'Hemen şimdi özerklik gibi bir çalışmamız yok'

AHMET TÜRK (DEMOKRATİK TOPLUM KONGRESİ EŞBAŞKANI)Kürtlerin talebi dikkate alınmadan destek hayal


AHMET TÜRK (DEMOKRATİK TOPLUM KONGRESİ EŞBAŞKANI)
Kürtlerin talebi dikkate alınmadan destek hayal
Boykot oranı Kürtlerin talepleri dikkate alınmadan demokratikleşmenin sağlanamayacağının göstergesi. Artık Kürtlerin talepleri dikkate alınmadan paketlere destek beklemek hayaldir'

Referandumu boykot eden tabanınızla önümüzdeki dönemde nasıl bir siyaset yürüteceksiniz?
Eğer Kürtler, tarihleri boyunca ilk defa referandum veya seçim sandığına gitmemişse, bu devlete ciddi bir mesajdır. Eeğer Kürtler sandığa gitseydi, boykot oranı kadar 'evet' derdi. Ama halkımız, partisinin politikasını boşa çıkarmamak için sandığa gitmedi. Artık Kürtlerin taleplerinin hesaba katılmadığı paketlerin Kürtler tarafından desteklenmesini beklemek hayaldir. Kürtlerin talepleri karşılanmadan demokratikleşme sağlanamaz, demokratik bir anayasa yapılamaz. Türkiye ciddi bir barış stratejisi geliştirmek zorunda. 

'HAYIR'DA SÖYLEMEZDİ
Başbakan Erdoğan'ın referandum akşamı yaptığı konuşmada seçime gitmeyenlerin tercihine de saygı gösterdiğini söylemesini nasıl yorumladınız?
Erdoğan o akşam tahmin bile etmediği oranda evet oyu çıkmasından duyduğu memnuniyeti taşıyordu. Eğer hayır oyu fazla çıksaydı, boykot edenlerin tercihine saygı gösterdiğini söylemezdi. Boykot kampanyamıza gösterdiği tepkiyle referandum akşamı yaptığı açıklama çelişiyor.
Hükümetin Kürt politikası, umudunuzu azaltıyor mu?
Ben hiçbir zaman umutsuz olmadım. Eğer barış hedefleniyorsa, en zor koşullarda bile geri adım atmamalısınız. Her savaş, barışla sonuçlanır. Önemli olan birbirimizi anlayabileceğimiz bir diyalog ortamı oluşturmak. Bu ortam sağlandığında barış için her formül konuşulur. Diyalog olmayınca sadece uzlaşmaz noktalar üzerinden tartışılıyor. Bu da çözümün imkânsız olduğu hissini uyandırır.
Hakkâri'deki katliamın böyle bir ihtimali mecburen ertelettiği görüşüne ne diyorsunuz?
İşte o yüzden diyalog ortamı yaratılmalı ki; Hakkâri'dekine benzer olaylar yaşandığında hem Kürtler hem Türkler ortak bir tepki oluşturabilsin. Türkiye toplumunu ortaklaştırdığımız an çözüm basitleşir. Önemli olan halklar arası güvenin tesisi. Bugün bıçak sırtındayız. PKK ve devlet arasındaki çatışmanın iki halk arasında da yaşanma tehlikesiyle karşı karşıyayız.

TELAŞIN İFADESİ
Hakkâri'deki olaydan sonra hükümetin BDP'yle tasarladığı gizli görüşmeyi ertelemesini nasıl yorumluyorsunuz?
Hükümetin alelacele açıklama yapması, BDP'yle randevuyu iptal etmesi bir telaşın ifadesiydi. Hakkâri olayındaki sır perdesi aralanmış değil. Deniyor ki; olaydan bir gün önce köye yakın karakol, korucuların gözetleme kulelerine gitmemelerini istemiş. Bir sürü iddia var. Failler ortaya çıkmadan hükümetin açıklama yapması telaşın ifadesidir.
Neyin telaşı bu?
Bu olayın faillerinin ortaya çıkması, Türklerle Kürtleri birbirine yaklaştırır. Bu katliam, barış sürecinin sabote edilmesi için yapıldı. Hükümetin demokratik özerklik projesinden rahatsız olduğunu görüyoruz. Fakat bu bir ayrışma projesi değil. Demokratik özerklik sadece bir formüldür. Herkesin tartışmaya dâhil olması formülüdür. Kürtlerin nihai talebi demokratik özerkliktir ama şimdiden çıkıp bir demokratik özerkliği ilan etmek gibi bir çalışmamız yok. Devletin böyle bir korkuya kapılması anlamsız.
Devlet sertlik politikasını artırırsa ne olur?
Ruhen bir ayrışma olur. Kürtler yaşadıkları yerlerin yönetiminde söz ve karar sahibi olmak istiyor. Bu, AB'nin öngörülerinin ötesinde bir talep değil.

 

PROF. DR. MESUT YEĞEN (İstanbul Şehir Üniversitesi)
Boykotla Kürtler marjinale çekildi
PKK gibi silahlı bir örgütün etrafında ciddi bir halk kitlesinin toplanması dünyadaki genel hak mücadeleleri eğilimiyle uyuşmuyor. Hakkâri'deki atmosferin tüm bölgeye yayılması ihtimali var

Referandumdaki boykotu nasıl yorumluyorsunuz?
Bu bir süredir Kürtlerde görülen bir eğilimin daha da güçlendiği anlamına geliyor. Kürtlerin siyasete katılımında iki büyük eğilim var. Birincisi; Ak Parti üzerinden sisteme dâhil olma kararlılığını gösteriyor. İkincisi BDP üzerinden sistemin marjında, kenarında durma eğilimi.
Bu iki kesim net ve ayrı mı görünüyor?
Hayır, iki eğilim arasında geçişler var. Fakat sistem içinden uzaklaşıp sistem dışına geçme eğilimi günden güne artıyor. BDP ve PKK etrafında toplanan Kürt seçmeni henüz tümüyle sistemin dışına taşınma kararı vermiş değil. Ama sisteme de dâhil olmaya niyetli değil. Şu anda sistemin marjında duruyor. Ama PKK gibi bir örgüte kitlesel destek vererek sistemin ne kadar dışında olabileceğinin işaretini de veriyor. Öte yandan aynı seçmen kitlesi parlamento seçimlerine katılıyor ve taleplerini Ankara'ya bunun üzerinden iletiyor.
Bu yeni bir gelişme mi?
Hayır, tamamen konjonktüre göre değişebilen bir eğilim. Kürtler, talepleri tamamen reddedildiği dönemlerde sistem dışına çıkma eğilimi gösteriyor. Bu eğilimin günden güne artması ise enteresan. PKK gibi bir örgütün etrafındaki kitlelerin günden güne artış göstermesi, dünyadaki genel eğilimle örtüşmüyor. Enteresan olan bu. Dünyada daha ziyade şiddet içermeyen politik hareketler kuvvetlenirken, Türkiye'de silahlı bir hareketin çekim kapasitesi artıyor.

PKK KİTLESELLEŞİYOR
Bu eğilim PKK'yı mı siyasallaştırıyor yoksa Kürt seçmeni mi PKK'lılaştırıyor?
Aslında ikisi de doğru. PKK'nın giderek kitleselleşiyor. PKK'yı artık silahlı bir örgüte indirgemek mümkün değil. PKK'yı belki KCK olarak düşünüp onun etrafındaki kitleyi hesaplamak gerekir. BDP'yi, Avrupa'daki diasporayı ve bunun için diplomatik faaliyet gösteren insanları da bu halkaya katmak gerekir. PKK bu halkalardan oluşan amorf bir yapı. Dikkat çekici olan bu yapının hâlâ silahlı birimler tarafından kontrol ediliyor olması. Orada bir çatlama olmaması enteresan. Böyle bir çatlamanın gerçekleşmesi Cumhuriyet'in alacağı tutuma bağlı. Cumhuriyet bu akılla devam ederse, PKK'da böyle bir çatlamanın gerçekleşmesi mümkün görünmüyor.
Devlet, geleneksel Kürt politikasını sürdürürse sistem dışına çıkma eğilimi gösteren kesimler ileride nasıl bir yönelim içine girer?
Hakkâri'deki gibi olur. Yüzde 90 oranında PKK'nın ve BDP'nin referandum için beyan ettiği iradeye, okul boykotuna da bu oranda uymuş olan Hakkâri şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içinde mi, değil mi? Artık bunu konuşmalıyız. Devlet, Hakkâri'deki durumu bildik baskı politikasıyla lokalize etmeye çalışırsa yaratacağı gerilim diğer şehirlerin yüzünü Hakkâri'ye çevirmesine sebep olur.
'Evet' ve 'hayır' keskin iki uç olarak görünüyor ama sanki asıl keskin uç ortadaki boykot mu?
Kesinlikle öyle. 'Kürtler, referandumu boykot ederek tercih belirtmediler' gibi yorumlar yapılıyor. Böyle bir şey yok. Kürtler Cumhuriyet dönemindeki en radikal tercihini yaptı. Anadilde eğitim ve demokratik özerklik taleplerine sarmallanmış bir boykot seçeneğine teveccüh gösterdiler.
Basitçe anayasa paketini boykot etmediler, anadilde eğitim ve özyönetim taleplerini de ifade ettiler. Cumhuriyet için alarm zilleri çalıyor. PKK çatışmasızlık kararını uzattı. Bu, müzakerelerin sürdüğünü gösteriyor. Umarım bu süreç devam eder. Zaman belli ki radikal Kürt siyasetinin lehine işliyor.

 

İSMAİL BEŞİKÇİ (Yazar)
Çözüm yaklaşıyor
Kürt meselesinin bu kadar konuşulması çözüme yaklaştırıyor. Eskiden sadece Kürt aydınları, Kürt yazarları bunu konuşuyordu

BDP'nin önce referandum sonra da çocukları okula göndermeme boykotunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
BDP'nin, TBMM'deki anayasa değişiklikleri sırasındaki tutumu yanlıştı. Referandumun boykot edilmesi de sağlıklı bir tutum değil. Referandumda hayır çıksaydı bu, Kürtlere çok olumsuz bir şekilde yansırdı. Anadilde eğitim için okulların boykotunun çok olumlu olduğunu düşünüyorum. Kürtler bu tür sivil itaatsizlik eylemlerini çoğaltmalı. Anadilde eğitim gündeme geldiği zaman bazı basın mensupları, yazarlar ve siyaset adamları, "Bu, Kürt çocukları için çok büyük bir haksızlıktır, Kürt çocuklarına kötülüktür" dedi. Ama Kürt çocukları 23 Nisanlarda güvenlik güçlerinin şiddetiyle karşılaşırken, kelepçelenip cezaevlerine götürülürlerken ses çıkarmayan bu kişilerin anadilde eğitim savunulduğu zaman için kötülük olarak algılamaları ibret verici.
Kürt meselesinin bu kadar konuşulması bizi çözüme yaklaştırıyor mu?
Bu konuşmalar elbette çözüme yaklaştırıyor. Bir-iki sene öncesine kadar sadece Kürt yazarları, Kürt aydınları, "Türkiye'nin en önemli sorunu Kürt sorunudur" derlerdi. Şimdi bunu söyleyen çok kişi var. Martti Ahisaari başkanlığındaki Bağımsız Türkiye Komisyonu'nun Türkiye'ye gelip taraflarla görüşmeler yapması da dikkate değer. Fakat Kürt aydınları, Kürt yazarları, çözümden daha çok sorunun temel niteliği üzerine durmalı. Çözüm konusu Kürt siyasetçilerin işi olmalı.
Kürt hareketi Kürtlerin taleplerini mi yansıtıyor yoksa Kürtlere ne talep edeceklerini dikte mi ediyor?
Kürt taleplerinin belirginleşebilmesi için sorunun temel niteliği üzerinde yoğun, sürekli bir tartışmanın yapılması gerekir. Ortadoğu'da nüfusu 40 milyonu aşkın Kürtler, neden küçücük bir siyasal statünün sahibi olamamışlardır? Kürtler ve Kürdistan, neden bölünmüş, parçalanmış ve paylaşılmıştır? Bu süreç nasıl yaşanmıştır? Kürtlere ve komşularına bu sürecin etkileri ne olmuştur? Bunların tartışılması gerekir.
Hakkâri'de yaşanan katliam gündemi değiştirdi. Bu katliamlardan kimler nemalanıyor?
Tabii ki savaşın sürmesini isteyenler. Savaş sürecinde uyuşturucu kaçıran, insan ve silah kaçakçılığı yapan küçük ama silahlı, örgütlü, etkili gruplar vardır. Katliamlar da bu gruplar tarafından gerçekleştiriliyor. Bu, her şeyden önce derin devleti akla getiriyor. Ama derin devletin, Ergenekon'un, PKK içine de sızdığı anlaşılıyor.
Kürt-Türk ayrışmasından söz ediliyor. Böyle bir ayrışma görüyor musunuz?
Kürtlerle Türkler arasında ruhsal bakımdan çok büyük bir kopuş yaşanıyor. Türklerin çok büyük bir kısmı, örneğin Filistin'e gösterdikleri ilginin küçücük bir kısmını Kürtlere göstermiyor. Faili meçhul cinayetlerden, köylerin yakılıp yıkılmasından, toplu işkencelerden habersiz Türklerin oranı çok büyük. Neden böyle? Devlet, Türk kamuoyunu böyle biçimlendirmiştir de ondan.

 

TUNCER BAKIRHAN (BDP Eşbaşkan Yardımcısı)
Evetçilerle boykotçular uzlaşabilir
Referandumda 'evet' diyen de boykot eden de yeni anayasa istedi. Barış için ittifak kurabilirler

Boykot oranından nasıl bir sonuç çıkarıyorsunuz?
Boykot kararımız amacına ulaştı. Fakat sandığa giden Kürtlerin de 'evet' demesi yeni bir anayasa talebinin ifadesi. Referandum sonuçlarını olumsuz karşılamıyoruz. Türkiye'de açılımlara ulusalcı, milliyetçi, Kemalist, muhafazakâr sınıfların engel olabileceği yazılıp çiziliyordu. Ama görüldüki sadece 'evet' diyenler değil, boykot edenler de demokratik, özgürlükçü bir anayasa talebi ortaya koydu.
Güneydoğu'daki evetçilerle boykotçular arasında bir talep ayrışması mı var?
Bölgedeki evetler partimizin aleyhine bir sonuç çıkarmaz. Tabanımız dışındaki yurttaşlarımız da 12 Eylül anayasasının değişmesini istedi. Tek fark, evet diyenlerin, kısmi değişiklikleri onaylamaya değer görmesi. Boykot ve evet cephesi önümüzdeki dönemde yeni bir anayasa talebi etrafında buluşabilir. Bölgedeki evetçiler ve boykotçular birbirine zıt iki kutup değil, birbirini bütünleyen unsurlardır.
Boykot oranını siyasete nasıl tahvil etmeyi planlıyorsunuz?
AKP karşıtı bir politika yürütmeyeceğiz. AKP'yle de CHP'yle de, Kürt sorununun çözümü için daha yapıcı ilişkiler yürütmeyi istiyoruz. Sadece Kürtlerin taleplerini değil, Türkiye'deki tüm halkların taleplerini karşılayacak bir anayasa için yoğun çalışma içine gireceğiz.

YANLIŞ ANLATILDI
Demokratik özerklik gibi bir projeyi ana gündemi haline getiren bir partinin taleplerinin farklı kesimlerce kabul görmesi ne kadar mümkün?
BDP karşıtları demokratik özerkliği toplumun diğer kesimlerine çarpıtarak aktarıyor. Demokratik özerklik, demokratik bir anayasaya engel değil ki. Bu proje Türklerle Kürtlerin beraber yaşamasını mümkün kılacak en önemli seçeneklerden biridir. Demokratik özerklik ayrı sınırlar, ayrı bayraklar getirmez. Bazı bölgelerin ülkeden kopması anlamını asla taşımaz. Tam tersine, bütünlük içinde, özgün kültür ve inancın özgürce yaşanmasını öngörür.
Kürtlerin taleplerinin karşılanması toplumsal sorunları çözer mi?
Hayır, sadece Kürtler için değil, tüm Türkiye toplumları için düzenleme yapılmalı.
Kürt siyaseti, referandumu gücünü göstermek için mi boykot etti?
Bizim gücümüz ve etkinliğimiz son yerel seçimlerde sınandı. Referandumda bir güç ispatı yarışına girmedik. Düzenleme kapsayıcı olsaydı, elbette evet derdik.

 

YARIN: Mesut Değer, Şah İsmail Bedirhanoğlu, Masum Türker, Oğuz Oyan