"yüzyılın Soygununa Yüzyılın Örtüsü"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Almanya'daki Deniz Feneri e.
V davası ile ilgili Türkiye'de sürdürülen soruşturmayı değerlendirirken, ''Deniz Feneri olayı, yüzyılın soygununun üstüne yüzyılın örtüsünün örtülmesidir'' dedi.Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM grubunda geçen hafta ilan edeceğini duyurduğu ''Deniz Feneri e.V bağlantılı soruşturma kapsamındaki köstebeği'' açıkladı.Geçen hafta ''Deniz Feneri köstebeğini'' açıklayacağını söylediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, ancak internet sitesine girdiğinde herkesin bu ismi bildiğini savundu. Bunun gizli olmadığını, sadece birinin çıkıp söylemesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, kendisinin de bunu söyleyeceğini belirtti.Deniz Feneri ile ilgili hukuki süreci anımsatan Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki Deniz Feneri Derneğine kamu yararına dernek statüsü verilmesini Danıştayın reddettiğini, daha sonra Hükümetin Bakanlar Kurulu kararıyla bu statüyü verdiğini söyledi.Almanya'da, 2007'de Deniz Feneri ile ilgili operasyon başlatıldığını, soruşturmanın 1 yılda tamamlandığını anımsatan Kılıçdaroğlu, Türkiye'de ise bu davayla bağlantılı soruşturmanın halen devam ettiğini belirtti.Kılıçdaroğlu, soruşturmanın büyüklüğü nedeniyle Alman medyasının, bu operasyonu ''yüzyılın soygunu'' olarak nitelendirdiğini ifade etti.Dönemin RTÜK Başkanı Zahid Akman'ın, soruşturma kapsamında yolsuzlukla suçlandığını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından korunduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, Deniz Feneri soruşturmasıyla ilgili 3 savcının da görevden alındığını söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Deniz Feneri olayı, yüzyılın soygununun üstüne yüzyılın örtüsünün örtülmesidir'' dedi
-''Soru önergesinde sormuştum''- Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Grup Başkanvekilliği döneminde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile Zaid Akman ve Zekeriya Karaman'ın, 1999 yılında bir medya yayımcılık anonim şirketini kurarak ticari faaliyette bulunduklarını belirttiğini ifade etti.Kemal Kılıçdaroğlu, önergesinde, bu ticari ilişki ışığında, Almanya'daki ''Deniz Feneri e.V davası kapsamında yolsuzlukla suçlanan Akman ve Karaman ile ilgili Türkiye'deki soruşturmanın objektif olup olmayacağını'' sorduğunu dile getirdi.Aynı önergede, Atalay'ın milletvekili olmadan önce Karaman'ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Kanal 7'ye ücret karşılığı danışmanlık hizmeti verdiğini, bu durumda bu soruşturmada tarafsızlığın korunup korunamayacağını da sorduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, 3 yıl geçmesine rağmen önergesinin yanıtlanmadığını söyledi.İçişleri Bakanlığından yapılan bazı telefon görüşmelerini anlatan Kılıçdaroğlu, telefon trafiğinde, söz konusu davanın şüphelilerine, yapılacak aramaların daha önce bildirildiğinin ortaya çıktığını ileri sürdü.İçişleri Bakanlığı özel kaleminden 14 Ekim 2009'da, Bakanın koruma müdürünün, Kırıkkale Belediye Başkanı Veli Korkmaz'ı aradığını, aynı gün Korkmaz'ın da Mustafa Çelik'i aradığını ileri süren Kılıçdaroğlu, Çelik'in de arama kararını İsmail Karahan'a ilettiğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, Karahan'ın savcılıktaki ifadesinde de Çelik'in kendisini aradığını ve arama kararını söylediğini itiraf ettiğini, Zekeriya Karaman'a da aynı bilgiyi verdiğini anlattığını söyledi.Bu yapının ''tüyü bitmemiş yetimin cüzdanına tüy dikmek'' demek olduğunu savundu. Kılıçdaroğlu, nasıl açıklama yapacaklarını merak ettiğini ifade etti.''Kendisi İçişleri Bakanlığı koltuğunda otururken, kendi Dernekler Masası'nın verdiği 34 sayfalık raporun gereğini bugüne kadar niye yapmadı, kim tuttu elinden?'' diye soran Kılıçdaroğlu, bir karanlık dosyayı araladıklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, bundan sonra bütün karanlık dosyaları açıklamak için çaba harcayacaklarını bildirerek, ''Gücümüzü halktan alıyoruz, bizim arkamızda büyük güçler yok. Gücümüzü kendi inancımız, değer yargılarımızdan alıyoruz'' dedi.Kılıçdaroğlu, ''Bir İçişleri Bakanı arama yapılacağını kimden öğrendi, herhalde Emniyet Genel Müdürlüğünde çalışan polislerden öğrendi. Özel koruması, koruma müdürü bakanlıktan ayrıldı ama hala yanında'' diye konuştu.Kemal Kılıçdaroğlu, elinde siyah bir klasör göstererek ''Bu köstebeğin dosyasıdır. Köstebek Beşir Atalay'dır'' dedi
-''Önümüzdeki hafta açıklasın''- Başbakan Erdoğan'ın Alman Vakıfları ve CHP'li belediyeler ile ilgili açıklamalarını anımsatan Kılıçdaroğlu, kendisinin de Erdoğan'a, o belediyelerin isimlerini açıklamasını istediğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, bu konunun peşini bırakmayacaklarını, Başbakan Erdoğan'ın gelecek hafta yapacağı grup toplantısında iddia ettiği belediyelerin ismini açıklamasını beklediklerini söyledi.Abant'ta yaptıkları toplantıya da değinen Kılıçdaroğlu, güzel bir toplantı yaptıklarını ancak gazetelerin bunu farklı yansıttığını belirtti. Kılıçdaroğlu, ''Gazeteleri okuyunca sanki oraya birbirimizin boğazını sıkmaya gitmişiz gibi algılanıyor. Toplantıda böyle bir tablo söz konusu olmadı'' diye konuştu.
Kaynak: AA
-''Soru önergesinde sormuştum''- Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Grup Başkanvekilliği döneminde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile Zaid Akman ve Zekeriya Karaman'ın, 1999 yılında bir medya yayımcılık anonim şirketini kurarak ticari faaliyette bulunduklarını belirttiğini ifade etti.Kemal Kılıçdaroğlu, önergesinde, bu ticari ilişki ışığında, Almanya'daki ''Deniz Feneri e.V davası kapsamında yolsuzlukla suçlanan Akman ve Karaman ile ilgili Türkiye'deki soruşturmanın objektif olup olmayacağını'' sorduğunu dile getirdi.Aynı önergede, Atalay'ın milletvekili olmadan önce Karaman'ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Kanal 7'ye ücret karşılığı danışmanlık hizmeti verdiğini, bu durumda bu soruşturmada tarafsızlığın korunup korunamayacağını da sorduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, 3 yıl geçmesine rağmen önergesinin yanıtlanmadığını söyledi.İçişleri Bakanlığından yapılan bazı telefon görüşmelerini anlatan Kılıçdaroğlu, telefon trafiğinde, söz konusu davanın şüphelilerine, yapılacak aramaların daha önce bildirildiğinin ortaya çıktığını ileri sürdü.İçişleri Bakanlığı özel kaleminden 14 Ekim 2009'da, Bakanın koruma müdürünün, Kırıkkale Belediye Başkanı Veli Korkmaz'ı aradığını, aynı gün Korkmaz'ın da Mustafa Çelik'i aradığını ileri süren Kılıçdaroğlu, Çelik'in de arama kararını İsmail Karahan'a ilettiğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, Karahan'ın savcılıktaki ifadesinde de Çelik'in kendisini aradığını ve arama kararını söylediğini itiraf ettiğini, Zekeriya Karaman'a da aynı bilgiyi verdiğini anlattığını söyledi.Bu yapının ''tüyü bitmemiş yetimin cüzdanına tüy dikmek'' demek olduğunu savundu. Kılıçdaroğlu, nasıl açıklama yapacaklarını merak ettiğini ifade etti.''Kendisi İçişleri Bakanlığı koltuğunda otururken, kendi Dernekler Masası'nın verdiği 34 sayfalık raporun gereğini bugüne kadar niye yapmadı, kim tuttu elinden?'' diye soran Kılıçdaroğlu, bir karanlık dosyayı araladıklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, bundan sonra bütün karanlık dosyaları açıklamak için çaba harcayacaklarını bildirerek, ''Gücümüzü halktan alıyoruz, bizim arkamızda büyük güçler yok. Gücümüzü kendi inancımız, değer yargılarımızdan alıyoruz'' dedi.Kılıçdaroğlu, ''Bir İçişleri Bakanı arama yapılacağını kimden öğrendi, herhalde Emniyet Genel Müdürlüğünde çalışan polislerden öğrendi. Özel koruması, koruma müdürü bakanlıktan ayrıldı ama hala yanında'' diye konuştu.Kemal Kılıçdaroğlu, elinde siyah bir klasör göstererek ''Bu köstebeğin dosyasıdır. Köstebek Beşir Atalay'dır'' dedi
-''Önümüzdeki hafta açıklasın''- Başbakan Erdoğan'ın Alman Vakıfları ve CHP'li belediyeler ile ilgili açıklamalarını anımsatan Kılıçdaroğlu, kendisinin de Erdoğan'a, o belediyelerin isimlerini açıklamasını istediğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, bu konunun peşini bırakmayacaklarını, Başbakan Erdoğan'ın gelecek hafta yapacağı grup toplantısında iddia ettiği belediyelerin ismini açıklamasını beklediklerini söyledi.Abant'ta yaptıkları toplantıya da değinen Kılıçdaroğlu, güzel bir toplantı yaptıklarını ancak gazetelerin bunu farklı yansıttığını belirtti. Kılıçdaroğlu, ''Gazeteleri okuyunca sanki oraya birbirimizin boğazını sıkmaya gitmişiz gibi algılanıyor. Toplantıda böyle bir tablo söz konusu olmadı'' diye konuştu.