelik tepkilere hiddetlenen bu zihniyetin, 'sigara içmezsin olur biter', türünden açıklamalara sığınması tam anlamıyla çirkefliktir. O halde milletimiz doğalgazı da elektriği de kullanmasın. Otomobile de binmesin ve ekmek yerine pasta yesin.”
“Feraset noksanlığının...”
“Başbakan Erdoğan'ın ekonomi merkezli gelişme ve ilerleme hezeyanlarının dur durak bilmeksizin devam ettiğini” öne süren ifade eden Bahçeli, “Başbakan, kötüyü iyi olarak sunma konusunda eşsizdir. Çirkini güzel olarak gösterme konusunda tektir. Krizi fırsat olarak nitelendirme konusunda emsalsizdir” dedi.
Erdoğan'ın, kamunun sahip olduğu brüt borç stokuyla övündüğünü belirten Bahçeli, “Başbakan'ın, milletimizin ve özel sektörün borç seviyesindeki dramatik durumunu es geçmesi istediğini görmeyi ve duymayı arzulayan müflis siyasetçiye bariz bir örnektir. Oysaki kredi kartlarından dolayı mağdur olmuş, bireysel kredilerden dolayı beli bükülmüş insanlarımızın sayısındaki büyük artış hepimizin gözü önündedir” diye konuştu.
“Hani her şey yolundaydı? Hani kriz teğet bile geçmeyecekti?” sorularını yönelten Bahçeli, şöyle konuştu:
“Başbakan'ın gelişmeden muradı ve çıkardığı sonucu bu mudur? Kendisinin deyimiyle; eşeği sağlam kazığa bağlayayım derken, milletimizin elindekine avucundakine göz koymak hangi siyasi başarı ve atılan hangi sağlam adımlarla açıklanabilir? Başbakan'ın bu kontrolsüzlüğünün, feraset noksanlığının ve yenilmişliğinin gerisinde 12 Eylül'de verilen her 'evet' oyu vardır. Bu kaygı verici tabloya rağmen, Başbakan'ın büyüme dinamizminden ve istikrarından bahsetmesi abesle iştigaldir.
Eğer gerçekten Türkiye ekonomisi bu aciz haliyle gıpta edilecek bir durumdaysa, o zaman dünya tamamen çökmüş ve herkes aynen Başbakan görüldüğü gibi krizden dolayı şuurunu kaybetmiştir.”
İlerleme Raporu tepkisi
2011 İlerleme Raporu'ndaki konulara dikkati çeken bazı önemli tespit ve eleştiriler bulunduğunu dile getiren Bahçeli, Türk milletinin bunları hiç hak etmediğini, geçmişi sömürgecilik ve kanla belirlenmiş birliğin tutarsızlıklarının; kasıtlı, taraflı bir biçimde kendisini gösterdiğini söyledi.
Raporda bulunan tespit ve eleştirileri anlatan Bahçeli, “AB İlerleme Raporu freni patlamış kamyon gibi her alana girmiş ve milletimizin hassasiyet duyduğu ne varsa cepheden çarpmıştır.” dedi.
AB'nin bunu yaparken ikiyüzlü bir duruma düşmekten de kurtulamadığını ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:
“Bir tarafta ülkemizdeki zorunlu din dersi uygulamasının kaldırılmamasından dolayı rahatsızlığını duyurarak, kimlik kartlarındaki din hanesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal ettiğine değinmiştir. Diğer tarafta ise gayri Müslim cemaatlerin ibadethane açmaları ve kullanmalarında sıkıntılar olduğu ifade edilmiştir. Protestan Kilisesi'nin ve Yehova Şahitleri ibadethanesinin inşaatı ve bu yerler için arsa tahsisindeki zorluklar konu yapılmıştır. Müslüman Türk milletine gelince çok görülen hususlar, nedense kendi vatanımızda başkalarına hak kabul edilmektedir. Elbette bizim herkesin dinine, aidiyetine, inancına ve mezhebine hürmetimiz vardır. Bizim üzerinde durduğumuz konu AB'nin miyop bakışı ve yerli yersiz her şeyi tenkit etmesidir. Bütün bu gelişmelerden çıkarılması gereken sonuç; AB, Türkiye Cumhuriyeti'nin içişlerine müdahale edebilmek için ilerleme raporlarını bir vasıta olarak kullanmaktadır. Türkiye'nin milli ve manevi hasletlerini hırpalayan ve rencide eden ilerleme raporunun muhteviyatı, gerçekte AKP'nin sağladığı müsait ortamı sonuna kadar değerlendirmiştir. Bölücü terörü kınamayan, PKK açılımına destek veren ve vicdani retçilik isimli rezaletin tanınmasını isteyen bir açmazın milletimiz nezdinde makes bulması söz konusu değildir.”
“Boynumuzun borcudur...”
Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın “AB standartlarına bugün en yakın ülkenin Türkiye” olduğuna dönük ifadelerinin de son ilerleme raporuyla hükümsüz kaldığını savunarak, “Hükümetin AB konusunda kafası karışık, fikriyatı belirsiz, istikameti sislidir. Sahte yeryüzü cennetine ulaşma vaadiyle milletimizi oyalamasının da sonuna yaklaşılmaktadır. Özellikle Başbakan Erdoğan'ın hem nalına hem de mıhına vuran sözleri bunu göstermektedir” diye konuştu.
AB'nin Türkiye'ye her türlü zorluğu çıkardığını, hiçbir gelişme ve kolaylık göstermediğini ifade eden Bahçeli, “Türkiye'nin itibarını, Türk milletinin kudretini ve egemenlik haklarını Brüksel'deki mahfillere haykırmanın zamanı gelmiş, hatta geçmektedir. Ülkemizi renksiz, biçimsiz, ruhsuz, milli değerlerden uzaklaşmış, üniter yapısı bozulmuş bir şekilde görmeyi ümit edenleri şaşkına çevirmek hepimizin boynunun borcudur. AKP, Türk milletinin hak ve hukukunu savunduğu sürece, özellikle dış politikada milliyetçi hareket her zaman yanında olacak ve asla yalnız bırakmayacaktır” dedi.
“Anaforculuk kurumsallaştı”
“Başbakan Erdoğan ne derse desin, hangi istismara yeltenirse yeltensin, adaletsizlik, asayişsizlik ve anaforculuk AKP döneminde adeta kurumsallaşmıştır” iddiasında bulunan Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu bakımdan kendisinin, 'milletin malına göz dikenlerin, ülkenin kaynaklarını talan etmeye yeltenenlerin, adalet vicdanını hiçe sayanların bizim aramızda yeri yoktur' sızlanmalarının bir karşılığı da bulunmamaktadır. Çünkü çevresi bu bahsettiği simalarla doludur. Türkiye'nin yıkımında koordinatör sıfatıyla görev alan bir önceki içişleri bakanı, bu defa da Deniz Feneri soruşturması çerçevesinde köstebeklikle anılır olmuştur. Başbakan Erdoğan, yıkımdan dolayı azletmediği bu şahsiyeti, şimdi görevden almalı veya bu kişi siyasi ahlak gereğince görevinden çekilmelidir. Aksi takdirde, Kızılcıhamam'da sarfettiği sözlerinin bir kıymeti harbiyesi kalmayacaktır. Ümit ederiz ki Başbakan Erdoğan, dile getirdiği kararlılıktan geri adım atmaz ve sözlerini çiğneyecek karakter bozukluğunu yeniden göstermez.”
Kendileri açısından Başbakan'ın mazisinin geriye çarklarla dolu olduğunu iddia eden Bahçeli, “Bu itibarla kendisinden bu defa kararlı ve geriye adım atmayacak bir irade beklediğimizi ifade etmek istiyorum. Aksi takdirde geriye adımlar bir gün mutlaka dengesini bozacak ve kendisi için mukadder olan sondan kurtulamayacaktır” dedi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “2008 yılında fitili ateşlenen ekonomik krizin hükümetin tembelliğini, kifayetsizliğini ve savurganlığını tescil ettiğini, milleti büyük bir işsizlik ve yoksulluk vurgunuyla muhatap kıldığını” öne sürdü.
Ekonomik eşitsizliğe ve gelir dağılımındaki kötülüğe itiraz edenlerin, Atlantik'in her iki yakasında da yönetimleri tehdit etmeye başladığına dikkati çeken Bahçeli, “AKP hükümetinin sıklıkla müracaat ettiği 'bu kriz bizim krizimiz değil' sözlerinin bir esprisi ve manası da bulunmamaktadır. AKP hükümeti, dokuz yıldır ekonomide taş üstüne taş koymamış ve geçmişin mirasını hoyratça tüketmiştir. Krizin teğet geçeceği iddia edildikçe, vatandaşımız can evinden vurulmuş ve perişanlık diz boyu artmıştır” diye konuştu.
Türkiye'nin ekonomide, sürekli açık veren, iki yakası bir araya gelmeyen bir ülke görünümünden de kurtulamadığını savunan Bahçeli, cari açıkla somutlaşan bu manzaranın ekonomiyi çıkmaza sürüklediğini öne sürdü.
Orta Vadeli Ekonomik Programın açıklandığını hatırlatan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Malumlarınız olacağı üzere, ekonomik aktivitelerin iyi ve dengeli olduğu dönemlerde en başta vergi gelirlerinde gözle görülür bir istikrar ve artış yaşanmaktadır. Herşeyden önce bizim anlayamadığımız husus, gelecek yıl büyüme yavaşlayarak yüzde 4'lük bir seviyeye gerileyecekken, merkezi bütçe gelirlerinin büyümesi nasıl ve hangi yolla yüzde 13.4;lük bir artış gösterecektir? Bu çelişki ve garabet ne yazık ki programı baştan tartışmalı yapmıştır.
Ekonomideki büyüme trendi zaafa uğrarken, gelirlerin artacağını düşünmek ya bir cehalet ya da milletimizin tıpkı bugün olduğu gibi yeni zamlarla perişan olacağı anlamı taşımaktadır. Bununla birlikte millet varlıklarının haraç mezat satılacağının ve elde avuçta ne varsa peşkeş çekileceğinin habercisidir.
Meselenin bir başka manidar tarafı ise işsizlik oranları etrafında belirmiştir. Programa göre, işsizlik oranının 2011 yılı sonunda yüzde 10.5, 2012 yılı sonunda da yüzde 10,4 olacağı ifade edilmiştir. Peki, büyüme oranı gerilerken, işsizlik oranı nasıl ve bizim bilmediğimiz hangi değerli politika uygulamalarıyla düşecektir?”
“Zam derslerine iyi çalışmışlar”
Bahçeli, tırmanma eğilimde olan enflasyonun hangi enstrümanlar yardımıyla düşürüleceği konusunun da net ve belirgin olmadığını savundu.
“AKP'nin eseri ve çapsızlığının sonucu olan cari açığın vahim gelişmelerin habercisi niteliğinde” olduğunu ileri süren Bahçeli, “Cari açık, pandoranın kutusunu açmış ve ekonomik felaketin sesini ve çığlığını duyurmuştur” dedi.
“Zulüm vergilerinin 'güncelleme' olarak tevil edilmesi ise bir saygısızlık ve küstahlık olarak AKP'nin yakasına ilişmiştir” ifadesini kullanan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Güncellenen hayat pahalılığıdır, eziyettir. Güncellenen zamdan mahrum
bırakılan memurumuzun iç çekişidir. Güncellenen teri tezgaha düşen işçimizin
çilesidir. Güncellenen ekonomik yıkımdır, afettir. Güncellenen vatandaşlarımızın soluğunu kesmektir, aşını ve işini gasp etmektir. Anlaşıldığı kadarıyla güncelleme rezaletlerine devam edilecek, her şey ateş pahası olacaktır.
Doğalgaz ve elektrik fiyatlarını da güncelleyen hükümet, milletimizin iyi niyetini ve kendine verdiği krediyi heba etmekte ve kara yüzünü bir kez daha göstermektedir. Telefondan sigaraya, alkol ürünlerinden otomobil vergilerine kadar zamlar milletimize yağmur gibi yağmıştır. Başbakan haklıdır ve zam derslerine iyi çalışmışlardır.
Ev sahibini bastıran yavuz hırsız misali, zamlara yönelik tepkilere hiddetlenen bu zihniyetin, 'sigara içmezsin olur biter', türünden açıklamalara sığınması tam anlamıyla çirkefliktir. O halde milletimiz doğalgazı da elektriği de kullanmasın. Otomobile de binmesin ve ekmek yerine pasta yesin.”
“Feraset noksanlığının...”
“Başbakan Erdoğan'ın ekonomi merkezli gelişme ve ilerleme hezeyanlarının dur durak bilmeksizin devam ettiğini” öne süren ifade eden Bahçeli, “Başbakan, kötüyü iyi olarak sunma konusunda eşsizdir. Çirkini güzel olarak gösterme konusunda tektir. Krizi fırsat olarak nitelendirme konusunda emsalsizdir” dedi.
Erdoğan'ın, kamunun sahip olduğu brüt borç stokuyla övündüğünü belirten Bahçeli, “Başbakan'ın, milletimizin ve özel sektörün borç seviyesindeki dramatik durumunu es geçmesi istediğini görmeyi ve duymayı arzulayan müflis siyasetçiye bariz bir örnektir. Oysaki kredi kartlarından dolayı mağdur olmuş, bireysel kredilerden dolayı beli bükülmüş insanlarımızın sayısındaki büyük artış hepimizin gözü önündedir” diye konuştu.
“Hani her şey yolundaydı? Hani kriz teğet bile geçmeyecekti?” sorularını yönelten Bahçeli, şöyle konuştu:
“Başbakan'ın gelişmeden muradı ve çıkardığı sonucu bu mudur? Kendisinin deyimiyle; eşeği sağlam kazığa bağlayayım derken, milletimizin elindekine avucundakine göz koymak hangi siyasi başarı ve atılan hangi sağlam adımlarla açıklanabilir? Başbakan'ın bu kontrolsüzlüğünün, feraset noksanlığının ve yenilmişliğinin gerisinde 12 Eylül'de verilen her 'evet' oyu vardır. Bu kaygı verici tabloya rağmen, Başbakan'ın büyüme dinamizminden ve istikrarından bahsetmesi abesle iştigaldir.
Eğer gerçekten Türkiye ekonomisi bu aciz haliyle gıpta edilecek bir durumdaysa, o zaman dünya tamamen çökmüş ve herkes aynen Başbakan görüldüğü gibi krizden dolayı şuurunu kaybetmiştir.”
İlerleme Raporu tepkisi
2011 İlerleme Raporu'ndaki konulara dikkati çeken bazı önemli tespit ve eleştiriler bulunduğunu dile getiren Bahçeli, Türk milletinin bunları hiç hak etmediğini, geçmişi sömürgecilik ve kanla belirlenmiş birliğin tutarsızlıklarının; kasıtlı, taraflı bir biçimde kendisini gösterdiğini söyledi.
Raporda bulunan tespit ve eleştirileri anlatan Bahçeli, “AB İlerleme Raporu freni patlamış kamyon gibi her alana girmiş ve milletimizin hassasiyet duyduğu ne varsa cepheden çarpmıştır.” dedi.
AB'nin bunu yaparken ikiyüzlü bir duruma düşmekten de kurtulamadığını ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:
“Bir tarafta ülkemizdeki zorunlu din dersi uygulamasının kaldırılmamasından dolayı rahatsızlığını duyurarak, kimlik kartlarındaki din hanesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal ettiğine değinmiştir. Diğer tarafta ise gayri Müslim cemaatlerin ibadethane açmaları ve kullanmalarında sıkıntılar olduğu ifade edilmiştir. Protestan Kilisesi'nin ve Yehova Şahitleri ibadethanesinin inşaatı ve bu yerler için arsa tahsisindeki zorluklar konu yapılmıştır. Müslüman Türk milletine gelince çok görülen hususlar, nedense kendi vatanımızda başkalarına hak kabul edilmektedir. Elbette bizim herkesin dinine, aidiyetine, inancına ve mezhebine hürmetimiz vardır. Bizim üzerinde durduğumuz konu AB'nin miyop bakışı ve yerli yersiz her şeyi tenkit etmesidir. Bütün bu gelişmelerden çıkarılması gereken sonuç; AB, Türkiye Cumhuriyeti'nin içişlerine müdahale edebilmek için ilerleme raporlarını bir vasıta olarak kullanmaktadır. Türkiye'nin milli ve manevi hasletlerini hırpalayan ve rencide eden ilerleme raporunun muhteviyatı, gerçekte AKP'nin sağladığı müsait ortamı sonuna kadar değerlendirmiştir. Bölücü terörü kınamayan, PKK açılımına destek veren ve vicdani retçilik isimli rezaletin tanınmasını isteyen bir açmazın milletimiz nezdinde makes bulması söz konusu değildir.”
“Boynumuzun borcudur...”
Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın “AB standartlarına bugün en yakın ülkenin Türkiye” olduğuna dönük ifadelerinin de son ilerleme raporuyla hükümsüz kaldığını savunarak, “Hükümetin AB konusunda kafası karışık, fikriyatı belirsiz, istikameti sislidir. Sahte yeryüzü cennetine ulaşma vaadiyle milletimizi oyalamasının da sonuna yaklaşılmaktadır. Özellikle Başbakan Erdoğan'ın hem nalına hem de mıhına vuran sözleri bunu göstermektedir” diye konuştu.
AB'nin Türkiye'ye her türlü zorluğu çıkardığını, hiçbir gelişme ve kolaylık göstermediğini ifade eden Bahçeli, “Türkiye'nin itibarını, Türk milletinin kudretini ve egemenlik haklarını Brüksel'deki mahfillere haykırmanın zamanı gelmiş, hatta geçmektedir. Ülkemizi renksiz, biçimsiz, ruhsuz, milli değerlerden uzaklaşmış, üniter yapısı bozulmuş bir şekilde görmeyi ümit edenleri şaşkına çevirmek hepimizin boynunun borcudur. AKP, Türk milletinin hak ve hukukunu savunduğu sürece, özellikle dış politikada milliyetçi hareket her zaman yanında olacak ve asla yalnız bırakmayacaktır” dedi.
“Anaforculuk kurumsallaştı”
“Başbakan Erdoğan ne derse desin, hangi istismara yeltenirse yeltensin, adaletsizlik, asayişsizlik ve anaforculuk AKP döneminde adeta kurumsallaşmıştır” iddiasında bulunan Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu bakımdan kendisinin, 'milletin malına göz dikenlerin, ülkenin kaynaklarını talan etmeye yeltenenlerin, adalet vicdanını hiçe sayanların bizim aramızda yeri yoktur' sızlanmalarının bir karşılığı da bulunmamaktadır. Çünkü çevresi bu bahsettiği simalarla doludur. Türkiye'nin yıkımında koordinatör sıfatıyla görev alan bir önceki içişleri bakanı, bu defa da Deniz Feneri soruşturması çerçevesinde köstebeklikle anılır olmuştur. Başbakan Erdoğan, yıkımdan dolayı azletmediği bu şahsiyeti, şimdi görevden almalı veya bu kişi siyasi ahlak gereğince görevinden çekilmelidir. Aksi takdirde, Kızılcıhamam'da sarfettiği sözlerinin bir kıymeti harbiyesi kalmayacaktır. Ümit ederiz ki Başbakan Erdoğan, dile getirdiği kararlılıktan geri adım atmaz ve sözlerini çiğneyecek karakter bozukluğunu yeniden göstermez.”
Kendileri açısından Başbakan'ın mazisinin geriye çarklarla dolu olduğunu iddia eden Bahçeli, “Bu itibarla kendisinden bu defa kararlı ve geriye adım atmayacak bir irade beklediğimizi ifade etmek istiyorum. Aksi takdirde geriye adımlar bir gün mutlaka dengesini bozacak ve kendisi için mukadder olan sondan kurtulamayacaktır” dedi.