1. Uluslar Arası Selçuklu Sempozyomu Sona Erdi

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayesinde düzenlenen 1. Uluslar Arası Selçuklu Sempozyumu bu gün düzenlenen oturumla son buldu.

27 Eylül'de başlayan ve 3 gün süren sempozyuma ABD, Afganistan, Azerbaycan, Cezayir, Ermenistan, Dağıstan, Gürcistan, Hindistan, Hollanda, Irak, İran. İsrail, Kazakistan, Kırgızistan, Lübnan, Mısır, Özbekistan, Tacikistan, Pakistan, Suriye, Suudi Arabistan, Türkmenistan, Ukrayna, Ürdün, Yemen, Başkan taştan gibi ülkelerden çok sayıda Profesör, Doçent, Doktor, bilim adamları ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Sempozyuma katılan bütün konuşmacılar, sempozyum için açılan sınıflarda 2'şer tercüman eşliğinde konuşmalarını gerçekleştirdi.
Sempozyuma katılan bilim adamları, Türklerin geçmiş yaşantılarına, dünya üzerinde geniş topraklara sahip olmasına, Selçuklu ve Osmanlı Dönemi'ndeki gelişmelere ve Türk yaşantısının diğer ülkelerdeki vatandaşların yaşantılarıyla benzer özelliklerine değindi.
"TÜRKLER AT KÜLTÜRÜNÜN KURUCUSUDUR"
Sempozyumda konuşan Iraklı Doktor Fahd Hussain Al-Oaysi Muhammed, içinde bulunulan zamanı anlamanın en güzel yolu geçmişi bilmekten geçtiğini söyleyerek, "Bir milleti yada devleti tanımak da kökenleri bilmeye bağlıdır. 11. asırda ortaya çıkan Selçukluları tanımak için kökenlerine inmemiz gerekir. Türkler hakkında özellikle söylememiz gereken şeylerden biri şudur, Türkler at kültürünün kurucusu olarak bilinir" dedi.
Cezayirli Doktor Mezhoudi Messaoud, Selçukluların fethettikler bölgelerde işlerine yarayan siyasi, askeri, idari ve yargı alanındaki yenilikleri alarak, daha da geliştirdiklerini belirterek, "Samanoğulları, Gazneliler ve Deylemliler hizmetlerinde çalışan katip ve işçileri, halifelerin yönetim işyerlerindeki yardımcılarını kendi kurdukları sistemlerde istihdam ederek farklı dinlere, ırklara ve bölgelere ait insanları bir arada yönetme sistemini kurdular. Eyaletlerin yönetiminde merkezi yönetimden bağımsız bir yönetimi hayata geçirdiler" diye konuştu.
Mısırlı Doktor Mohammed Ahmed ABD Ellatif Ibrahim, Selçukluların, 12. asrın ortalarında geniş bir coğrafyaya hükmettiklerini dile getirerek, "Gelişmiş olan Arap-İslam Medeniyetini daha da ileri noktalara ulaştırmak için uğraştılar. Türkiye'deki Selçuklu yapı ve sanatı, İran Selçukluları sanatından etkilenmesine rağmen, Anadolu'daki Selçuklu eserlerinin Bizans ve Ermeni yapı sanatından kaynaklanan birtakım kendilerine has özellikleri vardır. Öte yandan, İran Selçukluları yapılarında kullanılan taş sağlam olmadığından bu yapılar günümüze kadar ulaşamamıştır" diye konuştu.
"ERMENİLER BİZANS İMPARATORLUĞU'NUN HER DEVRİNDE SÜRGÜNE TABİ TUTULDU"
Selçuklu-Ermeni İlişkilerini değerlendiren Ege Üniversitesi Profesörü Mehmet Ersan, Ermenilerin Bizans İmparatorluğu'nun hemen her devrinde hakimiyeti altında yaşayan toplulukları çeşitli nedenlerle sürgüne tabi tutma, göçe zorlama ve asimile etme siyasetinden kurtulamadığını ifade ederek, "Uygulanan bu isyan ve baskı politikası, zamanla Ermeni nüfusunun önce İç Anadolu'ya ve oradan da Çukurova'ya göçüne, nihayet Ermeni nüfusunun yoğunluk kazanarak, bölgede Kilikya Ermeni Krallığı'nın kurulmasına zemin hazırlamışlardır" dedi.
Sabah 09.00'da birinci bölümü başlayan sempozyuma saat 13.00'da öğle yemeği molası verildi. Saat 13.00 öğle yemeği paydosu verilen sempozyumun, saat 14.00'da ikinci bölümü başladı. 14.00'da ikinci bölümü başlayan sempozyum 16.00'da son buldu. Sempozyuma katılan katılımcılar, yarın sabah Nevşehir gezlerinin ardından, Cuma günü Kayseri'den ayrılacak.