En gözde yalılar nerede?

Boğaz'da eski eser kabul edilen 366 adet yalı var. Kagir yalı sayısı 234. Birinci derece tarihi vasıflı 89 yalının 42'si Anadolu, 47'si Avrupa yakasında.

Bir asırdır el değiştirmemiş yalı iki tane. Boğaz'da en çok yalı sahibi olan aileler:

Emlakçılara göre Paşalimanı'nda 1, Kuzguncuk'ta 4, Vaniköy'de 2, Anadoluhisarı'nda 4, Kanlıca'da 2, körfezde 2 (Anadoluhisarı ile Kanlıca arası), Çubuklu'da 1 adet satılık yalı var.

Avrupa yakasında da Bebek'te 1, Yeniköy'de 2 yalı satılık. Referandumdan bu yana Anadolu yakasında satılan yalı sayısı ise 6.

Gerçek anlamda yalı sahibi müşterisi olan az sayıda uzman emlakçı var. Bunlar da asla alıcı ve satıcı ismi telaffuz etmiyor. Yalı alma potansiyeli olan sabit bir 80-100 kişiden söz ediliyor. 20 milyon doların üstündeki tarihî vasfı olan yalıların bilinen alıcı sayısı 5'i geçmiyor. Bu kişilerle güvene dayalı uzun süreli ilişki kuruluyor. Hiçbir satıcının kendisini deşifre etmediğini, bu işlerin tamamen özel ilişkilerle, el altından yürütüldüğünü, yalı satışları için belirli bir mevsim olmadığını ve her ne hikmetse piyasanın birden aktive olup aynı anda beş-altı yalının birden satıldığını belirten emlakçılar, yalı alım-satımını bir sosyal etkinliğe benzetiyorlar.

Emlakçılar yalı satışlarından sanıldığı kadar para kazanmadıklarını, milyon dolarlık satışlarda bile kendilerine cüzi miktarlar ödendiğini, yalı satıcılarının asla yazılı anlaşma yapmadığını, yapanların da buna uymadığını söylüyorlar. "Biz onların hayallerini gerçekleştiriyoruz. Biri malını, diğeri parasını alıyor. Biz emlakçılar da havamızı alıyoruz." diyorlar. Ancak güvene dayalı ilişki zedelenmesin, ileride başka mülkler de satarız diye ısrarcı olmuyorlar.

En makbul yalılar nerede?

Eski eser kabul edilen 366 adet yalı var. Kagir yalı sayısı 234. Birinci derece tarihî vasıflı 89 yalının 42'si Anadolu, 47'si Avrupa yakasında. Boğaz'da en çok yalı sahibi olan, 18 yalı ile Sabancılar. 2. sırada Yalçın ailesi, 3. sırada Kibar'lar ve Koç'lar. Bir asırdır el değiştirmemiş yalı iki tane. Biri Zeki Paşa Yalısı (Baştimar), diğeri ruhtımı 125 metre ile en uzun yalı unvanı olan Kıbrıslı Yalısı.

En makbul yalılar Anadolu yakasında Kuzguncuk-Kanlıca arasında. Özellikle Vaniköy-Anadoluhisarı aralığındaki yalılar gözde. Avrupa yakasında 3 bölge önemli: Bebek, Baltalimanı ve Yeniköy.

Vaniköy-Çengelköy arasındaki yalıların pahalı olma nedenlerinden biri, o bölgede sosyal yaşamın olmaması. Önünden arabayla geçilir ama kimse bilmez orada oturanların yaşamını. Çünkü bir tane bile bakkal, manav yok o bölgede. Aynı şekilde Çengelköy'deki top sahasından Beylerbeyi'ndeki Boshporus Oteli'ne kadar olan kısım da bomboş. Buna mukabil Çengelköy, Kanlıca, Anadoluhisarı bölgesinde yalılarda yaşayanların, mahallenin esnafı ve halkla temas imkânları var.

Şu anda yalıların yüzde 20'si kiralık, yüzde 80'i satılık. 60'lı, 70'li yıllarda emekliler Boğaz'da oturur, akademisyenler bile yalıları yazlık olarak kiralarlardı. Kira bedelleri öyle yüksek ki bugün için imkânsız. Kiralar, apartmana dönüştürülen yalılarda bir daire için aylık 8-9 bin dolardan başlıyor. Tarihî vasfı olmayan bir yalıyı tümüyle kiralamanın asgari bedeli 15-20 bin dolar. Tarihi yalılarda bu rakamın alt sınırı 30 bin dolar.

AH NEREDE O ESKİ GÜNLER

Eskiden yalıların arası açıktı. Herkes akraba gibiydi. Yalı ile yolun karşı tarafı arasında sınıfsal uçurum yoktu. Mahalleden bir cenaze çıktığında çocuklar uyarılırdı, sokakta oynarken gürültü yapıp acılı aileyi rahatsız etmemeleri için. Akşam yalıda film gösterisi varsa mahallenin tüm çocukları davet edilirdi.

*Şimdi bitişik nizamda yalı sahipleri bile birbirine kapalı. Eskisi gibi yakın görüşülmüyor. Duvarlar, setlerle kapatılmış, izole yaşam isteniyor.

Eskiden Boğaz vapurları, geçerken o yalının sahibini tanır, onu selamlamak için düdük çalardı. Kuşluk vakti ve akşamüstleri çay partisi yapılırdı. Sandallara binilir, ellerde beyaz şemsiyeler, sandalcı kürekleri çeker sizi istediğiniz yere götürürdü.

1960'lı yıllarda tenhaydı yollar, karanlıktı. Denizyolu tercih edilirdi daha çok ulaşımda. Taş plaklardan opera dinlenir, bahçeden derlenen yasemin buketleri verilirdi misafirlere giderken. Sabahları balıkçı tekneleri yalınızın önünden geçerken seslenir, size taze balık getirirdi.

Kapınızın önünden denize girer, akıntıyla sürüklenmemek için kıyıya paralel değil, karşı yakaya doğru dikey yüzerdiniz. Artık pek çok yalının bahçesine küçük de olsa yüzme havuzu yapıldı. Yalıda yaşayıp denize girmeyen çok.

Eskiden mehtap seyri için kum takaları gelirdi yalıya. Önceden kumunu temizler, kilimler serer, yalılardan topladığı yolcuları Kanlıca'da mehtabın çıkışını, Fenerbahçe'de batışı seyretmeye götürürdü. Şimdi bu âdet yok yalılarda. İnsanlar kendi yalılarında bile oturmuyor bugün doğru dürüst.

Vaniköy'de Sait Kılıçcı Yalısı'nda 45 yıldır oturan Günsel Hanım'a göre, yalıda oturmanın zevki, kalabalık olursanız çıkıyor, yoksa sıkılıyor insan. Yıllarca Amerika'da yaşayan öğretim üyesi kızı ise, "Yalının en sevdiğim tarafı insanlardan uzak olması. İstanbul çok kalabalık. Boğaz'da doğru dürüst kaldırım yok. Sık sık yola inmek gerekiyor." diyor.

Eskiden gece 12'de bile denize girdiklerini anlatan Günsel Hanım, "Vapur geçerken kıyıya yakın durmayacaksın, yoksa büyüyerek gelen dalgalar seni kıyıya çarpar. Ortada kalırsan çalkanırsın ama emniyette olursun." diye uyarıyor Boğaz yüzücülerini.

Eskiden Boğaz asude bir yerdi. Şimdi denizde gürültü kirliliği var. Gezi tekneleri neredeyse evin içine girecekler, ellerinde megafon "şu gördüğünüz bilmem kimin yalısı" diye bangır bangır ilan ediyor. Aynı anda üç tekne geçtiğinde yalı sahipleri için tam bir felaket yaşanıyor.

YALIDA YAŞAMAK ÇOK MASRAFLI

Yalıda yaşamak hiç kolay değil. Bir kere rutubete dayanacak kadar sağlıklı olmak gerekiyor. Cephe rüzgârı ve tuzlu suyun aşındırdığı ahşap ve paslanmaz yüzeylerin boyası, tavandan zemine, çatıdan bahçeye, kayıkhaneden kazan dairesine kadar bakımı en geç iki yılda bir yenilemek durumunda.

Bazıları rıhtımı fayansla kaplatmış. Suyun gücü zamanla fayansları patlatıyor. Bahçe suyunun gittiği kanalları midyeler kaplıyor. Denize inilen merdiven yosun bağlıyor. Çatıdaki olukları yapraklar dolduruyor. Bu da asgari 30 bin dolarlık masraf demek.

Tabii ilk alımda yapılması gereken masrafların haddi hesabı yok. Çoğu kez rıhtım düzenlemesi yapılmamış oluyor. Deniz, evi sürekli yediği için herkes rıhtımı uzatıp evi geriye alarak korumaya alıyor. Yalının çöküp denize kaymaması için en az 2-3 milyon liralık bir harcama yapılması lazım. Abud Efendi Yalısı gibi pek çok yalının denize kayma tehlikesinden söz ediliyor. '10 yalının beşinde bu sorun var' deniyor.

Vaniköy sahil şeridinde soğuk havaya rağmen Boğaz'ın keyfini çıkaran balıkçılar, seyyar satıcılar ve diğer park sakinlerinin hemen ilerideki yalılar hakkında ne düşündüğünü de merak ettim. Yalıda yaşamayı isteyen de vardı, istemeyen de...

Okul servisi çalıştıran İsa Kırca, Hikmet Çatanak ile olta malzemeleri satan Ekrem Avcı'nın ortak kanaatleri şöyle: "Onlar bizim kadar özgür değil. Tel örgüler, yüksek duvarlar arkasında yaşıyorlar, güvenlik ihtiyaçları bizden daha fazla. Biz şu anki durumumuzdan fazlasını istemiyoruz. Bu da bizi huzurlu kılıyor. Oysa onlar hep daha fazlasını isteyerek sıkıntı çekiyorlar. Biz bir iş kurup iflas etsek sıfırdan başlayabiliriz, onların başına gelse böyle bir şey ya intihar ederler, ya yurtdışına kaçarlar. Yalıda çalışan hizmetlilere az para verildiğini duyuyoruz. Onlara 3 bin veriyorlarsa, köpeklerine on bin lira harcıyorlardır."

Yalı pazarı psikolojisi

Yalı bugün en üst statü sembolü. Sınıf atlayanların ekonomik durumlarının en inandırıcı göstergesi. Yalın varsa, önemli birisin.

Yalı, sahibi için adeta namus demek. Normal şartlarda satmıyor. Ait olduğu veya çıktığı o soysal lige kabul edilme ölçülerinden biri yalı olduğu için, onu satması ligden düşmüş olduğunun ilanıdır; hüzündür, yenilgidir. O yüzden satanın kimliği ve satma nedeni açıklanmaz.

Birçok satıcı, alıcının kimliğini önemsiyor. Eğer 3-4 kuşak o yalıda yaşamışsa, kendi gibi asil bir aile alsın, evin kadrini kıymetini bilsin istiyor. Kendisinden sonra orada kimin yaşayacağı psikolojik açıdan olduğu kadar ticari itibarı bakımından da önemli. Eğer alıcı kriminal kesimdense onunla muhatap olmanın ileride kendisine sorun olacağını düşünüyor.

Parası olan her zengin yalı sahibi olmak istemiyor. 100 katı daha fazla para verebilecek olsa da "yalı sahibi" olarak kodlanmak istemeyen sanayiciler var. Buna mukabil adları ve servetinin kaynağı kamuoyunca fazla bilinmeyen bir kesim var ki, yalı alımında daha cesur.

Pek çok alıcının kararını, komşu yalılarda kimlerin oturduğu belirliyor. Sırf falanca ünlü kişiye yakın olmak için o yalıyı isteyenler var. Yani bazı yalıların fiyatını başka yalılar belirliyor.

11 Eylül'den sonra yalıların en sıkı takipçileri yabancılar, özellikle Türkiye'de iş yapan ya da yapmaya niyetlenen Körfez sermayesi. Yalılarında verecekleri davetler, bu ülkedeki varlıklarını en prestijli şekilde haberdar etme yolu oluyor.

Şirket binalarının merkezini yalıya taşıma eğilimi var. Birçok yalı, son yıllarda restoran ve otele dönüştürüldü. Bu trend devam ediyor. O nedenle alıcıların bir kısmı konut değil ticarî amaçla yalı arıyor. Meraklısına rakı-balık-Boğaz üçlemesi sunmak için...

Yalı almak başlangıçta tatlı bir hayal. Cebine parasını koyup hangisini alayım diye gezdikten sonra hayal kırıklığı yaşayıp, "Ben burada yaşayamam" diyor. 100 kişiden 95'i yalı diye çıkıyor yola, köşke dönüyor. Özellikle muhafazakâr kesim böyle. Korunaksız buluyorlar yalıyı. Bahçede rahat oturabilecekleri etrafı kapalı yerler istiyorlar.

Yalılar sadece oturma amaçlı değil, dizi çekimleri için de kiralanıyor. Bu sektörün kullandığı 12 yalı var. Dizilerde sergilenen ve gerçek yaşamı yansıtmayan görüntülerin yalılara merakı artırdığı düşünülüyor.