Cumhurbaşkanı Gül: Yeni bir diplomasi dili inşa etmeliyiz

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, New York'taki Columbia üniversitesinde yaptığı konuşmada, medya alanındaki gelişmeleri irdeledi. Gül, gücün sınırlarını di

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, New York'taki Columbia üniversitesinde yaptığı konuşmada, medya alanındaki gelişmeleri irdeledi. Gül, gücün sınırlarını dilin belirlediğini ifade ederek, yeni bir diplomasi diline ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dün Columbia Üniversitesi'nde entelektüel ve akademik düzeyi oldukça yüksek bir konuşma yaptı. 'Müreffeh bir dünya için Türkiye'nin vizyonu' başlıklı konuşmasında Gül, New York'ta satın aldığı 'Uninhibited, RobustWide-Open: a Free Press for a New Century' adlı kitaptan alıntılar yaptı. Gül, Columbia Üniversitesi Rektörü Profesör Lee C. Bollinger'in kaleme aldığı ve adı 'Yeni yüzyılda yerleşik olmayan, sağlam açık, özgür basın.' olarak tercüme edilebilecek kitapta yer alan, geçmişte kimi liderlerin basın özgürlüğü konusundaki çabalarıyla ilgili verilen örnekleri okurken büyük heyecan duyduğunu anlattı.

Gül, Profesör Bellinger'in özgür basına gelebilecek en büyük tehdidin ekonomik problemlerden değil, haber toplama sırasında ulusal ve uluslararası engellerin olabileceği fikrine katıldığını söyledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, görev süresi sırasında Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğü konusunda da büyük bir özgürleşmenin yaşandığına vurgu yaptı. Gül bu konuda Türk toplumunun bazı katmanlarında hala şüpheci bir yaklaşım bulunmasına rağmen beş yıl öncesine kadar konuşulması tabu olarak görülen konuların bugün rahatlıkla konuşulduğunun altını çizdi.

TÜRKİYE'DE ARTIK BİRÇOK MEDYA GRUBU VAR

Gül, Türkiye'de medya alanında yaşanan bu yeni trendin en önemli somut göstergelerinden birinin medya sahipliği olgusundaki heterojenliğin olduğunu söyledi. Bundan bir süre öncesine kadar Türkiye'de sadece birkaç medya kartelinin olduğunu ve Türkiye'nin gündemini bu grupların oluşturduğunu kaydeden Gül, ancak bugün Türkiye'de birçok medya grubunun bulunduğunu ve her birinin kendi gündemi olduğunun da altını çizdi.

40'tan fazla ulusal kanalın yanında yüzlerce kanalın bulunduğu ve bunların çoğunun uydu aracılığıyla tüm dünyadan izlenebildiğini belirten Gül, Türkiye'deki renkli medya ortamına dikkat çekti.

Günlük toplam gazete tirajının ortalama 4.5 milyon adet olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'de bir gazetenin en az altı kişi tarafından okunduğunu söyledi. Gül, bunun yanı sıra yerel ve ulusal yüzlerce radyo kanalının da bulunduğunu söyledi.

Gül internet kullanımı konusunda da Türkiye'nin rekor kırdığını söyledi. İngilizce konuşan ülkelerden sonra Facebook kullanınımın en yaygın olduğu ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatan Gül, kendi 'Twitter' hesabının yoğun olarak takip edildiğini, tartışıldığını ve mesaj aldığını esprili bir şekilde dinleyicilerle paylaştı. Gül "Twitter çoğu zaman, okuduğum muhabirlerden daha iyi bir haber kaynağı benim için."

İNTERNET ALANINDA PROBLEMLERİMİZ SÜRÜYOR

Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti: "Ancak internet alanında hala problemlerimiz var. Bazı global sitelere ulaşım konusunda engel var. Bundan birkaç gün önce, burada CNN'de bu soru soruldu. Onlara söylediğimi size de söyleyeyim. Bu sansürle ilgili bir konu değil. Bu bizim vergi yasalarımızla ilgili bir konu. Hükümeti bu vergi yasalarını bir an önce değiştirmeleri konusunda uyarıyorum. Her zaman olduğu gibi teori pratiği takip ediyor. Türkiye bu yasaları değiştirme konusunda hala geç kalmış değil."

Gül, Kürtçe yayın yapan televizyonların yanı sıra devlet televizyonu olan TRT'nin de Kürtçe yayın yapan bir kanalı hayata geçirdiğini hatırlatarak Arapça ve Türki dillerde yayın yapan diğer kanallara da atıfta bulundu.

TÜRKİYE'DE TABULAR YIKILDI

Gül, bugün Türkiye'de her konunun konuşulabilir hale geldiğini, 2 yüz yıl önce başlayan çoğulculuk ve demokrasi adımlarının sonucu olarak, Türkiye'nin bugün her konuyu konuşabilen sivil toplumun güçlendiği bir ülke olduğunu belirtti.

12 Eylül 2010 tarihinde Türk halkının, Türk demokrasisi için trajik sonuçlar doğuran bir askeri darbeden tam 30 yıl sonra, çok önemli yenilikler içeren yeni bir Anayasayı kabul ettiğini, bu anayasanın Türk halkının yüzde 58'i tarafından kabul edildiğini, ve oy verme oranının yüzde 77 olduğunun altını çizen Gül şöyle devam etti:

"Bugün liberal düşüncenin sütunlarından biri olan Columbia Üniversitesi'nde konuşurken, demokratik bir ulus için işleyen bir anayasaya sahip olan bir ülkenin devlet başkanı olmaktan gurur duyuyorum. Ancak yürüyecek hala yolumuz olduğunu da biliyorum. Amacımız, demokrasimizin standartlarını dünya standartlarına çıkarmaktır."

YENİ BİR DİPLOMASİ DİLİ KURMALIYIZ

Türkiye'nin global ölçekte artan önemine de dikkat çeken Gül, siyasi ve diplomatik dilin temellerinin daha müreffeh, daha eşit ve adil bir dünya kurabilmek için yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Günümüzde 'devlet' tanımıyla birlikte global siyasetin mimarisinin de değişmekte olduğunu ifade eden Gül,

eski üyeliklerin, klüplerin, dengelerin ve felsefelerin anlamını kaybettiğini vurguladı. Abdullah Gül, değişmekte olan ülkelerin ekseninden sürekli bahsedilmesinin de bu yüzden olduğu yorumunu yaptı. Gül, 'doğu- batı, kuzey-güney ayrımlarının anlamlarını yitirdiğini, kategorilerin, artık '1.dünya, 2.dünya ve 3.dünya' olarak ayrıldığını belirtti.

İnternet devriminin ve bilgiye global ölçekte ulaşılabilmesinin eski güçlerin etkisini kırdığını, medya gücünün eskiye göre daha heterojen olduğunu, bunun en son örneğinin ise 'Wikileaks' olduğunu söyledi.

Gül bu değişim sürecinde bu yeni bir dilin inşasının zorunlu olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Eski dil, bugün karşılaştığımız yeni sorunları çözemiyor. O yüzden bu yeni dile çok ihtiyaç var. Foucault der ki: Gücün sınırlarını dil belirler. Bugün daha müreffeh bir dünya için, bu sınırları yeniden tanımlamamız gerekiyor ve bunu bu dili değiştirerek yapabiliriz."

Gül konuşmasının son bölümünde bu yeni dilin içeriğinden 'yeni diplomasi' dili olarak bahsetti:

"Bu yeni dil 'hesaplaşma' 'üstünlük' gibi terimler üzerine değil, 'bir araya gelme', 'gücü paylaşma' üzerine kurulmalı. Dahası, farklı anlayışların bir araya geldiği, platformlar kurmalı. Bu yeni dil, hiyerarşik semboller üzerine değil, kaliteler ve yeterlilikler üzerine kurulmalı. Birinci dünya, ikinci dünya, üçüncü dünya gibi kategorilerin de artık terk edilmesi gerek."

Bu yeni dilin, çok kültürlü, çok boyutlu heterojen olması gerektiğini belirten Gül, Avrupa merkezli olan eski dilden farklı olarak, bu yeni dilin, evrensel değerler üzerine kurulması gerektiğinin altını çizdi. Gül, "Yeni dil, kategoriler üzerine değil, ilkeler ve değerler üzerine kurulmalı. Yeni dil kazananları ödüllendirip, kaybedenleri cezalandırmamalı, farklı kimlikler arasında ayrım yapmamalı." dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül konuşmasını ilk kez 1768 yılında John Dickinson'ın Boston Gazette'de eski Yunan düşünürü Aesop'tan uyarlayarak yazdığı ve Pink Floyd'un 'Hey You' adlı şarkısında da yer alan şu sözlerle tamamladı:

"Together we stand, divided we fall'. 'Bir araya gelirsek ayakta kalırız, ayrılırsak düşeriz."

NÜKLEER İRAN EN BAŞTA TÜRKİYE'YE TEHDİT

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül konuşmasının ardından öğrencilerden gelen soruları yanıtladı:

''İran'ın nükleer meselesi'' ile ilgili bir soru üzerine Gül, bu konunun kendisine en çok yöneltilen soru olduğunu belirterek, Türkiye'nin nükleer silahlara kesinlikle karşı olduğunu ve nükleer silah meselesini kesinlikle hafife almadıklarını, İran konusundaki sorunun çözümünde iki ayrı yol bulunduğunu, bunlardan birinin savaş, diğerinin de diploması olduğunu söyledi. Gül sözlerine şöyle devam etti:

''Biz bunun diplomasiyle çözülmesini istiyoruz, çünkü savaş olursa hemen yanıbaşımızda olacak ve bu en çok bizi etkileyecek. Geçmişte Irak'ta 1990'da da benzeri bir durum yaşandı. Irak'taki istikrarsızlık, Türkiye'ye çok büyük sıkıntılar yaşattı. Açıkçası İran'a karşı yapılacak böyle bir operasyonun bize çıkaracağı fatura konusunda çok ciddi endişe taşıyoruz. Bunun yaşanmaması için azami gayret sarf ediyoruz."

Gül nükleer silahları olan bir İran'ın en başta Türkiye'ye tehdit teşkil ettiğini şu sözlerle anlattı: ''Bütün bunlar bizim nükleer meseleyi hafife almamız anlamına gelmez, çünkü bizim komşumuzda eğer nükleer silah varsa, 'İran da nükleer silah yaptı' demiyorum ama bu bir tartışma, böyle şüpheler de var. Eğer herhangi bir komşumuzda nükleer silah söz konusu olursa onun en büyük tehdidi, uzaktaki başka kıtalara değil komşuya olur''.

AB BÜYÜK AMA ETKİSİZ

Cumhurbaşkanı Gül, AB üyelik süreci ile ilgili gelen bir soruyla ilgili olarak, Türkiye'nin yaşadığı en büyük sıkıntının AB'nin vizyon noksanlığından kaynaklandığını belirtti. Türkiye'nin üzerine düşeni yaptığını dile getiren Gül, "Ancak bazı AB ülkeleri, Türkiye'nin üyelik kriterlerini yerine getirmesini bile engelleyecek bazı politik davranışlara giriyorlar." ifadesini kullandı.

Gül sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bunda AB Komisyonunu kastetmiyorum. Komisyon son derece dürüst, sağlam bir duruş içerisinde. Ancak AB üyelerinin bir kısmının ise çok fazla iç politikaya odaklanmışlar. AB'nin 60 sene sonrasını düşünme vizyonu maalesef yok. Bugün dünyada büyük olup da oynamayan bir oyuncu var açıkçası, o da AB'dir" ifadelerini kullandı.

BAŞBAKANIN DAMADININ BİR ŞİRKETİN BAŞINDA OLMASI

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın damadının bir şirketin üst düzey yöneticisi olması kapsamında, devlet bankaları, hükümet liderleri ve medya şirketleri arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, Cumhurbaşkanı Gül şunları söyledi: ''Başbakanın damadının herhangi bir şirketin başında olması yasak olamaz, önemli olan şey, bu krediler alınırken, bunlar hangi şartlarda alındı, faiz oranlarına bakmak gerekir. Benim bildiğim kadarıyla 'çok yüksek bir faiz' oranıyla alınmış krediler. Tabii ki neticede bunların ödenmesi gerekiyor ve bunların ödenmesinde de bir aksaklık söz konusu değil. Burada önemli olan şey, herhangi bir şekilde basına baskı olup olmadığıdır.

KÜRTLERLE BİN YILDIR BERABERİZ

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'Mavi Marmara olayıyla bağlantılı olarak, 'Böyle bir yardım filosu (Türkiye'deki) 'ayrılıkçı Kürtlere doğru gitmeye çalışmış olsaydı Türkiye o zaman ne yapardı?'' sorusuna da şöyle cevap verdi:

''Burada doğru olmayan bir konu var, Kürtler bizim kendi vatandaşlarımız, bin yıldır beraberiz. Benim heyetimde kim Türk kim Kürt bilmiyorum. Bakanlar Kurulunda kim Türk, kim Kürt, ancak sorarsanız bilinir, hepimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit vatandaşlarıyız.''

Gül, ''Ama İsrailliler ve Filistinliler aynı millet değil, aynı milletin parçaları değil. Gazze, İsrail'in işgal ettiği topraklar. Gazze, İsrail'in değil, Filistin toprakları İsrail'e ait değil.Oradaki mücadeleyle buradaki mücadele birbirinin aynısı değil.'' şeklinde konuştu.

Columbia Üniversitesi Rektörü, burada birçok devlet başkanının konuşma yaptığını, fakat hiçbirinin ünlü düşünür ve bilim adamı Faucault'tan alıntı yapmadığını belirterek entelektüel düzeyi yüksek bu konuşmadan ötürü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e hayranlığını ifade etti.